Lüks Villada Seks! (1) (Tahsin 38 Y., Samsun)

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Amateur

Merhaba, adım Tahsin, 38 yaşındayım. Karım Hanife ile 14 yıldır evliyiz. Çok istememize rağmen çocuğumuz olmadı. Parasızlık nedeniyle üniversiteyi ikinci sınıftan terk etmiştim. Maddi durumumuz iyi olmadığından karı koca birlikte pek çok işte çalışmıştık. Tarlalarda, çiftliklerde, meyve sebze veya fındık bahçelerinde yıllarca çalıştık. En son Ordu’da fındık toplama işinde çalışırken, fındık bahçesinin sahibi olan adam abisinin Samsun’daki villasına yatılı bir karı koca aradığını, kendisinin bizim çalışmamızdan memnun kaldığını, istersek orada çalışabileceğimizi söyledi.

Hanife ile konuyu görüştüğümde üzerine atladı hemen. “Bu zamana kadar sağda solda sürünüp durduk, hiç olmazsa devamlı kalacak bir yerimiz olur!” dedi. Cevabımız olumlu olunca kısa bir süre sonra villada çalışmaya başladık. Villa Samsun merkezine 30-35 kilometre mesafede, sahile yakın bir yerdeydi. Etrafı yüksek duvarlar ve ağaçlarla çevrili 3 katlı villanın 5 odası, büyük bir salonu ve mutfağı ile oldukça büyük bir bahçesi vardı. Arka bahçesinde ayrıca bir de havuzu vardı, ama havuz uzun zamandır kullanılmadığından suyu yarısına inmiş ve epey kirlenmişti. Bahçe de uzun zamandır ilgilenilmemiş haldeydi.

Karım villanın iç işleriyle ilgileniyordu. Mutfak, yemek, temizlik ve çamaşır işleri ondaydı. Bense bahçe ve evin problemlerine bakıyordum. Ev de bahçe gibi bayağıdır ihmal edilmişti çünkü. Elimden hemen hemen her iş geldiği için çekinmeden yapıyordum. Haftada birkaç kez de araçla Samsun merkeze gidip alışverişleri yapıyor, ihtiyaç olan malzemeleri alıyordum.

Ev sahiplerimiz Numan Bey ve karısı Meliha Hanımdı. Numan Bey 50, karısı ise 45 yaşındaydı. Meliha Hanım Numan Beyin ikinci karısıydı. Numan Beyin ilk karısından bir oğlu vardı, ama oğlu annesi ile yaşıyordu. Numan Bey sofu bir adamdı. Az konuşan, içine kapanık, kendi halinde, münzevi biriydi. Villadan dışarı nadiren çıkıyordu. Karısı Meliha Hanım ise tesettürlü, ibadetini aksatmayan, muhafazakar bir kadındı. Karım da kapalı, kendince ibadetini yerine getirmeye çalışan bir kadın olduğu için Meliha Hanım ile anlaşmaları kolay oldu. Ben de her ne kadar dinin gereklerini yerine getirmeye çalışsam da arada bazen içki içmekten geri kalmayan biriydim.

Villada çatı katındaki büyük odada kalıyorduk. Numan Bey ve eşinin odası ise ikinci kattaydı. Sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra ben bahçeye geçiyor veya acil olan diğer işleri hallediyordum. Karım ise Numan Bey ve eşinin kahvaltısını hazırlıyordu. Gerçi ikisi de sabahın çok erken saatlerinde kalkıyordu, ama kahvaltı zamanına kadar odalarında kalıyorlardı. Gün ışırken ayak seslerini duyuyordum. Akşamları ise yemekten sonra ben odamıza çekilirken karım aşağıda kalıp onlara çay, tatlı veya meyve ikramında bulunuyordu. Onlar odalarına gidene kadar da yukarı gelmiyordu.

Haftanın yedi günü bu şekilde geçiyordu. Karım evin içinde benden daha fazla çalışıyordu, ama işinden memnundu. Üniversiteyi ikinci sınıftan terk etmiş ve az buçuk mürekkep yalamış olmam ikisinin de bana karşı davranışlarında bir miktar saygı göstermelerine neden oluyordu. Ama yine de onların zengin bizimse fakir olduğumuz gerçeği zaman zaman yüzümüze vuruyordu. Numan Bey sessiz bir adamken karısı ara sıra sesini yükseltip karımla beni küçük gören tavırlar içine girebiliyordu. Ama hemen sonra yaptığına pişman olmuş gibi davranıp gönlümüzü almaya çalışıyordu. İyi niyetli bir kadındı, ama bazen deli tarafı tutabiliyordu.

Numan Bey herhangi bir işte çalışmıyordu, emekli de değildi. Aileden gelen bir zenginliği vardı. İşlerin başında fındık bahçesinin sahibi olan ve bize bu işi ayarlayan kardeşi vardı. Kardeşi abisinin hissesine düşen payı eksiksiz veriyordu. O hisse de epey büyüktü, Numan Beyin çalışmasına gerek kalmıyordu…

İşe gireli birkaç hafta olmuş ama henüz karımla ilişkiye girememiştim. Yeni hayatımıza alışma evresinde sikişecek zamanı ve rahatlığı bulamamıştık. Daha doğrusu ben istesem de karım kendini hazır hissetmemişti. Karım Hanife 35 yaşında, 1,65 boyunda ve yaklaşık 70 kilo. Beyaz tenli, güzel sayılacak bir kadındır. Büyük kahverengi gözlerinin üzerindeki kalın siyah kaşları bir yay gibi uzanır. Yanaklarındaki ve çenesindeki tüyleri almayı zaman zaman ihmal etse de bacaklarında ve kalçalarında tüy veya kıl bulunmaz. Çocuk doğurmadığından memeleri sarkmamış, vücudu deforme olmamıştır. Çalışırken altına şalvar, üstüne ise uzun kollu gömlekler veya bluzlar giyer. Başını ise çalışmasına engel olmasın diye uzun saçlarını topuz yaparak tepesinden bağlar. Bu durumda beyaz ve uzun boynu ile ensesi görünür.

Bir Pazar gecesi saat 23:00’e gelirken Hanife geldi. Kapıyı kapatıp, “Ay yoruldum valla!” diyerek kendini yatağın üstüne attı. Yanağından öpüp, “Hadi kız, ne zamana kadar boş bırakacaksın beni?” diyerek bol ve uzun kollu çiçekli gömleğinin üstünden dolgun ve şişkin birer büyük portakalı andıran memelerini avuçladım. Ancak bir farklılık hemen dikkatimi çekti, sutyen giymemişti. “Niye sutyen giymedin kız?” diye sorunca, “Çalışırken rahatsız oluyorum, terliyorum, sonra memelerimin altı pişik olup kaşınıyor!” dedi gülerek.

Gömleğinin düğmelerini açtım tek tek. Altına ince askılı beyaz bir atlet giymişti. Atleti yukarı sıyırıp memelerini açığa çıkardım. Büyük meme başları sütlü kahverengi iken etli uçları biraz daha koyu kahverengiydi. Eğilip etli uçlarını emdim bir süre. Yarağım sertleşti derhal. Kaç zamandır sikişmemiştik. Karım o süre boyunca 31 çektiğimi biliyordu, ama artık 31 çekmek istemiyordum.

“Hadi kız soyun, daha fazla dayanamıycam!” dediğimde, “Ay Tahsin azdın mı gece gece?” dedi sırıtarak. Bu sırıtmasının anlamını iyi biliyordum. O da en az benim kadar azmıştı, ama belli etmek istemeyip kendince naz yapıyordu. “Azdım valla, daha fazla beklemek gibi bir niyetim yok. Eğer kabul etmezsen bu gece seni zorla domaltıp sikecem!” dedim çıplak memelerini avuçlayıp sıkarken. “Tamam, ama banyo yapayım önce!” dedi ve kalktı.

Orta kattaki 3 odanın kendine ait banyosu varken çatı katındaki 2 odanın banyosu yoktu. Merdiven başındaki banyoyu kullanıyorduk. Hanife çekmeceleri açıp havlu ve iç çamaşırlarını alırken ben de doğrulup kalktım, televizyonu kapattım. “Ben de geliyorum, karı koca beraber yıkanalım!” dediğimde, Hanife, “Tahsin deli misin, daha yatmamışlardır, bizi duyabilirler!” dedi ürkekçe. “Duyarlarsa duysunlar, ne olacak karım değil misin?” dediğimde, “İyi tamam!” dedi ve banyoya geçti. Peşinden ben de girdim banyoya, kapıyı kapayıp kilitledim.

Hanife anlamını iyi bildiğim gülümsemesi eşliğinde soyunmaya başlarken, ben de onu izliyordum. Başındaki parlak siyah türbanını iğnelerini tek tek çıkartarak açtı. Siyah bonesini de açınca beline dökülen siyah saçları çıktı meydana. Gömleğinin düğmelerini açmıştım zaten, onu çıkarıp beyaz atletini çıkardı başının üstünden. Beyaz, güneş yüzü görmemiş memeleri, karnı ve göbeği şimdi karşımdaydı. Şalvarın kalın lastiklerinden tutup sıyırdı aşağı. Beyaz ve dolgun kalçaları, bacakları göründüğünde yarağımın sertliği daha da artmıştı.

Amının izi kasıklarını sıkan koyu krem renkli pamuklu külotunun altında belirmişti. Külotunu da tutup çıkardığında kaç zamandır özlediğim manzara karşıma çıkmıştı. Etli amının dudakları halen ilk günkü gibi pembeydi. Kasıklarında ve amının üzerinde bir miktar uzamış siyah kıllar vardı. Buraya geldiğimizden beri etek tıraşı olmamıştı. Ama benim için önemli bir şey değildi bu.

Bana, “Sen de soyunsana!” deyince bir çırpıda çıkardım üstümdekileri. Karımın da yarağıma hasret kaldığı bakışlarından anlaşılıyordu. Sallanan yarağımı tutup, “Ufff, çok özlemişim seni!” dedi dudaklarını ısırarak. Banyonun ortasında ayakta sıkıca sarıldık birbirimize. Dudak dudağa öpüşmeye başlarken dolgun ve diri memeleri birer yastık gibi çıplak göğsüme baskı yapıyor, beni geri itiyordu.

14 yıllık evliliğimiz boyunca karım sevişme ve öpüşme konusunda epey yol kat etmişti. Şimdi de maharetini gösteriyordu. Uzun pembe dilini sokmuştu ağzıma. Serbest bıraktığım dudaklarımın arasından ağzıma giren dili bir yılan gibi oynuyordu. Dilimle karşılık veriyordum diline, ama karımın azgınlığı karşısında dilim etki etmiyordu sanki. Elleri belimde, sırtımda, ensemde geziniyor beni kendine çekiyordu. Sıkıca bastırıyordu. Ağzımı vakumlamış, onu yutmak istiyor gibi emiyor, içine çekiyordu. Uğultulu inlemeleri banyonun çıplak fayans duvarlarına çarpıp akisler yaratıyor gibiydi.

Öpüşmekten, dilimi ve dudaklarımı emmekten yorulduğu anda dilimi soktum ağzına. Bu kez ben ağzının içinde oynatmaya başladım dilimi. Dilimi kökünden koparacakmış gibi emdi, çekti içine. Dudaklarımı emip ısırıyordu ara ara. Dudak dudağa öpüşmemize ara verip beyaz uzun boynunun kat kat olmuş etlerini emmeye başladım. Dudaklarından sonra onları vakumlayıp emdim, yalayıp parlattım. Hanife de aynı şekilde karşılık verdi, boynumun etleri güçlü emmeleri ile sızlamaya başlamıştı.

Öpüşmeyi bıraktık. Eğildim ve memelerini tutup emmeye, öpüp yalamaya başladım. Etli uçlarını emdikçe şişip büyüyorlardı. Onları ufak ufak ısırdıkça karımın aldığı zevk katlanıyordu. Saçlarımı çekiştirirken inlemeleri her geçen saniye ile birlikte çoğalıyordu. “Hadi sik artık, gir içime, bırak hadi, sik artık!” demeye başlamıştı.

Yeniden doğruldum. Kısa bir süre daha dudak dudağa öpüştükten sonra köşedeki duş başlığının olduğu tarafa geçtik. Çatı katı olduğundan banyonun tavanı düz değildi. Çatı bazı yerlerde aşağı doğru inerken bazı yerlerde yukarı eğimliydi. Duşa kabin veya duş teknesi yoktu, duş başlığından akan su eğimli zeminden gidere akıyordu.

Karım duvardaki musluktan tutunarak bacaklarını açarak domaldı. Arkasına geçtim, yarağımı bir miktar tükürükleyip ıslattım. Hanife uzun siyah saçlarını omzuna atıp yüzünü kapatmasına engel olurken, “Hadi Tahsin!” diyordu. “Tamam güzelim, sakin ol!” dedim ve yarağımı tutup amına bastırdım. Doğum yapmamış amı yavaşça genişleyip açılırken yarağım girdi içine ağır ağır. Sonunda dibine kadar girdiğinde derin bir, “Ohhh!” sesi dudaklarımdan döküldü. Gözlerimi kapayıp yaşadığım mutluluğu hissettim iliklerime kadar. Hanife’nin sımsıcak ve ıslak amının içindeydim kaç zaman sonra.

O da en az benim kadar mutluydu. “Uffff!” sesi bir ıslığı andırırcasına çıktı ağzından. Ufak ufak yavaş hareketlerle amında çalışmaya başladım. Karım aldığı zevkle gerilmişti, musluğun üstünde duran duş başlığı bu sırada yere düşüp gecenin sessizliğini bölen bir gürültü çıkardı. Hanife çıkan gürültüyle, “Yavaş ol!” dedi ama bunu fısıltıyla söylemişti.

Ellerimi beline attım ve gittikçe hızlanarak sikmeye başladım. Beyaz, yağlı ve dolgun götünün yanakları löpürdüyor, sırtının ve belinin etleri titriyordu. Bacaklarında ve kalçalarında olmayan tüylerin hepsi bel çukurunda toplanmış gibiydi. Bel çukuru minik bir orman görünümündeydi, ama bu halinden çok hoşlanıyordum. Çıplak yattığı gecelerde tüylü bel çukurunda parmaklarımı gezdiriyor, dudaklarımın ucunda tüyleri hissediyordum.

Pompaladıkça, karımdan, “Ayyy, ahhh, ıhhh!” sesleri gelmeye başlamıştı şimdi. Ayakta sikişmemiz tam gaz devam ediyordu. Ancak onu en çok memnun edecek şeyi yapma zamanı gelmişti. O da sikişin ortasında yarağımı amından çıkarıp amını ve göt deliğini dilleyip emmekti. Hanife bundan çok hoşlanıyordu. Yarağımı çıkardım amından ve arkasında dizlerimin üstüne çöktüm. Ellerimi atıp göt yanaklarını ayırdım. Hanife de bana yardımcı olmak için bacaklarını biraz daha ayırdı.

Şişip büyümüş am dudaklarını emmeye başladığımda yarağımın içine girmesinden daha büyük zevk alır şekilde inledi. Açık duran amına dilimi soktum, yapış yapış, sıcak ve kendine has kokusu olan yağlı sıvısını emdim. Hanife nefesi kesilecekmiş gibi bir sesle karşılık verdi bu hareketime. Islak pembe amı bir bakireninki gibi dar değildi ama yaşına göre bir kadın için fazlasıyla dardı. Dilim amının etten duvarları arasında alev alev yanıyordu.

Büyük bir zevk alıyordum. Yarağım kalın bir sopa gibi şişmiş, önümde sallanırken doğruldum ve amına soktum yeniden. Hanife içi geçmiş gibi inledi, yarağımı çıkardığımdaysa tekrar sokmam için adeta yalvardı. Onu üzmeyip yeniden soktum, kısa bir süre bekledikten sonra tekrar çıkardım. Bu şekilde hem boşalmamı geciktiriyor, hem de ona daha fazla zevk veriyordum.

Tekrar arkasında diz çöktüm. Amının dudaklarını iştahla emdikten sonra sıranın göt deliğine geldiğini söyledim. Parmaklarımla ayırdığım bembeyaz göt yanaklarının ortasındaki kara deliğin ağzına uzattım dilimi. Terlemiş ve hafiften bir osuruk kokusunun geldiği deliği sabunluktaki lifle sildim. Yeniden dilledim.

Hanife ile çocuğumuzun olması için bazı zamanlar götten de ilişkiye girmiştik. Çocuğumuzun olması için gitmediğimiz doktor kalmamıştı, ama gitmediğimiz hoca da kalmamıştı. O hocalardan biri de karıma, “Amından gebe kalamazsan bir de götten deneyin!” demişti. Biz de o hocanın sözüne uyarak epey zaman sadece götten ilişkiye girmiştik. Cahil bir adam sayılmazdım, ama o zamanlar bana da inandırıcı gelmişti bu sözler. Ancak onca zaman Hanife’yi götünden siksem de hamile kalmamıştı.

Karımın benden esirgemediği göt deliğini uzun uzun dilleyip yaladım. Ucunda minik siyah kılların olduğu delik açılıp kapanıyor, dillemelerime karşılık veriyor, sanki benimle konuşuyordu. Bir göt deliğini bir amını dilleye dilleye saniyeler birbirini kovalayıp dakikalara dönüştü. Hanife’nin sabrı kalmamıştı artık. “Tahsin hadi sik artık, ne yapıyorsun?” dedi kızmış gibi.

Tekrar doğruldum ve yarağımı sıvazlayıp bastırdım amına. Amı yarağımı içine aldı dibine kadar yine. Bir süre o şekilde bekledikten sonra pompalamaya başladım. Belinden sıkıca tutuyordum onu. Hanife musluktan tutunurken yavaşça ellerini duvara dayayarak doğruldu bu sırada. Amına girip çıkan yarağım ona doyumsuz bir zevk veriyordu. Omzuna attığı uzun siyah saçlarına asılıp çektim sol elimle. Sağ elimi ise öne uzatıp memelerini avuçladım. Yarak darbelerimle birlikte memeleri löpürdeyip duruyordu sürekli. Göt yanakları da aynı şekilde oynuyordu.

Sonrasında Hanife daha rahat edebilmek için eğimli çatının altındaki köşeye kaydı. Ellerini duvarın iki yanına koyarak domalmasını sürdürürken ben de aynı şekilde sikmeye devam ettim. Karımla harika bir sikişmenin ortasındaydım. İkimiz de yoğun bir zevk alıyor, inliyorduk. Hemen alt kattaki ev sahiplerimizin duymasına engel olmak için kendimizi kassak da, zaman zaman aldığımız zevk baskın çıkıp şiddetli inilti ve sikiş sesleri banyonun duvarlarında yankılanıyordu. Karımın terlemiş kasıklarına ve göt yanaklarına çarpan kasıklarımdan ve taşaklarımdan çıkan ‘Şop şop şop!’ sesleri gecenin sessizliğini bölüyordu.

Numan Bey ve karısının odaları banyonun altında kalmıyordu, ama merdiven boşluğundan duyabilirlerdi bu sesleri. Hanife başını çevirip, “Tahsin yavaş yap!” dese de, o noktadan sonra yavaşlayacak halde değildim. Kendimi kaybetmişçesine belimi oynatıp pompalıyordum amına. Karımın genişleyen amı yarağımla birlikte içine hava da alıyordu. Zaman zaman osuruğa benzeyen sesler ‘Şop şop şop!’ seslerine eşlik ediyordu bu nedenle.

Boşalmaya adım adım yaklaşıyordum artık. Her yanım kasılmaya başladı, kaslarım ip gibi gerilmişti. Hanife de ellerini başının üstünde tutup iyice eğilmişti artık sikişin verdiği zevkle. Benim gibi o da yorulmuş, tarifsiz zevkin etkisiyle gücünü tüketmişti. Memeleri yarak darbelerimle birlikte şiddetle oynuyor, sarsılıyordu.

Sonunda sarsıla sarsıla karımın amına boşaldım. Boşalırken de sokup çıkartmaya devam ettim yarağımı. Bittiğinde yarağımı içinde tutup yüklendim iyice. Son döl damlasını bile ziyan etmeden amına akıtmak istiyordum. Artık Hanife’nin hamile kalması mucizelere bağlı olsa da, gene de her sikişmemizde döllerimi ziyan etmemeye uğraşıyordum.

Geri çekilip amından çıktım. Yarağım döllerim ve amının sıvıları ile kaplanmıştı. Hanife’nin beyaz göt yanakları ve kasıkları iyice kızarmış haldeydi. Yavaşça doğrulurken, “Ne öyle ayı gibi yapıyorsun, duyarlarsa ne olacak?” dedi kızgın bir ses tonuyla. “Hoşuna gitmedi mi?” diye sorduğumda, “Ya ben ne diyorum, sen ne diyorsun!” dedi sinirle ve suyu açtı. Sikişimizin ardından bu kez de suyun sesi ile çınladı banyonun duvarları. Hanife’nin siniri saniyeler içinde yok oldu. Karı koca aldığımız hazla birbirimizi güzelce sabunlayıp yıkandık. Hanife getirdiği havlu ile kurulanıp çamaşırlarını giyindi. Bense sadece kurulandım, çamaşırlarım odada kalmıştı.

Kapının topuzunu yavaşça çevirip açtım. Evde derin bir sessizlik vardı. Merdiven boşluğundaki perdesiz camdan ayın ışığı vuruyordu mermer basamakların üzerine. Hanife parmak uçlarına basarak odaya girerken, ben de anadan doğma halde peşinden girip kapattım kapıyı. Hanife’nin verdiği külotu ve atleti giyinip girdim yatağa.

Az önce güzel bir sikiş yaşamış birbirimize duyduğumuz hasreti sona erdirmiştik, ama Hanife, “Benim uykum geldi, Allah rahatlık versin!” diyerek sırtını dönüp yattı. En azından bir şeyler konuşuruz diye düşünmüştüm, ama Hanife götünü dönünce, “İyi, sana da!” demekten başka çarem kalmadı. Telefonu açıp onunla oyalandım bir süre, sonra da yattım…

[Tahsin]

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Lüks Villada Seks! (2) (Tahsin 38 Y., Samsun)

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Babes

Sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra bahçeye geçtim. Bakımsız kalan ağaçların budanması gereken dalları vardı, birkaç gündür onlarla uğraşıyordum. Saat 10:00 gibi çay içmek için eve geçtiğimde karım mutfakta bulaşık yıkıyordu. Numan Bey ve Meliha Hanım görünmüyordu. Karımın beline sarılıp yanağından öptüm. “Neredeler?” diye sorduğumda dirseğiyle beni itip, “Ne yapıyorsun be görecekler!” dedi gülerek.

Gerçekten de geriye döndüğümde Meliha Hanımı tam karşımda gördüm. Salon ve mutfak bitişikti, Amerikan mutfak denilen türdeydi, kapısı da yoktu. Büyük salonun merdiven boşluğundaki girişindeydi Meliha Hanım. Korkutucu bakışları vardı kadının, o an utancımdan başımı öne eğerken çay içemeden mutfağın bahçeye açılan kapısından çıktım dışarı. Allahtan karım Meliha Hanımın geldiğini görmemiş bulaşık yıkamaya devam etmişti.

Öğleye kadar bahçede kalıp çalıştım. Öğle yemeği için eve girdiğimde, karımın suratının pancar gibi kızardığını gördüm. “Ne oldu?” diye sorduğumda, “Yok bir şey!” dedi sinirle. Belki de ben çıktıktan sonra Meliha Hanım onu paylamıştı. Kadın bana edemediği sözleri karıma söylemişti anlaşılan. Karım yemeğimi verirken kendisi tabağındakilere hiç dokunmadı.

Öğleden sonra bahçede çalışırken arkamdan gelen bir çıtırtıyla geriye döndüm. Meliha Hanımdı gelen, yerdeki kuru dallardan birine basmıştı. “Korkuttum mu?” dedi gülümseyerek. “Yok, Estağfurullah, olur mu öyle şey!” dedim. Bir ağacın yanında küçük merdivenin üstündeydim. Aşağı indim ayıp olmasın diye. Bu zamana kadar böyle bir şey yapmadığı için şaşkındım. Meliha Hanımın karımdan sonra beni de paylayacağını düşündüm. O nedenle başıma gelecekleri kabullenmiş halde kadının yüzüne bakmaya çekiniyordum.

Ama o bana ağaçlarla, bahçenin bakımıyla ilgili şeyler sordu, bilgi almak istediğini söyledi. O olay hakkında tek kelime etmeyeceğini anladığımda rahatladım. “Bahçe aslında çok güzel, ama bakım şart. Elimden geldiğince toparlamaya çalışıyorum. Baharda ağaçlara aşı yaparsak daha da iyi olacaktır…” dediğimde, “Bu aşı dediğin nasıl oluyor usta, anlatsana!” dedi karşılık olarak.

Anlayacağı şekilde basitçe anlatmaya çalıştım. Meliha Hanım dikkatle dinliyor, gösterdiğim örneklere bakıyordu. Kadının koca villada otura otura sıkıldığını, konuşacak birine, ilgisini çekecek bir şeye ihtiyacı olduğunu düşündüm. Muhafazakar bir kadın olsa da yabancı bir erkekle konuşma ihtiyacı hissetmişti.

“Bir ara şu havuza da bakabilir misin?” diye sorunca, “Tabii, ne demek, onu da hallederim!” dedim. “Sen çalışmaya devam et, öyle de konuşabiliriz!” diyerek eline aldığı bir çam kozalağı ile oynarken ben yeniden merdivene çıktım. Daha önce nerelerde çalıştığımı, üniversitede ne okuduğumu vs. bir sürü soru sordu ben çalışırken. İşe gireceğimiz zamanda da bu soruları sormuştu, ama şimdi yine soruyordu. Elindeki kozalakla oynayıp bir elimdeki işe bir bana bakıyordu.

Nerdeyse yere kadar inen koyu yeşil ince bir pardesü giymiş, başını omuzlarını da örten siyah bir türbanla bağlamıştı. Uzun beyaz yüzü ve elleri haricinde görünen bir yeri yoktu. Uzun boylu bir kadındı. Hatta kocasından biraz daha uzun kalıyordu. Güzel bir fiziği, güzel bir yüzü vardı Meliha Hanımın. Siyah babet ayakkabılar vardı ayağında, ince siyah çoraplı ayakları görünüyordu zaman zaman pardesünün savrulan eteklerinin altından.

“Sana kolay gelsin!” diyerek yanımdan uzaklaşırken arkasından baktım. Elindeki kozalakla oynaya oynaya eve girdi. Karımı azarlamış mıydı? Belki de kadın başına beni paylayamayacağı için öylesine havadan sudan sorular sormuştu sadece. Garip sorular beynimi kurcalarken bahçede akşama kadar çalışmaya devam ettim. Saat 18:00’e gelirken büyük tuvaletimi yapmak için eve geçtim. Çişim geldiğinde bahçedeki küçük tuvaleti kullanıyordum, ama büyük tuvaletimi çatı katındaki, karımla sikiştiğimiz banyoda yapıyordum.

Karım mutfaktaydı yine, akşam yemeğini hazırlıyordu. Meliha Hanım ve Numan Bey görünmüyordu. Karımın yüzündeki kızarıklık geçmiş, ama siniri aynı kalmıştı. “Ne oldu, söylesene!” dediğimde yine yanıt vermeyip geçiştirdi. Ama sonra, “Meliha Hanım yanına gelip sana ne söyledi?” diye sordu. Vereceğim cevabı merak eder şekilde gözlerini açtı. “Hiç, işle ilgili, o nedir, bu nedir filan sorular sordu. Havuza bakmamı istedi…” dediğimde, “Hımm!” yaptı manalı bir şekilde. “Geçen bana da demişti havuzu, ama unuttum sana demeyi!” dedi daha sonra.

“Ben tuvalete gidiyorum!” diyerek merdivenlere yönelirken o da işine geri döndü. Mermer basamaklardan çoraplı ayaklarımla sessizce çıkıyordum. İkinci katın merdiven sahanlığına geldiğimde Numan Beylerin yatak odası kapısının kapalı olduğunu gördüm. Bu saatte kapalı olmazdı kapıları. Acaba yatıyorlar mıydı akşam yemeği öncesinde diye düşündüm, ama bu düşünce bir anda geldiği gibi geri gitti. İçerden gacır gucur birtakım sesler geldi kulağıma.

Ne oluyor diyerek yavaşça parmak uçlarıma basarak kapıya yanaşıp kulağımı dayadım. Duyduğum sesler yatak gıcırtısıydı, Numan Bey ve Meliha Hanım içerde gündüz vakti sikişiyordu. Nefes alışverişimi kontrol etmeye çalışarak durup dinlemeye başladım. Yatak odalarında siyah ferforje demirden bir karyolaları vardı. Sikişmenin etkisiyle demir karyolanın gıcırtılarına ayaklarının parke zemin üzerindeki takırtıları karışıyordu. Aralarda güçlü ve şiddetli tıpkı dün gece karımla sikişirken çıkanlara benzeyen şekilde ‘Şop şop şop!’ seslerini duyuyordum. Numan Bey münzevi ve sofu görüntüsünün altında iyi bir sikiciydi anlaşılan. Daha birkaç saat önce bana sorular soran karısını çatır çatır sikiyordu.

Gıcırtı sesleri yavaş yavaş sona erdi sandığım anda daha yüksek perdeden çıkmaya başladı. Yoğun bir sikişmenin üstüne denk gelmiştim. Sesler aralarda yavaşlayıp hızlanmaya devam ederek 15-20 saniye daha devam ettikten sonra nihayet kesildi. Sessiz olmaya dikkat ederek üst kata çıkıp banyoya girdim.

Tuvaletimi yapıp aşağı indiğimde kapıları halen kapalıydı. Bir süre daha çalıştım bahçede. Bahçe malzemelerini arkada kalan küçük depoya koyup eve geçtim mutfak kapısından. Numan Bey aşağı inmiş, Meliha Hanım ise henüz gelmemişti. Numan Bey başıyla selam verdi. Kırlaşmış saçları biraz ıslak gibiydi. Sikişmenin ardından yıkanmış, temizlenmişti.

Ben mutfak masasında yemeğimi yerken Meliha Hanım da indi. Aynı uzun pardesüsü üstündeydi ama başını koyu mavi bir türbanla bağlamıştı bu kez. Beni görünce selam verdi, kocası gibi başıyla yapmadan. Selamını alırken Numan Beyin karşısına oturup telefonunu aldı eline. Yemeğimi yerken kadınla adama bakmadan edemiyordum. Bir karı koca ne yaparsa onlar da aynısını yapmışlardı, ama bunu daha hava kararmadan ve biz odamıza çıkmamışken yapmaları şaşırtıcıydı.

Yemeğimi yedikten sonra, “Hayırlı akşamlar!” diyerek odamıza çıktım. Hanife onların yemeklerini hazırlıyordu ben çıkarken. Hanife’nin gelmesi 22:30’u buldu. Yine yorgun görünüyordu. Soyunup yatağa girdiğinde sarıldım. “Niye sinirliydin bugün?” diye sorduğumda, “Boş ver!” dedi. “Ne oldu kız, ne saklıyorsun sen benden?” dediğimde, “Ya söyleyip de canını sıkmak istemiyorum!” dedi.

O söylemese de bir şeylerin olduğunu anladım. “Meliha Hanım ne söyledi sana?” dediğimde, “Bir şey demedi bana, onunla ilgisi yok ki!” dedi. “Ne peki, başka ne oldu ki?” dediğimdeyse, “Kızma ama!” dedi dudaklarını büzüştürerek. “Hadi uzatma, bırak oyun oynamayı da anlat!” dedim biraz da sert bir tonla.

“Şey, kahvaltıdan sonra bulaşıkları yıkarken Meliha Hanım yukarı çıktı. Numan Bey kaldı aşağıda. Benden kahve istedi, ben de yapıp yanına götürdüm. Kahveyi sehpaya koyarken elimi tuttu birden, benden hoşlandığını söyledi. Korkup elimi çektim hemen. Tezgaha dönerken peşimden geldi bu sefer, belimden sarılıp ellemeye, öpmeye çalışınca dirseğimle vurdum karnına. Canı yanınca bir şey demeden yukarı çıktı…” deyince Hanife’nin sözleri karşısında çok şaşırdım.

İçine kapanık, sofu dediğimiz adam karıma sulanmıştı. “Vay orospu çocuğu!” dedim. Hanife ellerini göğsüme koyup, “Allah aşkına Tahsin ses etme. Kaç zaman sonra böyle bir iş bulduk, kaybetmeyelim. Azıcık ellemesinde bir şey yok. Paraya ihtiyacımız var sonuçta!” dedi beni sakinleştirmeye çalışan bir tonda.

Daha önce çalıştığımız yerlerde de Hanife’ye sulanan, elleyen adamlar olmuştu. Tarlalarda, bağ bahçe işlerinde çalıştığımız zamanlarda işi kaybetmeyelim diye karımın kendini elletmelerine alışmıştım. Bütün bunların sona erdiğini düşündüğüm bir zamanda yeniden ortaya çıkması canımı sıktı.

Hanife ses çıkartmamam için yemin ettirdi. Bu işi kaybetmek istemiyordu. Eskisi gibi meyve yada fındık bahçelerinde, tarlalarda yevmiyeli işçi olarak üç kuruşa çalışıp, çadırlarda, barakalarda kaldığımız günlere geri dönmek istemiyordu. Ona daha iyi koşullar sağlayamadığım için kendimi suçlu hissediyordum. O yüzden dediğini yapıp sessiz kalacaktım.

Hanife’ye, “Akşam tuvalet için gelmiştim ya. Yukarı çıkarken baktım bunların kapıları kapalı. O saatte niye kapalı diye merak ettim, kapıya dayadım kulağımı. İçerde karyola gıcırdatıyorlardı. Gündüz vakti sikişiyorlardı!” dediğimde güldü.

Hanife, “Sana demeye utandım, ama ben de bir defa şahit oldum senin bu dediğine. Benim yanımda birbirlerine kaş göz işareti yapıp yukarı çıktılar. Sen Samsun’a gitmiştin arabayla. Nereye gidiyor bunlar diye merak ettim. Yukarı çıktım, kapıları kapalıydı. Senin gibi kulağımı dayadım kapıya, gündüz vakti sikişiyorlardı… Meliha Hanım öyle bir ‘Ayy, ahhh, ohhh!’ çekiyordu ki şaşırıp kalırsın… Duyarız ederiz diye korkuları, utanmaları yok hiç… Sonra da bir şey olmamış gibi geldiler aşağıya… Zaten kadının acayip acayip külotları sutyenleri var. Görüntüsüne baksan ehlisünnet bir kadın sanırsın, ama ben bu yaşımda giymeye utanırım onları!” dediğinde, “Nasıl şeylermiş onlar kız?” dedim merakla.

Hanife gülerek, “Böyle arkası ipli, giyince götünün arasında kalır. Önü de ha bu avucumdan daha küçük, ben giysem amım dışarda kalır valla!” dedi sesli gülmesini engellemek için ağzını kapatarak. Ev sahiplerimizin bu garip durumları karşısında şakayla karışık biraz daha konuştuktan sonra yattık…

O günden sonra gözüm Numan Bey de oldu hep. Bahçede çalıştığım zamanlarda bir yandan da evi gözetliyordum. Gerçi içerde olan biteni göremezdim, ama karıma askıntı olmaması için kendimce tedbirler almaya çalışıyordum. Arabayla Samsun’a gittiğim zamanlardaysa Hanife’yi arıyordum sık sık cebinden. Ancak tahminimin aksine Numan Beyden herhangi bir hareket gelmedi. Hanife’ye her seferinde bir şey olup olmadığını sorduğumda, “Bir şey yok. O günden sonra aklı başına geldi herhalde!” diyordu.

Numan Bey kabuğuna çekilmiş, ama Meliha Hanım sık sık çalışırken yanıma gelmeye başlamıştı. İşle ilgili sorular soruyor, bazen de çalışma sırasında ufak yardımlarda bulunuyordu. Bana ilk zamanlar “Usta!” diye hitap ederken sonrasında “Tahsin Bey!” demeye başlamış, en sonunda da sadece, “Tahsin!” der olmuştu.

Hanife’nin onun hakkında söyledikleri geliyordu aklıma yanıma her gelişinde. Yarağım ister istemez sertleşiyordu, ama kadın anlamasın diye azami dikkati gösteriyordum. Uzun ve bol pardesülerini üstünden hiç çıkartmıyor, başını aynı tip büyük türbanlarla bağlıyordu. Numan Bey evin içinden bile çıkmak istemezken karısı bahçede rahatça dolaşıyordu.

Geçen zamanla birlikte dikkatimi çeken bir şey de kendilerine herhangi bir ziyaretçinin gelmemesiydi. Diğer evlerdeki komşulardan gelen olmuyordu hiç. Onların da bir yere gittikleri yoktu zaten. Bize işi ayarlayan kardeşi bile Numan Bey yerine bazen beni arıyor, abisinin ve yengesinin nasıl olduğunu soruyordu…

Bir sabah kahvaltımı yapmış bahçeye çıkacakken, Meliha Hanım, “Tahsin seninle Samsun’a gitmemiz lazım!” deyince, “Şimdi mi?” dedim gayriihtiyari. “Evet, yapmam gereken işler var. Alışveriş de yapmam lazım. Ben çantamı alıp geleyim!” dedi ve yukarı çıktı. Kocası daha aşağı inmemişti. Hanife’ye, “Nerden çıktı şimdi bu?” dedim, sinirlenmiştim. Karımı Numan Bey ile tek bırakmak istemiyordum. Ancak Hanife gayet rahattı. “Ne olacak canım, sen merak etme beni, ben yapacağımı bilirim öyle bir durumda!” dedi gülümseyerek.

Birkaç dakika sonra Meliha Hanım omzuna siyah çantasını asmış, siyah güneş gözlüklerini de türbanının üstüne atmış halde indi aşağı. “Hadi çıkalım!” derken Numan Bey de arkasından iniyordu. Bana, “Dikkatli sür Tahsin, Meliha Hanım aşırı süratten hoşlanmaz!” deyince, “Merak etmeyin efendim, dikkat ederim!” dedim. Ancak içimden (Ulan ibne, karıma dokunmaya kalkma, ben de senin ebeni sikerim!) demeden duramadım.

Binmesi için arka kapıyı açtım ama o öne oturmak istediğini söyledi. Meliha Hanım öne oturunca yola çıktık, ama benim aklım Hanife’deydi. Karımı o çakalla yalnız bırakmak zorunda kalmıştım. Meliha Hanım, “Bahçe çok zamanını alıyor, havuzla daha ilgilenemedin?” deyince, “Kusura bakmayın. En yakın zamanda bakacağım. Gerçi havalar artık soğuyor, ama size söz verdim ne de olsa…” dedim. “Estağfurullah, ne sözü, sadece bir rica benimki!” dedi gülümseyerek.

Ardından evle ilgili kafasındaki düşüncelerden bahsetti. Evin içini ve dış cephesini boyatmak istediğini, ancak Numan Beyin buna karşı çıktığını, evin içinde tadilat görmek istemediğini söyledi. Kocası hakkında ilk kez böyle serzenişte bulunurken görüyordum kendisini.

Bir süre sessiz kaldıktan sonra neden çocuğumuz olmadığını, tedavi olup olmadığımızı, problemin kimde olduğunu sordu. “Kısmet olmadı, ikimiz de çok istedik, ama olmadı işte. Bende sıkıntı yokmuş, Hanife ile ilgili bir şeymiş. Tedavi için de paramız yeterli gelmedi bir türlü. Devlet karşılıyor dediler, ama sigortamız olmayınca ona da başvuramadık…” dedim.

Elini sağ kolumun üstüne koyup, “Biz ne güne duruyoruz Allah aşkına, özelse özel, devletse devlet. Hangi hastaneye gitmek istediğinizi söyleyin sadece. Para konusunu düşünmeyin!” dediğinde, “Çok teşekkür ederim!” dedim utanarak. İlk defa bana dokunmasına şaşırmıştım. Elini çekerken, “Ne demek, elimizden ne gelirse yaparız!” dedi karşılık olarak.

Kısa bir sessizlik sonrası ben utanıp sıkılarak, “Şey, sizin niye olmadı acaba?” diye sordum. Gülümseyerek, “Ben Numan Bey ile geç bir yaşta evlendim, o saatten sonra da yapmak istemedim. Numan Beyin ilk evliliğinden bir oğlu var zaten. Gerçi görüşmüyorlar, ama evlat sonuçta. İlk evliliğim 15 yıl sürmüştü. Senin Hanife gibi benim de kocam kısırdı. O nedenle çocuğumuz olmamıştı!” dedi.

Meliha Hanımın daha önce evli olduğunu bilmiyordum. Bunu ilk defa duyuyordum, ama yine de söyleyerek moralini bozmak istemedim. Ardından, “Senden yana sıkıntı olmadığını anlamıştım zaten. Güçlü, kuvvetli, yakışıklı adamsın. Ama Hanife de genç ve güzel bir kadın sonuçta. Anne olmak ona çok yakışacaktır!” dedi. Nazikçe teşekkür ederek karşılık verdim sözlerine.

Numan Beyin sözleri üzerine maksimum 60 km ile gidiyordum. Meliha Hanım camdan etrafı seyrediyordu. Merkeze gidince onu bir giyim mağazasının önünde indirdim. Arabayı yakınlardaki bir otoparka çektim. Hanife’yi aradım. Birkaç kez çaldıktan sonra açtı. “Orada durumlar nasıl?” diye sorduğumda, “İyi, ne olsun. Kahvaltı yapıp yukarı çıktı!” dedi Numan Bey için. “Bir şey dedi mi, bir şey yaptı mı?” diye soruncaysa, “Ne yapacak Tahsin, sen de telaş yapma böyle!” dedi sinirlenmiş gibi. “İyi, tamam”! diyerek kapattım telefonu.

Ama merak edip 15-20 dakika sonra yeniden aradım. Ancak bu kez yanıt alamadım, telefonu açmadı. Ne oldu, niye açmıyor bu diye düşünüp dururken Meliha Hanım arayıp yanına gelmemi istedi. Yeniden mağazanın önüne gittim. Bayağı alışveriş yapmıştı, elleri poşetlerle doluydu. Poşetleri bagaja koyarken o ön koltuğa oturdu yine. Elinde bir paket vardı. “Bu senin!” dedi paketi uzatıp. “Nedir bu?” dediğimde, “Aç bak bakalım, beğenecek misin?” dedi gülümseyerek.

Kareli bordo renkli çok güzel bir gömlekti. “Meliha Hanım çok teşekkür ederim, ama ne zahmet ettiniz?” dediğimde elimi tutup, “Sen daha iyilerine layıksın!” dedi. İlk kez eli elime değiyordu. Çok şaşırıp heyecanlandım. Sıcak ve yumuşak elini çekerken, “Meliha de bundan sonra bana, Hanım demeni istemiyorum, aramızda resmiyet olmasın lütfen!” dedi gülümseyerek. Ama hemen ardından, “Ama Numan Beyin yanında aynı şekilde Hanım demeye dikkat etmelisin!” dediğinde, “Nasıl isterseniz!” dedim. Arabayı çalıştırırken, “Nasıl isterseniz değil, nasıl istersen!” dedi nazikçe. “Peki!” dedim yanıt olarak.

Alışveriş sonrası başka mağazalara, PTT’ye ve banka şubesine uğradık. Bankadan çıktığında elinde hatırı sayılır bir miktarda para vardı. Paraları çantasına koyup, “Yemek yiyip öyle dönelim eve!” dedi. Sonra da, “Balık yemek istiyorum, bildiğim güzel bir yer var, oraya gidelim!” dedi. Yolu tarif ederek dediği balıkçıya gittik. Hayatımda ilk defa böyle lüks bir yere geliyordum. Üzerimdeki eski püskü kot pantolon ve ütüsüz gömlekle burası için uygun olmadığımı düşündüm. Ancak Meliha Hanım o şekilde düşünmüyordu.

Sahile bakan bir masaya oturduk. Ben ezik büzük otururken o benim adıma da sipariş verdi. Kadının benimle böyle yakından ilgilenmesi hoşuma gitmişti, ama niye böyle davrandığını da anlayamıyordum. Acaba benden hoşlanıyor muydu? Meliha Hanım gibi mütedeyyin bir kadının kocası haricinde bir erkeğe bakabileceğine inanmıyordum, ama aklıma başka da bir şey gelmiyordu.

Balıklarımızı yerken havadan sudan konuştuk. Bir sonraki gelişimizde bahçeye ekmek istediği ağaç fidanları olduğunu, onları alacağımızı söyledi. Meliha Hanımın işaretiyle hesabı istedim garsondan. Oldukça yüklü bir hesaptı, benim ödeyecek durumum zaten yoktu. Meliha Hanım bankadan çektiği paralarla ödedi, üstünü de bahşiş olarak bıraktı.

“Kesenize bereket, teşekkür ederim!” dediğimde, “Afiyet olsun, daha bu bir şey değil!” dedi gülümseyerek. Arabanın kapısını bu kez ben açtım binmesi için. Güneş karşıdan geldiği için gözlüklerini taktı. Bu haliyle daha güzel ve hoş bir görüntüsü olmuştu. 45 yaşında olsa da daha genç gösteriyordu. Yüzüne hiç makyaj yapmadığı için de teni temiz ve bakımlı kalmış, yaşlanıp kırışmamıştı.

Eve doğru giderken vites kolundaki elimi tuttu. Siyah güneş gözlüklerinin arkasından bana bakıyordu, dudaklarında gülümseme vardı. Bir süre o şekilde kaldıktan sonra çekti elini. Heyecandan ne yapacağımı şaşırdım. Ev sahibim bana yazılıyordu. Kadının niyeti bozduğunu anlamıştım artık. Eve gelene kadar başka söz etmedik, ama etmemize gerek kalmamıştı zaten.

Arabadan inerken, “Bu gömleği giysene, üstünde görmek istiyorum. Bedenini tahmin ettim ama uymazsa değiştirelim!” dedi gülümseyerek. “Tamam!” dedim kontağı kapatırken. Meliha Hanım arabadan inerken ben de bagajdaki poşetleri aldım. Önümden kısa topuklu babetleri ile kıvıra kıvıra yürüyordu. Siyah renkli, bol ve uzun pardesünün altında götünü sağa sola çalkalıyor, pardesünün genişliği bunu görmeme engel olamıyordu.

Poşetleri salona bıraktığımda karım ve Numan Bey yoktu içerde. Meliha Hanım, “Ben yukarı çıkayım!” diyerek merdivenlere yönelirken mutfağın bahçeye açılan kısmına baktım. Hanife görünmüyordu orada da. Yukarı çıktım hızlı adımlarla. Meliha Hanım yatak odasına girmiş, kapıyı kapatmıştı.

En üst kata çıkıp bizim odanın kapısını açmaya çalıştım, ama kapalıydı. Hanife içerde miydi? Birkaç defa tıklattım, “Hanife benim, açsana kapıyı, orda mısın?” dedim. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Derken kapı açıldı. Hanife’nin suratı kıpkırmızıydı. “Ne oldu kız, anlatsana, bir şey mi oldu?” dedim kapıyı kapatırken. Hanife ağlamıştı ben gelmeden önce. “Geç otur!” dedi yatağın üstünü işaret ederek. “O pezevenk bir şey mi yaptı sana?” dedim kollarından tutup sarsarak. “Otur, konuşalım!” dedi çok sakin bir sesle.

Bir şeyler olmuştu, ama Hanife’nin bu sakinliği beni korkutuyordu…

[Tahsin]

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Lüks Villada Seks! (3) (Tahsin 38 Y., Samsun)

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Amateur

Hanife sakin bir sesle konuşmaya başladı: “Senle telefonda konuştuktan sonra yanıma geldi. Gene sırnaşıp ellemeye çalıştı. Beni çok beğendiğini, çok güzel olduğumu, benimle birlikte olmak istediğini söyledi. İtiraz ettiğimde (İstersem seni zorla sikerim, hiçbir şey yapamazsın bana. Benim akıl hastanesinden 46’lı raporum var. Hem çok param, geniş çevrem var. Olan senle kocana olur. Ya dediğimi yaparsın, ya da hemen bugün kovarım sizi!) dedi…” deyince, “E ne oldu peki, sen ne dedin?” diye sordum. Vücudumdaki bütün kan çekilmişti sanki. Kalbim güm güm atıyordu.

Hanife duraklayarak, “Kendimi siktirmedim elbette!” dedi. “Siktirmedin de ne oldu, söylesene be!” dedim yine kollarından sıkıca tutup sarsarak. Ağlamaklı bir sesle, “Sikini ağzıma aldım…” dediğinde öfkeyle bir tokat attım suratına. Yatağın üstüne yüz üstü düştü. Daha fazla vurmak istesem de yapamadım. Yavaşça doğrulup kalktı.

Hanife’ye, “Tamam, bitti. Toparlan gidiyoruz hemen!” dediğimde, “Nereye gidiyoruz? Gidecek bir yerimiz mi var? Evimiz mi var bizim Tahsin? Senelerdir çadırlarda, barakalarda yatıp kalktık. 3 bavul eşyamızdan başka neyimiz var? Ablamın yanına gitsek ne kadar kalacağız orada? Seninkiler desen açlıktan nefesleri kokuyor. Bizim gidecek bir yerimiz yok Tahsin, anlasana… Çaresiziz biz, yerimiz yurdumuz yok. İş bulursak çalışıyoruz, bulamazsak ne olacak? Ekmek verenimiz var mı? Zengin dayımız mı var bizim?” dedi ağlaya ağlaya.

Dediklerinin hepsi doğruydu. Karı koca ikimiz de aç ve çıplaktık. Onca yıl ırgatlık yapmış ama bir ev bile alamamıştık. Onun bunun yanında sürünüp duruyorduk. Ne olacağımız da belli değildi. Bu iş bizim için şanstı, ama böyle bir şeyle yeniden karşılaşmak çok koydu. Senelerce çalıştığımız yerlerde iş sahipleri ya da kahyaların tehditleri, baskıları bizi yıldırmıştı. Başa çıkabilmek için Hanife kendini ellemelerine izin vermişti. Şimdi gene aynı şeyle karşılaşıyorduk. Üstelik adam ellemekle yetinmeyip sikmek istiyordu Hanife’yi.

Hanife, “Ben bir yere gitmiyorum, sen gitmek istersen git!” dedi ayağa kalkıp. “Ne yani, adamın seni sikmesine izin mi vereceksin?” dediğimde, “Bu işi kaybetmemek için, değil amımı, her şeyimi veririm!” dedi. Gözleri ateş saçıyordu. İnatçı bir kadındı Hanife. Beni dinlemeyeceğini biliyordum. “Sen orospuluğa meraklısın güzelim, işi kaybetmek falan bahane!” dedikten sonra çıktım odadan.

Merdivenlerden hızla indim. Bahçeye çıkıp en uca kadar gittim. Oturdum, sırtımı bahçe duvarına dayayıp bir sigara yaktım. Sinirimden birkaç sigarayı üst üste içtim. Sakin kalmak istesem de yapamıyordum. İçki içip sarhoş olmak istedim. Ama yakınlarda içki alabileceğim bir yer yoktu. Her şeye lanet ettim.

Derken ileriden Meliha Hanımın bana doğru geldiğini gördüm. Kalktım, üstümü başımı toplarken yanıma geldi. Aynı kıyafetleri vardı üstünde. “Baktım ama ön tarafta yoktun. Bir şey mi oldu, bir şeye mi kızdın?” diye sorunca, “Yok, Hanife ile tartıştık biraz…” dedim. Gülerek, “Olur evliliklerde, boş ver üzülme!” dedi. Bana doğru birkaç adım daha atıp, “Giymemişsin gömleği?” dedi gülümseyerek. Yaşadıklarımın arasında gömleği çoktan unutmuştum. “Çalışırken kirlenmesin diye giymedim…” dedim yalandan. “Olsun, kirlensin, yenisini alırız. Senden daha mı kıymetli!” dedi nazikçe. Kocası karımı sikmek istiyor kendisi de bana yazılıyordu. Garip bir durumdu bu. Kocasının niyetinden haberi var mıydı acaba?

“Şimdi ne yapacaksın?” diye sordu. “Şu otlar büyümüş, biraz onları temizleyeyim…” dediğimde, “İyi olur. Ama acelesi var mı? Sonra yapsan olmaz mı?” dedi. Kadının imalı bakışları vardı. Bu bakışları ve ses tonuyla bir şeyler anlatmaya çalışıyordu sanki. Benden bir adım atmamı bekliyordu. Ama cesaret edemiyordum. Meliha Hanım benden daha cesur çıktı. “Şöyle gelsene!” diyerek villanın arka tarafındaki kısma doğru yürüdü. Küçük deponun önüne kadar gitti, ben de peşinden gidiyordum.

Deponun kapısı açıktı, içeriye göz gezdirdikten sonra, “Gel!” dedi eliyle işaret ederek. Heyecanlandığım zamanlarda olduğu gibi kalbim güm güm atmaya başladı. Yanına gittiğimde içeri girdi. Öylece durduğumu görünce, “Girsene, ne bekliyorsun?” dedi elini uzatıp. İçeri girdim. Malzemelerin bir kısmı bahçede olduğundan içerisi boş kalmıştı. Kapıdan ve pencere boşluğundan vuran ışığın etkisiyle loş bir aydınlık vardı depoda.

Ellerimi tutup yanağımdan öptü yavaşça. “Senden hoşlandığımı görmüyor musun?” dedi fısıltıyla. Ne yapacağımı, söyleyeceğimi bilemedim. Meliha Hanım yeniden yanağımı öptükten sonra, “Kocan görürse ne olacak?” dedim. “Yatıyor o şimdi, görmez. Evden dışarı çıktığı yok zaten, korkma!” dedi sakince. Gene yanağıma öpücük kondururken, “Öyle durma, yoksa benden hoşlanmadın mı?” dedi. “Şey, hoşlandım, ama ne bileyim. Yani senin gibi bir kadının benimle ne işi olur ki?” dedim.

Sözlerim pek hoşuna gitmedi. “Neyim varmış benim?” dedi, alınmış gibiydi. “Kapalı, namazında niyazında evli bir kadınsın. Kocanı aldatmış oluyorsun. Şu an benimle burada olman bile günah değil mi?” dediğimde sinirlenip, “Sen de amma korkak çıktın!” dedi öfkeyle. Kapıdan çıkacağı anda bileğinden yakaladım sıkıca ve kendime çektim. Belinden tutup, pembe, etli dudaklarına yumuldum hemen. Meliha Hanım önce tepki gösterir gibi kendini geri çekmeye çalıştı, ama sonra uzun zamandır böyle bir anı bekliyormuş gibi ellerini sırtıma atıp sarıldı sıkı sıkı. Öpmelerime aynı şekilde karşılık verirken gözlerini kapatmış ufaktan inliyordu.

Öpüşmemizin ardından, “Çok zamanımız yok, şu kapıyı kapat hadi!” dedi. Demir kapıyı yavaşça kapattım. Duvarın tavanla birleştiği yerde pencere boşluğu vardı, oradan küçük bir ışık huzmesi giriyordu içeriye. Deponun lambası yoktu. Oradan giren ışıkla yetinmek durumundaydık, ama saniyeler içinde gözlerimiz karanlığa alıştı.

Siyah bol pardesüsünün altına soktu ellerini. Beyaz külotunu sıyırıp çıkardı ayaklarından. Sırtını benden yana döndü. Salondaki şömine için üzerinde odun kırılan büyük ağaç kütüğüne koydu ellerini ve domaldı. Arkasında duruyordum. “Hadisene, ne bekliyorsun?” dedi acelesi varmış gibi. Pardesüsünü altındaki eteğiyle birlikte sıyırdım beline. Yarı karanlık yarı aydınlık deponun içini Meliha Hanımın bembeyaz kalçaları ve götü bir fener gibi aydınlattı. Karımdan uzun ve yapılıydı, vücudu da dolgundu.

Daha depoya girdiğimiz andan itibaren sertleşmeye başlayan yarağım bu manzara karşısında demir gibi oldu. Hızlıca kot pantolonumu ve külotumu çıkardım ayaklarımdan. Sertleşen yarağımı tükürükleyip Meliha Hanımın göt yarığına sürttüm. O an boşalacak gibi oldum. Karım hayatımdaki ilk ve tek kadın olmuştu, evlendiğimde bakir bir erkektim. Sonrasında da başka bir kadınla ilişkim olmamıştı. Ama şimdi Meliha Hanım hemen önümde domalmış haldeydi.

Amını bulmaya çalıştım kısa bir süre. Meliha Hanım da götünü sağa sola oynatıp bacaklarını biraz daha ayırdı iki yana. Sonunda amının dudaklarını yarağımın kafasında hissettim. Derin bir iç geçirdim, dudaklarımı ısırdım. Karımınkinden sonra ilk defa bir am sikecektim. Yarağım yavaş yavaş girdi içine. Amı derin ve sımsıcaktı, ilginç şekilde kaygan ve ıslaktı. Meliha Hanım kendini çoktan sikişmeye hazırlamıştı anlaşılan. Yarağım dibine kadar girdi içine. Gözlerimi kapadığımda Meliha Hanımın derinlerden gelen fısıltılı inlemesi benimkine eşlik etti.

Amında yavaşça çalışmaya başladım. Göt yanaklarından tutuyordum sıkıca. Pardesü ve eteğini biraz daha sıyırdım yukarı. Yarağım her seferinde daha da derinlere giriyor, amının içinde kayboluyordu sanki. Hızlanmaya başladığımda Meliha Hanımdan ufak ufak iniltiler çıkmaya başlamıştı. Başını sağa sola oynatıp bana bakmaya çalışıyordu sanki. Kaygan amı yarağımı kolayca içine alıyordu. Meliha Hanım da tıpkı karım gibi çocuk doğurmamıştı. Amı dardı. Yarağım amının etten duvarlarına sürtünüyordu, ikimiz de çok zevk alıyorduk.

Daha da hızlanıp pompalamaya başladım. Karımla sikiştiğim zamanlardaki gibi güçlü ve yoğun ‘Şop şop şop!’ sesleri küçük deponun içinde ses patlamaları yaratmaya başlamıştı bu sırada. Meliha Hanım ellerini dayadığı ağaç kütüğünden sıkıca tutunuyordu. Bu pozisyonda başı aşağıda kaldığı için zaman zaman rahatsız olup yukarı kaldırıyordu başını. İkimiz de inliyorduk. İlk defa karımınkinden farklı bir am sikiyordum. Harika bir duyguydu bu.

Karımla sikişirken kendimi kontrol edebiliyordum, ama Meliha Hanımın amında çalışırken zorlanıyordum bunu yapmakta. O nedenle boşalacak gibi olduğumda geri çektim kendimi, amından çıktım. Meliha Hanım hemen, “Niye çıktın, boşaldın mı?” diye sorunca, “Yok, kendimi tutmak için çıktım!” dedim. Heyecandan nefes nefese kalmıştım. Kalbim kim bilir dakikada kaç atıyordu o sırada. Meliha Hanım da doğruldu bu sırada. “Benim de başım ağrıdı böyle!” dedi.

Uzun beyaz yüzü terlemiş gibiydi. Bu kez de sağ ayağını ağaç kütüğünün üstüne koyup ellerini duvara koydu. Arkasına geçtim. Pardesü ve eteği engel oluyordu, “Şunları çıkartsana!” dediğimde, “Yap böyle, bir şey olmaz!” dedi. Pardesü ve eteğini kaldırdım. Sol ayağı yerde sağ ayağı kütüğün üstündeydi. Amını bu şekilde sunuyordu şimdi de. Yarağımı soktum alta doğru, duvardaki sağ elini alta atıp yarağımı kavradı. Amına sokmama yardımcı oldu. Yarağım yeniden amına girdiğinde elini duvara dayadı tekrar. Bu şekilde sikmeye başladım. Daha güçlü pompalıyordum.

Kocası karımı sikmek istemiş, bunu yapamamışsa da yarağını ağzına vermişti. Şimdiyse ben onun karısını küçük deponun içinde sikiyordum. Ne tarafından bakılsa garip bir durumdu, ama fazlasıyla zevkliydi. Meliha Hanım az önceki gibi inlemeye başlamıştı. Bir rüyada mıyım diye kendi kendime sordum, ama gerçekti her şeyiyle. Meliha Hanımın yanan amcığı yarağımı içine alıyordu boydan boya. Boşalmaya adım adım yaklaşıyordum.

Her şey iyi gidiyordu, ama birden deponun kapısı açıldığında ikimiz de neye uğradığımızı şaşırdık. Numan Bey karşımızda duruyordu. Meliha Hanım, “Numan!” diye küçük bir çığlık atarken ben çıkardım yarağımı amından. Numan Bey kapıyı tutmaya devam ediyordu, içeri girmek gibi bir niyeti yoktu. Anlamsız, garip bir şekilde hem bana hem karısına bakıyordu. Yarağım önümde sallanıp duruyordu. Meliha Hanım çoktan doğrulmuş, toparlanmıştı.

Sonunda Numan Bey, “Çık dışarı!” dedi karısına. Meliha Hanım yerde duran beyaz külotunu giymeden kıvırıp pardesünün cebine attı. Depodan çıkınca Numan Bey kapıyı sertçe kapattı. İçerde tek başıma kalmış, olayın şoku içindeydim. Adam karısını sikerken basmıştı beni, ama tek kelime etmemişti. Karısına bile sadece, “Çık dışarı!” demişti. Numan Bey gerçekten 46’lı biriydi anlaşılan, normal biri değildi.

Giyinip dışarı çıktım. Yarağım olayın şokuyla sönmüş, nerdeyse içe kaçmıştı. Ancak o noktaya geldikten sonra boşalmamak taşaklarımı ağrıttı. Bahçe kapısından mutfağa girdim. Hanife yemek hazırlıyordu. “Ne oldu, neyin var?” diye sordu. Olaydan haberi yoktu demek ki. “Neredeler?” diye sorduğumda, “Ne bileyim, şöyle şu taraftan geçip gittiler az önce!” dedi bahçeyi göstererek. Yavaş adımlarla yukarı çıktım. Yatak odalarının kapıları kapalıydı. İçerden fısıltılı konuşmalar geliyordu sadece. Nasıl bir yere gelmiştik böyle. Anlayamıyordum.

Yukarıya çıkıp banyoya girdim. Bir an önce boşalmam gerekiyordu. Soyunup 31 çekmeye başladım. Meliha Hanımı düşünerek boşalmam uzun sürmedi, hatta yarağım bile tam sertleşmemişti. Onun amına akması gereken döllerim giderden akıp gitti. Suyu açıp yıkandım, kurulanıp giyindim. Allak bullak bir haldeydim. Boşalmak bile üstümdeki gerginliği azaltmamıştı.

Kapıyı açtığımda karımı karşımda buldum. “Ne oldu be, neyin var?” dedi yine. “Yok bir şeyim, banyo yaptım, ne oldu?” dedim heyecanla. Karım başındaki siyah türbanının uçlarını çekiştirip, “Şey, Numan Bey seninle konuşmak istiyormuş!” dediğinde şaşırdım. “Niye, ne oldu?” dedim. “Ben ne bileyim, in aşağı konuş, yatak odasında seni bekliyormuş!” dedi. “Meliha Hanım nerde peki?” diye sorunca, “Kocasının yanında, nerde olacak!” dedi kızmış gibi.

Kendisi aşağı inerken bir süre daha orada kaldım. Derin derin birkaç nefes alıp indim basamakları. Yatak odasının kapısı kapalıydı. Ne olacaktı içerde? Adam beni çekip vuracak mıydı, yoksa siktirin gidin mi diyecekti? Meliha Hanımın yüzü nasıldı acaba? O neler hissediyordu?

Ne olacaksa olsun diyerek bildiğim birkaç duayı okuduktan sonra kapıya tıklayıp içeri girdim…

[Tahsin]

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Lüks Villada Seks! (4) (Tahsin 38 Y., Samsun)

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Amateur

Yatak odaları evin en büyük odasıydı. Sadece yatak ve gardırop yoktu içerde. Bahçeye bakan camın önünde iki tane küçük tekli koltuk, ortalarında da bir sehpa vardı. Yatağın yan tarafında ise yatak olabilen ikili bir koltuk duruyordu. Odanın arka tarafında küçük bir giyinme odası ile büyük bir banyo vardı ayrıca. Büyük banyoda hem duşakabin hem de jakuzili bir küvet vardı.

Meliha Hanım ikili koltuğun sağ köşesinde oturuyordu. Bacak bacak üstüne atmış, dirseğini koltuğun koluna dayamış, yüzünü de eliyle kapatmıştı. Numan Bey hemen yanında oturuyordu. Meliha Hanım hiç istifini bozmadı, aynı şekilde oturmaya devam etti. Numan Bey ayağa kalkıp camın önündeki koltukları gösterdi oturmam için. Karşı karşıya tekli koltuklara oturduk, Meliha Hanım arkamızda kalmıştı.

50 yaşında, saçları gibi badem bıyığı da kırlaşmış, zayıf bir adamdı Numan Bey. Sol elini dizimin üstüne koyup, “Seni affediyorum!” dedi gülümseyerek. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Elini dizimin üstünde tutup bacağımı okşar gibi yaptı. Sonra da kulağıma eğilip fısıltıyla, “Hoşuna gitti mi?” dedi. Adamın normal olmadığı belliydi. Ben sessiz kalınca aynı soruyu tekrarladı. O zaman fısıltıyla, “Evet!” diyebildim.

“Güzel!” dedi elini çekip koltuğunda geriye yaslanarak. Parmaklarını birleştirip bir süre bana baktı gözünü kırpmadan. Süklüm püklüm oturuyordum. O an karıma yaptıklarını söyleyecek cesareti bulamadım kendimde. Hanife’nin gösterdiği tepk**en sonra söylememin de anlamı kalmamıştı zaten.

Yeniden öne doğru eğildi, elini dizime koydu tekrar. “Karın sana bir şeyler anlattı mı?” diye sordu. Başımı salladığımda, “Güzel!” dedi tekrar. Hemen ardından da, “Ben de karından memnun kaldım!” dedi. Hiç de samimi gelmeyen gülümsemesi vardı yüzünde bunu söylerken. Biraz daha öne doğru eğildi, elimi tutup, “O zaman ben senin karını, sen de benim karımı, anladın mı?” deyince kalbim küt küt atmaya başladı. Adamın sözleri karşısında bir an bayılacağımı sandım. “Ne diyorsunuz siz?” dediğimde, “Anlamadın mı yoksa?” dedi karşılık olarak.

“Yok, anladım, ama…” deyince, sözümü kesip, “Aması ne, açık açık söylüyorum işte. Sen benim karımı, ben de seninkini!” dedi eliyle de ‘sikmek’ anlamındaki herkesin bildiği hareketi yaparak. “Siz ciddi misiniz?” dediğimdeyse sorum onu rahatsız etmişe benziyordu. Sesini çıkartmadı. Onun yerine geriye dönüp sert bir sesle, “Meliha!” dedi. Meliha Hanım aynı şekilde oturmaya devam ediyordu o zamana kadar. Kocasının seslenmesiyle kalkıp yanına geldi. Ayakta duruyordu. Bana bakmıyordu, kızarmıştı yüzü.

Numan Bey başıyla bir hareket yapınca, pardesü ve eteğini kaldırdı yukarı. Küçük depoda yarı aydınlık yarı karanlık bir ortamda net göremediğim şey şimdi açık açık karşımdaydı. Meliha Hanımın süt gibi beyaz kalçaları, tertemiz tıraşlı amı önümde duruyordu. Görmeden siktiğim amı hafif kahverengi etli ve büyük dudaklara sahipti. Tüyden kıldan yana hiçbir şey yoktu bacaklarında ve kalçalarında. Dizlerinin altına gelen ince siyah çoraplar vardı ayağında.

Numan Bey yeniden bir işaret yapınca etrafında döndü. Şimdi götü karşımdaydı. Dolgun, beyaz göt yanakları iki yana ayrılmış gibiydi. Ortasında siyah derin bir yarık vardı. Yarağım sertleşmeye başlamıştı. Numan Bey karısının götünü avuçladı gülerek. Ardından da sert bir tokat attı götüne. Meliha Hanımın göt yanakları titredi bu tokatla, içerisi çınladı resmen. Ama kadından tek bir ses çıkmadı. “Geç otur!” dedi Numan Bey. Meliha Hanım ellerini çekti, pardesü ve eteği aşağı inerken aynı şekilde ikili koltuğa oturdu.

Numan Bey bacak bacak üstüne atıp, “Bu güzelliğin tadına doya doya varmak istiyorsan, sen de karınla konuş, onu ikna et, ikna etmekte zorlanacağını sanmıyorum zaten!” dedi. Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Adam Hanife’yi sikecek, karşılığında ben de karısını sikecektim. Görüntüleri, yaşamları ile bu kadar zıt birilerini ilk defa görüyordum.

Daha sonra bir şey demeden yerinden kalktı. Yatağın yanındaki çekmeceyi açtı. Oradan bir miktar para alıp bana uzattı. “Al, bu senin. Daha fazlasını istiyorsan dediğimi yaparsın. Yapmazsan pılınızı pırtınızı toplayın siktirin gidin!” dedi sert bir sesle.

Parayı alıp tek kelime etmeden çıktım dışarı. Hanife mutfaktaydı. Allak bullak halimi görünce, “Ne oldu?” dedi telaşla. Hemen ardından da, “Yoksa kovdular mı bizi?” dedi sinirli ama ağlamaklı bir sesle. “Yok, kovmadılar!” dediğimde, “Ne oldu o zaman, söylesene!” dedi kolumu tutup. “Gel biraz, konuşalım seninle!” diyerek bahçeye çıkmasını istedim. Hanife peşimden bahçeye geldi, ağaçların arasında bir yere kadar yürüdüm. Bizi görmelerini, duymalarını istemiyordum.

Yanıma gelip, “Ne oldu be, deli misin, söylesene!” dedi. Cebimden parayı çıkarıp uzattım. Alıp saydı keyifle. 1000 liraydı. “Nerden aldın bunu?” diye sorunca, “Numan Bey verdi!” dedim. “Niye, ne için?” diye sordu merakla. Nasıl söylesem, nasıl söylesem diye daha fazla uzatmamın bir gereği yoktu. Pat diye gerçeği söylemek en iyisiydi. “Seni sikmek istiyormuş, onun için verdi!” dediğimde ağzı açık halde bakakaldı.

Derin bir nefes alıp, “Onun için verdi, seni sikmek istediğini söyledi, onun için çağırmış yanına!” dediğimde, “Tövbe tövbe, bu nasıl bir adammış böyle?” dedi. Ancak elindeki para onu mutlu etmişti. “Sen ne dedin?” diye sordu. Bir sigara yaktım, birkaç nefes çektikten sonra, “Söylesene, sen ne cevap verdin?” diye yeniden sordu. “Bir şey demedim. Sen zaten kararını vermişsin, ne yapıyorsan yap!” dediğimde küçük bir şaşkınlık yaşadı.

Ama kolayca geçti şaşkınlığı. “Elbet ya, ben biliyorum ne yapacağımı. Sana kalsa açlıktan nefesimiz kokacak!” dedi. Kendini Numan Beye siktirmeyi kafasına koymuştu bir kere. Ben ne desem de bunu yapacaktı. Onu sevdiği, beğendiği için değildi elbette, para için yapacaktı bunu.

“Ama başka bir şey daha var…” dediğimde, “Neymiş?” dedi. Parça parça konuşmam onu kızdırdı. Omzuma vurup, “Konuşsana be, dilini mi yuttun?” deyince, Ben de onun karısını sikecekmişim!” dedim. Hanife’nin yüzü garip bir hal aldı. Kekeleyerek, “Ne dedin?” diye sordu. Anlamamıştı sanki. “Ben de onun karısını sikecekmişim karşılık olarak. O seni sikecek, ben de Meliha Hanımı. Eğer kabul ediyorsanız edin, yoksa siktirin gidin dedi bana. Şartı buymuş!” dediğimde Hanife bir elini ağzına götürdü.

“Sen ne dedin?” diye sordu. “Bir şey demedim, ama kabul etmeyip de ne yapacağız?” dediğimde, “Seni parçalarım vallahi, öyle bir şey yaparsan seni gebertirim!” dedi. Kendisinin adamla sikişmesinde sorun yoktu, ama benim kadınla sikişmeme gelince delirdi. Koluma sertçe vurup, “Seni gebertirim öyle bir şey yaparsan!” dedi yine.

Ona Meliha Hanımı sikerken yakalandığımızı söyleyemezdim. Bunu bilmemesi en iyisiydi. “Geri zekalı, anlamadın herhalde? Adam sadece seni sikmek istemiyor. Benim de karısını sikmemi istiyor. Yoksa diyor, siktirin gidin. Anlamıyor musun, kafan basmıyor mu?” dedim öfkeyle. Sinirden deliye dönmüştü. Elindeki parayı sıkı sıkı tutuyordu. Öyle ki, (İstemiyorum, buradan gidelim!) diyeceğini sandım, ama yanıldım. “Bana bak, o karıya takıldığını, aklının gittiğini görmeyecem, öyle bir şey olursa seni gebertirim!” dedi dişlerini sıkarak.

“Ulan kancık, kıskançlığın mı tuttu şimdi?” dedim alay ederek. “Ben diyeceğimi dedim, aklın gönlün kaymasın sakın, yoksa seni gebertirim!” dedi yine. “E, sen adamla sikişirken iyi de, ben yaparken mi kötü?” dediğimde, “Salak, ben adamı seviyor muyum, para için yapıyorum, sen de başka türlü bir şey yapmayacaksın, anladın mı?” dedi öfkeyle. Ardından da parayı şalvarının kalın lastiğine sıkıştırıp eve doğru yürüdü.

Numan Beyin teklifini kabul etmiştik. Başka da yapacak bir şeyimiz yoktu zaten. Eve geçip odalarının kapısını çaldım. Numan Bey biraz sonra kapıyı açtı, yüzümden ne diyeceğimi anlamış gibi gülümsedi. Fısıltıyla, “Tamam, kabul ediyoruz!” dediğimde, elini omzuma koyup, “Aferin!” dedi sırıtarak. Sonra da bir şey demeden kapıyı kapattı.

Yeniden aşağı indim. Hanife yemeği pişirmiş, sandalyede oturuyordu. Yanına gittiğimde, “Nasıl olacakmış peki?” diye sordu. “Bilmiyorum, bir şey demedi. Teklifi kabul ediyoruz dedim, o da bir şey demedi. Bu adam normal biri değil Hanife. Ne gelenleri var ne gidenleri. Bunların da bir yere gittikleri yok. İlk karısı da kim bilir niye bırakmıştır bunu?” dediğimde, “Ne bileyim niye bırakmıştır. Umurumda da değil, ben alacağım paraya bakarım!” dedi.

“Hay sana da, parana da!” diyerek bahçeye çıktım. Havuzun yanına gittim. Su daha da azalmıştı. İçi yapraklarla, otlarla ve rüzgarın savurup getirdiği başka şeylerle dolmuştu. Bir sigara yakmış içiyordum. Dalmıştım ki arkamdan karımın da sesi geldi. Yanıma geldi çekine çekine. Yüzünün hali değişmişti. “Ne oldu?” diye sorduğumda, “Numan Bey beni çağırdı!” dedi. Yutkundum, “Bir şey dedi mi?” diye sordum. “Yok, Meliha Hanım merdivenin başından seslendi sadece!” dedi.

14 yıllık karım başka bir adamla sikişecekti. İkimiz de her şeyi kabul etmiştik. Bu saatten sonra da yapacak bir şeyimiz yoktu. Hanife şalvarının lastiğine sıkıştırdığı parayı bana uzattı. “Sende kalsın, düşürürüm falan!” dedi. Yukarı çıkarken en büyük korkusu parayı düşürüp kaybetmekti. Ben parayı alırken o arkasını dönüp gitti. Karımın götü çiçekli şalvarının altında sağa sola oynuyordu. Numan Bey ile sikişmeye giderken benim aklıma gelen sadece Hanife’nin götüydü…

Parayı cebime koydum. O yukarı giderken bir sigara daha yaktım. Ama daha bir nefes çekmişken, “Tahsin!” diyen Meliha Hanımın sesi ile irkildim. Bahçeye açılan kapının önündeydi, eliyle yanına gitmemi işaret etti. Sigarayı atıp yavaş adımlarla gittim yanına. Elimi tuttu, “Senden çok hoşlandım, senin de benden hoşlanmana sevindim!” dedi. Yanağımdan öptü, ardından da elimi tutup halen çıkartmadığı pardesüsünün altına soktu.

Elimin altında dolgun kalçasını hissedince ister istemez heyecanlandım. Bir süre elimi tutup kalçalarını okşamamı istedi. Ardından da, “Hadi yukarı gidelim!” dedi gülümseyerek. Bahçe kapısını ve dış kapıyı kilitlememi istedi öncesinde. Dediğini yaptıktan sonra elimden tutup merdivenlerden çıktık.

İkinci katın sahanlığında durup, “İçeri bakmak ister misin?” dedi kendi yatak odasını göstererek. İçerden ses seda gelmiyordu. Meliha Hanım izlemek isteyip istemediğimi sordu yeniden. “Hayır, yukarı gidelim!” dediğimde, “Tamam, sen bilirsin!” diyerek önüme düştü. Üçüncü kata çıktık. Bizim kaldığımız odaya girince Meliha Hanım kapıyı kilitledi. Pencerelerde kalın tüller vardı perde yerine. İçerisi yavaş yavaş çökmeye başlayan akşam nedeniyle hafiften loş bir hale bürünmüştü.

“Beni senin soymanı istiyorum!” dediğinde yutkuna yutkuna gittim yanına. Gülümseyerek bakıyordu bana. Başındaki büyük türbanı kendi açarken ben de pardesünün düğmelerini açtım tek tek. Altına siyah bir gömlekle siyah pileli uzun bir etek giymişti. Gömleğin düğmeleri memelerinin şişkinliği ile birlikte kopacakmış gibi gergindi. Pardesüyü çıkardım üstünden, sandalyenin üstüne koydum. O da başını açmıştı. Uzun, beline inen boyalı sarı saçları vardı. Böyle bir kadının saçlarının boyalı olması garibime gitti, ama garibime giden o kadar çok şey vardı ki, bu onların yanında önemsizdi.

Başı açık haliyle çok değişik ve farklı bir güzelliğe bürünmüştü Meliha Hanım. Teninin beyazlığı ve temizliği sarı saçları ile uyumluydu. Siyah gömleğinin düğmelerini açarken kendisi kollarını iki yana açmıştı. Düğmeleri açtığımda beyaz sutyeninin taşımakta zorlandığı şişkin memeleri göründü. Karım dantelli sutyenleri ve külotları olduğunu söylemişti, ama üzerinde alelade beyaz bir sutyen vardı. Küçük depoda çıkardığı beyaz külotu da pazar malı pamuklu külotlara benziyordu. Gömleği de tamamen açtığımda eteği ve sutyeni ile kaldı. Yine bir şey söylemeden gülümsemesine devam ediyordu.

“Arkanı dönsene!” dediğimde yavaşça döndü. Sutyenin izi sırtında çıkmıştı. Eti dolgun ve sıkıydı. Bu da sutyenin iz yapmasını kolaylaştırmıştı. Gergin ve kopacakmış gibi görünen kopçayı açmak için bir süre uğraşmam gerekti. Karımın sutyen kopçalarını zaman zaman kapatır, ya da açardım, ama bu kadar zorlanmazdım. Meliha Hanımın dolgun vücudu nedeniyle biraz zorlandım. Ama sonunda başardım.

Sutyenini tutup sandalyenin üstüne fırlattı, benden yana döndü. Memeleri çıplak halde karşımdaydı. Karımınkilerden daha büyük daha beyaz ve uçları daha etli, pembeydi. Müthiş bir güzellikti bu. Pembe meme başları biraz tomurcuklanmış gibiydi. Bembeyaz biçimli ve yuvarlak karnının ortasında minik bir delikten ibaretti göbeği.

Yarağım kot pantolonun altında hareketlenmeye, oynamaya başlamıştı kendi kendine. Depoda tamamlayamadığım işi şimdi yatakta, üstelik karımın yatağında tamamlayacaktım. Ancak 31 çektiğim için yarağım kalkacak mıydı yeniden? Meliha Hanıma mahcup mu olacaktım yoksa? Kafam bu sorularla doluydu, halimi anlamış olmalıydı ki, “Neyin var, niye böyle düşüncelisin?” diye sordu.

Cevap vermek yerine eteğini lastiklerinden tutup indirdim. Aşağıda kocasının yanında kısa bir süre gördüğüm tıraşlı etli amı santimlerle karşımdaydı. Diz altına gelen ince siyah çoraplarını çıkardığımda anadan doğma bir hale gelmişti sonunda. Cevap vermemi beklemeden yatağın üstündeki örtüyü ve altındaki kalın battaniyeyi açtı.

Yatağa uzanırken, “Hadi, sen de soyunsana!” dedi. Üstümdekileri çıkartırken gözlerini bir an olsun üstümden ayırmadı. Külotumu indirip yarağım ortaya çıktığında gözleri aşağı kaydı. “Hımmm!” dedi dudaklarında belli belirsiz bir gülümsemeyle. Bunun ne anlama geldiğini anlayamadım. Tamamen çıplak kaldığımda yanına uzandım. Ancak aklım halen yarağımın kalkıp kalkmayacağındaydı. Bu hali ile onu sikemezdim.

Omzuma koydu sağ elini, “Neyin var, nedir bu halin?” deyince meseleyi anlattım. Dudaklarımın kenarına bir öpücük kondurup, “Genç ve güçlü bir erkeksin, yeniden ereksiyon olmana engel bir durum yok. Hatta boşalmış olman daha iyi, erkenden boşalmanı önlemiş olur!” dedi. Bunları söylerken omzumdaki eli yarağıma kaymış, onu kavramıştı. “Hadi şöyle uzan!” dedi.

Heyecandan her yanım zangır zangır titriyordu. Hanife aşağıda ne yapıyordu? Numan Bey sikmeye başlamış mıydı, yoksa sevişme aşamasında mıydılar? Acaba o da beni düşünüyor muydu? Meliha Hanımın aşağı kayıp dizlerinin üstünde çömeldiğini ve yarağımı emmeye başladığını fark etmem gecikti bu düşünceler nedeniyle.

Sol eli karnımda, kalçalarımda gezerken sağ eliyle taşaklarımı tutmuş, yarağımın kafasını etli pembe dudaklarının arasına almıştı.

[Tahsin]

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ensest isterken teyzemin kızında buldum

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Amateur

Ensest ilişkiye kesinlikle karşı olmayan biriyim. Ablam olsa her gün çatır çutur sikerim kısaca. Sizlere teyzemin kızıyla yaptığım ensest sexi anlatayım. Öncelikle olayın nasıl başladığından bahsetmem gerek sanırım. Teyzemin kızıyla başlayan ateşli saatlerin başlangıcını, olay anını ve olaydan sonra olanları da anlatmakta fayda var. İyi okumalar…

Bir gün geldi ve ben bunu aldım ele. Çatır çutur içine ağzına götüne neresi varsa girdim. İlk başta direndi ama sonrasında dahada sik dahada sik diye bağırmaya başladı. Kış günü teyzemlerle beraber evde oturmuş hoş beş muhabbet derken baya gülüp eğlenmiştik. Buse bana ilk defa bir kadın gibi gelmişti o gece bakışlarımla onu sikmiştim resmen. O da bunu anladı ki bazen utangaç bakışlarla beni kesiyordu. İlerleyen saatlerde annemler ve teyzemler komşumuzun rahatsız olduğunu söyleyerek ziyarete gidelim diye teklif ettiler. Ben yorgunum kusura bakmayın televizyon izleyeceğim dedim. Busede bende ders çalışırım dedi ikimiz kalmıştık evde.

Aradan yarım saat geçmişti ki şu kızı bir yoklayim bana karşı boş mu dolumu anlarız dedim. Odaya girdiğimde tedirginliği okunuyordu gözlerinden, yanına oturdum saçlarına dokundum Buse ne kadar büyümüşsün kız vücudun gelişmiş falan dedim. O da sağol abi dedi ama bir yandan da benden uzaklaşıyordu. Benim iyicene gözüm dönmüştü. Dur seni bir öpim dedim yanağına doğru uzandım ve birden dudaklarına yapıştım. Elimden kurtulmaya çalışıyordu ama bunu başaramıyordu. Ben iyicene kızı zorlamaya başladım üzerindeki kazağı çıkarmaya çalışıyordum. Ama Busede benden kurtulmaya çalışıyordu. Bağırmak istiyor ama bağıramıyordu. Çünkü onun adı çıkacaktı. Kazağı çıkarmayı başarmıştım, Göğüslerini yalamya koyuldum bu bir yandan bana engel oluyor eliyle yüzümü tırnaklıyordu. Ayağa kalkıp ona öyle bir tokat attım ki görmeniz lazımdı. Gözlerinden yaş geldi. Uslu dur sikip bırakacağım seni, yoksa beni sik diye bana yalvardı derim adını çıkartırım senin dedim.

Abi yapma ben bakireyim bana kıyma dedi. Acıdım bende, tamam o zaman sadece götten sikecem ve bana engel olursan adını çıkartırım dedim. Tamam dedi. Sikimi çıkardım ve yalamasını emrettim. Yalıyordu ama çok acemiceydi. Zevk almıyorum desem yeriydi o kadar sapıtmıştım ki o birkaç dakika yalaması bile benim sikimi kazık gibi yapmasına yetmişti. Altındaki eşofmanı çıkardım bunu çekyatın üzerine domalttım ve kalçalarını araladım. Biraz amcığını götün yaladıktan sonra kara incisine girmemin zamanının geldiğini söyledim. Kasıyordu kendisini kasarsan canın çok acır kendini rahat bırakmalısın dedim. Bu arada üzerine doğru yüklendim sikim girmiyordu.

Ben acı çekmeye başladım zorluyordum, benim yarrağımın başı ağrımaya başlamıştı. Suratına tokat attım rahat bırak kasma kendini diye bağırdım. Kendini bırakır bırakmaz içine girmiştim. O anda bir çığlık attı ve ağlıyordu. Bende sıkılmıştım bu işten bir an önce boşalmalıydım tempomu arttırmaya başladım artık zevke gelmiştim iniltiler içerisinde boşalmaya başlamıştım. Götünün derinliklerini döllerimle doldurdum.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Karım değişti…

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Babes

Altı yıllık evliyim ve karımı çok seviyorum. İşim gereği belirli aralıklarla evimden ve Gül’den uzak kalıyor, Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde hasret dolu günler geçiriyorum. Eşimle deliler gibi sevişerek evlendik. Doğrusunu söylemek gerekirse karım Gül seks yaptığım ilk kadındır.

Onunla fakülteye dayanan, uzunca süren bir arkadaşlığımız vardı. Fakültede okuduğumuz yıllarda başlayan dostluğumuz, zaman içinde tutkulu bir aşka dönüşünce, Gül o güzel cinselliğini, dar kutusunu çekinmeden bana vermişti. Peşi sıra da evlenip öğrencilikle aile sorumluluğunu bir arada götürmeye çalışmıştık.

Ancak eşim bir süre sonra öğrenimini yarım bırakarak evle ilgilenmeye başladı. Dediğim gibi ben sık sık iş seyahatlerine çıkmaya başlayınca eşim Gül buna tepki göstermiş, zaman içerisinde de olayı kabullenip ses çıkarmaz olmuştu. İlk tepkisinin aksine, hiç tepki göstermemesi beni şaşırttı açıkçası…

Gerçekten de üzülmek, surat asıp huzursuz olmak bir yana, adeta sevinir olmuş, iş gezisine çıkmamı sabırsızlıkla bekler bir hava takınmaya başlamıştı. Önceleri buna bir mana verememiştim, ama bir iş dönüşü eşimi salonda çırılçıplak oturur bulunca daha değişik şeyler düşünmeye başladım. Üstelik salonda yoğun bir sigara kokusu vardı.

Hoş beşten sonra, bir sigara yakmak için sehpadaki pakete uzandığımda kül tablasında rujlu izmaritlerin yanı sıra rujsuz ve ayrı marka izmaritleri görünce birden eşimin beni aldattığından şüphelenmeye başladım. “Aldatılma” gibi bir düşünce anlık da olsa beynimden geçince inanamadığım bir şey oldu.

Penisim olanca çabukluğu ile dikilip sertleşti ve pantolonumu zorlayıp adeta fermuarı parçalarcasına eşimin deliğine girmek için çırpınmaya başladı. Nefesimin tutulduğunu, soluk almakta güçlük çektiğimi fark eden eşimin meraklı gözleri önüme takıldı.

Hatırı sayılır büyüklüğe erişen kabarıklığı görünce gülümsedi, çırılçıplak, yumuşak, bembeyaz bedeniyle kıvırarak yanıma geldi… Bacaklarının, kalçalarının dolgunluğu artmış, kıçı daha da yuvarlaklaşmış, memeleri daha bir dikleşmiş, daha bir sertleşmişti sanki… Yüzündeki sevimli ama seksi ifade karşısında bir an boşalacağımı sandım. Onun başka biriyle sikiştiği düşüncesi beni bir anda tahrik etmiş, onun ateşli kıvraklığı karşısında penisimi kontrol edemez olmuştum.

Karım cilvelenerek, kıçını oynatarak, memelerini sallayarak kucağıma oturdu… Bir süre kıçıyla penisime basınç yapıp, oturup kalkmaya başladı. Peşi sıra iri götünü daireler çizerek çevirmeye başladı. Sanki kumaşın altındaki irileşen sikimi yaptığı büyülü bir seks dansı ile nemli, küçük deliğine çekecek, pantolonumu parçalayan aletim yuvasına giren bir piston gibi, gürültüler, çılgın sesler çıkararak deliğine kendi kendine yerleşiverecekti…

Beni deli etmeye çalışır bir edayla kıçını dönerek kucağıma yeniden yerleşti… Kıçındaki mor çürükleri, o güzel yuvarlakları sıkan, beyazlıkları morartan parmak izlerini görünce, aldatılmak düşüncesine kesinlikle inanmaya başladım.

Bu düşünce beni daha da tahrik etmişti. Dikkatlice bakınca belinde, memelerinin yanında, omuz başında ve sağ kalçasında da iri birer çürük daha görünce bu güzel, diri bedeni bu hale getiren şahsı ve elleri şiddetle kıskanmaya başladım…

Belli ki eşim yokluğumda birisiyle sikişmiş, benim aniden eve dönmem karşısında giyinmeye bile vakit bulamadan, morarmış, terli, çırılçıplak vücudu ile ve evdeki hiçbir izi yok edemeden kalakalmıştı. Kime vermişti bilmiyorum ama, sikiştiği kişi ile ateşli bir birleşme yaşamışlar, hoyratça sevişmişler, erkeği onun bedenini acımasızca hırpalamıştı.

Sanırım erkeğin bedeni de çürüklerle, tırnak çizikleriyle dolmuştu. Eşimin ne kadar ateşli birleştiğini, orgazma doğru nasıl kendini kaybedip çırpınmaya, debelenmeye başladığını, şuursuzca çığlıklar atıp, bas bas bağırdığını bildiğim için, adamın nasıl zevk aldığını, eşimin bacaklarının arasına nasıl fışkırttığını, neden onu böylesine hırpaladığını tahmin etmem hiç de zor değildi…

Gül, orgazm öncesi heyecanı doruklara yükselirken ne dediğini bilmez bir halde sesler çıkartır, aldığı zevki, çıkardığı sesler ve çığlıklarla benimle paylaşırdı… Arkası bana dönük, ata biner gibi kucağımda oturur ve kıçını sağa sola kıvırırken attığı feryatları belleğimde canlanıverdi.

“Oh! Daha… Daha…”

“Derine sok… Dibine kadar…”

“Ah, çıkma… Hayır, çıkartma…”

“Tanrım, deliriyorum, Tanrım…”

“Kalbim duracak, dur yavaşla biraz… Yapma… Oh”

“Beni bırakma… Evet, evet…”

“Hayır, dur yapma… Hayır…”

“Kıçımdan, evet kıçımdan… İşte tam oradan…”

“Sok hadi, sok durma…”

Gül kıçını çevirmesini hızlandırınca elimi beş adet parmağın morarttığı el izine atıp, ayı yerden olanca gücümle sıkmaya başladım. Yumuşak kıçı, beyaz cildi avcumda ezilip, uzadı. Zevkle karışık derin bir “Oh” çekti… Onun çığlıkları yeniden hayalimde sıralanmaya başladı.

“Yapma. Canımı yakıyorsun”

“Canım yanıyor, biraz krem sür lütfen…”

“İçimden hiç çıkma, asla ayrılma…”

“Oh, içime fışkırt…”

“Tanrım, içime fışkırıyor, evet… Evet…”

“Seni emmek istiyorum…”

“Emzirt bana…”

“Hayır, sakın çekme… Senin sütünü istiyorum…”

Eşimin morarmış, dolgun, etli bedeninin sıcaklığı, kıçının aletime yaptığı basınç, beni aldattığı adamla çiftleşmesinin hayalleri, sikiş anılarımız bir araya gelince, doruktaki heyecanım yerini manyak bir orgazma, dizginlenemez bir fışkırmaya bırakıverdi aniden… Ne olduğunu anlamadan ve asla böylesine bir orgazm yaşadığımı hatırlamadan pantolonuma attırmaya başlamıştım.

Eşim kucağımdan inip aralık bacaklarımın önünde diz çöktü ve kıpkırmızı, şehvetten gerginleşmiş bir yüzle pantolonumdan dışarı sızan bellerimi yalamaya, emip yutmaya başladı. Öyle bir arzu ile, öyle bir iştahla yutuyordu ki, yeniden direk gibi oldum, sikimin bütün damarları yeniden kabardı, aletim iri bir balon gibi şişiverdi…

Gül bu kabarıklığı dişliyor, kumaşla birlikte ağzına almaya çalışıyor, ucunu bulup, sızan beyaz sperm parçacıklarını diliyle titreterek yalıyordu… Yeniden boşalabilirdim ama bu sefer spermlerimi içine fışkırtmak, sütümü sıcak deliğinin içine sağmak istiyordum.

Eşim, hızla ıslak kumaşım fermuarını aralayıp, iki eliyle kavradığı yapış yapış sikimi dışarıya çıkardı ve sağ eliyle dibinden sıkıp şişirdiği ucunu dudaklarının arasına yerleştirdi. Bir an duralayıp gözlerini yüzüme dikti ve sikimin dibini daha yüksek bir basınçla sıkıp, son haddine kadar şişirdi. Sikim avurtlarına basınç yapmaya, ağız boşluğunda ezilip, içine sığmaz hale gelmeye başladı.

Beklemediğim bir hamle ile, müthiş bir vakumla penisimi ağzının içine doğru çekti. Koca yarak büyük bir hızla ağzına, boğazına doğru kayıverdi. Eşim mırıltılı sesler çıkarmaya başlayınca, boğazına dayandığımı anlamıştım, ama bir iki vakum daha yapınca boğazının darlığının sikimi lastik gibi sardığını hissettim.

Şu anda kasık tüylerime kadar onun ağzına girmiştim… Birkaç saniye öyle tuttu ve derhal ağzından dışarıya çıkarttı, gözleri irileşmiş, zorlanma nedeniyle yaşarmıştı. Birkaç derin soluktan sonra yeniden ağzına soktu ve dibine kadar yutuverdi. Sanki gerçekten de yutmaya, kopartmaya çalışıyordu…

Dört beş sokup çıkartmadan sonra boşalacağımı anladım ve bir terslik olmaması için daha içeriye almasına izin vermedim… Gül de olacakları anlamış, üç-dört santimlik ucunu emmeye, kemirmeye başlamıştı… İkinci defa boşalıyordum. Eğer birkaç kez daha dilini, dudağını ya da parmağını değdirirse güçlü bir volkan patlaması gibi fışkıracaktım.

Anlaşılan o da bunu arzu ediyor olmalı ki, dudaklarını büyük bir “O” yaparak aralayabildiği kadar araladı. İki elini yumruk yaparak kavradığı sikimi deliler gibi aşağı yukarı çekiştirip, sütümü sağmaya başladı. Sikim ellerinin arasında kocaman olup titremeye başlayınca, ağlamaklı bir yüz ifadesiyle, pembeleşen yüzünü buruşturarak,

“Tanrım, fışkıracak… Geliyor… Geliyor!” diye bağırdı.

Gerçekten de ayak parmaklarımın uçları sızlayarak, iliklerim çekilerek, sikim tir tir titreyerek ağzına fışkırmaya başladım. İlk iri ve bembeyaz damla tam isabetle ağız boşluğunda kayboldu. İkincisi de yerini bulunca dudağını kapatıp yutkundu. Bu sırada diğer damlalar kapalı, pembe dudaklarına yapışıp çenesine doğru akmaya başladı.

Sersemlemiş bir halde, onun da orgazm olduğunu anladım. Tüm vücudu titriyor, her yeri kasılıyordu. Zangırdayan ellerini halsizce sikime uzatıp ucunu dudaklarının arasına yerleştirdi, sıkıca kapatıp ağzına hapsetti… Şimdi fışkıran damlalar, beller ağzına boşalıyor, oradan boğazına akıyordu.

Öylesine bir iştah ve çabuklukla emiyordu ki, beni kurutacağını sandım. Yaptığı her vakumda avurtları çöküyor, adeta iki yanağı birleşiyordu. Daha fazla dayanamadım, her yer kararmaya başladı. Koltuğa doğru yıkıldım…

O haftayı evden çıkmadan geçirdik. Pazartesi günü yeni bir iş seyahati bahanesiyle evden ayrıldım. Amacım ben uzaklaşınca neler olacağını görmekti. Gözden ırak, sote bir yere saklanıp evi gözlemeye başladım.

Az sonra karım dışarıya çıktı. Giyinmiş, süslenmişti. Arabasına bindi ve şehrin dış mahallelerine doğru yola koyuldu. Hemen uzaktan izlemeye başladım. Bir inşaatın önünde durup beklemeye başladı. Merak etmiştim ama uzun sürmedi.

İri kıyım bir amele inşaatın dış kapısında belirdi ve acele adımlarla arabaya yöneldi, ön kapıyı açıp eşimin yanına oturdu. Kendi arabamı onlardan biraz uzaktaki çalıların arkasına çekmiş, onları rahatça görebileceğim şekilde park etmiştim.

Karım adamın kucağına doğru eğildi, adam da geriye doğru yaslandı. Çevrede bu inşaattan başka bir yaşam belirtisi yoktu… Adam inlemeye, acı ile yüzünü buruşturmaya başlayınca emildiğini anladım, Gül adamın sikini emiyordu. Amele geriye doğru yay gibi kıvrıldı, vücudunun kasıldığı buradan belli oluyordu. Sonra ellerini sağa sola savurmaya başladı, belli ki eşim onunkini getirmiş, ağzına boşaltıyordu.

Amele rahatlayınca karım doğruldu, kağıt mendile dudaklarını sildi, aynaya bakarak saçlarını düzeltti. Bu sırada adam arabadan inip inşaata girmişti. Biraz sonra, amele peşi sıra, daha çirkince ama daha iri kıyım bir tiple birlikte dışarı çıktı ve aynı şekilde karımın yanına oturdu.

Titreyerek olanları izliyor, müthiş bir arzu duyuyordum. Yaşadığım sürece tahrik olamayacağım kadar tahrik olmuştum… Adam karımın kucağına doğru eğilirken karım, bacaklarını karnına doğru çekti, kıçını yükseltip, kadınlığını iyice açtı. Bacaklarını da aralamıştı.

Adam yüzünü karımın bacak arasına yerleştirip yalamaya başladı. Karımın çırpınmaları ve çığlıkları hemen boşalmaya başladığını gösteriyordu ama adam karımı fazla yalamadı. Zorlukla kucağına alıp, am, göt, bacak, kalça meydanda inşaata soktu.

Hemen açık pencerelerden birine yöneldim. Fırsatını bulup içeri girmeli, onları seyretmeliydim. Bereket bu fırsatı da buldum. Karımı henüz tamamlanmamış bir odaya sokmuşlar, üzerindekileri çıkartıyorlardı.

Eşim zevkten, heyecandan perişan görünüyor, ayakta zor duruyordu. Zangır zangır titreyen bacaklarına sarılıp düşmesini engellediler… Gül, sevgili karım, iki amelenin yüzünü okşuyor, “Sevgilim, sevgilim” diyerek inliyordu. İki amele tarafından sikilmeyi beklerken heyecanını yenemiyor, onun bu hali beni de heyecanlandırıyordu.

Hiç eşiniz sizi aldattı mı, hiç eşiniz gözlerinizin önünde başkaları tarafından sikildi mi, bilmiyorum ama böyle bir sahne, kıskançlık, öfke gibi duyguların yanında erkeği müthiş etkileyebiliyor, duyamayacağı heyecanları da yaşatıyor…

Gül’ün önüne ve arkasına çöken iki amele, onun göt deliğini ve amını yalarken attığı çığlıkları, boş duvarlarda yankı bulan haykırışları, sikimi taşa çevirdi, çimentodan bir kalıba döndürmeye yetti de arttı bile.

Özellikle göt deliğini yalayan adam, karımın kıçını resmen yiyor, deliğinin içine başını sokmaya çalışıyordu. İyice büzdüğü dudaklarıyla anüsünü içine çekiyor, emmenin basıncıyla küçük büzük lastik gibi uzuyor, tükürükten ve kendi oluşturduğu ter, salgı arası sıvıdan pırıl pırıl parlıyordu. Amele dişleri ile küçük ısırıklar atmaya başlayınca geri kaçıracağını sandığım kıçını,

“Ah, evet… Parçala sevgilim, evet… Evet…” diye geriye, adamın ağzına yaslayıverdi.

Onu kıçından sikmek için ne kadar uğraşmıştım, aylarca bana götünü teslim etmemişti, ama şimdi hiç tanımadığı bir adama sunuyor, bana vermediği tavırlarla ona veriyordu.

Önündeki amele yalamayı kesip, amının dudakları ile oynamaya, parmaklarını deliğe sokup çıkartmaya başladığı zaman karım kapıp koyuverdi. Yırtınıyor, tecavüze uğrayan yeni yetme bir kız çocuğu gibi bar bar bağırıyor, çırpınıp kıvranıyor, zevkten ağlıyordu.

Önündeki amelenin üzerine atılıp sikini yakaladı ve adamı sikinden çekip kaldırarak, iriliği anlatılmaz yarağı önüne sokmaya çalıştı. Yarak deliğe girmekte zorlanıyor, karım dibinden tuttuğu siki içine doğru çektikçe, ittirdikçe, adam da iki elini kullanarak onun amını lastik top gibi açmaya, girmeyi kolaylaştırmaya çalışıyordu.

Ucu girmişti ki, karım sarılmaya başladı, yeniden bağırmaya, yırtınmaya başlayınca orgazmın daha şiddetli olduğunu anladım ve elimi sikime attım… Adam da karımın deliğine tam sokamadan haykırarak boşalmaya, fışkırmaya başladı.

İkisi de boşalırken birleşmeye çalışıyor, karım onu kıçından tutup kendine çekerken, amele karımın mengene gibi sıktığı ince belini bırakmıyor, onun vücudunu kendi vücuduna yapıştırıyordu. Eşimin güzel memeleri amelenin kıllı göğsünde ezilirken, adamınki de içeri giremiyor, yay gibi bükülüp, fışkırmaya devam ediyordu. Muhallebi gibi beyaz renkli yoğun spermler, damla damla karımın amından aşağı süzülüyor, adamın sikinden kasıklarına doğru akıyordu.

Bu müthiş bir şeydi, oraya koşup onlara katılmak, akan belleri elimle alıp tadına bakmak, karıma tattırmak, kalanını da onun yumuşak bedenine yaymak istiyor, bunu yapabilmek için çıldırıyordum. Adam boşaldığı halde, karım onu bırakmıyor, hala sikine yükleniyor, lastik cop gibi bükülen aleti almaya çalışıyordu…

Arkadaki amele akan bellerle kremlediği göt deliğine girmeye çalışırken daha fazla dayanamayıp, elime aldığım sikimi titreterek sağmaya başladım, bir-iki çekişten sonra duvarlara doğru attırırken karım götüne giren yarağın zevk ve acısıyla yere düşmemek için önündeki diğer ameleye sarılıyordu…

Biraz sonra ikisi de haykırarak boşaldılar. Karım adamlara teşekkür edip toparlanmaya başladığında ben de apar topar arabama geri dönmüştüm. Bir süre oturup olan biteni kafamın içinde tarttım.

Karımın iki amele tarafından sikilirken aldığı müthiş zevk gözümün önünden gitmiyordu. Ve benim onları seyrederken yaşadıklarım… Daha olayın ilk kokusunu aldığımda geçirdiğim büyük şok, bembeyaz tenindeki çürük izlerini görünce nasıl istemsizce, çılgın gibi tahrik olduğum…

Yerimden kalkıp arabamın kapılarını kilitledim, karımın arabasına gittim hızla… Yanında durup karımın çıkmasını bekledim. Fazla beklememe gerek kalmadı, yanında iki sikicisiyle beraber dışarıya çıktı karım… İkisinin de dudaklarına birer öpücük kondurup arabaya yöneldiğinde beni gördü. Donup kaldı. Gözleri şaşkınlıktan faltaşı gibi açılmıştı.

“Sen? Ne… Ne işin var burada senin?” diye kekeledi o şaşkınlıkla… Kollarımı açıp sevgili karıma sarıldım sımsıkı… Kabarmış önümü karımın kasıklarına bastırıp ne hissettiğimi ona anlatmaya çalıştım. Olabildiğince yumuşak, güleç bir yüzle,

“Senin ne işin varsa benim de nedenim aynı karıcığım…” dedim. “Hadi geç arka koltuğa da evimize gidelim.” Karım şaşkınlığı tavan yapmış, robot gibi arabasının kapısına yönelirken bizi merakla izleyen iki ameleye döndüm,

“Beyler, şaşırdınız biliyorum ama, hadi hep beraber bizim eve gidelim. Karımla inşaat işlerinizi bitirirken ben de size bakayım, öğreneyim.” dedim.

Hala birbirlerine ve bana bakıp duruyorlardı. Güvensizlik vardı yüzlerinde, soru işaretleriyle doluydu yüzleri… Cüzdanımı çıkarıp bir kaç tane yüzlük çıkardım,

“Yevmiyeleriniz peşin, merak etmeyin. Korkmanıza gerek yok, bana güvenin. Hadi siz de arka koltuğa, karımın iki yanına geçin bakayım.”

Onlar işi anlamış, karımın iki yanına geçip otururken ben de şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırdım. Daha hareket etmeden ikiz aynasından baktığımda karımı aralarına almışlar, biri memelerine, biri bacaklarına dalmışlardı…

Karımla dikiz aynasında gözgöze geldik. Göz kırptım ona… Gaza basarken amelenin biri pos bıyıklarıyla karımın körpe dudaklarına yumuldu. Anlaşılan eve kadar zor dayanacaktı bu azgın herifler…
ALINTIDIR…

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Babes

Can, yanında ikimizin de tanımadığı orta yaşlı bir herifle karşımıza çıktığında; İstanbul’un o popüler gece klüplerinden birinde, kafalarımız oldukça iyi, oturuyorduk. Neredeyse beş yılllık bir aradan sonra Türkiye’ye gelince, gazetelerden adını bildiğimiz bu yere gelmiş ve biraz eğlenmek istemiştik. Barın dip tarafında, iki taburelik küçük bir yer vardı. Oranın boş olduğunu görünce hemen kapmış ve çevremizi seyretmeye başlamıştık.

Karım bayağı mutluydu. Gülüyor, eğleniyor, biraz da çevredekilerle dalga geçiyordu. Çeşitli Avrupa ülkelerinde geçirdiğimiz o beş yıllık süre içinde, bir çok yeni tip çıkmıştı piyasaya.

Derken kalabalık arasında Can’ı gördüm. O da beni görmüştü hemen. Doğruca yanımıza geldi. Tabii, o adam da gelmişti. Öpüştük Can’la. Aslında karımla yalnızca göz aşinalıkları vardı. Ama Can onu da öptü. Sonra da yanındaki yabancıyla tanıştırdı bizi. Adı Hakkı’ydı ve söylediğine göre reklam fotoğrafçılığı yapıyordu. Uzun boylu ve kumral Can’ın aksine, ortadan da biraz kısa, saçları ve kısa sakalları iyice kırlaşmış biriydi. Kaynatmaya başladık.

Başka boş tabure olmadığı için, Can’la Hakkı, yanımızda ayakta duruyorlardı. Ben Can’la konuşurken, Hakkı da karımla meşgul olmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra onun karıma büyük bir ilgi gösterdiğini farkettim. Hem hızlı hızlı bir şeyler anlatıyor, hem de karımı tepeden tırnağa inceliyordu. Aslında pek haksız sayılmazdı tabii. En iyisi, size burada biraz karımdan söz edeyim.

Karım, yani Şule 30 yaşında, uzun boylu, uzun bacaklı, ince ve nefis vücutlu bir kadın. Ayrıca çok da güzel ama, onun asıl özelliği, güzelliğinden çok çekiciliğiyle dikkati çeken biri olması. Açık kumral ve dalgalı saçları omuzlarına kadar iniyor. Şehvetli ağzı ve ilginç ışıklar saçan gözleri, yüzünü büsbütün güzelleştiriyor. Memeleri küçük, karnı hafifçe çıkık, beli incecik ve kalçaları dolgun ve yusyuvarlak. Ama bunlar yalnızca dış görüntüsü tabii. Bir de değişik, onu büsbütün çekici kılan özellikleri var. Bu özelliklerin en belirgini de, zaman zaman sınırları zorlayan ve onu hep etkisi altında tutan teşhircilik tutkusu. Doğaldır ki, tüm giyim felsefesi de, bu tutkuya uygun biçimde kurulu. Altı yılllık evliliğimiz süresince, onun bir tek kez bile sutyen taktığını görmedim. Kilot ise Şule için yalnız kanama dönemlerinde zorunlu olarak kullanılması gereken bir giysi. Bütün bu özelliklere; bir de bütün giysilerinin, güzelliklerini gizlemekten çok göstermek amacıyla seçilmiş şeyler olduğunu eklemek gerekiyor.

O gece de karım, hakkındaki tüm bu tanımlamalara uygun bir haldeydi. Üstündeki giysiyi, aslında “sade” sözcüğüyla tanımlamak en doğrusuydu ama, yine de, görenin gözlerini yuvasından fırlatacak türden bir şeydi bu. İnce ve kaygan, siyah üstüne küçük beyaz benekleri olan bir kumaştan yapılmıştı. Üst kısmı karımın vücuduna iyice yapışıyordu. Dekoltesi de, neredeyse göbeğine kadardı. Kolsuz olduğu için, kollarıyla omuzlarını da meydanda bırakıyordu. Eteği ise oldukça bol ve alabildiğine kısaydı. Böyle bar taburesinde bacak bacak üstüne atıp oturduğunda, neredeyse kalçalarına kadar sıyrılıyordu. Ayaklarında da; yüksek topuklu, dekolte ayakkabılar vardı. Memelerinin dekolteden görünen kısımlarıyla kumaşın altından birer düğme gibi belli olan başları, sutyeni olmadığının hemen anlaşılmasına yol açıyordu. Eteğinin altında kıçının çıplak olduğunu ise gerçi başkaları görmüyordu ama, ben gayet iyi biliyordum.

Muhabbet koyulaştıkça içki bardakları da peşpeşe devriliyordu tabii. Zaten iyi olan kafalarımız, iyice dumanlanmaya başlamıştı. Sonra Hakkı, yakınlarda olan evine gitmemizi teklif etti. Anlattığına göre, hem stüdyo hem de ev olarak kullandığı bir teras katı vardı. Hep birlikte kalkıp bir taksiye atladık.

Gerçekten hoş bir yerdi Hakkı’nın evi. Yüksek bir apartmanın terasının tam ortasında inşa edilmiş bir eve benziyordu. Bütün odalardan alabildiğine geniş terasa çıkılabiliyordu. Biri stüdyo haline getirilmiş iki büyük salonu, iki yatak odası, geniş bir mutfağı ile banyosu vardı. Salondaki geniş koltuklara oturduk. Hakkı salonun dip tarafındaki barın arkasına gitmiş ve hepimize içki hazırlamaya koyulmuştu. Normal olarak ona dikkat etmemem gerekiyordu ama, kaçamak hareketleri ilgimi çektiği için, çaktırmadan yaptıklarını izlemeye başlamıştım. Tezgahın üstüne önce üç bardak koymuştu. Ellerini tekrar tezgahın altına götürdüğünü ve birşeyler yaptığını farketmiştim. Sanki elindeki bir şeyi sallıyor gibiydi. Sonra bir dördüncü bardağı çıkarıp ötekilerin yanına ve sol başa yerleştirdiğini gördüm. Birden o bardağın içine bir şeyler koyduğu kuşkusuna kapılmıştım.

Bir yandan da, onu seyrettiğimi anlamasını istemiyordum. Gidip mutfaktan bir kova buz getirdi. Önce buzları attı bardaklara, sonra da viski doldurdu. Kuşkulu bardağı sağ eline, bir diğerini de sol eline alıp bize doğru geldi. Sol elindeki bardağı bana, sağ elindekini de, Can’la konuşmakta karıma verdi. Sonra gidip öbür iki bardağı da aldı ve birini Can’a verip, diğeri elinde, koltuklardan birine oturdu. Şimdi sırf dikkat kesilmiştim. Karımın bardağına viski dışında bir şeyler koyduğundan emindim artık. İçimden gidip bara bakmak geliyordu ama, sabretmeye çalışıyordum. Nasıl olsa bir fırsat geçerdi elime.

Hakkı’nın yerine oturduğu andan itibaren gözlerini karımndan ayırmadığını farketmekten geri kalmamıştım. Yine bacak bacak üstüne atmıştı Şule. Böylece, seyrine doyum olmayacak nefis bir manzara sergiliyordu. Arasıra konuşmasını destekleyen hareketler yaparken hafifçe öne eğildiğinde de, memeleri, yarıyarıya ortaya çıkıyordu. Hakkı da, bunların hiç birini kaçırmıyor, karımı gözleriyle yiyordu sanki.

Hakkı’nın yerinden kalkıp içeri gittiğini gördüğümde, beklediğim fırsatı elime geçirdim. Bardağımı elime alıp, sanki buz eklemek istiyormuşum gibi barın arkasına gittim. Hemen yanımda, mutfağa açılan küçük bir pencere vardı ve Hakkı’nın orada birşeyler yaptığını duyabiliyordum. Çaktırmadan tezgahın altına bakındım. Gözlerim, bardakların yan tarafında, geriye doğru itilmiş küçük şişeyi yakalayıverdi. Can’ın da yerinden kalkıp içeriye gittiğini görünce, elimi uzatıp şişeyi aldım. Gerçekten minik bir şişeydi bu ve üstünde “Spanish Fly” yazıyordu. Birden her şeyi anlamıştım. Hakkı, karımı azdırmak için afrodizyak vermişti ona.

Sonra mutfaktan gelen sesler dikkatimi çekti. Hakkı’yla Can alçak sesle bir şeyler konuşuyorlardı. Elimde bulduğum minik şişe, dikkatle dinlemeye başladım. Doğrusu sırf merak kesilmiştim.

– “Ulan ne biçim karı be…” diyordu Hakkı, “Hani ilik gibi derler ya…”

– “Güzel, değil mi..?”

– “Güzel de laf mı..? İlik gibi dedim ya… Her yeri am, karının. Baktıkça sikim kalkıyor…”

– “Ne adamsın be…”

– “Ne adamı var mı şimdi bunun… O götün güzelliğine baksana… Üstelik bir de açıyor orospu… Valla sikemezsem deliririm…”

– “Olur mu yav..? Kocası var…”

– “Kocasını boşver canım…”

– “Nasıl boş vereyim yani… Herif burada…”

– “Ne yani..? Sen sikmek istemez miydin..?”

– “Tabii ki isterdim… Ama nasıl yapıcaz ki..?”

– “Sandığın kadar zor değil oğlum… Sen bana bırak bu işleri…”

– “Lan manyaklık etme… Nasıl sikeceksin karıyı kocasının yanında..?”

– “Orasına karışma… Sen sikmek istiyor musun onu söyle bana…”

– “İstiyorum tabii deli misin..? Yıllardır istiyorum zaten de, bir türlü denk getiremiyorum işte…”

– “Tamam o zaman… Önce ben sikerim, sonra sen… Sonra da, istersen beraber sikeriz…”

– “Sen uçuyorsun valla…”

– “Ne uçması oğlum..? Karının amı yanıyor amı… Vermek için içi gidiyordur şimdi…”

– “Tabii, senin yakışıklılığına tav oldu değil mi..?”

– “Oğlum sen hakkaten safsın be… Karının içkisine ilacı dayadım… Görmüyor musun, yerinde duramıyor…”

– “Sen şeytanın tekisin… Peki kocası ne olacak..?”

– “Onu da; içkiyle bayıltırız nasıl olsa…”

Konuşmaları bitmek üzereydi. Elimdeki şişeyi aldığım yere koyup, yakalanmadan bardan uzaklaştım ve gidip yerime oturdum. Duyduklarım ve bulduğum afrodizyak şişesi beni serseme çevirmişti. Hakkı’yla yeni tanışmıştık. Can’a söylerken duyduğum kadarıyla da, herif daha ilk görüşte karımın içine düşmüş ve onu sikmeyi kafaya koymuştu. Bizi eve davet etmesinin ardında yatan nedenin bu olduğunu, artık biliyordum. Kafasından geçenleri gerçekleştirebilmek için de, daha oturur oturmaz, karıma afrodizyaklı içki vermişti. Onu böylece azdırıp, beni de sarhoş edip bayılttıktan sonrasıyla ilgili niyetlerini de, Can’a açık açık söylemişti zaten. Üstelik bu yetmiyormuş gibi, Can da karımı sikmek niyetindeydi.

Doğrusu, iyi yere dükkan açmıştık.

Bütün bu olanlar son derece garipti tabii. Ama, aynı anda daha da garip bir bir şey dikkatimi çekmişti. O da hiç kızmamış olmamdı. Normal olarak içimi doldurması gereken öfke ortada yoktu. Onun yerine, son derece tahrik olduğumu hissediyor ve şaşırıyordum. Şaşmayacak gibi değildi zaten. Herifler karımı sikmeye niyetlenip, bunun için planlar yapıyordu ve benim tepkim ise, sikimin kalkması olmuştu.

Karşımda oturan Şule’ye baktım. İçkisi bitmek üzereydi ve anladığım kadarıyla afrodizyak etkisini göstermeye başlamıştı bile. Yanaklarının hafifçe kızardığını, gözlerinin parlamaya başladığını görebiliyordum. Eteği de, sanki başta olduğundan daha fazla sıyrılmış gibiydi. Bacaklarının güzelliği, Hakkı’yı anlamama yardımcı oluyordu. Gerçekten de sik kaldırıcı bir manzara sergiliyordu karım. Fazla düşünmeme zaman kalmadan, Can’la Hakkı salona geri döndüler.

Hakkı artık en küçük bir hareketini bile kaçırmadan Şule’yi izliyordu. Böylece ortala ilginç bir durum çıkmış oluyordu. Can’la Hakkı’nın üstünde, planlarıyla ilgili bir gerilim vardı. Ben onların niyetini bildiğim için gerilim içindeydim. Şule ise bütün bu gelişmelerin dışında kalmıştı. Hiç bir şeyden haberi yoktu ve hem akşam boyu içtiği viskilerden kaynaklanan kafa iyiliğiyle, keyfi son derece yerinde, oturuyordu. Afrodizyak da üzerindeki etkisini göstermeye başlamış olmalıydı. Eskisi kadar sakin görünmüyor, yerinde kıpırdanıp duruyordu. En hareketlenen yeri de bacaklarıydı. Bu yüzden eteği artık iyice sıyrılmıştı.

İçkisi bittiğinde, Hakkı yerinden fırlayıp bardağı onun elinden neredeyse kaptı. Bu arada benim içkim de bitmişti. İkimizin bardaklarıyla yeniden barın arkasına dolandı ve Şule’nin bardağını yine tezgahın altına indirdi. Herif karımın yeteri derecede azmamış olduğunu düşünüyor olmalıydı. Onu uyandırmamak için, bakışlarımı yeniden Can’a çevirdim. Galiba en iyisi, olayları kendi akışına bırakmaktı. Neler olabileceğini merak etmeye başlamıştım.

Hakkı viski bardağını elime verdiğinde, neredeyse tepeleme doldurmuş olduğunu gördüm. Adamın niyeti, benden biran önce kurtulmaktı. Ama, benim içkiye ne kadar dayanaklı olduğumu bilmiyordu tabii. Sesimi çıkarmadan, koca bir yudum aldım visk**en. Sonra da karımın viskisini dudaklarına götürüşünü ve içişini izledim. Gerçekte içtiğinin ne olduğunu bilse, ne düşünürdü acaba?

Bir süre sonra Şule içkisini de yarılamıştı. Bu arada afrodizyak da, etkisini iyice göstermeye başlamış ve artık yerinde duramaz olmuştu. Birara eğilip ayakkaplarını çözdü ve çıkardı. Sonra da koltukta yan dönüp, bacaklarını koltuğun kol dayama yerinin üstünden sarkıttı. Şimdi eteği daha da sıyrılmıştı tabii. Üçümüz de, çıplak kalçasını görebiliyorduk. Üstelik böyle otururken vücudu iyice büküldüğü için; giysisinin ön kısmı da oyunlar oynamaya başlamış, memelerinden biri, neredeyse ucuna kadar meydana çıkmıştı. Hakkı’nın da, Can’ın da gözlerinin parladığını görebiliyordum.

Çaktırmadan Hakkı’yı incelemeye başladım. Can’a mutfakta, “karıya baktıkça sikim kalkıyor” derken yalan söylememişti. Gerçi bacak bacak üstüne atıp biraz gizlemişti ama, yine de, pantolonun önünde kocaman bir kabarıklık meydana geldiğini görebiliyordum. Sonra Can’ın sikinin de kalkmış olduğunu farkettim. Bu durum; daha da tahrik olmama yol açarak, beni iyice şaşırttı. Sanki benliğimin derinliklerinde hep gizli kalmış bir şeyler ortaya çıkıyordu. Başka türlü bir açıklama bulamıyordum. Öyle ya, iki erkek karımı sikmeyi kafalarına koymuştu ve ben bunu biliyordum. Uygun zamanın gelmesini beklerlerken de, kalkmış sikleriyle onu seyrediyorlardı. Şule de peşpeşe devirdiği afrodizyaklı iki bardak visk**en sonra, güzelliklerini büyük bir umursamazlıkla sergilemeye başlamıştı. Benim bütün bunlara tepkim ise tahrik olmak ve sikimin kalkması oluyordu.

Hakkı yerinden kalkıp Şule’ye doğru yürüdüğünde, düşüncelerim dağıldı. Dikkatimi, yine onu izlemeye verdim. Çünkü niyetinin, onun boşalan bardağını almak olduğunu anlamıştım. Sırtı bana dönük olduğu için ben göremiyordum gerçi ama, Şule, Hakkı’nın pantolonundaki kocaman kabarıklığı mutlaka farketmiş olmalıydı. Dumanlı gözlerle oraya baktığını gördüğümde, yanılmadığımı anladım. Kendisi için kalkan siki görmüştü. Hakkı da, bilinçli bir biçimde yavaş hareket ediyor ve sanki kendini seyrettirmek istiyordu. Sonunda elinde bardakla bara yöneldiğinde, yine ustaca bir manevrayla kendini bana önden göstermeden geçip gitti. Onun bu işleri çok iyi bildiğini anladım ben de.

Bu sefer viskiye afrodizyak karıştırmaya gerek görmemişti. Ama barda epeyce oyalandı. Sikinin inmesini beklediğini biliyordum. Sonra Şule’nin içkisini getirip, benim daha tam boşalmamış bardağımı aldı. Öyle ya, sarhoş edilip devre dışı bırakılması gereken bendim. Karım ise kıvamına gelmiş gibi görünüyordu. Bu sefer de tepeleme doluydu bardağım. O an için yapabilecek tek şay vardı. O da; Can ve Hakkı’nın yaptığını yapıp, Şule’yi seyretmekti.

Doğrusunu söylemek gerekirse; gözlerimizin önündeki manzara, gerçekten de seyretmeye değerdi. Karım bizlere yan dönmüş, bacakları koltuğun kol dayama yerinin üstüne uzatmış otururken, dış tarafta kalan bacağını ötekinin üstüne atmıştı. Böylece çıplak kalçası daha çok görünür hale gelmişti. Gerçi Can’la Hakkı, onun kıçında külot olmadığından henüz emin olamamışlardı ama, iyice kuşkulanmışlardı herhalde. Bu yetmiyormuş gibi, sürekli olarak ayak parmaklarını oynatıp duruyordu. Üçümüz de başka tarafa bakamaz olmuştuk. Ama o, böyle oturmaktan sıkılmıştı galiba. Bacaklarını indirip, tekrar yüzünü bize döndü. Bunu yaparken bacakları iyice aralanmış ve kısa bin an için amının kılları ortaya çıkmıştı. İşte bu öldürücü darbeydi. Artık Can da Hakkı da, karımın kilotu olmadığını biliyordu.

Hızla düşünüyor, duygularımı inceliyor ve ne yapmak gerektiği konusunda bir karar vermeye çalışıyordum. Gözlerimin önünde, Can ve Hakkı’nın karımı nasıl sikeceklerinin resimleri uçuşmaya başlamıştı. Bunu son derece güçlü bir biçimde arzuladığımın farkındaydım. Peki nasıl olacaktı bu iş? Aklıma ilk gelen, Hakkı’nın istediği gibi sarhoş olup bayılmak ve böylece onlara aradıkları fırsatı vermekti. Ama olup bitecekleri mutlaka seyretmek de istiyordum. Üstelik karımın seyredildiğini, en azından şimdilik bilmemesi de gerekiyordu. Aksi halde kendini bırakamayacağından emindim. Her neyse, ilk yapmam gereken, bayılma nuramasıydı.

Bardağımda kalan viskiyi kafama dikip, peltekleştirmeye özen gösterdiğim bir dille Hakkı’ya “kendime bir içki daha alıp alamayacağımı” sordum. Bu onu öylesine mutlu etmişti ki, anlatamam. Bardan doldurduğum bardakla tekrar yerime oturduğumda, Şule, biraz daha yerinde duramaz hale gelmişti. Şimdi kalçalarını koltuğun ön tarafına getirip iyice arkasına yaslanmış durumda oturuyordu. Çıplak ayaklarının yalnızca parmak uçları yere değiyordu. Dizleri, bir karıştan fazla ayrıktı ve eteği alabildiğine sıyrılmıştı. Eteğin kumaşını bacaklarının arasına soktuğu için, amı görünmüyordu.

Beklenenin aksine, duyduğum heyecanın etkisinden olacak, cin gibi ayılmıştım sanki. Ama bunu kimse bilmiyordu. Aksine, Can da Hakkı da, artık düşmek üzere olduğumdan emin gibiydiler. Hakkı, Şule’nin tam karşısında oturuyordu. Artık beni fazla umursamadığı için de, ilginç şeyler yapmaya başlamıştı. Tıpkı karım gibi, o da kalçalarını koltuğun ön tarafına kaydırmış, arkaya iyice yaslanıp, yarı yatar duruma gelmişti. Bacakları alabildiğine aralıktı. Pantolonun önündeki kocaman kabarıklık, açıkça görülüyordu. Üstelik, sanki işi garantiye almak istiyormuş gibi, zaman zaman elini götürüp kalkmış sikini okşuyor ve bunu yapaken de, Şule’nin gözlerinin içine bakıyordu.

Karım da gözlerini, kendisi için kalktığını bildiği sikten alamıyordu bir türlü. Ağzı yarı aralıktı. Gözleri buğulanmıştı. Burun kanatlarının oynadığını görebiliyordum. Artık tam sikilecek kıvama gelmişti ve sikilmeyi son derece istediğini de belli ediyordu. Birden yerinden kalkması, üçümüzü de şaşırttı. Parmaklarının ucunda, kalçalarını çalkalayarak bara doğru yürümesini hep birlikte seyrettik. Barın arkasına geçip bardağını tezgahın üstüne koydu ve elini buz kovasına daldırdı. Aynı anda da Hakkı fırladı yerinden ve hızla onun yanına gitti. Şimdi ikisi de tezgahın arkasındaydılar ve Hakkı karıma yardım ediyormuş gibi görünüyordu.

Can da ben de onları dikkatle seyrediyorduk. Ama ikisinin de bize aldırdığı yoktu. Bizimle hiç ilgilenmiyorlardı sanki. Şule’nin iki eli de tezgahın üstündeydi. Bir eliyle bardağını tutmuştu, diğeriyle de buz kovasından aldığı buzları bardağa koyuyordu. Hakkı onun sol tarafındaydı. Sol eliyle viski şişesini tutmuştu. Sağ eli ise aşağıdaydı. Karıma biraz daha sokulduğunda, bir şeyler yapacağından kuşkulandım. Neredeyse aynı anda Şule’nin yüzünde garip bir ifade belirdi. Sarsıldığını ve alt dudağını ısırdığını gördüm. Hakkı’nın elini arkadan getirip eteğinin altına, bacaklarının arasına soktuğundan emindim. Doğrusu herifi alkışlamak gerekiyordu. Gerçekten son derece cesurdu.

Sonra karımın vücudu daha da şiddetle sarsıldı. Gözlerini kapamıştı. Bir eli bardağı kavramış, öbür eli buz kovasının içinde, donup kalmıştı sanki. Hakkı’nın amıyla oynadığını anlamamak için salak olmak gerekirdi. Sikimin çatlayacak hale geldiğini ve zonkladığını hissediyordum. Şule de son derece heyecanlanmış olmalıydı. Vücudunun görünen üst kısmına bakarak, alt kısmının kıvrılıp büküldüğünü anlayabiliyordum. Herif karımı parmağıyla sikiyordu düpedüz. O da bundan çok büyük bir zevk alıyordu. Zaman kavramını yitirdiğim için, öyle ne kadar kaldıklarının farkında değildim. Sonra Şule’nin vücudu hafif hafif sarsılmaya başladı. Beli geliyordu. İşler, kelimenin tam anlamıyla kontrolden çıkmıştı artık.

Kendini toparlayıp elinde bardağıyla tekrar yerine giderken, benimle gözgöze gelemedi karım. Ama oturuşuna bakılırsa, yaşadığından pişman olduğu söylenemezdi. Şimdi dizleri daha da aralık oturuyordu. Gerçi yine eteğin kumaşını bacaklarının arasına sokup kasıklarını örtmüştü ama, yalnızca ancak küçük bir kilotun örtebileceği kadar bir yer gizlenmiş durumdaydı. Buna karşılık, iki bacağının da iç tarafında, hafifçe parlayan bir ıslaklık olduğunu görebiliyordum. Hakkı ise hala barın arkasındaydı ve Can’a bakarak, pis pis sırıtıyordu. Sonra o da gelip yerine oturdu ve Şule’nin gözlerinin içine bakarak, sağ elinin işaret parmağını ağzına götürüp emmeye başladı. Gerçekten de ustaydı herif.

Artık işi fazla uzatmamak gerektiğinin farkındaydım. Ya karımı alıp oradan gidecektim, ya da kalıp onu sikmelerine izin verecektim. Mantığım gitmeyi, duygularım ise bir yolunu bulup, Hakkı’ya Can’a aradıkları fırsatı vermeyi ve onlar karımı sikerken seyretmeyi emrediyordu. Sonunda duygularım kazandı.

İyice sallanarak kalktım koltuktan. Sonra da Hakkı’ya, içerde biraz yatıp kendime gelebileceğim bir oda olup olmadığını sordum. O da, Can da çok sevinmişlerdi tabii. Bu arada Şule’nin de rahatladığını farkediyordum. Hakkı önüme düşüp beni, içerdeki küçük bir odaya götürdü. Kilitteki anahtarı görünce, deli gibi sevindim.

– “Ben uyuycam… Tamam mı..?” dedim iyice yayılan bir dille, “Kimse beni rahatsız etmesin bak haaa…”

Sonra da kapıyı kapatıp anahtarı çevirdim. Bir süre kapının önünde kaldı Hakkı. Hatta kapıyı açmayı bile denedi. Sonra uzaklaştığını duydum. Hemen terasa açılan kapıya yöneldim. Hiç gürültü çıkarmadan açıldı kapı. Ayakkabılarımı çıkarıp, terasın beton zemininde sessizce yürüyerek salonun pencerelerine doğru gittim. İnce tül perdeler, içeriyi olduğu gibi görmeme olanak veriyordu. Onların beni görmesi ise çok zordu. Ayrıca kimsenin bakacağını da sanmıyordum. En büyük avantajım, üstlerdeki üç küçük camın da açık olmasıydı. Bu sayede, her şeyi duyabilecektim.

Şule’nin oturduğu koltuk cama çok yakındı. Bulunduğum yerle arasında yalnızca iki metre kadar mesafe vardı. Onu yandan seyrediyordum. O kadar hızlı gelmiştim ki, Hakkı daha yeni giriyordu salona. Hiç duraklamadan, karımın oturduğu koltuğa doğru yürüdü ve önünde yere diz çöktü. Elini uzatıp karımın bacağının iç tarafını okşamaya başladı.

– “Can…” dedi sorda da, “Sen biraz stüdyoya gitsene…”

Ona bakmamıştı bile. Gözleri karımın bacaklarının arasına dikiliydi. Şule de, gözlerini ondan ayıramıyordu. Hakkı öteki elini de götürüp bacaklarını iyice birbirinden ayırdığında, koltukta biraz daha öne kayıp, kalçalarını iyice kenara getirdi yalnızca. Şimdi eteği neredeyse beline kadar sıyrılmıştı. Hakkı, az önce parmağını soktuğu o güzelim amın şimdi tam içine bakıyordu. Sonra başı, karımın kasıklarına gömülüverdi.

– “Ohhhhh…” diye inledi Şule.

Ayaklarının yerden kesildiğini ve havalanıp Hakkı’nın omuzlarına yerleştiğini gördüm. Daha iyi yalanmak için, kendini tabak gibi açmıştı şimdi. Bir elini uzatıp parmaklarını Hakkı’nın saçları arasına geçirirken, öbür eli de memelerini okşamaya başlamıştı. O kadar çok heyecanlanmıştım ki, neredeyse belim gelecekti. Gözlerimin önündeki manzara o kadar güzeldi ki, kelimelerle anlatılması mümkün değilmiş gibi geliyordu bana. Karım kendinden geçmiş gibiydi. Afrodizyak etkisiyle saatlerden beri alev alev yanmakta olan amının içine giren dil, onu mestetmişti. Sonra tüm vücudu sarsılmaya başladı. Beli geliyordu. Kendini tutamamıştı.

Şule’nin ne kadar güzel sikiştiğini, sikilmeyi ne kadar sevdiğini, benim kadar iyi bilen olamazdı. Şimdiye kadar yaptıklarına bakarak, Hakkı’nın da hızlı bir sikici olduğu yargısına varıyordum. İkisi biraraya geldiklerinde, ortaya seyrine doyum olmayacak bir sikiş çıkacağınan emindim. Gördüklerim de, bu düşüncemin yanlış olmadığını belli ediyordu.

Karım yine çırpınmaya başlamıştı. Hakkı dilini çok ustaca kullanıyor olmalıydı. Yıllardır yalamaya doyamadığım o güzelim amın, şimdi onun ağzının altında nasıl açıldığını görür gibiydim. Birden derin bir “Iımmmmmhhhhh” çıktı Şule’nin ağzından. Tük vücudu sarsılıyor, tekrar beli geliyordu.

Sonra Hakkı’nın durduğunu ve başını karımın bacakları arasından çıkardığını gördüm. Birden ayağa kalktı ve pantolonunu çözmeye başladı. Akıl almayacak kadar kısa bir süre sonra belden aşağısı çıplak kalmıştı. Gözlerimi sikinden alamıyordum. Beklediğimden, sandığımdan çok daha büyüktü. Tıpkı sahibinin çıplak bacakları gibi, onun da neredeyse her tarafı kıllarla kaplıydı. Şule’nin gözleri de o noktada kitlenip kalmıştı sanki. Büyülenmiş gibi, biraz sonra içine girecek olan bu allameyi seyrediyordu. Elini götürüp, amını okşamaya başladı. Bulunduğum yerden göremiyordum ama; parmaklarının altındaki amın, tıpkı susamış bir ağız gibi açılmış, içine girecek siki sabırsızlıkla beklemekte olduğundan emindim.

Hakkı da acele ediyordu zaten. Yeniden karıma sokuldu ve bacaklarını dizlerinin arkalarından tutarak kaldırdı, sonra da göğsüne doğru bastırıp, onu adeta ikiye katladı. Kendi de, dizlerini biraz büküp iyice sokuldu ona. Siki, az sonra içine gireceği o güzelim amın dudaklarına sürünmeye başlamıştı bile. Birden Şule’nin elini uzattığını ve parmaklarının Hakkı’nın sikinin çevresine dolandığını gördüm.

– “Hadi sok artık n’olursun…” dedi, yalvaran bir sesle, “Ohhhh sok bana hadi…”

– “Sikilmek mi istiyorsun..?”

– “Ohhh evet… Ohhhh sikilmek istiyorum… Hadi sok n’olursun…”

– “Kocan içerde sızdı, biliyorsun değil mi… O baygın yatıyor ve sen sikilmek istiyorsun, öyle mi..?”

– “Ohhh evet… Beni sikmeni istiyorum anlıyor musun..? Saatlerce kalkmış sikini seyrettirdin bana… Şimdi onu yemek istiyorum… Hadi geçir bana… Gel hadi sik beni… Sik beni… Ohhhh sik beni n’olur…

Birden dibine kadar geçirdi Hakkı. Koltukta neredeyse ikiye katladığı karımın üstüne çökmüş, onu altına alıp ezmişti. Sonra pompalamaya başladı. Tam bir fırlamaydı doğrusu. Dediğini yapmıştı işte. Şule’yi sikiyordu. Üstelik onu bir de yalvarttırmıştı.

Olduğum yerde çömelmiş, nefes bile almadan seyrediyordum. Bulunduğum yerden, Hakkı’nın o kocaman sikinin karımın amına girip çıkışını, en ince ayrıntısına kadar görüyordum. Şule’nin amının dudakları, içindeki sikin çevresine sımsıkı sarılmıştı. Müthiş bir manzaraydı bu. Ben de, yüzlerce kez sikmiştim o amı. Fakat sikimin girip çıkışını böylesine yakından izlememe, elbetteki imkan olmamıştı. Başka bir yere bakamıyordum sanki.

Uzun ve sert hareketle sikiyordu Hakkı. Geri çekildiğinde siki neredeyse ucuna kadar çıkıyor, sonra bir hamlede dibine kadar geçiriyor ve taşakları karımın o güzelim götüne yapışıyordu. O da iyice tahrik olmuştu tabii. Bütün akşam boyunca Şule’nin içine düşmüş ve siki neredeyse hiç inmemişti. Fazla dayanabileceğini sanmıyordum. Hareketlerinin giderek hızlanması da, haksız olmadığımı belli ediyordu zaten. Bu arada ben de kendimi zor tutuyordum doğrusu. Sanki o koltuğun üstünde karımı siken Hakkı değil de benmişim gibi hissediyordum kendimi. Tarifi imkansız bir duygunun pençesindeydim. Heyecandan titreyen parmaklarımla pantolonumun fermuarını indirdim ve zonklamakta olan sikimi dışarı çıkardım. Belim geldiğinde, çamaşırlarımın berbat olmasını istemiyordum.

Karımın yüzü iyice çarpılmıştı artık. Duyduğu zevk, onu kendinden geçirmişti sanki. İki eliyle, Hakkı’nın, bacaklarını göğsüne doğru bastıran ellerini bileklerinden kavramıştı. Kalçaları kıvranıyor, içine girip çıkan sikin altında adeta dansediyordu. İnlemeleri, artık küçük birer çığlığa dönüşmüştü. Belinin gelmek üzere olduğunu görebiliyordum. Sonra Hakkı’nın ağzından ulumaya benzer bir ses çıktı. Bir anda dibine kadar geçirmişti karıma. Kalçalarının titrediğini görüyordum. Bu titremeler, tıpkı bir elektrik akımı gibi Şule’ye de geçiverdi. O ikiye katlanmış haliyle, koltukta çırpınıyordu karım.

Aynı anda, ikisinin de beli geliyordu.

Ben de bunu bekliyordum sanki. Belim terasın betonuna fışkırmaya başladı. Elimi bile değmemiştim sikime. Ama kendimi daha fazla da tutamamıştım işte. Tek yapabildiğim, duyduğum büyük zevkin verdiği duyguların, dudaklarımdan naralar halinde dışarı taşmasını önlemeye çalışmaktı.

Kendimi topladığımda, yeniden içeriye baktım. Hakkı sikini karımın amından çıkarmış ve geri çekilmişti. O kocaman siki, biraz inmiş gibiydi. Karım ise koltuğun üstünde, mestolmuş bir halde kendini toplamaya çalışıyordu. Bu ilk sikişin ne Hakkı’ya, ne de Şule’ye yetmediği belliydi. Yalnızca nefeslenmek için durmuş gibiydiler. Bunun farkına varmak, daha kendime tam gelememişken, yeniden heyecanlanmama neden oluyordu.

İlk hareket karımdan geldi. Doğrulup, elini Hakkı’nın sikine uzattığını gördüm. Parmakları, biraz önce amına girip çıkan, tohumlarını rahminin ağzına fışkırtmış, yarı inik o koca sikin çevresine dolandı. Sonra; hafif hafif, sanki incitmekten korkar gibi okşamaya başladı. Gözleri yine yarı kapalıydı. Yüzüne, sikilmek istediği zamanlarda hakim olan o anlatılmaz ifade, yine gelip yerleşmişti. Onca afrodizyaktan sonra, yalnızca bir kere sikilmekle yetinmesine olanak olmadığı belliydi.

Sikinde dolaşan parmaklar, Hakkı’nın üstünde beklenen etkiyi yaratmakta gecikmemişti tabii. Büyük bir hızla huylanıyordu. Bir anda, yeniden dimdik ve kocaman olmuştu siki. Biraz daha sokuldu karıma. Aklını başından alan sikin böyle yakınına gelmesi, Şule’yi daha da heyecanlandırmış gibiydi. Koltukta kıpırdanıp duruyordu. Sonra iyice doğrulup, o da Hakkı’ya sokuldu biraz. Şimdi herifin kocaman siki, neredeyse karımın yüzüne deyiyordu. Nefes bile almadan olup bitenleri izliyordum. Büyülenmiş gibi Şule’nin ağzını açışını ve o güzelim dudaklarının Hakkı’nın sikinin koca bir mantara benzeyen başına kapanışını seyrettim. Az önce amına girip çıkan, içinde tohumlarını fışkırtan sik, şimdi ağzındaydı karımın.

Şule’nin; alev alev yanan, kıpır kıpır diliyle insanın aklını başından alan, o çıldırtıcı ağzını çok iyi biliyordum. Yüzlerce kez, sikimin o ağzın içinde eridiğini hissederek mestolmuştum. Şimdi ise benim yerimde Hakkı vardı. Sikim yeniden taş gibi sertleşmişti. Hiç bir şeyi kaçırmamaya çalışarak seyretmeyi sürdürüyordum.

Karımın başı sürekli oynuyor, Hakkı’nın sikini ağzının derinliklerine alıp çıkarıyordu. Herifin yüzünde, ne kadar zevk almakta olduğunu açıkça belli eden bir ifade vardı. Başı hafifçe arkaya devrilmiş, gözlerini yarı kapatmıştı. İki eli, birer pençe gibi Şule’nin omuzlarını kavramıştı. Sonra kalçalarını ileri geri oynatmaya başladı. Artık sikini karımın ağzına sokup çıkarıyor, onu ağzından adeta sikiyordu. Manzara müthişti.

Sonra gözlerim salonun kapısında farkettiğim kıpırdanmaya takıldı. Can çaktırmadan gelmiş, tıpkı benim gibi, onları seyrediyordu. Aramızdaki mesafe yüzünden yüzünü tam göremiyordum ama, onun da son derece tahrik olduğundan emindim. Karımı sikmek için sırasını beklerken, seyretme fırsatını da kaçırmak istemiyordu anlaşılan.

Bu arada Hakkı’nın hareketleri giderek hızlanmış, sikini Şule’nin ağzına hırsla sokup çıkarmaya başlamıştı. Karımın gözleri kapalıydı. Yüzünde zevkten erimiş olduğunu açıkça gösteren bir ifade vardı. İki eliyle koltuğun kenarlarını sımsıkı kavramış, kendini alabildiğine bırakmıştı. Herif onu ağzından sikiyor, o da büyük bir teslimiyetle veriyordu. Burnundan çıkan mırıldanma ve inlemeler, bundan ne kadar çok hoşlandığını açıkça belli ediyordu.

Hakkı’nın ağzından hırıltılar çıkmaya başlamıştı. Belini getirmek üzere olduğu belliydi. Kalçalarının hareketleri giderek hızlanıyor, siki her bastırışında, karımın ağzına biraz daha çok giriyordu.

– “Ohhh ağzın am gibi…” dedi hırıldayan bir sesle. “Hadi iyice em bakayım sikimi… İyice em… Ohh şimdi fışkırtacağım ağzına… Gırtlağına fışkırtacağım şimdi… Ohh hadi yut tohumlarımı orospu… Yut tohumlarımı…”

Kalçalarının titrediğini görebiliyordum. Sonra vücudu da kasılmaya başladı. Aynı anda karımın boğazı da oynamaya başlamıştı. Tanrım, herif gerçekten de ağzında fışkırtıyor, o da büyük bir iştahla hepsini yutuyordu. Aynı anda onun da bütün vücudu titremeye, sarsılmaya başlamıştı. Hakkı’nın tohumları midesine inerken, o da belini getiriyordu.

Aslında yine patlama noktasına gelmiştim ama, kendimi kontrol etmeye çalışıyordum. Seyredeceklerimin bu kadarla kalmayacağı kesindi. Doğrusunu söylemek gerekirse, Hakkı planını aynen uyguluyordu. En azından söylediklerinin ilkini yerine getirmiş ve karımı sikmişti. Şimdi Can’a verdiği “ona da siktirme” sözünü tutacağından kuşkum yoktu. Zaten Can da hazırdı buna. Öte yandan, Hakkı’nın işi şimdilik bitmiş gibi görünüyordu. Şule’nin ağzında patlattıktan sonra, karşısındaki koltuğa oturmuş dinleniyordu. O kocaman siki yarıyarıya inmişti. Sonra yerinden kalkıp, salondan çıktı.

Karım, hala koltukta oturuyordu. Eteği artık beline kadar sıvalı, bacakları alabildiğine açıktı. Sağ elinin parmakları ise amıyla oynuyordu. Tanrım, sikilmeye doymamış olduğu öylesine belliydi ki. Çok geçmeden geri döneceğini tahmin ettiği Hakkı’yı beklediğini anlıyordum.

Gözlerimi ayırmadan onu seyretmekte olduğum için, Can’ın salona girdiğini, ancak Şule’nin yüzünde beliren şaşkınlıktan anlayabildim. Gözlerimi kapıya çevirdiğimde gördüğüm manzara beni de şaşırttı. Çırıl çıplaktı Can. Adaleli ve güneş yanığı bir vücudu vardı ama, ne karım ne de ben, işin bu tarafıyla pek ilgilenmiyorduk. İkimizin de dikkati, çelik bir yay gibi yukarıya kıvrık duran sikine yönelmişti.

Acele etmeden, karıma doğru yürüdü Can. Gözleriyle sanki onu yiyip bitiriyor gibiydi. Şule’yi “yıllardan beri sikmek istediğini” söylemişti Hakkı’ya. Şimdi yakalamıştı bu fırsatı işte. Karım, parmakları hala yeni sikilmiş amında, dudakları yarı aralık ve yüzünde içindeki sikilme isteğini açıkça ortaya koyan bir ifade ile onu bekliyordu. Can iyice yaklaştığında, birden kalkıverdi koltuktan. Sonra arkasını Can’a dönüp, dizlerinin üstünde, yeniden çıktı koltuğa. Ellerini koltuğun arkalığına dayamış, kıçını dışarı çıkarmış, belini bükmüştü.

Yeni bir siki içine almak için hazır bekliyordu.

Fazla bekletmedi Can onu. Arkadan sokulup sikini önünde açılmış bekleyen o güzelim amın dudakları arasına yerleştirdi ve bir anda dibine kadar geçirdi karıma. Şule’nin gözleri kaymıştı. Hiç itiraz etmeden, kendini ikinci bir adama siktiriyordu. İtiraz etmek ne kelime, zevkten bayıldığını görebiliyordum. Can da zevkten uçmuştu tabii. İki eliyle karımı belinden kavramış, gözleri yarı kapalı, hırsla sikiyordu. Birden belini getirmeye başladı. Vücudu sarsılıyor, kıçının yanakları titriyordu. Bütün gece heyecanla bu anın gelmesini beklemiş, üstelik, Hakkı karımı sikerken seyretmişti. Bunun onu daha da tahrik etmiş olduğu kesindi. Kendini tutamamıştı işte. Tohumlarını Şule’nin amına dolduruyordu.

İçindeki sikin fışkırdığını hissetmek de, karıma yetmişti tabii. Vücudunun dalga dalga sarsılıp çırpındığını, adeta kendinden geçerek belini getirdiğini görebiliyordum.

Durulmalarını elbetteki beklemiyordum ama, Can’ın sanki hiç bir şey olmamış gibi karımı sikmeyi sürdürdüğünü görünce, yine de şaşırdım. Yoksa Hakkı ona da mı afrodizyak vermişti acaba?

Şule’nin yüzü bana dönüktü. Zevkten kaymış gözleriyle, hiç bir yere bakmıyor gibiydi. Beni aklına bile getirmediğinden emindim. Normal halinde bile sikilmekten ne kadar hoşlandığını bildiğimden, şimdi bir de afrodizyak etkisindeyken ne hale geldiğini tahmin edebiliyordum. Dünyadan kopmuş gibiydi. O anda içine girip çıkan sikten başka hiç bir şeye ilgi duymadığı belliydi.

Can, başını arkaya atmış, gözlerini kapamıştı. Ne kadar zevk aldığı yüzünden açıkça belli oluyordu. Durmadan pompalıyor, sikini, karımın artık iyice şişmiş ve içi tıkabasa bellerle dolmuş olması gereken amına sokup çıkarıyor, onu çıldırtıyordu. Manzara müthişti doğrusu. Seyretmeye doyamıyordum. Elimi sikime dokundurursam hemen patlayacağımın farkındaydım. Bunu mümkün olduğu kadar geciktirmek istiyordum. İçimden gelen bir ses, daha da müthiş şeyler seyredeceğimi söylüyordu sanki.

Daha bu düşünceler kafamın içinden tam geçemeden, Can’ın Şule’nin belindeki ellerinden birini çekip, hemen önündeki o yusyuvarlak kalçalara götürdüğünü gördüm. Önce birini avuçladı. Sonra da başparmağını aralarındaki yarığa sokuverdi. Karımın vücudunun elektrik çarpmış gibi titrediğini gördüm. Can’ın parmağı altındaki o küçük ve pembe göt deliğinin ne kadar duyarlı olduğunu benim kadar iyi bilen olamazdı. Onu kimbilir kaç kere yalamış, içine parmağımı, dilimi ve sonunda da sikimi sokmuştum. Kısacası o güzelim götü sikmeye bir türlü doyamamıştım. Şimdi ise orada bir başka erkeğin parmağı vardı.

Ama iş bununla kalmayacaktı tabii. Gerçi Can şimdilik yalnızca yoklama çekiyordu ama, karımın gösterdiği tepki nedeniyle, sikini bu iştah açıcı küçük deliğe de sokabileceğinden emin olmuştu bile. Bir taraftan da sikinin çevresine sımsıkı dolanmış olan amı sikmeyi sürdürüyordu. Sonra eli iyice haraketlendi. Artık başparmağını Şule’nin götüne sokup çıkarıyor olmalıydı.

Karım çıldırmış gibiydi. Kalçaları çalkalanıyor, dalgalanıyor, kıvranıyordu.

– “Ohhhh… Hadi götümden sik beni…” diye inlyedi birden. “Oh hadi götümden sik beni, n’olursun… Hadi götüme sok sikini…”

Can’ın o ana kadarki niyeti neydi, pek emin değildim ama, Şule’nin son sözleri, eğer varsa, kontrolü elinden kaçırmasına neden olmaya yetmişti. Kalçalarını geri çekerek, am suları ve bellerle sırısıl sıklam ıslanmış, pırıl pırıl parlayan sikini karımın amından çıkardığını gördüm. Sonra eliyle dibinden tutup, başını önündeki pembe göt deliğine dayayışını ve bastırmaya başlayışını, büyülenmiş gibi izledim. Yavaş yavaş giriyordu.

Şule’nin yüzü zevkten iyice çarpılmıştı. Yarı aralık gözlerle benim bulunduğum yere doğru bakıyordu. Ama hiçbir şey görmediğinden emindim. Can’ın kasıkları kalçalarına yapışıp, o çelik gibi sik tümüyle götüne gömüldüğünde, tüm vücudu sarsılmaya başladı. Ağzından küçük çığlıklar kaçırarak, kimbilir kaçıncı kez belini getiriyordu. Götü, Can’ın sikini bir mengene gibi sıkıştırmış olmalıydı. Sonra Can, karımın götünü sikmeye başladı. Yavaş ve uzun hareketlerle, sikini, o yumuşacık, ateş gibi yanan deliğe sokup çıkarıyor, sokup çıkarıyordu. Manzara, tek kelimeyle müthişti.

Belimin heran gelebileceğinin bilincinde ve bütün gücümle bunu geciktirmeye çalışarak, karımın sikilişini seyrediyordum. Sanki tepeden tırnağa, kocaman bir sik gibi hissediyordum kendimi. Tüm hayatım boyunca bu kadar çok tahrik olduğumu hatırlamıyordum. Bir taraftan da, Hakkı’nın mutfakta Can’a söylediği sözler kafamın içinde dansediyordu. Hakkı “karımı önce kendisinin sonra da Can’ın sikeceğini, en sonunda da birlikte sikebileceklerini” söylemişti. Şimdiye kadar seyrettiklerim, karımın gözlerimin önünde, ağzından, amından, götünden sikilmesi yetmezmiş gibi, şimdi de, büyük bir istekle bu sözlerin gerçekleşmesini bekliyor, umuyordum.

Bu arada Can da Şule’nin götünü sikmeyi sürdürüyordu. İki eliyle karımın ince belini sımsıkı kavramış, kalçalarının sert hareketleriyle ileri geri hareket ediyor, artık iyice kızarmış olan sikini sokup çıkarıyordu. Vücudunun adeleleri gerilip şişmişti. Onun da çok büyük bir zevk almakta olduğu açıkça belliydi. Gözlerimi biran için bile olsa onlardan ayıramadan, hiç bir ayrıntıyı kaçırmamaya çalışarak, büyülenmiş gibi seyrediyordum. Bu yüzden de, Hakkı’nın gelişini, hemen farkedemedim.

Tıpkı Can gibi, o da içerde soyunmuş, çırıl çıplak kalmıştı. O kocaman siki, yine kazık gibiydi. Sessizce gelip yanlarına sokuldu. Sonra da elini uzatıp, karımın sırtını okşamaya başladı. Şule’nin onun varlığından haberdar olması da, vücudunun üstünde dolaşan bu üçüncü el nedeniyle oldu. Başını çevirip Hakkı’ya baktığını gördüm. Sonra gözleri, o kocaman kıllı sike takıldı ve mümkünmüş gibi, daha da çok şehvet ve sabırsızlıkla parlamaya başladı. Tanrım, artık beklentim gerçekleşmek üzereydi. İkisi birlikte sikeceklerdi karımı.

Hakkı’nın da fazla sabırlı olmadığı kesindi. Koltuğun arka tarafına dolandı. Parmaklarını saçlarının arasına geçirip Şule’nin başını tuttu ve ona doğru sokuldu. O kocaman sik, şimdi karımın yüzüne değmeye başlamıştı. Büyük bir heyecanla, o öpmeye doyamadığım dudakların açıldığını gördüm. Hakkı biraz daha yaklaştı ve sikini biranda Şule’nin ağzına sokuverdi. Bu, karımın belinin bir kez daha gelmesi için yeterli olmuştu. Yine tüm vücudu sarsılıp dalgalanıyor, kalçaları sağa sola dansediyordu. Can hareketsiz kalmıştı. Siki, o küçük göt deliğinin içinde tekrar hapsolmuş olmalıydı.

Sonra duruldu karım. Aynı anda da, hem Can, hem de Hakkı pompalamaya başladılar. Biri götüne, öbürü ağzına sokup çıkarıyorlardı şimdi. Tıpkı Hakkı’nın söylediği gibi, önce ayrı ayrı sikmişlerdi karımı, şimdi de ikisi birden, iki taraftan sikiyorlardı. Artık kendimi tutmama olanak kalmamıştı. Elimi bile dokundurmadım sikime. Ama belim, birden fışkırmaya başladı. Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu.

Yeniden içeriyi seyredebilecek kadar kendimi topladığımda gördüklerim yine müthişti. Can da, Hakkı da iyice hızlanmışlardı şimdi. Sikleri, birer piston gibi karımın götüne ve ağzına girip çıkıyordu. Şule ise kendini onlara bırakmış gibiydi. Gözleri sımsıkı kapalı, beli aşağı bükülmüş, kalçaları götüne girip çıkmakta olan sikin işini kolaylaştırmak için iyice havaya kalkmış, dudakları ağzına girip çıkmakta olan o kacaman kıllı sikin çevresine bir vantuz gibi yapışmış, sikiliyordu. Hem de ne sikiliyordu. İnlemeleri gerçi burnundan geliyordu ama, o kadar şiddetliydi ki, ben bile duyabiliyordum.

– “Ohhh, ağzın am gibi…” diye homurdandı Hakkı birden. “Ağzın am gibi orospu…”

Belini getirmek üzere olduğunun farkındaydım. Ama Can ondan çabuk davrandı. Birden dibine kadar geçirdi karımın götüne. Hayvani sesler çikarıyor, kalçaları kasılıyordu. Tanrım, belini Şule’nin o küçük götünün derinliklerine boşaltıyordu. Bir taraftan da, iki eliyle karımın dalgalanan, çırpınan vücudunu kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Sonra Hakkı da getirmeye başladı.

Şule, gırtlağına fışkıran ilk salvoyla birlikte kontrolden çıkıverdi. Hakkı’nın kocaman siki biranda ağzından çıktı ve ikinci salvoyu yüzünün tam ortasına yedi. Bu onu daha da çıldırttı sanki. Öyle ki, Can da tutmayı beceremedi karımı. Bir anda onun siki de çıktı dışarı. Ama hala fışkırmaya devam ediyordu. Beyaz erkeklik sıvılarının havada geniş bir kavis çizip karımın o baştan çıkartıcı kalçalarına yağması öylesine tahrik edici bir manzaraydı ki, sikim yeniden taş gibi oluverdi bir anda.Sonra ayrıldılar. Can bir koltuğa, Hakkı bir koltuğa oturdu. Şule de oturduğu koltukta hafifçe yan dönüp, bacakları altında, adeta yığılıp kaldı.

Artık her şeyin bitmiş olması gerektiğini düşünüyordum. Öyle ya, Hakkı üç, Can da iki kere patlatmışlardı. Ama rekor tartışmasız karımdaydı. Tam sekiz kez çıkmıştı bulutların üstüne. Orada koltuğun üstünde, tüm yorgunluğu ve sikilmişliğiyle öylece otururken o kadar güzel, o kadar sikilesiydi ki, başımı döndürüyordu. O anda en çok istediğim, az öncesine kadar siklerin girip çıktığı, bellerin dolduğu amıyla götünü görebilmekti ama, oturuş biçimi buna izin vermiyordu. Şimdi yerinden kalkıp içeriye, beni uyuduğumu sandığı odaya gelse ve o birbirinden güzel deliklerini bana gösterse, bütün o vıcık vıcıklıklarıyla, sikilmişlikleriyle, bir kere de benim sikimin oralara girip çıkmasına olanak verse ne güzel olur diye düşünüyordum. En iyisi ses çıkarmadan ve görülmeden odaya geri dönmem olacaktı galiba.

On saniye sonra odaya geri dönmüş, pencereyi kapamış ve yatağın üstüne oturup Şule’yi beklemeye başlamıştım. Yaklaşık on dakika kadar da bekledim. Ama bir türlü gelmiyordu karım. Doğrusunu söylemek gerekirse merak etmeye başlamıştım yeniden. Sonunda dayanamadım ve tekrar terasa çıktım.

Salonda her şey, bıraktığım gibi değildi artık. Gerçi Hakkı ve Can, hala koltuklarda oturuyorlardı ama, Şule yerinde değildi. Koltuktan kalkmış, tam ortalık yere, yumuşak halının üzerine, sırtüstü yatmıştı. Bacaklarını alabildiğine açmış ve dizlerinden bükerek göğsüne doğru çekmişti. Tabak gibi açıktı yani. Sol elini kalçalarının altından geçirerek getirmiş, orta parmağını, az önce Can’ın sikinin girip çıktığı, tohumlarını fışkırttığı götüne sokmuştu. Sağ elini ise önden uzatmış, yine orta parmağını, işaret ve yüzük parmaklarıyla şişmiş dudaklarını iyice açtığı amına sokmuştu. Gözleri yarı kapalı, Hakkı ve Can’ın önünde, kendini parmaklarıyla sikiyordu karım. Hem amından, hem götünden.

Tanrım, hala sikilmeye doyamadığı belliydi. Hakkı’nın afrodizyakı onu öylesine etkilemişti ki, tam sekiz kez belini getirmesine rağmen, hala doymamıştı sikilmeye. Olduğum yerde donmuş kalmıştım. Biraz önce görmek istediğim iki delik de, vıcık vıcık olup iyice açılmış amı da, götü de gözlerimin önündeydi şimdi. Seyrine doyulmayacak bir manzaraydı bu.

Sonra akledip Hakkı’yla Can’a baktım. Onlar da büyülenmiş gibi seyrediyorlardı Şule’yi. Eze eze, amından, götünden, ağzından sikip yine de doyuramadıkları karımı, alev alev yanan gözlerle seyrediyorlardı. Can’ın siki bir kere daha kalkmış, dimdik olmuştu. Hakkı ise yarı kalkık sikini okşuyordu.

– “Sikilmek istiyorum…” dedi karım birden… “Ohhh daha çok sikilmek istiyorum… Hadi gelin sikin beni… Hadi gelip sikin beni n’olur… Ohhh hadi… Ohhh hadi n’olur..? Ohhh n’olur…?”

Can bir anda fırladı yerinden. Halının üstünde, Şule’nin yanına diz çöktü. Ama karım bakmıyordu bile ona. Gözleri hala kapalı, parmakları amıyla götüne hızla girip çıkıyor ve konuşmayı sürdürüyordu.

– “Hadi sikin beni… Ohhhh sik istiyorum… Siklerinizi istiyorum… Hadi sikin beni… İkiniz birden n’olur… Ohhh ikiniz birden sikin beni hadi… Ohhh sikilmek istiyorum… Hadi sikin beni… Hadi sikin… Ohhh hadi… Sikin beni…”

Bu kadarı Hakkı’ya da yetmiş, o kacaman siki, tekrar kazık gibi olmuştu. Hızla yerinden kalkıp, karımla Can’ın yanına geldi. Şimdi son derece ilginç bir manzara vardı gözlerimin önünde. Şule pozisyonunu hala değiştirmemişti. Parmakları hala iki taraftan içine girip çıkmayı sürdürüyordu. Yalnızca konuşmaktan vazgeçmiş gibiydi. Şimdi yalnızca inliyordu. Bir taraftan da, yanındaki iki erkeği algılamıştı tabii. Bunun onu daha da çok heyecanlandırdığını, içindeki sikilme isteğini daha da arttırıp dayanılmaz hale getirdiğini farkedebiliyordum. Sonra birden beli gelmeye başladı. Dokuzuncu kez belini getiriyor ve can çekişen bir hayvanınkine benzeyen sesler çıkarıyordu. Vücudu gevşeyiverdi aniden. Parmakları içinden çıktı. Bacaklarını indirdi.

Aynı anda da Hakkı girdi devreye. Karımın yanına uzandı önce. Sonra da onu tuttuğu gibi üstüne çekti. Kalçalarının bir an için havalandığını gördüm. Elinin yardımına bile gerek duymadan, o kocaman sikini Şule’nin amına sokuverdi. Tek bir harekette dibine kadar geçirmişti.

– “Ohh ne güzel soktun…” dedi karım, “Ohhh ne güzel soktun bana… Ama yetmedi ki… Bir sik daha istiyorum… Ohhh bir sik daha istiyorum… Götüm boş kaldı bak… Ohhh bir sik de götüme istiyorum…”

Kulaklarıma inanamıyordum. Hayal edebileceklerimin en çılgınını istiyordu karım. Hakkı’nın üstüne uzanmış, o kocaman sikini dibine kadar amına almış, götüne girecek ikinci sik için yalvarıyordu. Başım uğulduyordu artık. Kendimden geçmiş gibi, Can’ın doğruluşunu ve Şule’nin arkasına geçişini izledim. Sikini getirip karımın götüne dayadı. Sonra da hiç zorlanmadan sokmaya başladı. Bir anda kasıkları, önündeki o baş döndürücü kalçalara yapışıverdi. Şimdi iki sik birden vardı karımın içinde. Biri amına, öbürü götüne girmişti. Dibine kadar.

Çığlığa benzer bir ses çıktı Şule’nin ağzından. İki erkeğin arasına sıkışmış vücudunu sarsılmaya, çırpınmaya başladı. Yine beli geliyordu. Onuncu kez.

Sonra Hakkı’ya Can, karımı sikmeye başladılar. Biri amından, biri götünden sikiyordu. Sikleri birer piston gibi giriyor, çıkıyor, giriyor, çıkıyordu. Şule ise zevkten çıldırmış gibiydi. Durmadan belini getiriyordu artık. Durulmaları en çok 15-20 saniye sürüyor, sonra yine vücudunu titremeye başlıyor, beli yine geliyordu. Artık saymama da olanak kalmamıştı. Çılgın bir şeydi bu. Seyretmeye doyamıyordum. Bu çılgın akşamın başlamasından bu yana tahrik olmadığım kadar çok tahrik olmuştum. Karımın, gözlerimin önünde, benden yalnızca bir kaç metre uzakta, iki çıplak erkek vücudunun arasına sıkışmış, hem amından hem götünden sikilişini seyrediyor ve uçuyordum.

Hepimiz zaman kavramını yitirmiştik herhalde. Ya da en azından bana öyle geliyordu. Bu nedenle, Can’ın birden bağırması beni beklemediğim kadar şaşırttı. Garibim, sikini bir mengene gibi sıkıştırıp saran o kadife yumuşaklığındaki götün etkisine daha fazla dayanamamış olmalıydı. Belini getiriyor, tohumlarını karımın götünün derinliklerine boşaltıyordu yine.

– “Ohhh fışkırt…” diye inledi Şule,bilmem kaçıncı kez kendi de belini getirirken, “Ohhh fışkırt götüme hadi… Ohhh doldur içimi yavrum… Doldur karnımı… Immmmnnnnnhhhh…”

Hakkı ise aşağıdan pompalamayı, sikini karımın amına sokup çıkarmayı sürdürüyordu. Ne de olsa, Can’dan bir kere fazla getirmişti belini o. Bu nedenle de hala dayanıyordu.

Sonra Can Şule’nin arkasından uzaklaştı. Karımın götü, içinden çıkan siki sanki bırakmak istemiyor gibiydi. Ama bunu başaramadı tabii. Can’ın yarı inmiş siki içinden çıktığında ise ürperdiğini farkettim. Birden doğrulup, kendi de Hakkı’nın üstünden kalkıverdi. Bir eliyle Can’ın elini tutmuş, gitmesine izin vermiyordu. Sırtını Hakkı’ya dönüp tekrar üstene oturduğu gördüm. Bu arada öbür elini aşağı uzatıp herifin o koca sikini tutmuş ve mosmor başını getirip götüne dayamıştı. Kendini bıraktı ve Hakkı’nın siki, Şule’nin götüne gömülüverdi. Can’ın elini de bırakmamıştı, bütün bunlar olup biterken. Hakkı’nın kıllı taşakları amının dudaklarına yapıştığında ise Can’ı kendine çekmeye başladı. Ağzı açıldı ve dudakları, götünden daha yeni çıkmış o yarı inik sikin üstüne kapanıverdiler. Hırsla emmeye başladı. Aynı anda da kalçaları hareketlendiler. Şimdi bir taraftan Can’ın tohumlarını içine henüz fırkırtmış sikini emiyor, bir taraftan da götünü dolduran o koca sikin üstünde oturup kalkıyordu.

Tanrım, gerçekten doymayacak gibiydi karım. Kendini sikişin labirentlerinde kaybetmişti sanki. Geri dönmeye de hiç niyeti yokmuş gibi görünüyordu.

Can dinlenememiş, kendine gelememişti bile. Ama Şule’nin ağzı o yarı inik sikine öyle şeyler yapıyordu ki, kendini yeniden kaptırmıştı. Giderek daha çok kalkıyordu siki. Sonunda iki eliyle karımın başını tuttu ve sikini hırsla sokup çıkarmaya başladı. Bu doymak bilmeyen kadınının ağzını sikme sırası ondaydı artık.

Karımı bu sefer de, bir sik götünde, bir sik ağzındayken seyrediyordum. Tıpkı daha önce olduğu gibi. Tek fark, bu sefer siklerin yer değiştirmiş olmasıydı. Gözleri sımsıkı kapalıydı Şule’nin. Zevkten kendinden geçmişti. Hakkı’yla Can da, yine transa girmiş gibiydiler. Dünyadan kopmuş, karımı sikiyor, sikiyor, sikiyorlardı.

Şule birden durup, Can’ın sikini ağzından çıkardı. Hayran gözlerle, dibinden sımsıkı kavradığı siki seyretti bir süre. Sonra vücudunu geriye verdi ve ellerini Hakkı’nın iki tarafından yere dayadı. Bacaklarını iyice açıp, dizlerini karnına doğru çekti. Manzara müthişti. Herifin o kacaman siki, dibine kadar gömülmüştü götüne. Onun üstünde de, vıcık vıcık olmuş, susamış bir ağız gibi açılmış amı görünüyordu. İçine yeni bir sik almaya hazır, hatta bunun için yalvarır gibi duran o güzelim am, başımı döndürdü.

– “Hadi sok…” dedi zevkten ağdalanmış bir sesle, “Hadi gel amıma sok sikini… Çabuk ol n’olursun… Hadi gel sik beni… Ohhh hadi… Yine amımdan götümden sikin beni n’olur…”

Hırsla saldırdı Can. Bir anda üç vücut birbirine girmişti yine. Aynı anda da, karım yine peşpeşe belini getirmeye başlamıştı. İki sik birden yemek, aynı anda iki erkeğe birden sikilmek, bir sikin amına, diğerinin götüne girip çıkması, onu zevkten çıldırtıyordu. İp tam anlamıyla kopmuştu artık. Üçünün de hareketleri giderek hızlanıyor, sertleşiyordu. Sanki dövüşür gibiydiler. İnlemeleri, haykırmaları, tam anlamıyla birbirine karışmıştı.

Can ayakları yere basılı, öne doğru eğilmiş ve kollarını Şule’nin bacaklarının altından geçirerek, onu omuzlarından kavramıştı. Güçlü kollarıyla yarı havada tutuyordu karımı. Sikini de büyük bir hırsla amına sokup çıkarıyor, neredeyse öldüresiye sikiyordu onu. Hakkı ise üstünden karımın ağarlığının kalkmasıyla rahatlamış, iki eliyle onu leğen kemiklerinden kavramıştı. Kalçaları bir motor hızıyla yerden havalanıp geri dönüyor, o koca siki Şule’nin götüne dibine kadar giriyor, ucuna kadar çıkıyor, tekrar dibine kadar giriyordu.

Sonra karımın vücudu, şimdiye kadar hiç görmediğim bir biçimde sarsılmaya başladı. Öyle ki, onu tutabilmek için, Hakkı da, Can da durmak zornda kalmışlardı şimdi. Beli kıvrulup bükülüyor, kalçaları sert hareketlerle sağa sola, yukarı aşağı oynuyordu. Bu sefer çok büyük geliyordu beli. Çıldırmış gibiydi. Üstelik bir türlü de durulmuyordu. İçindeki siklere acayip şeyler yapıyor olmalıydı. Ne Hakkı’nın ne Can’ın buna dayanamayacaklarına emindim. Sorun hangisinin önce patlayacağıydı. Herhalde Hakkı ilk olacaktı.

Ama yanılttılar beni. Çünkü birlikte patladılar. Biri amının öbürü götünün derinliklerindeki iki sikin aynı anda fışkırmaya başlaması, karımı da bitirdi.

Çığlıklar atarak, yığılıp kaldı.

Bense tepeden tırnağa sik kesilmiş bir halde kalmıştım olduğum yerde. Bu sefer onlar getirmiş, ben getirmemiştim. Şikayetçi de değildim. Çünkü artık karımı sikmek istiyordum. Saatlerdir sikildiği her yerinden ben de sikmek istiyordum onu.

İçerdekiler hala halının üstünde yatıyorlardı. Hakkı altta, karım onun üstündeydi. Can ise hemen yanlarında uzanmıştı. Bu sefer onları bıkarıp içeri gitmeyecektim. Bunu karımın odaya gelmeye kalkışmasından sonra yapmaya kararlıydım. Gerçi bu sefer her şey gerçekten bitmiş gibiydi ama, yine de emin olmak, bir şeyler kaçırmamak istiyordum.

On dakika kadar öylece yattılar içerdekiler. Sonra Şule kımıldadı ilk olarak. Hakkı’nın üstünden inip yere, ikisinin arasına oturdu. Gözleri bir Hakkı’nın, bir Can’ın sikine takılıyordu. Ama artık ikisi de inmiş, süklüm püklüm olmuştu siklerin. Sahiplerinin de, hiç bir şeye aldıracak halleri yoktu. Karım ellerini uzatıp ikisinin de siklerini okşamaya başladığında, hafifçe kımıldandılar, o kadar.

– “Sikilmek istiyorum…” dedi karım, “Daha sikilmek istiyorum…”

Can’ın yanıtı, yalnızca derin bir inlemeydi. Hakkı ise sesini bile çıkarmamıştı.

– “Heyyy, duymuyor musunuz..? Sikilmek istiyorum dedim size… Hadi kalkın bir daha sikin beni… Ohhhhh çabuk olun… Sik istiyorum…. Daha çok sik istiyorum…”

– “Pezevenk kocanı denesene…” dedi Hakkı, “İçerde uyuyor kocan… Biz burada orospu karısını sikerken, kocan içerde uyuyor… Git uyandır onu… Git ona siktir artık kendini orospu… Hadi git kocana ver artık… Böyle taze sikilmiş halinde git, onu uyandır, amını, götünü, ağzını ona da siktir hadi…”

Tam bir rüya aleminde gibi, karımla birlikte ben de dinliyordum bu rezil herifin söylediklerini. Ve tıpkı karım gibi benim üstümde de müthiş bir etki yapıyor, beynime işliyordu bu sözler. Çünkü sonuçta doğru söylüyordu Hakkı. Beni içerde uyuyor sanıyordu. Ve bu süre içinde karımı sikmişlerdi. Tanrım, hem de nasıl sikmişlerdi. Ama sonunda işleri bitmişti onların da. Karım ise bol afrodizyak etkisindeydi hala. Doymamıştı sikilmeye.

Şule birden kalktı ayağa. Saçı başı iyice dağılmış, giysisi vücudunun orta kısmında toplanmıştı. Onlara bakmadan içeri yöneldiğini görünce, ben de yıldırım gibi odama döndüm. Pencereyi kapadım, kapının kilidini açtım ve yatağın üstüne uzandım. Aynı anda da karım girdi içeri. O kapıyı kaparken, ben de başucumdaki küçük lambayı yaktım.

Üstünü başını düzeltmek zahmetine bile katlanmamıştı Şule. Bacaklarının iç tarafları, am suları ve bellerle sırılsıklam ıslaktı. Hakkı yüzüne fışkırttığı sırada saçlarına gelen beller kurumuştu. Gözgöze geldik.

– “Sik beni sevgilim…” dedi yavaşça, “Canım sikilmek istiyor…”

Sonra yürüyüp yatağın üstüne sokuldu. Elleri uzanıp içeri sokmaya fırsat bulamadığım, dim dik sikimi okşamaya başladı. Ama fazla dayanamadı. Bacaklarını açıp üstüme oturdu ata biner gibi. Yattığım yerden amını görebiliyordum. Şişmiş dudakları iyece açık, içinden peltelenmeye yüz tutmuş beller sızan amı başımı dördürdü. Biraz doğruluşunu ve sikimi dibinden kayvayıp amının altına getirişini izledim. Bir anda oturdu sikimin üstüne. Alışık olmadığım kadar gevşemişti amı. Bir anda, taşaklarıma kadar aldı beni içine. Ellerini göğsüme dayamış, gözlerimin içine bakıyordu. Amından sızan beller ılık ılık taşaklarıma akıyordu. Zevkten çıldıracak noktaya geldiğimi hissediyordum.

– “Canım sikilmek istiyor…” dedi şehvet dolu bir sesle, “Canım sikilmek istiyor kocacım…”

– “Doymadın mı..?” dedim.

Birden donup kaldı karım. Hala gözgözeydik ama artık hareket etmiyordu. Sorumu anlamaya çalıştığının farkındaydım. Kalçalarımı yukarı doğru bastırıp, sikimi biraz daha kökledim gevşemiş amına. Bu, vücudunun elektriklenmesine neden oldu. Sonra yeniden hareketlendi. Kalçaları şimdi üstümde dansediyordu.

– “Doymadın mı…?” diye tekrarladım sorumu…

– “Biliyorsun…” dedi, “Neler olduğunu biliyorsun…”

– “Biliyorum…”

– “Ama nasıl..?”

– “Seyrettim…”

– “Her şeyi mi…?

– “Her şeyi, en ince ayrıntısına kadar hem de…”

– “Kızmadın mı..?”

– “Saçlamala, aksine çok hoşuma gitti…”

– “Doğru mu söylüyorsun..?”

– “Evet… Çok hoşuma gitti…”

– “Neler yaptılar bana sevgilim…”

– “Siktiler…”

– “Ah evet sevgilim, siktiler beni… Hem de ne biçim siktiler… Ahhh ikisi birden siktiler beni ve zevkten uçtuğumu sandım… İki sik birden yemek o kadar güzeldi ki… Bir sik amımda, bir sik götümde… Ohhh öyle güzeldi ki… Dünyadaki hiç bir şey bunun yerini tutamaz biliyor musun sevgilim… Hiç bir şey… Yine istiyor canım…”

Hem konuşuyor, hem sikişiyorduk. Elimi götürüp orta parmağımı götüne değidirdim. Vıcık vıcık ve alabildiğine açıktı o küçük delik. Parmağımı sanki içine çekti. Birden vücudu yine titremeye başladı. Bir kez daha geliyordu beli. Ben de fışkırmaya başladım.

– “Ohhh canım çok sikilmek istiyor sevcgilim…” dedi durulduğumuzda, “Canım çok sikilmek istiyor sevgilim… İki sik birden istiyorum hem de… Biri amıma, öbürü götüme…”

– “Hadi yine git içeri o zaman…”

– “Faydası olmaz ki… O sikler kalkmıyor artık… İkisini de boşalttım… Bir daha kalkmayacak kadar boşalttım ikisini de…”

Şimdi yatakta oturmuş, sırtını duvara dayamıştı. Bacaklarını iyice açıp dizlerini toplamıştı. Hem konuşuyor, hem de amını okşuyordu.

– “O zaman talihine küs…” dedim, “Kalkmıyorlarsa, sen de siksiz kalacaksın demektir…”

– “Niye..?” diye sordu gözlerimin içine bakarak, “Dünyadaki tek sikler onlar mı sevgilim… Hadi gel gidelim buradan… Sokağa çıkalım ve bana sik bulalım… Bir sik daha bulalım, ikiniz sikin beni… Ya da daha güzeli, iki sik birden bulalım, üçünüz birlikte sikin… Ohhhh o daha da güzel olur sevgilim… Amımdan, götümden, ağzımdan aynı anda sikersiniz beni… Ohhhh o çok daha güzel olur sevgilim…”

Saate baktım. Neredeyse dörde geliyordu. “Neden olmasın” diye düşündüm kendi kendime. Türkiye’deydik, İstanbul’daydık. Burada abazan erkekten bol ne vardı ki..?

– “Hadi kalk o zaman…” dedim karıma, “Ama önce biraz üstünü başını düzelt… Bakalım neler bekliyor bizi sokakta…”

Sevinçle fırladı yerinden. Giysisinin askılarını omuzlarına geçirdi. Eteklerini biraz düzeltti. Odadan çıktık birlikte. Salonda Hakkı ve Can sızıp kalmışlardı. Şule sessizce içeri girip ayakkaplarını buldu ve yanıma geldi. Sırtını duvara dayayıp onları giyerken, gözlerim bacaklarının iç taraflarına takıldı. Hala sırılsıklam ıslak ve yapış yapıştılar. Nereye baktığımı görmüştü.

– “Böyle daha güzel sevgilim…” dedi, “Her gören sikildiğimi anlar böyle olunca… Yeni sikler istediğimi, aradığımı da…”

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Tek Başınıza Eğlenin

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Amateur

Sizi çok etkileyecek filmleri ensest sikiş film izleyeceğiniz zaman izleyecek ve bu filmlerin her biri ile unutulmaz dakikalar yaşayacaksınız. Çok etkileneceğiniz ve severek izleyeceğiniz bu filmler sayesinde çok güzel zaman geçireceksiniz. Bu güzel ve ilgi çekici filmleri izlerken bir an bile sıkılmayacaksınız ve bu filmlerin her birini çok seveceksiniz. Severek merakla izleyeceğiniz filmler sayesinde artık tek başınızayken de çok eğleneceksiniz. Renkli ve eğlenceli dakikalar için en doğru seçenek olan bu filmleri izlerken kendinizi bulunduğunuz yerden çok daha farklı bir yerde ve zamanda hissedeceğinizi göreceksiniz. brazzers izle film izlemek istediğinizde izlemekten çok keyif alacağınız çok sayıda güzel filmi bulup izleyeceksiniz. Bu filmleri izlerken çok eğleneceksiniz ve izlediğiniz her filmi çok seveceksiniz. Tekrar tekrar izleseniz de bir an bile sıkılmayacağınız bu filmleri ensest seks film izleyeceğiniz zaman keyifle izleyeceksiniz. Günün en eğlenceli dakikalarını bu filmler ile yaşayacağınızı göreceksiniz. Her birini çok seveceğiniz bu filmlerde çok yaratıcı senaryoları izleyecek ve bunları çok beğeneceksiniz.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Kaynana ile tatil

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Babes

Biz 23 yıldır evli ve bir kızı olan bir çiftiz ve her yönüyle mutlu bir evlilik sürdürüyoruz. Eşim 1.60 boyunda, 60 kg ağırlığında, beyaz tenli, kumral saçlı, renkli gözlü, kalçaları ve bacakları etine dolgun, üst tarafı daha zayıf ve küçük ancak diri göğüslü bir kadındır. Eşimle sevişerek evlendik. Benden önce üç ayrı erkekle beraber olmuş. Son yıllarda sevişmelerimiz sırasında fantezilerimizi konuşarak birbirimizi ateşliyoruz. Normal olarak sakin bir kişiliği olan eşim, sevişme esnasında çılgınlaşan bir karaktere dönüşerek oldukça ateşli bir sevişme yaşar ve yaşatır.

40 yaşında dul kalmış ve bir daha evlenmemiş 62 yaşında beyaz tenli ve balık etli ancak diri bir kadın olan kayınvalidem ise rahat giyinen biridir ve özellikle göğüs dekoltesi vermekten pek çekinmez. Zaman zaman bizde kalmaya gelen kaynananın hanımla aralarında 20 yaş olmasına karşın vücut diriliği neredeyse aynı denilebilir.
İstanbul’da iyi bir üniversitenin tercih edilen bir bölümünde okuyan 21 yaşındaki kızım ise 1.70 boylarında, 60 kg civarında, buğday tenli, kumral saçlı, oldukça neşeli, alımlı ve özgüvene sahip bir gençtir. Lisede ve üniversitede erkek arkadaşları oldu ancak evlilik ilişkisine gidecek bir arkadaşlığı olmadı kızımın.

2016 yazında eşim, kızım ve kayınvalideyle birlikte Antalya Belek bölgesinde 1 haftalık tatil için 5 yıldızlı bir otelde iki odalı rezervasyon yaptırdık ve Haziran ayının son haftası otele yerleştik. Bir odada ben ve eşim diğer odada kayınvalide ve kızım kalıyordu. Odaların balkonu ortaktı ve aralarında geçiş kapısı vardı (ancak her iki odadan ayrı ayrı açılması gereken ikili bir kapı sistemi). Odalarımıza yerleştikten sonra 3 nesil hanımlar hep birlikte tesisi incelemeye çıktılar, ben de havuz başındaki bara oturup bira içmeye ve etrafı gözlemlemeye başladım. 20-30 dakika sonra havuz başına geldiler. Hanım ve kızım şezlonga uzandılar ve güneşlenmeye başladılar. Ben de biraz tesisi dolaşayım diye kalktım ve SPA bölümüne gittim. Saunanın cam kapısından bakınca içeride kayınvalideyi bir erkekle sohbet ederken gördüm. Saunada 2 erkek ve 2 bayan olmak üzere toplam 4 yabancı çıplak vaziyetteydi ama kaynana ve konuştuğu adamda peştamal vardı. Kaynanaya fark ettirmeden uzaklaştım ve saunanın çıkışını gören fitness bölümünde oyalanmaya başlandım. Nitekim fazla geçmeden beraber çıktılar ve odaların olduğu bölüme doğru gitmeye başladılar. Uzatmayayım, adam ve kaynana 2144 numaralı odaya girdiler.

Ben koridorda bekleyip kapıyı dinleyemeyeceğim için tekrar tesisleri gezmeye koyuldum ve yaklaşık bir saat sonra havuz başına gittiğimde kaynananın bizimkilerin yanına geldiğini gördüm. Adam ise barda oturmuş bizimkileri keserek içkisini yudumluyordu. Biramı aldım ve adamla selamlaşarak oturdum. Konuşkan biri olan adam, kendini tanıttı ve sohbete başladık. 60 yaşında olan Remzi Bey 20 yıl önce eşinden boşanmış ve bir daha hiç evlenmemiş. Ben de kısaca kendimi tanıttım ve kayınvalideyi alarak tatile geldiğimizi söyledim. Remzi Bey kayınvalideyle saunada tanışıp odasına gittiklerinden bahsetmedi ama kaynananın çok diri vücudu olduğunu söyleyerek ondan hoşlandığını bana ima ederek ağzımı yokladı. Bunun üzerine ben de sadece diri vücutlu değil aynı zamanda işveli bir kadın olduğunu söyledim ve onu sevişirken izlemeyi çok arzuladığımı söyledim. Bu konuşmamdan cesaret alan Remzi Bey kaynana ile bugün seviştiğini ve gerçekten çok ateşli bir kadın olduğunu söyledi. Ben de bir dahaki sefere izlemek istediğimi söyleyince, Remzi Bey gece 01:00 de tekrar sevişeceklerini, önceden balkona gelip seyredebileceğimi söyledi.
Hanımı uyuttuktan sonra, Remzi Beyle kararlaştırdığımız gibi saat 00:50 gibi odasına gittim ve balkonda yerimi aldım. Saat tam 01:00 gibi kaynana geldi ve içeri girer girmez Remzi Beyin dudaklarına yumuldu. Remzi Bey bir yandan öpüşürken diğer yandan kaynananın kalçalarını yoğuruyordu. Bir süre ayakta yiyiştikten sonra soyunarak yatağa uzandılar ve kaynana büyük bir iştahla Remzi Beyin kısa ama kalın sikini somurmaya başladı. Daha sonra Remzi Bey kaynananın amını yaladı ve sonunda misyoner pozisyonunda amına gitgel hareketine başladı.

Bu arada ben onları balkondan seyrederken inanılmaz azdım. Bir yandan seyrediyor diğer yandan taş kesilen aleti sıvazlıyordum. Yaklaşık 20 dakika değişik pozisyonlarda seviştikten sonra Remzi Bey doggy pozisyonunda kaynananın içine boşaldı. Ben süre duraksadıktan sonra dayanamadım ve balkondan içeri daldım. Çıplak vaziyette yatakta uzanmış vaziyette olan kaynana şoku atlatamadan direk dudaklarına yumuldum ve hiç konuşmadan şortumu çıkararak taş gibi olmuş sikimi amına soktum. Amı Remzi Beyin sperması ile kayganlaşan kaynanam artık işi oluruna bırakmış olmalı ki ateşli bir şekilde öpüşmeyle karşılık verdi. Belli ki kaynana da benimle sevişmeyi düşünüyormuş. Ben daha fazla dayanamadım ve dudaklarını ısırarak kaynanamın içine geldim. Aleti içinden çıkarmadan kısa bir süre öpüştükten sonra üzerinden kalktım ve hiç konuşmadan şortumu giyerek odadan ayrıldım.

Bir yanda suçluluk duygusu diğer yanda ise yılların fantezisini gerçekleştirmenin verdiği heyecan arasında git gel yaşayan karmaşık bir ruh hali ile odamıza geldim ve sessizce karımın yanına yattım. Remzi Bey ile kaynananın sevişme sahneleri bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Kaynanamın azgın sevişmeleri gözümün önüne geldikçe iyice azdım ve usulca hanıma arkadan sarılarak boynunu öperek bacaklarını okşamaya başladım. Hanım uyku sersemi ile bana doğru döndü ve dudaklarıma yapışarak ateşli bir öpüşme başlattı. Bir süre öpüştükten sonra hanım gecenin bu saatinde nerden ateşlendin deyince rüyamda anneni birisiyle sikişirken gördüm ve çok azdım, hatta anneni ben de siktim dedim. Anlaşıldı neden azdığın dedi ve tekrar öpüşmeye koyuldu. Eşim de annesinin sevişme fantezisinden etkilenmiş olmalı ki amı aniden ıslanmıştı. Her zaman yaptığım gibi eşimin kulağına şu an seni kim sikiyor aşkım diye fısıldayınca Nedim cevabını aldım. Ben Nedim niyetine amına girip çıktıkça hanımın tahrik edici inlemeleri yan odadan duyulabilecek düzeylere çıkıyordu.

Değişik pozisyonlarda yarım saate yakın sevişmemiz sırasında eşim birkaç defa orgazm oldu. İtiraf etmeliyim ki, bu orgazmlar benim performansım nedeniyle değil ancak hanımın beyninde oluşturduğu senaryo sonucu olmaktaydı. Sonunda ben de hanımın içine boşaldım ve sarılarak konuşmaya başladık. Tabii konu Nedim’di. Nedim 35-40 yaşlarında bir avukat. Eşinden boşanalı 5 yıl kadar olmuş ve 12 yaşındaki oğlu ile tatile gelmiş. Uzun boylu ve yapılı bir vücuda sahip olan Nedim anlaşıldığı kadarıyla çapkın da birisi. Hanımla plajda tanışmışlar ve bir süre sohbet ettikten sonra beraber denize girmişler. Bu kadar mı soruma evet cevabını aldım ve bu akşamki seri orgazmların Nedim yüzünden olduğunu anladım.

Kaynanamla sevişme fantezisini yıllardır kuruyordum ve sonunda gerçekleştirmiştim. Bu sevişme ile artık kaynana ile aradaki perde tamamen kalkmış oldu ve iyi birer seks partneri haline geldik. Kaynanayı sadece tatilde değil, yıl boyunca gerek kendi evinde gerekse bizim evde sikmeye devam edecektim artık. Tabii ki tatildeki seks maceralarımız bununla sınırlı kalmadı. Devamını zaman buldukça yazmaya çalışacağım. Şimdilik hoşça kalın.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Tatilde ilk grup deneyimi

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ass

Hanımı başka erkekle sevişirken gizlice izleme ve çekim fantezisi yıllardır hayalini kurduğum birşeydi ve sonunda bu tatilde gerçekleşmişti. Kaynananın odasında banyo yaptıktan sonra ben de hanıma yakalanmamak için tekrar park yerindeki arabaya gittim. Kameradaki filmi bilgisayara kaydettim ve hanımı arayarak işimin bittiğini, otele döndüğümü söyledim. Hanım da annemle animasyon izliyoruz havuz başına gel aşkım dedi ve kapattık. 10 dakikaya kalmadan gittim havuz başına. Hanım altında kot şort ve üstünde derin göğüs dekolteli askılı bluzu ile kaynana ile oturuyordu. Biraz sonra Nedim de masamıza geldi selamlaşarak benim yanıma oturdu. Ekonomiden politikadan falan bahsederken olay animatör Rus kızların fiziklerine geldi. Slav ırkının fiziki güzelliğinin yanı sıra kafa yapılarının seks için dizayn edildiğinden falan bahsetmeye başladı ve konuyu cinsel özgürlüğe getirdi. Bir Avrupalı kadının cinsellikle ilgili olarak kocasına bağımlı olmadığını, evliyken de başka erkeklerle sevişebildiğini falan anlattı. Ben de kendisi gibi düşündüğümü ancak ülkemizdeki mahalle baskısı nedeniyle kadınların cinsel anlamda özgür takılamadıklarını o nedenle gizli kapaklı kaçamaklar yapmak zorunda kaldıklarını belirttim. Hanım animasyon izliyor numarası yapsa da kulağı bizdeydi ve ben özellikle konuşmaya devam ediyordum. Biz bu konularda açık fikirliyiz ve hanımla beynimizde tabuları yok etmiş aileyiz ama maalesef ortam uygun değil diyerek oltayı attım. Nedim ise çok şanslı biri olduğumu belirterek, eşinden temel boşanma nedeninin bu konulardaki tutuculuğu olduğunu söyledi.

Animasyon bitince odalara doğru hareket ettik ve odaya girer girmez Nedimle yaptığım muhabbete olan tepkisini dile getirdi hanım. Ben de Nedim Beyin düzgün biri olduğunu bu tür konuları onunla konuşmanın sakıncası olmadığını söyledim ve yatağa uzandım. Kaynananın da kesin balkondan izlediğini düşünüyordum. Hanım da siyah tangası ve dantelli sutyeni ile yanıma uzanır uzanmaz dudaklarına yapıştım. Sağ elimle amına masaj yapmaya başladım. Aşkım bu gece hayali de olsa Nedimin seni nasıl siktiğini anlat da her ikimizde azalım dedim. Hiç tepki vermedi ama amı aniden anormal biçimde ıslandı. Şu anda burada olsaydı muhteşem bir grup yapardık dedim. Yine tepki yok. Anladım ki bir sürpriz yaparsam itiraz etmeyecek çünkü ben konuştukça azdı ve o an karar verdim Nedimle grup yapmaya. İlk postayı çabuk gelmeme rağmen bu akşam gizlice izlediğim Nedimle hanımın ateşli sevişme sahneleri aklıma geldikçe iyice azdım ve hiç ara vermeden ikinci tura döndüm. Hanımla en az bir saat seviştim ve kan ter içinde duşa girdim.

Sabah kahvaltıya erken indim ben biraz. Nedim benden sonra geldi ve masama oturdu. Yine sohbete başlayınca akşamki konuşmalar onun da aklından çıkmamış olacak ki konuyu cinsel düşünce özgürlüğüne getirdi. Ben de fırsattan istifade konuya girdim ve aslında bizim de grup fantezilerimizin olduğunu ama güvenilir ve sır tutabilecek doğru insanı bulmanın zor olması nedeniyle hanımın çok tedirgin davrandığını söyledim. Bunun üzerine Nedim, tamamen aynı fikirde olduğunu uygun görmemiz halinde bize yardımcı olabileceğini söyledi. Aslında herkes rol yapıyordu. Zira Nedim hanımla yatmış, ben de onları kaynana ile izleyip kayda almıştım. Ama işlerin usulüne uygun yürümesi için plan yapalım dedim ve Nedimle ilk iş olarak telefonlarımızı kaydettik. Plana göre Nedim benim olmadığım ortamda hanımı ayarlayıp odaya gidecek ve beni çaldırınca ben de odaya gidip bir emri vaki ile ilk grup deneyimi gerçekleşmiş olacaktı. Nitekim kahvaltı sonrası ben plajda şezlong ayarladım hanıma mesaj attım.

Hanım ve kaynana da kahvaltıdan sonra plaja geldiler. Biraz onlarla denize girdikten sonra ben briç oynamak üzere oyun salonuna gidiyorum diye ayrıldım ve Nedime mesaj attım. Nedim tabii hemen yanlarına gitmiş ve planı yürürlüğe koymuş. Yarım saat olmamıştı daha mesaj geldi Nedimden 10 dakika sonra odaya gel şeklinde. Doğrusu içimi bir heyecan kapladı mesajı alınca çünkü yıllardır hayalini kurduğumuz fantezi gerçekleşmek üzereydi. 10 dakika sonra odaya gittim ve kendi kartımla kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim. Nedimle hanım yatağa uzanmış, beni bekliyorlardı. Nedim ben gelmeden konuşmuş hanımla ve ikna etmiş benim de katılmama. Ben de artık bizim sırdaş olduğumuzu ve bundan sonsuza kadar böyle kalması gerektiğini söyledim ve hanımı dudaklarından öperek cesaretlendirdim. Nedim ve hanımı yatakta öpüşür vaziyette bıraktım ve çekim hazırlıklarına başladım. Dijital kamerayı 20 cm boyundaki üç ayak üzerine monte ettim ve makyaj masasına koydum. Bu kamera sürekli yatağı geniş açıda çekerken, cep telefonu ile de yakın plan çekimler yapmayı planlıyordum. Kaynana seyretmeye gelirse diye balkon kapısını da aralık bıraktım ki sesleri daha rahat duysun ve o da olaydan nasiplensin diye.

Ben hazırlıkları bitirinceye kadar Nedim hanımın amını yalamaya başlamış, elleriyle göğüslerine masaj yapıyordu. Ben de hanıma yaklaştım ve yandan ağzına verdim. Bir eli benim sikimde diğer eli ise Nedimin saçlarında olan hanım zevkten çıldırırcasına emiyordu sikimi. Bu zevk dalgasına daha fazla dayanamayan hanım ağzından sikimi çıkardı gözlerini kapadı ve Nedimin başını bastırarak orgazm oldu.

Hanım gevşeyince Nedim kalktı ve hanımın başucuna gelerek devasa sikini hanımın ağzına dayarken ben de hanımın bacaklarını hafifçe iki yana açarak amına girmeye başladım. Nedimin siki çok iri olduğundan hanım sadece başını ağzına alabiliyor, diğer yüzeylerini yalıyordu sadece. Hanım iri alet hasretiyle yandığı için Nedimin aletini bırakmak istemiyordu bir türlü. Nedim bunun üzerine sırtı bana dönük olarak hanımın üstünde dizlerinin üzerinde çömelerek göğüs arası yapmaya başladı. Hanımın da başını kaldırmasına yardım ederek sikinin ucunu yalatıyordu. Daha sonra ise hanımın başını ensesinden tutarak taşaklarından başlamak üzere sikinin alt kısmını yalatıyordu. Hanımın çok zevk aldığı belliydi çünkü amı çok genişlemiş ve ıslanmıştı. Ben devam ettiğim takdirde boşalacağımdan hanımın amından çıktım ve cep telefonu ile yakın plan çekimlere başladım. Hanımın bacak arasına yerleşen Nedim, gittikçe hızlanan bir tempoda hanımın amına abanmaya başladı. Nefesi sıklaşıp inlemeleri artmaya başlayınca hanımın orgazm olacağını anladım. Hanım çok geçmeden bacaklarını Nedimin beline sardı, elleriyle boynundan tutup kendine çekti ve bağırarak orgazm oldu.

Bir süre hareketsiz kaldıktan sonra Nedim altta hanım üstte sikişmeye başladılar. Bende yatağın ayak ucundan çekime başladım. Nedim haşmetli aleti adeta hanımı yararak giriyordu. Hanım da Nedimi öpmek için eğildiğinde ortaya çıkan manzara muhteşemdi. Hanımın bembeyaz muhteşem etli kalçaları, zevkten şişmiş amının içinde dev bir alet ve yıllardır ellenmemiş bir göt deliği karşımdaydı. Aslında bu pozisyonun gereği benim arkadan yanaşıp hanımın götüne girerek sandviç yapmamdı ama hanım anal istemediği için ortamı bozmamak adına denemedim ve çekime devam ettim. Nedimin kadını aşağılayan değil yücelten bir sevişme tarzı vardı. Duygusal bir yapıya sahip olan karımı sevecen okşamaları, erotik dokunuşları ve en önemlisi seksin her aşamasında dilini kullanması onu zevk girdabına sokuyordu. Bunların yanı sıra birde kulağına hanımın hoşuna gidecek şeyler söyleyince orgazm kaçınılmaz oluyordu doğal olarak. Bir süre sonra hanım ayaklarını geriye doğru düz hale getirdi, Nedimin dudaklarına yumuldu ve kasılarak üçüncü orgazmını yaşadı. Nedim de daha fazla dayanamadı ve hanım üstüne uzanmış vaziyette içine boşaldı. Bir süre aleti amından çıkarmadan hanımla öpüşen Nedim hanımın yan tarafına uzandı ve dinlenme moduna geçti.

Bir ben kalmıştım boşalmayan ama dokunsan boşalacak durumdaydım. Ben de hanımı belinden tutup geriye çektim ve yatak kenarında doggy pozisyonuna getirdim. Ben yatağa çıkmadan yatağın ayak ucunda ayakta arkadan Nedimin spermleriyle dolu amına girip çıkarken, hanımda sırtüstü uzanmış olan Nedimin inmeye yüz tutmuş aletini somurmanın keyfini sürüyordu. Dediğim gibi bir dakika sürmeden ben de boşaldım ve banyoya gidip terim kurumadan duş aldım. Döndüğümde Nedim ve hanım yanyana uzanmış anlatıyorlardı. Onlar banyoya yönelince ben balkona çıktım ve tekrar bizim odaya döndüm. Ben duş alırken dinlenen Nedimle hanımın banyoda sevişeceklerinden adım gibi emin olduğumdan doğru banyoya gittim. Tabii ki haklı çıktım. Küveti doldurmuşlar ve Nedim hanımı kucağına oturtmuş ateşli bir şekilde öpüşüyorlardı. Sevişmeye doymayan karımı Nedimle baş başa bırakarak, ben oyun salonuna gidiyorum araşırız diyerek çıktım.
Hepinize iyi eğlenceler

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

erotik film izle izmir escort izmir escort izmir escort hurilerim.com şişli escort bakırköy escort kocaeli escort kocaeli escort escort keçiören escort rus escort bahçelievler escort ensest hikayeler gaziantep escort escort ankara şişli escort mecidiyeköy escort sincan escort bahçeşehir escort taksim escort mersin escort otele gelen escort Ankara escort bayan Ankara Escort Ankara Escort Rus Escort Eryaman Escort Etlik Escort Sincan Escort Çankaya Escort Antalya escort kuşadası escort bayan eryaman escort demetevler escort Escort etlik escort görükle escort beylikdüzü escort escort escort escort travestileri travestileri Bahis siteleri porno porno erzincan escort erzurum escort eskişehir escort giresun escort gümüşhane escort hakkari escort hatay escort ığdır escort ısparta escort istanbul escort bursa escort bursa escort bursa escort bursa escort xnxx Porno 64 alt yazılı porno bursa sınırsız escort bursa escort bayan porno izle bursa escort görükle escort antalya escort Anadolu Yakası Escort Kartal escort Kurtköy escort Maltepe escort Pendik escort Kartal escort şişli escort gaziantep escort istanbul travesti istanbul travesti istanbul travesti ankara travesti Moda Melanj