Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Babes

Can, yanında ikimizin de tanımadığı orta yaşlı bir herifle karşımıza çıktığında; İstanbul’un o popüler gece klüplerinden birinde, kafalarımız oldukça iyi, oturuyorduk. Neredeyse beş yılllık bir aradan sonra Türkiye’ye gelince, gazetelerden adını bildiğimiz bu yere gelmiş ve biraz eğlenmek istemiştik. Barın dip tarafında, iki taburelik küçük bir yer vardı. Oranın boş olduğunu görünce hemen kapmış ve çevremizi seyretmeye başlamıştık.

Karım bayağı mutluydu. Gülüyor, eğleniyor, biraz da çevredekilerle dalga geçiyordu. Çeşitli Avrupa ülkelerinde geçirdiğimiz o beş yıllık süre içinde, bir çok yeni tip çıkmıştı piyasaya.

Derken kalabalık arasında Can’ı gördüm. O da beni görmüştü hemen. Doğruca yanımıza geldi. Tabii, o adam da gelmişti. Öpüştük Can’la. Aslında karımla yalnızca göz aşinalıkları vardı. Ama Can onu da öptü. Sonra da yanındaki yabancıyla tanıştırdı bizi. Adı Hakkı’ydı ve söylediğine göre reklam fotoğrafçılığı yapıyordu. Uzun boylu ve kumral Can’ın aksine, ortadan da biraz kısa, saçları ve kısa sakalları iyice kırlaşmış biriydi. Kaynatmaya başladık.

Başka boş tabure olmadığı için, Can’la Hakkı, yanımızda ayakta duruyorlardı. Ben Can’la konuşurken, Hakkı da karımla meşgul olmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra onun karıma büyük bir ilgi gösterdiğini farkettim. Hem hızlı hızlı bir şeyler anlatıyor, hem de karımı tepeden tırnağa inceliyordu. Aslında pek haksız sayılmazdı tabii. En iyisi, size burada biraz karımdan söz edeyim.

Karım, yani Şule 30 yaşında, uzun boylu, uzun bacaklı, ince ve nefis vücutlu bir kadın. Ayrıca çok da güzel ama, onun asıl özelliği, güzelliğinden çok çekiciliğiyle dikkati çeken biri olması. Açık kumral ve dalgalı saçları omuzlarına kadar iniyor. Şehvetli ağzı ve ilginç ışıklar saçan gözleri, yüzünü büsbütün güzelleştiriyor. Memeleri küçük, karnı hafifçe çıkık, beli incecik ve kalçaları dolgun ve yusyuvarlak. Ama bunlar yalnızca dış görüntüsü tabii. Bir de değişik, onu büsbütün çekici kılan özellikleri var. Bu özelliklerin en belirgini de, zaman zaman sınırları zorlayan ve onu hep etkisi altında tutan teşhircilik tutkusu. Doğaldır ki, tüm giyim felsefesi de, bu tutkuya uygun biçimde kurulu. Altı yılllık evliliğimiz süresince, onun bir tek kez bile sutyen taktığını görmedim. Kilot ise Şule için yalnız kanama dönemlerinde zorunlu olarak kullanılması gereken bir giysi. Bütün bu özelliklere; bir de bütün giysilerinin, güzelliklerini gizlemekten çok göstermek amacıyla seçilmiş şeyler olduğunu eklemek gerekiyor.

O gece de karım, hakkındaki tüm bu tanımlamalara uygun bir haldeydi. Üstündeki giysiyi, aslında “sade” sözcüğüyla tanımlamak en doğrusuydu ama, yine de, görenin gözlerini yuvasından fırlatacak türden bir şeydi bu. İnce ve kaygan, siyah üstüne küçük beyaz benekleri olan bir kumaştan yapılmıştı. Üst kısmı karımın vücuduna iyice yapışıyordu. Dekoltesi de, neredeyse göbeğine kadardı. Kolsuz olduğu için, kollarıyla omuzlarını da meydanda bırakıyordu. Eteği ise oldukça bol ve alabildiğine kısaydı. Böyle bar taburesinde bacak bacak üstüne atıp oturduğunda, neredeyse kalçalarına kadar sıyrılıyordu. Ayaklarında da; yüksek topuklu, dekolte ayakkabılar vardı. Memelerinin dekolteden görünen kısımlarıyla kumaşın altından birer düğme gibi belli olan başları, sutyeni olmadığının hemen anlaşılmasına yol açıyordu. Eteğinin altında kıçının çıplak olduğunu ise gerçi başkaları görmüyordu ama, ben gayet iyi biliyordum.

Muhabbet koyulaştıkça içki bardakları da peşpeşe devriliyordu tabii. Zaten iyi olan kafalarımız, iyice dumanlanmaya başlamıştı. Sonra Hakkı, yakınlarda olan evine gitmemizi teklif etti. Anlattığına göre, hem stüdyo hem de ev olarak kullandığı bir teras katı vardı. Hep birlikte kalkıp bir taksiye atladık.

Gerçekten hoş bir yerdi Hakkı’nın evi. Yüksek bir apartmanın terasının tam ortasında inşa edilmiş bir eve benziyordu. Bütün odalardan alabildiğine geniş terasa çıkılabiliyordu. Biri stüdyo haline getirilmiş iki büyük salonu, iki yatak odası, geniş bir mutfağı ile banyosu vardı. Salondaki geniş koltuklara oturduk. Hakkı salonun dip tarafındaki barın arkasına gitmiş ve hepimize içki hazırlamaya koyulmuştu. Normal olarak ona dikkat etmemem gerekiyordu ama, kaçamak hareketleri ilgimi çektiği için, çaktırmadan yaptıklarını izlemeye başlamıştım. Tezgahın üstüne önce üç bardak koymuştu. Ellerini tekrar tezgahın altına götürdüğünü ve birşeyler yaptığını farketmiştim. Sanki elindeki bir şeyi sallıyor gibiydi. Sonra bir dördüncü bardağı çıkarıp ötekilerin yanına ve sol başa yerleştirdiğini gördüm. Birden o bardağın içine bir şeyler koyduğu kuşkusuna kapılmıştım.

Bir yandan da, onu seyrettiğimi anlamasını istemiyordum. Gidip mutfaktan bir kova buz getirdi. Önce buzları attı bardaklara, sonra da viski doldurdu. Kuşkulu bardağı sağ eline, bir diğerini de sol eline alıp bize doğru geldi. Sol elindeki bardağı bana, sağ elindekini de, Can’la konuşmakta karıma verdi. Sonra gidip öbür iki bardağı da aldı ve birini Can’a verip, diğeri elinde, koltuklardan birine oturdu. Şimdi sırf dikkat kesilmiştim. Karımın bardağına viski dışında bir şeyler koyduğundan emindim artık. İçimden gidip bara bakmak geliyordu ama, sabretmeye çalışıyordum. Nasıl olsa bir fırsat geçerdi elime.

Hakkı’nın yerine oturduğu andan itibaren gözlerini karımndan ayırmadığını farketmekten geri kalmamıştım. Yine bacak bacak üstüne atmıştı Şule. Böylece, seyrine doyum olmayacak nefis bir manzara sergiliyordu. Arasıra konuşmasını destekleyen hareketler yaparken hafifçe öne eğildiğinde de, memeleri, yarıyarıya ortaya çıkıyordu. Hakkı da, bunların hiç birini kaçırmıyor, karımı gözleriyle yiyordu sanki.

Hakkı’nın yerinden kalkıp içeri gittiğini gördüğümde, beklediğim fırsatı elime geçirdim. Bardağımı elime alıp, sanki buz eklemek istiyormuşum gibi barın arkasına gittim. Hemen yanımda, mutfağa açılan küçük bir pencere vardı ve Hakkı’nın orada birşeyler yaptığını duyabiliyordum. Çaktırmadan tezgahın altına bakındım. Gözlerim, bardakların yan tarafında, geriye doğru itilmiş küçük şişeyi yakalayıverdi. Can’ın da yerinden kalkıp içeriye gittiğini görünce, elimi uzatıp şişeyi aldım. Gerçekten minik bir şişeydi bu ve üstünde “Spanish Fly” yazıyordu. Birden her şeyi anlamıştım. Hakkı, karımı azdırmak için afrodizyak vermişti ona.

Sonra mutfaktan gelen sesler dikkatimi çekti. Hakkı’yla Can alçak sesle bir şeyler konuşuyorlardı. Elimde bulduğum minik şişe, dikkatle dinlemeye başladım. Doğrusu sırf merak kesilmiştim.

– “Ulan ne biçim karı be…” diyordu Hakkı, “Hani ilik gibi derler ya…”

– “Güzel, değil mi..?”

– “Güzel de laf mı..? İlik gibi dedim ya… Her yeri am, karının. Baktıkça sikim kalkıyor…”

– “Ne adamsın be…”

– “Ne adamı var mı şimdi bunun… O götün güzelliğine baksana… Üstelik bir de açıyor orospu… Valla sikemezsem deliririm…”

– “Olur mu yav..? Kocası var…”

– “Kocasını boşver canım…”

– “Nasıl boş vereyim yani… Herif burada…”

– “Ne yani..? Sen sikmek istemez miydin..?”

– “Tabii ki isterdim… Ama nasıl yapıcaz ki..?”

– “Sandığın kadar zor değil oğlum… Sen bana bırak bu işleri…”

– “Lan manyaklık etme… Nasıl sikeceksin karıyı kocasının yanında..?”

– “Orasına karışma… Sen sikmek istiyor musun onu söyle bana…”

– “İstiyorum tabii deli misin..? Yıllardır istiyorum zaten de, bir türlü denk getiremiyorum işte…”

– “Tamam o zaman… Önce ben sikerim, sonra sen… Sonra da, istersen beraber sikeriz…”

– “Sen uçuyorsun valla…”

– “Ne uçması oğlum..? Karının amı yanıyor amı… Vermek için içi gidiyordur şimdi…”

– “Tabii, senin yakışıklılığına tav oldu değil mi..?”

– “Oğlum sen hakkaten safsın be… Karının içkisine ilacı dayadım… Görmüyor musun, yerinde duramıyor…”

– “Sen şeytanın tekisin… Peki kocası ne olacak..?”

– “Onu da; içkiyle bayıltırız nasıl olsa…”

Konuşmaları bitmek üzereydi. Elimdeki şişeyi aldığım yere koyup, yakalanmadan bardan uzaklaştım ve gidip yerime oturdum. Duyduklarım ve bulduğum afrodizyak şişesi beni serseme çevirmişti. Hakkı’yla yeni tanışmıştık. Can’a söylerken duyduğum kadarıyla da, herif daha ilk görüşte karımın içine düşmüş ve onu sikmeyi kafaya koymuştu. Bizi eve davet etmesinin ardında yatan nedenin bu olduğunu, artık biliyordum. Kafasından geçenleri gerçekleştirebilmek için de, daha oturur oturmaz, karıma afrodizyaklı içki vermişti. Onu böylece azdırıp, beni de sarhoş edip bayılttıktan sonrasıyla ilgili niyetlerini de, Can’a açık açık söylemişti zaten. Üstelik bu yetmiyormuş gibi, Can da karımı sikmek niyetindeydi.

Doğrusu, iyi yere dükkan açmıştık.

Bütün bu olanlar son derece garipti tabii. Ama, aynı anda daha da garip bir bir şey dikkatimi çekmişti. O da hiç kızmamış olmamdı. Normal olarak içimi doldurması gereken öfke ortada yoktu. Onun yerine, son derece tahrik olduğumu hissediyor ve şaşırıyordum. Şaşmayacak gibi değildi zaten. Herifler karımı sikmeye niyetlenip, bunun için planlar yapıyordu ve benim tepkim ise, sikimin kalkması olmuştu.

Karşımda oturan Şule’ye baktım. İçkisi bitmek üzereydi ve anladığım kadarıyla afrodizyak etkisini göstermeye başlamıştı bile. Yanaklarının hafifçe kızardığını, gözlerinin parlamaya başladığını görebiliyordum. Eteği de, sanki başta olduğundan daha fazla sıyrılmış gibiydi. Bacaklarının güzelliği, Hakkı’yı anlamama yardımcı oluyordu. Gerçekten de sik kaldırıcı bir manzara sergiliyordu karım. Fazla düşünmeme zaman kalmadan, Can’la Hakkı salona geri döndüler.

Hakkı artık en küçük bir hareketini bile kaçırmadan Şule’yi izliyordu. Böylece ortala ilginç bir durum çıkmış oluyordu. Can’la Hakkı’nın üstünde, planlarıyla ilgili bir gerilim vardı. Ben onların niyetini bildiğim için gerilim içindeydim. Şule ise bütün bu gelişmelerin dışında kalmıştı. Hiç bir şeyden haberi yoktu ve hem akşam boyu içtiği viskilerden kaynaklanan kafa iyiliğiyle, keyfi son derece yerinde, oturuyordu. Afrodizyak da üzerindeki etkisini göstermeye başlamış olmalıydı. Eskisi kadar sakin görünmüyor, yerinde kıpırdanıp duruyordu. En hareketlenen yeri de bacaklarıydı. Bu yüzden eteği artık iyice sıyrılmıştı.

İçkisi bittiğinde, Hakkı yerinden fırlayıp bardağı onun elinden neredeyse kaptı. Bu arada benim içkim de bitmişti. İkimizin bardaklarıyla yeniden barın arkasına dolandı ve Şule’nin bardağını yine tezgahın altına indirdi. Herif karımın yeteri derecede azmamış olduğunu düşünüyor olmalıydı. Onu uyandırmamak için, bakışlarımı yeniden Can’a çevirdim. Galiba en iyisi, olayları kendi akışına bırakmaktı. Neler olabileceğini merak etmeye başlamıştım.

Hakkı viski bardağını elime verdiğinde, neredeyse tepeleme doldurmuş olduğunu gördüm. Adamın niyeti, benden biran önce kurtulmaktı. Ama, benim içkiye ne kadar dayanaklı olduğumu bilmiyordu tabii. Sesimi çıkarmadan, koca bir yudum aldım visk**en. Sonra da karımın viskisini dudaklarına götürüşünü ve içişini izledim. Gerçekte içtiğinin ne olduğunu bilse, ne düşünürdü acaba?

Bir süre sonra Şule içkisini de yarılamıştı. Bu arada afrodizyak da, etkisini iyice göstermeye başlamış ve artık yerinde duramaz olmuştu. Birara eğilip ayakkaplarını çözdü ve çıkardı. Sonra da koltukta yan dönüp, bacaklarını koltuğun kol dayama yerinin üstünden sarkıttı. Şimdi eteği daha da sıyrılmıştı tabii. Üçümüz de, çıplak kalçasını görebiliyorduk. Üstelik böyle otururken vücudu iyice büküldüğü için; giysisinin ön kısmı da oyunlar oynamaya başlamış, memelerinden biri, neredeyse ucuna kadar meydana çıkmıştı. Hakkı’nın da, Can’ın da gözlerinin parladığını görebiliyordum.

Çaktırmadan Hakkı’yı incelemeye başladım. Can’a mutfakta, “karıya baktıkça sikim kalkıyor” derken yalan söylememişti. Gerçi bacak bacak üstüne atıp biraz gizlemişti ama, yine de, pantolonun önünde kocaman bir kabarıklık meydana geldiğini görebiliyordum. Sonra Can’ın sikinin de kalkmış olduğunu farkettim. Bu durum; daha da tahrik olmama yol açarak, beni iyice şaşırttı. Sanki benliğimin derinliklerinde hep gizli kalmış bir şeyler ortaya çıkıyordu. Başka türlü bir açıklama bulamıyordum. Öyle ya, iki erkek karımı sikmeyi kafalarına koymuştu ve ben bunu biliyordum. Uygun zamanın gelmesini beklerlerken de, kalkmış sikleriyle onu seyrediyorlardı. Şule de peşpeşe devirdiği afrodizyaklı iki bardak visk**en sonra, güzelliklerini büyük bir umursamazlıkla sergilemeye başlamıştı. Benim bütün bunlara tepkim ise tahrik olmak ve sikimin kalkması oluyordu.

Hakkı yerinden kalkıp Şule’ye doğru yürüdüğünde, düşüncelerim dağıldı. Dikkatimi, yine onu izlemeye verdim. Çünkü niyetinin, onun boşalan bardağını almak olduğunu anlamıştım. Sırtı bana dönük olduğu için ben göremiyordum gerçi ama, Şule, Hakkı’nın pantolonundaki kocaman kabarıklığı mutlaka farketmiş olmalıydı. Dumanlı gözlerle oraya baktığını gördüğümde, yanılmadığımı anladım. Kendisi için kalkan siki görmüştü. Hakkı da, bilinçli bir biçimde yavaş hareket ediyor ve sanki kendini seyrettirmek istiyordu. Sonunda elinde bardakla bara yöneldiğinde, yine ustaca bir manevrayla kendini bana önden göstermeden geçip gitti. Onun bu işleri çok iyi bildiğini anladım ben de.

Bu sefer viskiye afrodizyak karıştırmaya gerek görmemişti. Ama barda epeyce oyalandı. Sikinin inmesini beklediğini biliyordum. Sonra Şule’nin içkisini getirip, benim daha tam boşalmamış bardağımı aldı. Öyle ya, sarhoş edilip devre dışı bırakılması gereken bendim. Karım ise kıvamına gelmiş gibi görünüyordu. Bu sefer de tepeleme doluydu bardağım. O an için yapabilecek tek şay vardı. O da; Can ve Hakkı’nın yaptığını yapıp, Şule’yi seyretmekti.

Doğrusunu söylemek gerekirse; gözlerimizin önündeki manzara, gerçekten de seyretmeye değerdi. Karım bizlere yan dönmüş, bacakları koltuğun kol dayama yerinin üstüne uzatmış otururken, dış tarafta kalan bacağını ötekinin üstüne atmıştı. Böylece çıplak kalçası daha çok görünür hale gelmişti. Gerçi Can’la Hakkı, onun kıçında külot olmadığından henüz emin olamamışlardı ama, iyice kuşkulanmışlardı herhalde. Bu yetmiyormuş gibi, sürekli olarak ayak parmaklarını oynatıp duruyordu. Üçümüz de başka tarafa bakamaz olmuştuk. Ama o, böyle oturmaktan sıkılmıştı galiba. Bacaklarını indirip, tekrar yüzünü bize döndü. Bunu yaparken bacakları iyice aralanmış ve kısa bin an için amının kılları ortaya çıkmıştı. İşte bu öldürücü darbeydi. Artık Can da Hakkı da, karımın kilotu olmadığını biliyordu.

Hızla düşünüyor, duygularımı inceliyor ve ne yapmak gerektiği konusunda bir karar vermeye çalışıyordum. Gözlerimin önünde, Can ve Hakkı’nın karımı nasıl sikeceklerinin resimleri uçuşmaya başlamıştı. Bunu son derece güçlü bir biçimde arzuladığımın farkındaydım. Peki nasıl olacaktı bu iş? Aklıma ilk gelen, Hakkı’nın istediği gibi sarhoş olup bayılmak ve böylece onlara aradıkları fırsatı vermekti. Ama olup bitecekleri mutlaka seyretmek de istiyordum. Üstelik karımın seyredildiğini, en azından şimdilik bilmemesi de gerekiyordu. Aksi halde kendini bırakamayacağından emindim. Her neyse, ilk yapmam gereken, bayılma nuramasıydı.

Bardağımda kalan viskiyi kafama dikip, peltekleştirmeye özen gösterdiğim bir dille Hakkı’ya “kendime bir içki daha alıp alamayacağımı” sordum. Bu onu öylesine mutlu etmişti ki, anlatamam. Bardan doldurduğum bardakla tekrar yerime oturduğumda, Şule, biraz daha yerinde duramaz hale gelmişti. Şimdi kalçalarını koltuğun ön tarafına getirip iyice arkasına yaslanmış durumda oturuyordu. Çıplak ayaklarının yalnızca parmak uçları yere değiyordu. Dizleri, bir karıştan fazla ayrıktı ve eteği alabildiğine sıyrılmıştı. Eteğin kumaşını bacaklarının arasına soktuğu için, amı görünmüyordu.

Beklenenin aksine, duyduğum heyecanın etkisinden olacak, cin gibi ayılmıştım sanki. Ama bunu kimse bilmiyordu. Aksine, Can da Hakkı da, artık düşmek üzere olduğumdan emin gibiydiler. Hakkı, Şule’nin tam karşısında oturuyordu. Artık beni fazla umursamadığı için de, ilginç şeyler yapmaya başlamıştı. Tıpkı karım gibi, o da kalçalarını koltuğun ön tarafına kaydırmış, arkaya iyice yaslanıp, yarı yatar duruma gelmişti. Bacakları alabildiğine aralıktı. Pantolonun önündeki kocaman kabarıklık, açıkça görülüyordu. Üstelik, sanki işi garantiye almak istiyormuş gibi, zaman zaman elini götürüp kalkmış sikini okşuyor ve bunu yapaken de, Şule’nin gözlerinin içine bakıyordu.

Karım da gözlerini, kendisi için kalktığını bildiği sikten alamıyordu bir türlü. Ağzı yarı aralıktı. Gözleri buğulanmıştı. Burun kanatlarının oynadığını görebiliyordum. Artık tam sikilecek kıvama gelmişti ve sikilmeyi son derece istediğini de belli ediyordu. Birden yerinden kalkması, üçümüzü de şaşırttı. Parmaklarının ucunda, kalçalarını çalkalayarak bara doğru yürümesini hep birlikte seyrettik. Barın arkasına geçip bardağını tezgahın üstüne koydu ve elini buz kovasına daldırdı. Aynı anda da Hakkı fırladı yerinden ve hızla onun yanına gitti. Şimdi ikisi de tezgahın arkasındaydılar ve Hakkı karıma yardım ediyormuş gibi görünüyordu.

Can da ben de onları dikkatle seyrediyorduk. Ama ikisinin de bize aldırdığı yoktu. Bizimle hiç ilgilenmiyorlardı sanki. Şule’nin iki eli de tezgahın üstündeydi. Bir eliyle bardağını tutmuştu, diğeriyle de buz kovasından aldığı buzları bardağa koyuyordu. Hakkı onun sol tarafındaydı. Sol eliyle viski şişesini tutmuştu. Sağ eli ise aşağıdaydı. Karıma biraz daha sokulduğunda, bir şeyler yapacağından kuşkulandım. Neredeyse aynı anda Şule’nin yüzünde garip bir ifade belirdi. Sarsıldığını ve alt dudağını ısırdığını gördüm. Hakkı’nın elini arkadan getirip eteğinin altına, bacaklarının arasına soktuğundan emindim. Doğrusu herifi alkışlamak gerekiyordu. Gerçekten son derece cesurdu.

Sonra karımın vücudu daha da şiddetle sarsıldı. Gözlerini kapamıştı. Bir eli bardağı kavramış, öbür eli buz kovasının içinde, donup kalmıştı sanki. Hakkı’nın amıyla oynadığını anlamamak için salak olmak gerekirdi. Sikimin çatlayacak hale geldiğini ve zonkladığını hissediyordum. Şule de son derece heyecanlanmış olmalıydı. Vücudunun görünen üst kısmına bakarak, alt kısmının kıvrılıp büküldüğünü anlayabiliyordum. Herif karımı parmağıyla sikiyordu düpedüz. O da bundan çok büyük bir zevk alıyordu. Zaman kavramını yitirdiğim için, öyle ne kadar kaldıklarının farkında değildim. Sonra Şule’nin vücudu hafif hafif sarsılmaya başladı. Beli geliyordu. İşler, kelimenin tam anlamıyla kontrolden çıkmıştı artık.

Kendini toparlayıp elinde bardağıyla tekrar yerine giderken, benimle gözgöze gelemedi karım. Ama oturuşuna bakılırsa, yaşadığından pişman olduğu söylenemezdi. Şimdi dizleri daha da aralık oturuyordu. Gerçi yine eteğin kumaşını bacaklarının arasına sokup kasıklarını örtmüştü ama, yalnızca ancak küçük bir kilotun örtebileceği kadar bir yer gizlenmiş durumdaydı. Buna karşılık, iki bacağının da iç tarafında, hafifçe parlayan bir ıslaklık olduğunu görebiliyordum. Hakkı ise hala barın arkasındaydı ve Can’a bakarak, pis pis sırıtıyordu. Sonra o da gelip yerine oturdu ve Şule’nin gözlerinin içine bakarak, sağ elinin işaret parmağını ağzına götürüp emmeye başladı. Gerçekten de ustaydı herif.

Artık işi fazla uzatmamak gerektiğinin farkındaydım. Ya karımı alıp oradan gidecektim, ya da kalıp onu sikmelerine izin verecektim. Mantığım gitmeyi, duygularım ise bir yolunu bulup, Hakkı’ya Can’a aradıkları fırsatı vermeyi ve onlar karımı sikerken seyretmeyi emrediyordu. Sonunda duygularım kazandı.

İyice sallanarak kalktım koltuktan. Sonra da Hakkı’ya, içerde biraz yatıp kendime gelebileceğim bir oda olup olmadığını sordum. O da, Can da çok sevinmişlerdi tabii. Bu arada Şule’nin de rahatladığını farkediyordum. Hakkı önüme düşüp beni, içerdeki küçük bir odaya götürdü. Kilitteki anahtarı görünce, deli gibi sevindim.

– “Ben uyuycam… Tamam mı..?” dedim iyice yayılan bir dille, “Kimse beni rahatsız etmesin bak haaa…”

Sonra da kapıyı kapatıp anahtarı çevirdim. Bir süre kapının önünde kaldı Hakkı. Hatta kapıyı açmayı bile denedi. Sonra uzaklaştığını duydum. Hemen terasa açılan kapıya yöneldim. Hiç gürültü çıkarmadan açıldı kapı. Ayakkabılarımı çıkarıp, terasın beton zemininde sessizce yürüyerek salonun pencerelerine doğru gittim. İnce tül perdeler, içeriyi olduğu gibi görmeme olanak veriyordu. Onların beni görmesi ise çok zordu. Ayrıca kimsenin bakacağını da sanmıyordum. En büyük avantajım, üstlerdeki üç küçük camın da açık olmasıydı. Bu sayede, her şeyi duyabilecektim.

Şule’nin oturduğu koltuk cama çok yakındı. Bulunduğum yerle arasında yalnızca iki metre kadar mesafe vardı. Onu yandan seyrediyordum. O kadar hızlı gelmiştim ki, Hakkı daha yeni giriyordu salona. Hiç duraklamadan, karımın oturduğu koltuğa doğru yürüdü ve önünde yere diz çöktü. Elini uzatıp karımın bacağının iç tarafını okşamaya başladı.

– “Can…” dedi sorda da, “Sen biraz stüdyoya gitsene…”

Ona bakmamıştı bile. Gözleri karımın bacaklarının arasına dikiliydi. Şule de, gözlerini ondan ayıramıyordu. Hakkı öteki elini de götürüp bacaklarını iyice birbirinden ayırdığında, koltukta biraz daha öne kayıp, kalçalarını iyice kenara getirdi yalnızca. Şimdi eteği neredeyse beline kadar sıyrılmıştı. Hakkı, az önce parmağını soktuğu o güzelim amın şimdi tam içine bakıyordu. Sonra başı, karımın kasıklarına gömülüverdi.

– “Ohhhhh…” diye inledi Şule.

Ayaklarının yerden kesildiğini ve havalanıp Hakkı’nın omuzlarına yerleştiğini gördüm. Daha iyi yalanmak için, kendini tabak gibi açmıştı şimdi. Bir elini uzatıp parmaklarını Hakkı’nın saçları arasına geçirirken, öbür eli de memelerini okşamaya başlamıştı. O kadar çok heyecanlanmıştım ki, neredeyse belim gelecekti. Gözlerimin önündeki manzara o kadar güzeldi ki, kelimelerle anlatılması mümkün değilmiş gibi geliyordu bana. Karım kendinden geçmiş gibiydi. Afrodizyak etkisiyle saatlerden beri alev alev yanmakta olan amının içine giren dil, onu mestetmişti. Sonra tüm vücudu sarsılmaya başladı. Beli geliyordu. Kendini tutamamıştı.

Şule’nin ne kadar güzel sikiştiğini, sikilmeyi ne kadar sevdiğini, benim kadar iyi bilen olamazdı. Şimdiye kadar yaptıklarına bakarak, Hakkı’nın da hızlı bir sikici olduğu yargısına varıyordum. İkisi biraraya geldiklerinde, ortaya seyrine doyum olmayacak bir sikiş çıkacağınan emindim. Gördüklerim de, bu düşüncemin yanlış olmadığını belli ediyordu.

Karım yine çırpınmaya başlamıştı. Hakkı dilini çok ustaca kullanıyor olmalıydı. Yıllardır yalamaya doyamadığım o güzelim amın, şimdi onun ağzının altında nasıl açıldığını görür gibiydim. Birden derin bir “Iımmmmmhhhhh” çıktı Şule’nin ağzından. Tük vücudu sarsılıyor, tekrar beli geliyordu.

Sonra Hakkı’nın durduğunu ve başını karımın bacakları arasından çıkardığını gördüm. Birden ayağa kalktı ve pantolonunu çözmeye başladı. Akıl almayacak kadar kısa bir süre sonra belden aşağısı çıplak kalmıştı. Gözlerimi sikinden alamıyordum. Beklediğimden, sandığımdan çok daha büyüktü. Tıpkı sahibinin çıplak bacakları gibi, onun da neredeyse her tarafı kıllarla kaplıydı. Şule’nin gözleri de o noktada kitlenip kalmıştı sanki. Büyülenmiş gibi, biraz sonra içine girecek olan bu allameyi seyrediyordu. Elini götürüp, amını okşamaya başladı. Bulunduğum yerden göremiyordum ama; parmaklarının altındaki amın, tıpkı susamış bir ağız gibi açılmış, içine girecek siki sabırsızlıkla beklemekte olduğundan emindim.

Hakkı da acele ediyordu zaten. Yeniden karıma sokuldu ve bacaklarını dizlerinin arkalarından tutarak kaldırdı, sonra da göğsüne doğru bastırıp, onu adeta ikiye katladı. Kendi de, dizlerini biraz büküp iyice sokuldu ona. Siki, az sonra içine gireceği o güzelim amın dudaklarına sürünmeye başlamıştı bile. Birden Şule’nin elini uzattığını ve parmaklarının Hakkı’nın sikinin çevresine dolandığını gördüm.

– “Hadi sok artık n’olursun…” dedi, yalvaran bir sesle, “Ohhhh sok bana hadi…”

– “Sikilmek mi istiyorsun..?”

– “Ohhh evet… Ohhhh sikilmek istiyorum… Hadi sok n’olursun…”

– “Kocan içerde sızdı, biliyorsun değil mi… O baygın yatıyor ve sen sikilmek istiyorsun, öyle mi..?”

– “Ohhh evet… Beni sikmeni istiyorum anlıyor musun..? Saatlerce kalkmış sikini seyrettirdin bana… Şimdi onu yemek istiyorum… Hadi geçir bana… Gel hadi sik beni… Sik beni… Ohhhh sik beni n’olur…

Birden dibine kadar geçirdi Hakkı. Koltukta neredeyse ikiye katladığı karımın üstüne çökmüş, onu altına alıp ezmişti. Sonra pompalamaya başladı. Tam bir fırlamaydı doğrusu. Dediğini yapmıştı işte. Şule’yi sikiyordu. Üstelik onu bir de yalvarttırmıştı.

Olduğum yerde çömelmiş, nefes bile almadan seyrediyordum. Bulunduğum yerden, Hakkı’nın o kocaman sikinin karımın amına girip çıkışını, en ince ayrıntısına kadar görüyordum. Şule’nin amının dudakları, içindeki sikin çevresine sımsıkı sarılmıştı. Müthiş bir manzaraydı bu. Ben de, yüzlerce kez sikmiştim o amı. Fakat sikimin girip çıkışını böylesine yakından izlememe, elbetteki imkan olmamıştı. Başka bir yere bakamıyordum sanki.

Uzun ve sert hareketle sikiyordu Hakkı. Geri çekildiğinde siki neredeyse ucuna kadar çıkıyor, sonra bir hamlede dibine kadar geçiriyor ve taşakları karımın o güzelim götüne yapışıyordu. O da iyice tahrik olmuştu tabii. Bütün akşam boyunca Şule’nin içine düşmüş ve siki neredeyse hiç inmemişti. Fazla dayanabileceğini sanmıyordum. Hareketlerinin giderek hızlanması da, haksız olmadığımı belli ediyordu zaten. Bu arada ben de kendimi zor tutuyordum doğrusu. Sanki o koltuğun üstünde karımı siken Hakkı değil de benmişim gibi hissediyordum kendimi. Tarifi imkansız bir duygunun pençesindeydim. Heyecandan titreyen parmaklarımla pantolonumun fermuarını indirdim ve zonklamakta olan sikimi dışarı çıkardım. Belim geldiğinde, çamaşırlarımın berbat olmasını istemiyordum.

Karımın yüzü iyice çarpılmıştı artık. Duyduğu zevk, onu kendinden geçirmişti sanki. İki eliyle, Hakkı’nın, bacaklarını göğsüne doğru bastıran ellerini bileklerinden kavramıştı. Kalçaları kıvranıyor, içine girip çıkan sikin altında adeta dansediyordu. İnlemeleri, artık küçük birer çığlığa dönüşmüştü. Belinin gelmek üzere olduğunu görebiliyordum. Sonra Hakkı’nın ağzından ulumaya benzer bir ses çıktı. Bir anda dibine kadar geçirmişti karıma. Kalçalarının titrediğini görüyordum. Bu titremeler, tıpkı bir elektrik akımı gibi Şule’ye de geçiverdi. O ikiye katlanmış haliyle, koltukta çırpınıyordu karım.

Aynı anda, ikisinin de beli geliyordu.

Ben de bunu bekliyordum sanki. Belim terasın betonuna fışkırmaya başladı. Elimi bile değmemiştim sikime. Ama kendimi daha fazla da tutamamıştım işte. Tek yapabildiğim, duyduğum büyük zevkin verdiği duyguların, dudaklarımdan naralar halinde dışarı taşmasını önlemeye çalışmaktı.

Kendimi topladığımda, yeniden içeriye baktım. Hakkı sikini karımın amından çıkarmış ve geri çekilmişti. O kocaman siki, biraz inmiş gibiydi. Karım ise koltuğun üstünde, mestolmuş bir halde kendini toplamaya çalışıyordu. Bu ilk sikişin ne Hakkı’ya, ne de Şule’ye yetmediği belliydi. Yalnızca nefeslenmek için durmuş gibiydiler. Bunun farkına varmak, daha kendime tam gelememişken, yeniden heyecanlanmama neden oluyordu.

İlk hareket karımdan geldi. Doğrulup, elini Hakkı’nın sikine uzattığını gördüm. Parmakları, biraz önce amına girip çıkan, tohumlarını rahminin ağzına fışkırtmış, yarı inik o koca sikin çevresine dolandı. Sonra; hafif hafif, sanki incitmekten korkar gibi okşamaya başladı. Gözleri yine yarı kapalıydı. Yüzüne, sikilmek istediği zamanlarda hakim olan o anlatılmaz ifade, yine gelip yerleşmişti. Onca afrodizyaktan sonra, yalnızca bir kere sikilmekle yetinmesine olanak olmadığı belliydi.

Sikinde dolaşan parmaklar, Hakkı’nın üstünde beklenen etkiyi yaratmakta gecikmemişti tabii. Büyük bir hızla huylanıyordu. Bir anda, yeniden dimdik ve kocaman olmuştu siki. Biraz daha sokuldu karıma. Aklını başından alan sikin böyle yakınına gelmesi, Şule’yi daha da heyecanlandırmış gibiydi. Koltukta kıpırdanıp duruyordu. Sonra iyice doğrulup, o da Hakkı’ya sokuldu biraz. Şimdi herifin kocaman siki, neredeyse karımın yüzüne deyiyordu. Nefes bile almadan olup bitenleri izliyordum. Büyülenmiş gibi Şule’nin ağzını açışını ve o güzelim dudaklarının Hakkı’nın sikinin koca bir mantara benzeyen başına kapanışını seyrettim. Az önce amına girip çıkan, içinde tohumlarını fışkırtan sik, şimdi ağzındaydı karımın.

Şule’nin; alev alev yanan, kıpır kıpır diliyle insanın aklını başından alan, o çıldırtıcı ağzını çok iyi biliyordum. Yüzlerce kez, sikimin o ağzın içinde eridiğini hissederek mestolmuştum. Şimdi ise benim yerimde Hakkı vardı. Sikim yeniden taş gibi sertleşmişti. Hiç bir şeyi kaçırmamaya çalışarak seyretmeyi sürdürüyordum.

Karımın başı sürekli oynuyor, Hakkı’nın sikini ağzının derinliklerine alıp çıkarıyordu. Herifin yüzünde, ne kadar zevk almakta olduğunu açıkça belli eden bir ifade vardı. Başı hafifçe arkaya devrilmiş, gözlerini yarı kapatmıştı. İki eli, birer pençe gibi Şule’nin omuzlarını kavramıştı. Sonra kalçalarını ileri geri oynatmaya başladı. Artık sikini karımın ağzına sokup çıkarıyor, onu ağzından adeta sikiyordu. Manzara müthişti.

Sonra gözlerim salonun kapısında farkettiğim kıpırdanmaya takıldı. Can çaktırmadan gelmiş, tıpkı benim gibi, onları seyrediyordu. Aramızdaki mesafe yüzünden yüzünü tam göremiyordum ama, onun da son derece tahrik olduğundan emindim. Karımı sikmek için sırasını beklerken, seyretme fırsatını da kaçırmak istemiyordu anlaşılan.

Bu arada Hakkı’nın hareketleri giderek hızlanmış, sikini Şule’nin ağzına hırsla sokup çıkarmaya başlamıştı. Karımın gözleri kapalıydı. Yüzünde zevkten erimiş olduğunu açıkça gösteren bir ifade vardı. İki eliyle koltuğun kenarlarını sımsıkı kavramış, kendini alabildiğine bırakmıştı. Herif onu ağzından sikiyor, o da büyük bir teslimiyetle veriyordu. Burnundan çıkan mırıldanma ve inlemeler, bundan ne kadar çok hoşlandığını açıkça belli ediyordu.

Hakkı’nın ağzından hırıltılar çıkmaya başlamıştı. Belini getirmek üzere olduğu belliydi. Kalçalarının hareketleri giderek hızlanıyor, siki her bastırışında, karımın ağzına biraz daha çok giriyordu.

– “Ohhh ağzın am gibi…” dedi hırıldayan bir sesle. “Hadi iyice em bakayım sikimi… İyice em… Ohh şimdi fışkırtacağım ağzına… Gırtlağına fışkırtacağım şimdi… Ohh hadi yut tohumlarımı orospu… Yut tohumlarımı…”

Kalçalarının titrediğini görebiliyordum. Sonra vücudu da kasılmaya başladı. Aynı anda karımın boğazı da oynamaya başlamıştı. Tanrım, herif gerçekten de ağzında fışkırtıyor, o da büyük bir iştahla hepsini yutuyordu. Aynı anda onun da bütün vücudu titremeye, sarsılmaya başlamıştı. Hakkı’nın tohumları midesine inerken, o da belini getiriyordu.

Aslında yine patlama noktasına gelmiştim ama, kendimi kontrol etmeye çalışıyordum. Seyredeceklerimin bu kadarla kalmayacağı kesindi. Doğrusunu söylemek gerekirse, Hakkı planını aynen uyguluyordu. En azından söylediklerinin ilkini yerine getirmiş ve karımı sikmişti. Şimdi Can’a verdiği “ona da siktirme” sözünü tutacağından kuşkum yoktu. Zaten Can da hazırdı buna. Öte yandan, Hakkı’nın işi şimdilik bitmiş gibi görünüyordu. Şule’nin ağzında patlattıktan sonra, karşısındaki koltuğa oturmuş dinleniyordu. O kocaman siki yarıyarıya inmişti. Sonra yerinden kalkıp, salondan çıktı.

Karım, hala koltukta oturuyordu. Eteği artık beline kadar sıvalı, bacakları alabildiğine açıktı. Sağ elinin parmakları ise amıyla oynuyordu. Tanrım, sikilmeye doymamış olduğu öylesine belliydi ki. Çok geçmeden geri döneceğini tahmin ettiği Hakkı’yı beklediğini anlıyordum.

Gözlerimi ayırmadan onu seyretmekte olduğum için, Can’ın salona girdiğini, ancak Şule’nin yüzünde beliren şaşkınlıktan anlayabildim. Gözlerimi kapıya çevirdiğimde gördüğüm manzara beni de şaşırttı. Çırıl çıplaktı Can. Adaleli ve güneş yanığı bir vücudu vardı ama, ne karım ne de ben, işin bu tarafıyla pek ilgilenmiyorduk. İkimizin de dikkati, çelik bir yay gibi yukarıya kıvrık duran sikine yönelmişti.

Acele etmeden, karıma doğru yürüdü Can. Gözleriyle sanki onu yiyip bitiriyor gibiydi. Şule’yi “yıllardan beri sikmek istediğini” söylemişti Hakkı’ya. Şimdi yakalamıştı bu fırsatı işte. Karım, parmakları hala yeni sikilmiş amında, dudakları yarı aralık ve yüzünde içindeki sikilme isteğini açıkça ortaya koyan bir ifade ile onu bekliyordu. Can iyice yaklaştığında, birden kalkıverdi koltuktan. Sonra arkasını Can’a dönüp, dizlerinin üstünde, yeniden çıktı koltuğa. Ellerini koltuğun arkalığına dayamış, kıçını dışarı çıkarmış, belini bükmüştü.

Yeni bir siki içine almak için hazır bekliyordu.

Fazla bekletmedi Can onu. Arkadan sokulup sikini önünde açılmış bekleyen o güzelim amın dudakları arasına yerleştirdi ve bir anda dibine kadar geçirdi karıma. Şule’nin gözleri kaymıştı. Hiç itiraz etmeden, kendini ikinci bir adama siktiriyordu. İtiraz etmek ne kelime, zevkten bayıldığını görebiliyordum. Can da zevkten uçmuştu tabii. İki eliyle karımı belinden kavramış, gözleri yarı kapalı, hırsla sikiyordu. Birden belini getirmeye başladı. Vücudu sarsılıyor, kıçının yanakları titriyordu. Bütün gece heyecanla bu anın gelmesini beklemiş, üstelik, Hakkı karımı sikerken seyretmişti. Bunun onu daha da tahrik etmiş olduğu kesindi. Kendini tutamamıştı işte. Tohumlarını Şule’nin amına dolduruyordu.

İçindeki sikin fışkırdığını hissetmek de, karıma yetmişti tabii. Vücudunun dalga dalga sarsılıp çırpındığını, adeta kendinden geçerek belini getirdiğini görebiliyordum.

Durulmalarını elbetteki beklemiyordum ama, Can’ın sanki hiç bir şey olmamış gibi karımı sikmeyi sürdürdüğünü görünce, yine de şaşırdım. Yoksa Hakkı ona da mı afrodizyak vermişti acaba?

Şule’nin yüzü bana dönüktü. Zevkten kaymış gözleriyle, hiç bir yere bakmıyor gibiydi. Beni aklına bile getirmediğinden emindim. Normal halinde bile sikilmekten ne kadar hoşlandığını bildiğimden, şimdi bir de afrodizyak etkisindeyken ne hale geldiğini tahmin edebiliyordum. Dünyadan kopmuş gibiydi. O anda içine girip çıkan sikten başka hiç bir şeye ilgi duymadığı belliydi.

Can, başını arkaya atmış, gözlerini kapamıştı. Ne kadar zevk aldığı yüzünden açıkça belli oluyordu. Durmadan pompalıyor, sikini, karımın artık iyice şişmiş ve içi tıkabasa bellerle dolmuş olması gereken amına sokup çıkarıyor, onu çıldırtıyordu. Manzara müthişti doğrusu. Seyretmeye doyamıyordum. Elimi sikime dokundurursam hemen patlayacağımın farkındaydım. Bunu mümkün olduğu kadar geciktirmek istiyordum. İçimden gelen bir ses, daha da müthiş şeyler seyredeceğimi söylüyordu sanki.

Daha bu düşünceler kafamın içinden tam geçemeden, Can’ın Şule’nin belindeki ellerinden birini çekip, hemen önündeki o yusyuvarlak kalçalara götürdüğünü gördüm. Önce birini avuçladı. Sonra da başparmağını aralarındaki yarığa sokuverdi. Karımın vücudunun elektrik çarpmış gibi titrediğini gördüm. Can’ın parmağı altındaki o küçük ve pembe göt deliğinin ne kadar duyarlı olduğunu benim kadar iyi bilen olamazdı. Onu kimbilir kaç kere yalamış, içine parmağımı, dilimi ve sonunda da sikimi sokmuştum. Kısacası o güzelim götü sikmeye bir türlü doyamamıştım. Şimdi ise orada bir başka erkeğin parmağı vardı.

Ama iş bununla kalmayacaktı tabii. Gerçi Can şimdilik yalnızca yoklama çekiyordu ama, karımın gösterdiği tepki nedeniyle, sikini bu iştah açıcı küçük deliğe de sokabileceğinden emin olmuştu bile. Bir taraftan da sikinin çevresine sımsıkı dolanmış olan amı sikmeyi sürdürüyordu. Sonra eli iyice haraketlendi. Artık başparmağını Şule’nin götüne sokup çıkarıyor olmalıydı.

Karım çıldırmış gibiydi. Kalçaları çalkalanıyor, dalgalanıyor, kıvranıyordu.

– “Ohhhh… Hadi götümden sik beni…” diye inlyedi birden. “Oh hadi götümden sik beni, n’olursun… Hadi götüme sok sikini…”

Can’ın o ana kadarki niyeti neydi, pek emin değildim ama, Şule’nin son sözleri, eğer varsa, kontrolü elinden kaçırmasına neden olmaya yetmişti. Kalçalarını geri çekerek, am suları ve bellerle sırısıl sıklam ıslanmış, pırıl pırıl parlayan sikini karımın amından çıkardığını gördüm. Sonra eliyle dibinden tutup, başını önündeki pembe göt deliğine dayayışını ve bastırmaya başlayışını, büyülenmiş gibi izledim. Yavaş yavaş giriyordu.

Şule’nin yüzü zevkten iyice çarpılmıştı. Yarı aralık gözlerle benim bulunduğum yere doğru bakıyordu. Ama hiçbir şey görmediğinden emindim. Can’ın kasıkları kalçalarına yapışıp, o çelik gibi sik tümüyle götüne gömüldüğünde, tüm vücudu sarsılmaya başladı. Ağzından küçük çığlıklar kaçırarak, kimbilir kaçıncı kez belini getiriyordu. Götü, Can’ın sikini bir mengene gibi sıkıştırmış olmalıydı. Sonra Can, karımın götünü sikmeye başladı. Yavaş ve uzun hareketlerle, sikini, o yumuşacık, ateş gibi yanan deliğe sokup çıkarıyor, sokup çıkarıyordu. Manzara, tek kelimeyle müthişti.

Belimin heran gelebileceğinin bilincinde ve bütün gücümle bunu geciktirmeye çalışarak, karımın sikilişini seyrediyordum. Sanki tepeden tırnağa, kocaman bir sik gibi hissediyordum kendimi. Tüm hayatım boyunca bu kadar çok tahrik olduğumu hatırlamıyordum. Bir taraftan da, Hakkı’nın mutfakta Can’a söylediği sözler kafamın içinde dansediyordu. Hakkı “karımı önce kendisinin sonra da Can’ın sikeceğini, en sonunda da birlikte sikebileceklerini” söylemişti. Şimdiye kadar seyrettiklerim, karımın gözlerimin önünde, ağzından, amından, götünden sikilmesi yetmezmiş gibi, şimdi de, büyük bir istekle bu sözlerin gerçekleşmesini bekliyor, umuyordum.

Bu arada Can da Şule’nin götünü sikmeyi sürdürüyordu. İki eliyle karımın ince belini sımsıkı kavramış, kalçalarının sert hareketleriyle ileri geri hareket ediyor, artık iyice kızarmış olan sikini sokup çıkarıyordu. Vücudunun adeleleri gerilip şişmişti. Onun da çok büyük bir zevk almakta olduğu açıkça belliydi. Gözlerimi biran için bile olsa onlardan ayıramadan, hiç bir ayrıntıyı kaçırmamaya çalışarak, büyülenmiş gibi seyrediyordum. Bu yüzden de, Hakkı’nın gelişini, hemen farkedemedim.

Tıpkı Can gibi, o da içerde soyunmuş, çırıl çıplak kalmıştı. O kocaman siki, yine kazık gibiydi. Sessizce gelip yanlarına sokuldu. Sonra da elini uzatıp, karımın sırtını okşamaya başladı. Şule’nin onun varlığından haberdar olması da, vücudunun üstünde dolaşan bu üçüncü el nedeniyle oldu. Başını çevirip Hakkı’ya baktığını gördüm. Sonra gözleri, o kocaman kıllı sike takıldı ve mümkünmüş gibi, daha da çok şehvet ve sabırsızlıkla parlamaya başladı. Tanrım, artık beklentim gerçekleşmek üzereydi. İkisi birlikte sikeceklerdi karımı.

Hakkı’nın da fazla sabırlı olmadığı kesindi. Koltuğun arka tarafına dolandı. Parmaklarını saçlarının arasına geçirip Şule’nin başını tuttu ve ona doğru sokuldu. O kocaman sik, şimdi karımın yüzüne değmeye başlamıştı. Büyük bir heyecanla, o öpmeye doyamadığım dudakların açıldığını gördüm. Hakkı biraz daha yaklaştı ve sikini biranda Şule’nin ağzına sokuverdi. Bu, karımın belinin bir kez daha gelmesi için yeterli olmuştu. Yine tüm vücudu sarsılıp dalgalanıyor, kalçaları sağa sola dansediyordu. Can hareketsiz kalmıştı. Siki, o küçük göt deliğinin içinde tekrar hapsolmuş olmalıydı.

Sonra duruldu karım. Aynı anda da, hem Can, hem de Hakkı pompalamaya başladılar. Biri götüne, öbürü ağzına sokup çıkarıyorlardı şimdi. Tıpkı Hakkı’nın söylediği gibi, önce ayrı ayrı sikmişlerdi karımı, şimdi de ikisi birden, iki taraftan sikiyorlardı. Artık kendimi tutmama olanak kalmamıştı. Elimi bile dokundurmadım sikime. Ama belim, birden fışkırmaya başladı. Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu.

Yeniden içeriyi seyredebilecek kadar kendimi topladığımda gördüklerim yine müthişti. Can da, Hakkı da iyice hızlanmışlardı şimdi. Sikleri, birer piston gibi karımın götüne ve ağzına girip çıkıyordu. Şule ise kendini onlara bırakmış gibiydi. Gözleri sımsıkı kapalı, beli aşağı bükülmüş, kalçaları götüne girip çıkmakta olan sikin işini kolaylaştırmak için iyice havaya kalkmış, dudakları ağzına girip çıkmakta olan o kacaman kıllı sikin çevresine bir vantuz gibi yapışmış, sikiliyordu. Hem de ne sikiliyordu. İnlemeleri gerçi burnundan geliyordu ama, o kadar şiddetliydi ki, ben bile duyabiliyordum.

– “Ohhh, ağzın am gibi…” diye homurdandı Hakkı birden. “Ağzın am gibi orospu…”

Belini getirmek üzere olduğunun farkındaydım. Ama Can ondan çabuk davrandı. Birden dibine kadar geçirdi karımın götüne. Hayvani sesler çikarıyor, kalçaları kasılıyordu. Tanrım, belini Şule’nin o küçük götünün derinliklerine boşaltıyordu. Bir taraftan da, iki eliyle karımın dalgalanan, çırpınan vücudunu kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Sonra Hakkı da getirmeye başladı.

Şule, gırtlağına fışkıran ilk salvoyla birlikte kontrolden çıkıverdi. Hakkı’nın kocaman siki biranda ağzından çıktı ve ikinci salvoyu yüzünün tam ortasına yedi. Bu onu daha da çıldırttı sanki. Öyle ki, Can da tutmayı beceremedi karımı. Bir anda onun siki de çıktı dışarı. Ama hala fışkırmaya devam ediyordu. Beyaz erkeklik sıvılarının havada geniş bir kavis çizip karımın o baştan çıkartıcı kalçalarına yağması öylesine tahrik edici bir manzaraydı ki, sikim yeniden taş gibi oluverdi bir anda.Sonra ayrıldılar. Can bir koltuğa, Hakkı bir koltuğa oturdu. Şule de oturduğu koltukta hafifçe yan dönüp, bacakları altında, adeta yığılıp kaldı.

Artık her şeyin bitmiş olması gerektiğini düşünüyordum. Öyle ya, Hakkı üç, Can da iki kere patlatmışlardı. Ama rekor tartışmasız karımdaydı. Tam sekiz kez çıkmıştı bulutların üstüne. Orada koltuğun üstünde, tüm yorgunluğu ve sikilmişliğiyle öylece otururken o kadar güzel, o kadar sikilesiydi ki, başımı döndürüyordu. O anda en çok istediğim, az öncesine kadar siklerin girip çıktığı, bellerin dolduğu amıyla götünü görebilmekti ama, oturuş biçimi buna izin vermiyordu. Şimdi yerinden kalkıp içeriye, beni uyuduğumu sandığı odaya gelse ve o birbirinden güzel deliklerini bana gösterse, bütün o vıcık vıcıklıklarıyla, sikilmişlikleriyle, bir kere de benim sikimin oralara girip çıkmasına olanak verse ne güzel olur diye düşünüyordum. En iyisi ses çıkarmadan ve görülmeden odaya geri dönmem olacaktı galiba.

On saniye sonra odaya geri dönmüş, pencereyi kapamış ve yatağın üstüne oturup Şule’yi beklemeye başlamıştım. Yaklaşık on dakika kadar da bekledim. Ama bir türlü gelmiyordu karım. Doğrusunu söylemek gerekirse merak etmeye başlamıştım yeniden. Sonunda dayanamadım ve tekrar terasa çıktım.

Salonda her şey, bıraktığım gibi değildi artık. Gerçi Hakkı ve Can, hala koltuklarda oturuyorlardı ama, Şule yerinde değildi. Koltuktan kalkmış, tam ortalık yere, yumuşak halının üzerine, sırtüstü yatmıştı. Bacaklarını alabildiğine açmış ve dizlerinden bükerek göğsüne doğru çekmişti. Tabak gibi açıktı yani. Sol elini kalçalarının altından geçirerek getirmiş, orta parmağını, az önce Can’ın sikinin girip çıktığı, tohumlarını fışkırttığı götüne sokmuştu. Sağ elini ise önden uzatmış, yine orta parmağını, işaret ve yüzük parmaklarıyla şişmiş dudaklarını iyice açtığı amına sokmuştu. Gözleri yarı kapalı, Hakkı ve Can’ın önünde, kendini parmaklarıyla sikiyordu karım. Hem amından, hem götünden.

Tanrım, hala sikilmeye doyamadığı belliydi. Hakkı’nın afrodizyakı onu öylesine etkilemişti ki, tam sekiz kez belini getirmesine rağmen, hala doymamıştı sikilmeye. Olduğum yerde donmuş kalmıştım. Biraz önce görmek istediğim iki delik de, vıcık vıcık olup iyice açılmış amı da, götü de gözlerimin önündeydi şimdi. Seyrine doyulmayacak bir manzaraydı bu.

Sonra akledip Hakkı’yla Can’a baktım. Onlar da büyülenmiş gibi seyrediyorlardı Şule’yi. Eze eze, amından, götünden, ağzından sikip yine de doyuramadıkları karımı, alev alev yanan gözlerle seyrediyorlardı. Can’ın siki bir kere daha kalkmış, dimdik olmuştu. Hakkı ise yarı kalkık sikini okşuyordu.

– “Sikilmek istiyorum…” dedi karım birden… “Ohhh daha çok sikilmek istiyorum… Hadi gelin sikin beni… Hadi gelip sikin beni n’olur… Ohhh hadi… Ohhh hadi n’olur..? Ohhh n’olur…?”

Can bir anda fırladı yerinden. Halının üstünde, Şule’nin yanına diz çöktü. Ama karım bakmıyordu bile ona. Gözleri hala kapalı, parmakları amıyla götüne hızla girip çıkıyor ve konuşmayı sürdürüyordu.

– “Hadi sikin beni… Ohhhh sik istiyorum… Siklerinizi istiyorum… Hadi sikin beni… İkiniz birden n’olur… Ohhh ikiniz birden sikin beni hadi… Ohhh sikilmek istiyorum… Hadi sikin beni… Hadi sikin… Ohhh hadi… Sikin beni…”

Bu kadarı Hakkı’ya da yetmiş, o kacaman siki, tekrar kazık gibi olmuştu. Hızla yerinden kalkıp, karımla Can’ın yanına geldi. Şimdi son derece ilginç bir manzara vardı gözlerimin önünde. Şule pozisyonunu hala değiştirmemişti. Parmakları hala iki taraftan içine girip çıkmayı sürdürüyordu. Yalnızca konuşmaktan vazgeçmiş gibiydi. Şimdi yalnızca inliyordu. Bir taraftan da, yanındaki iki erkeği algılamıştı tabii. Bunun onu daha da çok heyecanlandırdığını, içindeki sikilme isteğini daha da arttırıp dayanılmaz hale getirdiğini farkedebiliyordum. Sonra birden beli gelmeye başladı. Dokuzuncu kez belini getiriyor ve can çekişen bir hayvanınkine benzeyen sesler çıkarıyordu. Vücudu gevşeyiverdi aniden. Parmakları içinden çıktı. Bacaklarını indirdi.

Aynı anda da Hakkı girdi devreye. Karımın yanına uzandı önce. Sonra da onu tuttuğu gibi üstüne çekti. Kalçalarının bir an için havalandığını gördüm. Elinin yardımına bile gerek duymadan, o kocaman sikini Şule’nin amına sokuverdi. Tek bir harekette dibine kadar geçirmişti.

– “Ohh ne güzel soktun…” dedi karım, “Ohhh ne güzel soktun bana… Ama yetmedi ki… Bir sik daha istiyorum… Ohhh bir sik daha istiyorum… Götüm boş kaldı bak… Ohhh bir sik de götüme istiyorum…”

Kulaklarıma inanamıyordum. Hayal edebileceklerimin en çılgınını istiyordu karım. Hakkı’nın üstüne uzanmış, o kocaman sikini dibine kadar amına almış, götüne girecek ikinci sik için yalvarıyordu. Başım uğulduyordu artık. Kendimden geçmiş gibi, Can’ın doğruluşunu ve Şule’nin arkasına geçişini izledim. Sikini getirip karımın götüne dayadı. Sonra da hiç zorlanmadan sokmaya başladı. Bir anda kasıkları, önündeki o baş döndürücü kalçalara yapışıverdi. Şimdi iki sik birden vardı karımın içinde. Biri amına, öbürü götüne girmişti. Dibine kadar.

Çığlığa benzer bir ses çıktı Şule’nin ağzından. İki erkeğin arasına sıkışmış vücudunu sarsılmaya, çırpınmaya başladı. Yine beli geliyordu. Onuncu kez.

Sonra Hakkı’ya Can, karımı sikmeye başladılar. Biri amından, biri götünden sikiyordu. Sikleri birer piston gibi giriyor, çıkıyor, giriyor, çıkıyordu. Şule ise zevkten çıldırmış gibiydi. Durmadan belini getiriyordu artık. Durulmaları en çok 15-20 saniye sürüyor, sonra yine vücudunu titremeye başlıyor, beli yine geliyordu. Artık saymama da olanak kalmamıştı. Çılgın bir şeydi bu. Seyretmeye doyamıyordum. Bu çılgın akşamın başlamasından bu yana tahrik olmadığım kadar çok tahrik olmuştum. Karımın, gözlerimin önünde, benden yalnızca bir kaç metre uzakta, iki çıplak erkek vücudunun arasına sıkışmış, hem amından hem götünden sikilişini seyrediyor ve uçuyordum.

Hepimiz zaman kavramını yitirmiştik herhalde. Ya da en azından bana öyle geliyordu. Bu nedenle, Can’ın birden bağırması beni beklemediğim kadar şaşırttı. Garibim, sikini bir mengene gibi sıkıştırıp saran o kadife yumuşaklığındaki götün etkisine daha fazla dayanamamış olmalıydı. Belini getiriyor, tohumlarını karımın götünün derinliklerine boşaltıyordu yine.

– “Ohhh fışkırt…” diye inledi Şule,bilmem kaçıncı kez kendi de belini getirirken, “Ohhh fışkırt götüme hadi… Ohhh doldur içimi yavrum… Doldur karnımı… Immmmnnnnnhhhh…”

Hakkı ise aşağıdan pompalamayı, sikini karımın amına sokup çıkarmayı sürdürüyordu. Ne de olsa, Can’dan bir kere fazla getirmişti belini o. Bu nedenle de hala dayanıyordu.

Sonra Can Şule’nin arkasından uzaklaştı. Karımın götü, içinden çıkan siki sanki bırakmak istemiyor gibiydi. Ama bunu başaramadı tabii. Can’ın yarı inmiş siki içinden çıktığında ise ürperdiğini farkettim. Birden doğrulup, kendi de Hakkı’nın üstünden kalkıverdi. Bir eliyle Can’ın elini tutmuş, gitmesine izin vermiyordu. Sırtını Hakkı’ya dönüp tekrar üstene oturduğu gördüm. Bu arada öbür elini aşağı uzatıp herifin o koca sikini tutmuş ve mosmor başını getirip götüne dayamıştı. Kendini bıraktı ve Hakkı’nın siki, Şule’nin götüne gömülüverdi. Can’ın elini de bırakmamıştı, bütün bunlar olup biterken. Hakkı’nın kıllı taşakları amının dudaklarına yapıştığında ise Can’ı kendine çekmeye başladı. Ağzı açıldı ve dudakları, götünden daha yeni çıkmış o yarı inik sikin üstüne kapanıverdiler. Hırsla emmeye başladı. Aynı anda da kalçaları hareketlendiler. Şimdi bir taraftan Can’ın tohumlarını içine henüz fırkırtmış sikini emiyor, bir taraftan da götünü dolduran o koca sikin üstünde oturup kalkıyordu.

Tanrım, gerçekten doymayacak gibiydi karım. Kendini sikişin labirentlerinde kaybetmişti sanki. Geri dönmeye de hiç niyeti yokmuş gibi görünüyordu.

Can dinlenememiş, kendine gelememişti bile. Ama Şule’nin ağzı o yarı inik sikine öyle şeyler yapıyordu ki, kendini yeniden kaptırmıştı. Giderek daha çok kalkıyordu siki. Sonunda iki eliyle karımın başını tuttu ve sikini hırsla sokup çıkarmaya başladı. Bu doymak bilmeyen kadınının ağzını sikme sırası ondaydı artık.

Karımı bu sefer de, bir sik götünde, bir sik ağzındayken seyrediyordum. Tıpkı daha önce olduğu gibi. Tek fark, bu sefer siklerin yer değiştirmiş olmasıydı. Gözleri sımsıkı kapalıydı Şule’nin. Zevkten kendinden geçmişti. Hakkı’yla Can da, yine transa girmiş gibiydiler. Dünyadan kopmuş, karımı sikiyor, sikiyor, sikiyorlardı.

Şule birden durup, Can’ın sikini ağzından çıkardı. Hayran gözlerle, dibinden sımsıkı kavradığı siki seyretti bir süre. Sonra vücudunu geriye verdi ve ellerini Hakkı’nın iki tarafından yere dayadı. Bacaklarını iyice açıp, dizlerini karnına doğru çekti. Manzara müthişti. Herifin o kacaman siki, dibine kadar gömülmüştü götüne. Onun üstünde de, vıcık vıcık olmuş, susamış bir ağız gibi açılmış amı görünüyordu. İçine yeni bir sik almaya hazır, hatta bunun için yalvarır gibi duran o güzelim am, başımı döndürdü.

– “Hadi sok…” dedi zevkten ağdalanmış bir sesle, “Hadi gel amıma sok sikini… Çabuk ol n’olursun… Hadi gel sik beni… Ohhh hadi… Yine amımdan götümden sikin beni n’olur…”

Hırsla saldırdı Can. Bir anda üç vücut birbirine girmişti yine. Aynı anda da, karım yine peşpeşe belini getirmeye başlamıştı. İki sik birden yemek, aynı anda iki erkeğe birden sikilmek, bir sikin amına, diğerinin götüne girip çıkması, onu zevkten çıldırtıyordu. İp tam anlamıyla kopmuştu artık. Üçünün de hareketleri giderek hızlanıyor, sertleşiyordu. Sanki dövüşür gibiydiler. İnlemeleri, haykırmaları, tam anlamıyla birbirine karışmıştı.

Can ayakları yere basılı, öne doğru eğilmiş ve kollarını Şule’nin bacaklarının altından geçirerek, onu omuzlarından kavramıştı. Güçlü kollarıyla yarı havada tutuyordu karımı. Sikini de büyük bir hırsla amına sokup çıkarıyor, neredeyse öldüresiye sikiyordu onu. Hakkı ise üstünden karımın ağarlığının kalkmasıyla rahatlamış, iki eliyle onu leğen kemiklerinden kavramıştı. Kalçaları bir motor hızıyla yerden havalanıp geri dönüyor, o koca siki Şule’nin götüne dibine kadar giriyor, ucuna kadar çıkıyor, tekrar dibine kadar giriyordu.

Sonra karımın vücudu, şimdiye kadar hiç görmediğim bir biçimde sarsılmaya başladı. Öyle ki, onu tutabilmek için, Hakkı da, Can da durmak zornda kalmışlardı şimdi. Beli kıvrulup bükülüyor, kalçaları sert hareketlerle sağa sola, yukarı aşağı oynuyordu. Bu sefer çok büyük geliyordu beli. Çıldırmış gibiydi. Üstelik bir türlü de durulmuyordu. İçindeki siklere acayip şeyler yapıyor olmalıydı. Ne Hakkı’nın ne Can’ın buna dayanamayacaklarına emindim. Sorun hangisinin önce patlayacağıydı. Herhalde Hakkı ilk olacaktı.

Ama yanılttılar beni. Çünkü birlikte patladılar. Biri amının öbürü götünün derinliklerindeki iki sikin aynı anda fışkırmaya başlaması, karımı da bitirdi.

Çığlıklar atarak, yığılıp kaldı.

Bense tepeden tırnağa sik kesilmiş bir halde kalmıştım olduğum yerde. Bu sefer onlar getirmiş, ben getirmemiştim. Şikayetçi de değildim. Çünkü artık karımı sikmek istiyordum. Saatlerdir sikildiği her yerinden ben de sikmek istiyordum onu.

İçerdekiler hala halının üstünde yatıyorlardı. Hakkı altta, karım onun üstündeydi. Can ise hemen yanlarında uzanmıştı. Bu sefer onları bıkarıp içeri gitmeyecektim. Bunu karımın odaya gelmeye kalkışmasından sonra yapmaya kararlıydım. Gerçi bu sefer her şey gerçekten bitmiş gibiydi ama, yine de emin olmak, bir şeyler kaçırmamak istiyordum.

On dakika kadar öylece yattılar içerdekiler. Sonra Şule kımıldadı ilk olarak. Hakkı’nın üstünden inip yere, ikisinin arasına oturdu. Gözleri bir Hakkı’nın, bir Can’ın sikine takılıyordu. Ama artık ikisi de inmiş, süklüm püklüm olmuştu siklerin. Sahiplerinin de, hiç bir şeye aldıracak halleri yoktu. Karım ellerini uzatıp ikisinin de siklerini okşamaya başladığında, hafifçe kımıldandılar, o kadar.

– “Sikilmek istiyorum…” dedi karım, “Daha sikilmek istiyorum…”

Can’ın yanıtı, yalnızca derin bir inlemeydi. Hakkı ise sesini bile çıkarmamıştı.

– “Heyyy, duymuyor musunuz..? Sikilmek istiyorum dedim size… Hadi kalkın bir daha sikin beni… Ohhhhh çabuk olun… Sik istiyorum…. Daha çok sik istiyorum…”

– “Pezevenk kocanı denesene…” dedi Hakkı, “İçerde uyuyor kocan… Biz burada orospu karısını sikerken, kocan içerde uyuyor… Git uyandır onu… Git ona siktir artık kendini orospu… Hadi git kocana ver artık… Böyle taze sikilmiş halinde git, onu uyandır, amını, götünü, ağzını ona da siktir hadi…”

Tam bir rüya aleminde gibi, karımla birlikte ben de dinliyordum bu rezil herifin söylediklerini. Ve tıpkı karım gibi benim üstümde de müthiş bir etki yapıyor, beynime işliyordu bu sözler. Çünkü sonuçta doğru söylüyordu Hakkı. Beni içerde uyuyor sanıyordu. Ve bu süre içinde karımı sikmişlerdi. Tanrım, hem de nasıl sikmişlerdi. Ama sonunda işleri bitmişti onların da. Karım ise bol afrodizyak etkisindeydi hala. Doymamıştı sikilmeye.

Şule birden kalktı ayağa. Saçı başı iyice dağılmış, giysisi vücudunun orta kısmında toplanmıştı. Onlara bakmadan içeri yöneldiğini görünce, ben de yıldırım gibi odama döndüm. Pencereyi kapadım, kapının kilidini açtım ve yatağın üstüne uzandım. Aynı anda da karım girdi içeri. O kapıyı kaparken, ben de başucumdaki küçük lambayı yaktım.

Üstünü başını düzeltmek zahmetine bile katlanmamıştı Şule. Bacaklarının iç tarafları, am suları ve bellerle sırılsıklam ıslaktı. Hakkı yüzüne fışkırttığı sırada saçlarına gelen beller kurumuştu. Gözgöze geldik.

– “Sik beni sevgilim…” dedi yavaşça, “Canım sikilmek istiyor…”

Sonra yürüyüp yatağın üstüne sokuldu. Elleri uzanıp içeri sokmaya fırsat bulamadığım, dim dik sikimi okşamaya başladı. Ama fazla dayanamadı. Bacaklarını açıp üstüme oturdu ata biner gibi. Yattığım yerden amını görebiliyordum. Şişmiş dudakları iyece açık, içinden peltelenmeye yüz tutmuş beller sızan amı başımı dördürdü. Biraz doğruluşunu ve sikimi dibinden kayvayıp amının altına getirişini izledim. Bir anda oturdu sikimin üstüne. Alışık olmadığım kadar gevşemişti amı. Bir anda, taşaklarıma kadar aldı beni içine. Ellerini göğsüme dayamış, gözlerimin içine bakıyordu. Amından sızan beller ılık ılık taşaklarıma akıyordu. Zevkten çıldıracak noktaya geldiğimi hissediyordum.

– “Canım sikilmek istiyor…” dedi şehvet dolu bir sesle, “Canım sikilmek istiyor kocacım…”

– “Doymadın mı..?” dedim.

Birden donup kaldı karım. Hala gözgözeydik ama artık hareket etmiyordu. Sorumu anlamaya çalıştığının farkındaydım. Kalçalarımı yukarı doğru bastırıp, sikimi biraz daha kökledim gevşemiş amına. Bu, vücudunun elektriklenmesine neden oldu. Sonra yeniden hareketlendi. Kalçaları şimdi üstümde dansediyordu.

– “Doymadın mı…?” diye tekrarladım sorumu…

– “Biliyorsun…” dedi, “Neler olduğunu biliyorsun…”

– “Biliyorum…”

– “Ama nasıl..?”

– “Seyrettim…”

– “Her şeyi mi…?

– “Her şeyi, en ince ayrıntısına kadar hem de…”

– “Kızmadın mı..?”

– “Saçlamala, aksine çok hoşuma gitti…”

– “Doğru mu söylüyorsun..?”

– “Evet… Çok hoşuma gitti…”

– “Neler yaptılar bana sevgilim…”

– “Siktiler…”

– “Ah evet sevgilim, siktiler beni… Hem de ne biçim siktiler… Ahhh ikisi birden siktiler beni ve zevkten uçtuğumu sandım… İki sik birden yemek o kadar güzeldi ki… Bir sik amımda, bir sik götümde… Ohhh öyle güzeldi ki… Dünyadaki hiç bir şey bunun yerini tutamaz biliyor musun sevgilim… Hiç bir şey… Yine istiyor canım…”

Hem konuşuyor, hem sikişiyorduk. Elimi götürüp orta parmağımı götüne değidirdim. Vıcık vıcık ve alabildiğine açıktı o küçük delik. Parmağımı sanki içine çekti. Birden vücudu yine titremeye başladı. Bir kez daha geliyordu beli. Ben de fışkırmaya başladım.

– “Ohhh canım çok sikilmek istiyor sevcgilim…” dedi durulduğumuzda, “Canım çok sikilmek istiyor sevgilim… İki sik birden istiyorum hem de… Biri amıma, öbürü götüme…”

– “Hadi yine git içeri o zaman…”

– “Faydası olmaz ki… O sikler kalkmıyor artık… İkisini de boşalttım… Bir daha kalkmayacak kadar boşalttım ikisini de…”

Şimdi yatakta oturmuş, sırtını duvara dayamıştı. Bacaklarını iyice açıp dizlerini toplamıştı. Hem konuşuyor, hem de amını okşuyordu.

– “O zaman talihine küs…” dedim, “Kalkmıyorlarsa, sen de siksiz kalacaksın demektir…”

– “Niye..?” diye sordu gözlerimin içine bakarak, “Dünyadaki tek sikler onlar mı sevgilim… Hadi gel gidelim buradan… Sokağa çıkalım ve bana sik bulalım… Bir sik daha bulalım, ikiniz sikin beni… Ya da daha güzeli, iki sik birden bulalım, üçünüz birlikte sikin… Ohhhh o daha da güzel olur sevgilim… Amımdan, götümden, ağzımdan aynı anda sikersiniz beni… Ohhhh o çok daha güzel olur sevgilim…”

Saate baktım. Neredeyse dörde geliyordu. “Neden olmasın” diye düşündüm kendi kendime. Türkiye’deydik, İstanbul’daydık. Burada abazan erkekten bol ne vardı ki..?

– “Hadi kalk o zaman…” dedim karıma, “Ama önce biraz üstünü başını düzelt… Bakalım neler bekliyor bizi sokakta…”

Sevinçle fırladı yerinden. Giysisinin askılarını omuzlarına geçirdi. Eteklerini biraz düzeltti. Odadan çıktık birlikte. Salonda Hakkı ve Can sızıp kalmışlardı. Şule sessizce içeri girip ayakkaplarını buldu ve yanıma geldi. Sırtını duvara dayayıp onları giyerken, gözlerim bacaklarının iç taraflarına takıldı. Hala sırılsıklam ıslak ve yapış yapıştılar. Nereye baktığımı görmüştü.

– “Böyle daha güzel sevgilim…” dedi, “Her gören sikildiğimi anlar böyle olunca… Yeni sikler istediğimi, aradığımı da…”

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Tek Başınıza Eğlenin

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Amateur

Sizi çok etkileyecek filmleri ensest sikiş film izleyeceğiniz zaman izleyecek ve bu filmlerin her biri ile unutulmaz dakikalar yaşayacaksınız. Çok etkileneceğiniz ve severek izleyeceğiniz bu filmler sayesinde çok güzel zaman geçireceksiniz. Bu güzel ve ilgi çekici filmleri izlerken bir an bile sıkılmayacaksınız ve bu filmlerin her birini çok seveceksiniz. Severek merakla izleyeceğiniz filmler sayesinde artık tek başınızayken de çok eğleneceksiniz. Renkli ve eğlenceli dakikalar için en doğru seçenek olan bu filmleri izlerken kendinizi bulunduğunuz yerden çok daha farklı bir yerde ve zamanda hissedeceğinizi göreceksiniz. brazzers izle film izlemek istediğinizde izlemekten çok keyif alacağınız çok sayıda güzel filmi bulup izleyeceksiniz. Bu filmleri izlerken çok eğleneceksiniz ve izlediğiniz her filmi çok seveceksiniz. Tekrar tekrar izleseniz de bir an bile sıkılmayacağınız bu filmleri ensest seks film izleyeceğiniz zaman keyifle izleyeceksiniz. Günün en eğlenceli dakikalarını bu filmler ile yaşayacağınızı göreceksiniz. Her birini çok seveceğiniz bu filmlerde çok yaratıcı senaryoları izleyecek ve bunları çok beğeneceksiniz.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Kaynana ile tatil

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Babes

Biz 23 yıldır evli ve bir kızı olan bir çiftiz ve her yönüyle mutlu bir evlilik sürdürüyoruz. Eşim 1.60 boyunda, 60 kg ağırlığında, beyaz tenli, kumral saçlı, renkli gözlü, kalçaları ve bacakları etine dolgun, üst tarafı daha zayıf ve küçük ancak diri göğüslü bir kadındır. Eşimle sevişerek evlendik. Benden önce üç ayrı erkekle beraber olmuş. Son yıllarda sevişmelerimiz sırasında fantezilerimizi konuşarak birbirimizi ateşliyoruz. Normal olarak sakin bir kişiliği olan eşim, sevişme esnasında çılgınlaşan bir karaktere dönüşerek oldukça ateşli bir sevişme yaşar ve yaşatır.

40 yaşında dul kalmış ve bir daha evlenmemiş 62 yaşında beyaz tenli ve balık etli ancak diri bir kadın olan kayınvalidem ise rahat giyinen biridir ve özellikle göğüs dekoltesi vermekten pek çekinmez. Zaman zaman bizde kalmaya gelen kaynananın hanımla aralarında 20 yaş olmasına karşın vücut diriliği neredeyse aynı denilebilir.
İstanbul’da iyi bir üniversitenin tercih edilen bir bölümünde okuyan 21 yaşındaki kızım ise 1.70 boylarında, 60 kg civarında, buğday tenli, kumral saçlı, oldukça neşeli, alımlı ve özgüvene sahip bir gençtir. Lisede ve üniversitede erkek arkadaşları oldu ancak evlilik ilişkisine gidecek bir arkadaşlığı olmadı kızımın.

2016 yazında eşim, kızım ve kayınvalideyle birlikte Antalya Belek bölgesinde 1 haftalık tatil için 5 yıldızlı bir otelde iki odalı rezervasyon yaptırdık ve Haziran ayının son haftası otele yerleştik. Bir odada ben ve eşim diğer odada kayınvalide ve kızım kalıyordu. Odaların balkonu ortaktı ve aralarında geçiş kapısı vardı (ancak her iki odadan ayrı ayrı açılması gereken ikili bir kapı sistemi). Odalarımıza yerleştikten sonra 3 nesil hanımlar hep birlikte tesisi incelemeye çıktılar, ben de havuz başındaki bara oturup bira içmeye ve etrafı gözlemlemeye başladım. 20-30 dakika sonra havuz başına geldiler. Hanım ve kızım şezlonga uzandılar ve güneşlenmeye başladılar. Ben de biraz tesisi dolaşayım diye kalktım ve SPA bölümüne gittim. Saunanın cam kapısından bakınca içeride kayınvalideyi bir erkekle sohbet ederken gördüm. Saunada 2 erkek ve 2 bayan olmak üzere toplam 4 yabancı çıplak vaziyetteydi ama kaynana ve konuştuğu adamda peştamal vardı. Kaynanaya fark ettirmeden uzaklaştım ve saunanın çıkışını gören fitness bölümünde oyalanmaya başlandım. Nitekim fazla geçmeden beraber çıktılar ve odaların olduğu bölüme doğru gitmeye başladılar. Uzatmayayım, adam ve kaynana 2144 numaralı odaya girdiler.

Ben koridorda bekleyip kapıyı dinleyemeyeceğim için tekrar tesisleri gezmeye koyuldum ve yaklaşık bir saat sonra havuz başına gittiğimde kaynananın bizimkilerin yanına geldiğini gördüm. Adam ise barda oturmuş bizimkileri keserek içkisini yudumluyordu. Biramı aldım ve adamla selamlaşarak oturdum. Konuşkan biri olan adam, kendini tanıttı ve sohbete başladık. 60 yaşında olan Remzi Bey 20 yıl önce eşinden boşanmış ve bir daha hiç evlenmemiş. Ben de kısaca kendimi tanıttım ve kayınvalideyi alarak tatile geldiğimizi söyledim. Remzi Bey kayınvalideyle saunada tanışıp odasına gittiklerinden bahsetmedi ama kaynananın çok diri vücudu olduğunu söyleyerek ondan hoşlandığını bana ima ederek ağzımı yokladı. Bunun üzerine ben de sadece diri vücutlu değil aynı zamanda işveli bir kadın olduğunu söyledim ve onu sevişirken izlemeyi çok arzuladığımı söyledim. Bu konuşmamdan cesaret alan Remzi Bey kaynana ile bugün seviştiğini ve gerçekten çok ateşli bir kadın olduğunu söyledi. Ben de bir dahaki sefere izlemek istediğimi söyleyince, Remzi Bey gece 01:00 de tekrar sevişeceklerini, önceden balkona gelip seyredebileceğimi söyledi.
Hanımı uyuttuktan sonra, Remzi Beyle kararlaştırdığımız gibi saat 00:50 gibi odasına gittim ve balkonda yerimi aldım. Saat tam 01:00 gibi kaynana geldi ve içeri girer girmez Remzi Beyin dudaklarına yumuldu. Remzi Bey bir yandan öpüşürken diğer yandan kaynananın kalçalarını yoğuruyordu. Bir süre ayakta yiyiştikten sonra soyunarak yatağa uzandılar ve kaynana büyük bir iştahla Remzi Beyin kısa ama kalın sikini somurmaya başladı. Daha sonra Remzi Bey kaynananın amını yaladı ve sonunda misyoner pozisyonunda amına gitgel hareketine başladı.

Bu arada ben onları balkondan seyrederken inanılmaz azdım. Bir yandan seyrediyor diğer yandan taş kesilen aleti sıvazlıyordum. Yaklaşık 20 dakika değişik pozisyonlarda seviştikten sonra Remzi Bey doggy pozisyonunda kaynananın içine boşaldı. Ben süre duraksadıktan sonra dayanamadım ve balkondan içeri daldım. Çıplak vaziyette yatakta uzanmış vaziyette olan kaynana şoku atlatamadan direk dudaklarına yumuldum ve hiç konuşmadan şortumu çıkararak taş gibi olmuş sikimi amına soktum. Amı Remzi Beyin sperması ile kayganlaşan kaynanam artık işi oluruna bırakmış olmalı ki ateşli bir şekilde öpüşmeyle karşılık verdi. Belli ki kaynana da benimle sevişmeyi düşünüyormuş. Ben daha fazla dayanamadım ve dudaklarını ısırarak kaynanamın içine geldim. Aleti içinden çıkarmadan kısa bir süre öpüştükten sonra üzerinden kalktım ve hiç konuşmadan şortumu giyerek odadan ayrıldım.

Bir yanda suçluluk duygusu diğer yanda ise yılların fantezisini gerçekleştirmenin verdiği heyecan arasında git gel yaşayan karmaşık bir ruh hali ile odamıza geldim ve sessizce karımın yanına yattım. Remzi Bey ile kaynananın sevişme sahneleri bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Kaynanamın azgın sevişmeleri gözümün önüne geldikçe iyice azdım ve usulca hanıma arkadan sarılarak boynunu öperek bacaklarını okşamaya başladım. Hanım uyku sersemi ile bana doğru döndü ve dudaklarıma yapışarak ateşli bir öpüşme başlattı. Bir süre öpüştükten sonra hanım gecenin bu saatinde nerden ateşlendin deyince rüyamda anneni birisiyle sikişirken gördüm ve çok azdım, hatta anneni ben de siktim dedim. Anlaşıldı neden azdığın dedi ve tekrar öpüşmeye koyuldu. Eşim de annesinin sevişme fantezisinden etkilenmiş olmalı ki amı aniden ıslanmıştı. Her zaman yaptığım gibi eşimin kulağına şu an seni kim sikiyor aşkım diye fısıldayınca Nedim cevabını aldım. Ben Nedim niyetine amına girip çıktıkça hanımın tahrik edici inlemeleri yan odadan duyulabilecek düzeylere çıkıyordu.

Değişik pozisyonlarda yarım saate yakın sevişmemiz sırasında eşim birkaç defa orgazm oldu. İtiraf etmeliyim ki, bu orgazmlar benim performansım nedeniyle değil ancak hanımın beyninde oluşturduğu senaryo sonucu olmaktaydı. Sonunda ben de hanımın içine boşaldım ve sarılarak konuşmaya başladık. Tabii konu Nedim’di. Nedim 35-40 yaşlarında bir avukat. Eşinden boşanalı 5 yıl kadar olmuş ve 12 yaşındaki oğlu ile tatile gelmiş. Uzun boylu ve yapılı bir vücuda sahip olan Nedim anlaşıldığı kadarıyla çapkın da birisi. Hanımla plajda tanışmışlar ve bir süre sohbet ettikten sonra beraber denize girmişler. Bu kadar mı soruma evet cevabını aldım ve bu akşamki seri orgazmların Nedim yüzünden olduğunu anladım.

Kaynanamla sevişme fantezisini yıllardır kuruyordum ve sonunda gerçekleştirmiştim. Bu sevişme ile artık kaynana ile aradaki perde tamamen kalkmış oldu ve iyi birer seks partneri haline geldik. Kaynanayı sadece tatilde değil, yıl boyunca gerek kendi evinde gerekse bizim evde sikmeye devam edecektim artık. Tabii ki tatildeki seks maceralarımız bununla sınırlı kalmadı. Devamını zaman buldukça yazmaya çalışacağım. Şimdilik hoşça kalın.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Tatilde ilk grup deneyimi

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ass

Hanımı başka erkekle sevişirken gizlice izleme ve çekim fantezisi yıllardır hayalini kurduğum birşeydi ve sonunda bu tatilde gerçekleşmişti. Kaynananın odasında banyo yaptıktan sonra ben de hanıma yakalanmamak için tekrar park yerindeki arabaya gittim. Kameradaki filmi bilgisayara kaydettim ve hanımı arayarak işimin bittiğini, otele döndüğümü söyledim. Hanım da annemle animasyon izliyoruz havuz başına gel aşkım dedi ve kapattık. 10 dakikaya kalmadan gittim havuz başına. Hanım altında kot şort ve üstünde derin göğüs dekolteli askılı bluzu ile kaynana ile oturuyordu. Biraz sonra Nedim de masamıza geldi selamlaşarak benim yanıma oturdu. Ekonomiden politikadan falan bahsederken olay animatör Rus kızların fiziklerine geldi. Slav ırkının fiziki güzelliğinin yanı sıra kafa yapılarının seks için dizayn edildiğinden falan bahsetmeye başladı ve konuyu cinsel özgürlüğe getirdi. Bir Avrupalı kadının cinsellikle ilgili olarak kocasına bağımlı olmadığını, evliyken de başka erkeklerle sevişebildiğini falan anlattı. Ben de kendisi gibi düşündüğümü ancak ülkemizdeki mahalle baskısı nedeniyle kadınların cinsel anlamda özgür takılamadıklarını o nedenle gizli kapaklı kaçamaklar yapmak zorunda kaldıklarını belirttim. Hanım animasyon izliyor numarası yapsa da kulağı bizdeydi ve ben özellikle konuşmaya devam ediyordum. Biz bu konularda açık fikirliyiz ve hanımla beynimizde tabuları yok etmiş aileyiz ama maalesef ortam uygun değil diyerek oltayı attım. Nedim ise çok şanslı biri olduğumu belirterek, eşinden temel boşanma nedeninin bu konulardaki tutuculuğu olduğunu söyledi.

Animasyon bitince odalara doğru hareket ettik ve odaya girer girmez Nedimle yaptığım muhabbete olan tepkisini dile getirdi hanım. Ben de Nedim Beyin düzgün biri olduğunu bu tür konuları onunla konuşmanın sakıncası olmadığını söyledim ve yatağa uzandım. Kaynananın da kesin balkondan izlediğini düşünüyordum. Hanım da siyah tangası ve dantelli sutyeni ile yanıma uzanır uzanmaz dudaklarına yapıştım. Sağ elimle amına masaj yapmaya başladım. Aşkım bu gece hayali de olsa Nedimin seni nasıl siktiğini anlat da her ikimizde azalım dedim. Hiç tepki vermedi ama amı aniden anormal biçimde ıslandı. Şu anda burada olsaydı muhteşem bir grup yapardık dedim. Yine tepki yok. Anladım ki bir sürpriz yaparsam itiraz etmeyecek çünkü ben konuştukça azdı ve o an karar verdim Nedimle grup yapmaya. İlk postayı çabuk gelmeme rağmen bu akşam gizlice izlediğim Nedimle hanımın ateşli sevişme sahneleri aklıma geldikçe iyice azdım ve hiç ara vermeden ikinci tura döndüm. Hanımla en az bir saat seviştim ve kan ter içinde duşa girdim.

Sabah kahvaltıya erken indim ben biraz. Nedim benden sonra geldi ve masama oturdu. Yine sohbete başlayınca akşamki konuşmalar onun da aklından çıkmamış olacak ki konuyu cinsel düşünce özgürlüğüne getirdi. Ben de fırsattan istifade konuya girdim ve aslında bizim de grup fantezilerimizin olduğunu ama güvenilir ve sır tutabilecek doğru insanı bulmanın zor olması nedeniyle hanımın çok tedirgin davrandığını söyledim. Bunun üzerine Nedim, tamamen aynı fikirde olduğunu uygun görmemiz halinde bize yardımcı olabileceğini söyledi. Aslında herkes rol yapıyordu. Zira Nedim hanımla yatmış, ben de onları kaynana ile izleyip kayda almıştım. Ama işlerin usulüne uygun yürümesi için plan yapalım dedim ve Nedimle ilk iş olarak telefonlarımızı kaydettik. Plana göre Nedim benim olmadığım ortamda hanımı ayarlayıp odaya gidecek ve beni çaldırınca ben de odaya gidip bir emri vaki ile ilk grup deneyimi gerçekleşmiş olacaktı. Nitekim kahvaltı sonrası ben plajda şezlong ayarladım hanıma mesaj attım.

Hanım ve kaynana da kahvaltıdan sonra plaja geldiler. Biraz onlarla denize girdikten sonra ben briç oynamak üzere oyun salonuna gidiyorum diye ayrıldım ve Nedime mesaj attım. Nedim tabii hemen yanlarına gitmiş ve planı yürürlüğe koymuş. Yarım saat olmamıştı daha mesaj geldi Nedimden 10 dakika sonra odaya gel şeklinde. Doğrusu içimi bir heyecan kapladı mesajı alınca çünkü yıllardır hayalini kurduğumuz fantezi gerçekleşmek üzereydi. 10 dakika sonra odaya gittim ve kendi kartımla kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim. Nedimle hanım yatağa uzanmış, beni bekliyorlardı. Nedim ben gelmeden konuşmuş hanımla ve ikna etmiş benim de katılmama. Ben de artık bizim sırdaş olduğumuzu ve bundan sonsuza kadar böyle kalması gerektiğini söyledim ve hanımı dudaklarından öperek cesaretlendirdim. Nedim ve hanımı yatakta öpüşür vaziyette bıraktım ve çekim hazırlıklarına başladım. Dijital kamerayı 20 cm boyundaki üç ayak üzerine monte ettim ve makyaj masasına koydum. Bu kamera sürekli yatağı geniş açıda çekerken, cep telefonu ile de yakın plan çekimler yapmayı planlıyordum. Kaynana seyretmeye gelirse diye balkon kapısını da aralık bıraktım ki sesleri daha rahat duysun ve o da olaydan nasiplensin diye.

Ben hazırlıkları bitirinceye kadar Nedim hanımın amını yalamaya başlamış, elleriyle göğüslerine masaj yapıyordu. Ben de hanıma yaklaştım ve yandan ağzına verdim. Bir eli benim sikimde diğer eli ise Nedimin saçlarında olan hanım zevkten çıldırırcasına emiyordu sikimi. Bu zevk dalgasına daha fazla dayanamayan hanım ağzından sikimi çıkardı gözlerini kapadı ve Nedimin başını bastırarak orgazm oldu.

Hanım gevşeyince Nedim kalktı ve hanımın başucuna gelerek devasa sikini hanımın ağzına dayarken ben de hanımın bacaklarını hafifçe iki yana açarak amına girmeye başladım. Nedimin siki çok iri olduğundan hanım sadece başını ağzına alabiliyor, diğer yüzeylerini yalıyordu sadece. Hanım iri alet hasretiyle yandığı için Nedimin aletini bırakmak istemiyordu bir türlü. Nedim bunun üzerine sırtı bana dönük olarak hanımın üstünde dizlerinin üzerinde çömelerek göğüs arası yapmaya başladı. Hanımın da başını kaldırmasına yardım ederek sikinin ucunu yalatıyordu. Daha sonra ise hanımın başını ensesinden tutarak taşaklarından başlamak üzere sikinin alt kısmını yalatıyordu. Hanımın çok zevk aldığı belliydi çünkü amı çok genişlemiş ve ıslanmıştı. Ben devam ettiğim takdirde boşalacağımdan hanımın amından çıktım ve cep telefonu ile yakın plan çekimlere başladım. Hanımın bacak arasına yerleşen Nedim, gittikçe hızlanan bir tempoda hanımın amına abanmaya başladı. Nefesi sıklaşıp inlemeleri artmaya başlayınca hanımın orgazm olacağını anladım. Hanım çok geçmeden bacaklarını Nedimin beline sardı, elleriyle boynundan tutup kendine çekti ve bağırarak orgazm oldu.

Bir süre hareketsiz kaldıktan sonra Nedim altta hanım üstte sikişmeye başladılar. Bende yatağın ayak ucundan çekime başladım. Nedim haşmetli aleti adeta hanımı yararak giriyordu. Hanım da Nedimi öpmek için eğildiğinde ortaya çıkan manzara muhteşemdi. Hanımın bembeyaz muhteşem etli kalçaları, zevkten şişmiş amının içinde dev bir alet ve yıllardır ellenmemiş bir göt deliği karşımdaydı. Aslında bu pozisyonun gereği benim arkadan yanaşıp hanımın götüne girerek sandviç yapmamdı ama hanım anal istemediği için ortamı bozmamak adına denemedim ve çekime devam ettim. Nedimin kadını aşağılayan değil yücelten bir sevişme tarzı vardı. Duygusal bir yapıya sahip olan karımı sevecen okşamaları, erotik dokunuşları ve en önemlisi seksin her aşamasında dilini kullanması onu zevk girdabına sokuyordu. Bunların yanı sıra birde kulağına hanımın hoşuna gidecek şeyler söyleyince orgazm kaçınılmaz oluyordu doğal olarak. Bir süre sonra hanım ayaklarını geriye doğru düz hale getirdi, Nedimin dudaklarına yumuldu ve kasılarak üçüncü orgazmını yaşadı. Nedim de daha fazla dayanamadı ve hanım üstüne uzanmış vaziyette içine boşaldı. Bir süre aleti amından çıkarmadan hanımla öpüşen Nedim hanımın yan tarafına uzandı ve dinlenme moduna geçti.

Bir ben kalmıştım boşalmayan ama dokunsan boşalacak durumdaydım. Ben de hanımı belinden tutup geriye çektim ve yatak kenarında doggy pozisyonuna getirdim. Ben yatağa çıkmadan yatağın ayak ucunda ayakta arkadan Nedimin spermleriyle dolu amına girip çıkarken, hanımda sırtüstü uzanmış olan Nedimin inmeye yüz tutmuş aletini somurmanın keyfini sürüyordu. Dediğim gibi bir dakika sürmeden ben de boşaldım ve banyoya gidip terim kurumadan duş aldım. Döndüğümde Nedim ve hanım yanyana uzanmış anlatıyorlardı. Onlar banyoya yönelince ben balkona çıktım ve tekrar bizim odaya döndüm. Ben duş alırken dinlenen Nedimle hanımın banyoda sevişeceklerinden adım gibi emin olduğumdan doğru banyoya gittim. Tabii ki haklı çıktım. Küveti doldurmuşlar ve Nedim hanımı kucağına oturtmuş ateşli bir şekilde öpüşüyorlardı. Sevişmeye doymayan karımı Nedimle baş başa bırakarak, ben oyun salonuna gidiyorum araşırız diyerek çıktım.
Hepinize iyi eğlenceler

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

HİLECİ EVLİ TÜRBANLI SEVGİLİM…

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Amateur

BU HİKAYE DEĞİL TAMAMEN GERÇEKTİR….
sadece isimler ve şehirler farklıdır.
ismim doğan,yaşım 45 ankara’da yaşıyorum ve evliyim. bundan 3 yıl önce malum okey sitelerinin birinde tamamen stres atmak için oyun oynuyordum unutmuşum açık olduğunu bi yerlerden ses geliyor baktım ps den geliyor birisi hoppp uyudun mu filan gibi mesaj atıyor ben özür filan diledim neyse muhabbet sohbet derken iş uzadı skype den görüşüyoruz ama tamamen hayata dair muhabbetler .bi süre sonra kamera varmı dedi evet var hayırdır filan yok yüz yüze konuşalım diyor ama o ana kadar adının zeynep ve bayan olduğunu bilmiyordum neyse bi açtık kamerayı oda ne karşımda 35 yaşlarında eski şehirde yaşayan evli 2 çocuklu afet bi hanım. başı kapalı ve gayet muhafazakar ama bi o kadar dişi.neyse yahu sen bayan mıydın filan derken sohbet daha da koyulaştı ve yaklaşık 1 ay civarı sürdü bu muhabbetler .ama gerçekten bana her şeyini vereceğini tahmin etmiyordum.
1 ay sonra Eskişehir e hiç gelip gelmeyeceğimi sordu bende orada hiç bi işim yok gelirsem seni görmeye gelirim dedim oda öküz kocasının bazen çalışmak için ilçelere gittiğini müsait olunca haber vereceğini söyledi bi kaç gün sonra bi telefon kocasının günlüğüne ilçelere gideceğini ve benimle görüşmek istediğini söyleyince tabiki ben böyle nazik bi daveti reddetmedim.
evet sonunda buluştuk;gözlerden uzak bi cafede Zeynep balık etli 1,65 boylarında klasik giyimli her ne kadar bol giyinse de vücut hatları belirgin müthiş bi hatun.biraz ürkek korkak ve sesi titriyor hayatında öküz kocası dışında eline erkek eli değmemiş aslında bende çok çapkın bi adam değilim bende heyecanlıyım biraz birazda tedirgin bilmediğim bi şehir ve sadece net ten tanıdığım bi hatun ama yaşımızın da verdiği tecrübeyle ilk şoku atlatıp böyle kafedemi oturacağız dememle beraber Zeynep de evet kimsenin göremeyeceği bi yerde konuşalım deyince netten araştırıp rezervasyon yaptırdığım otele doğru yola koyulduk.otelde sorun bi şekilde odaya çıkarken zeynep neredeyse bayılacaktı yada kalp krizi geçiriyor sandım.odaya girdiğimizde kapıyı kapatır kapatmaz bütün riskleri göze alarak etli dudaklarına yapıştım zeynep karşılık vermeye çalışıyor ama daha önce öpüşmemiş gibi.dilimi emmeye başladığımda bütün vücudu titremeye başladı anladım orgazm oluyordu dilini bırakmadan dolgun kalçalarındaki ellerimi pardösüsünün düğmelerinin arasında içeri soktum pantolonunun önü ıslanmış yok böyle bişiy (şu an bile sikim kalktı)bu arada zeynep bayıldı bayılacak konuşamıyor dudaklarını emiyorum hala üzerimizi bile çıkarmaya fırsat yok ittirerek yatağa doğru gittik pardösüsünün düğmelerini neredeyse koparır gibi açtım türbanı hala başında gözleri yarı açık ve bağırmamak için bi eli ile ağzını kapatıyor.altım böyle bi manzara .aşağıları doğru indim bacaklarını kilitlemiş korkudan yavaş yavaş pantolonunu düğmelerin açtım ve aşağı doğru indirmeye başladım offf bu nasıl bi görüntü müthiş bembeyaz bi ten ve mis gibi kokuyor yavaş yavaş göbeğini öpmeye başladığımda zeynep dudaklarını ısırıyor ve garip garip inliyor şeyler mırıldanıyor ne dediğini anlamaya çalışıyorum ama yok sordum bişiymi diyorsun kısık ve boğuk bi sesle evet dedi bir anda üstünden kalktım ve dinliyorum dedim .Zeynep şok oldu .korkma dedim ben tecavüzcü değilim istediği anda çıkıp gidebileceğimiz ve her şeyi unutabileceğimizi söyleyince gözlerinin buğulandığını gördüm .sadece bişiy söyleyeceğim dedi ;söyle dedim kendisini 17 yaşında evlendiğini ve öküz kocasının dışında hiç kimsenin elinden dahi tutmadığını ve kocasının bir kere dahi göbeğini bırak vücudunda herhangi bi yerine dudağının değmediğini ve bir kere dahi aşkım dediğini duymadığını sex yaparken üstüne çıkıp sadece 2 dakikada işini bitirip yattığını ve korktuğunu söyleyince anladım ne demek istediğini.zamanla beni tanıdıkça korkularının ve bi kadının hem sex hem manevi açıdan nasıl doyurulacağını öğreneceksin dememle beraber bu sefer zenep yapıştı dudaklarıma. off bu ne böyle hatun çıldırdı ama çok acemi 20 yıllık evli bi kadın hiç bişiy bilmiyor.zeynebi ayağa kaldırıp pantolunu indirmeye çalışırken oda korka korka beni üstümdekileri çıkarmaya çalışıyor saniyeler içinde soyunduk sadece külotlar kaldı ve zeynep kollarıyla muhteşem göğüslerini kapatmaya çalışıyor ama yetersiz çünki göğüsler büyük .öküz kocası şikayet ediyormuş bu ne böyle kocaman diye mal herif kıymetini bilmiyor.yatağa uzanırken baş örtüsünü çıkarmaya çalışıyor ama hayır o kalacak dediğimde şaşırarak bakıyor itirazda etmiyor.zeynebin muhteşem göğüsleri ağzımda artık tombul Muhteşem ateş gibi vücudu hala titriyor her yerini yalamaya başladım zeynepte karşılık vermeye çalışıyor ama acemice .yalaya yalaya amına kadar geldim artık elleriyle kafamı bastırıyor zeynep, külotunu çıkarmak için dokunduğumda su gibi işedinmi kız diyorum gülüyor kısık kısık am suyu buu kokusundan belli bacaklarını sıkıyor ama nafile sonunda muhteşem am karşımda tıraşlı tertemiz söğüt yaprağı şeklinde ama çok dar görünüyor şimdi tadına bakmak için yalamaya başladığımda zeynep neredeyse takla atacak çırpınıyor artık ateş gibi amın içinde dilim. su akıyor sanki bu ne ya offfff.öküz kocası hiç ellememiş bile .am çok dar hayret ediyorum iki tane çocuk var vücut kilolu ama amcık böyle sıkı vucut sarkmamış ama .ben hala sikimi çıkarmadım sikim ortalama büyüklükte 16 cm ama biraz kalındır.zeynep kendinden geçmiş vaziyette orgazm üstüne orgazm yaşıyor ve hırıltılar içinde bu nasıl bişey sikişmek böyle bişeyse ben 20 yıldır ne yaşamışım diyor.artık zamanı geldi zeynebi çekiştirerek yatağın köşesine getirdim gözünün ucuyla bana bakıyor bi anda sikimi çıkardığımda sanki gözleri dışarı çıkacak gibi oldu bu ne ya dediğinde şaşırdım neden dedim bu nasıl bişey çok kalın nasıl alacam demesiyle bacaklarını ayırıp zaten sular seller akan amına kökledim offffff daracık zaten zeynep yırtıldı yırtıldı diyor ama bi ttaraftanda bacaklarıyla belimi sardı kenetlendi sikimi amı sıkıp sıkıp bırakıyor bu şekilde 10 dakika sikiştik zeynep kaç defa kasılarak boşaldı sayamadım sonunda içine öyle bi patladımki muhteşem zeynep çarşafları parçalıyor en az sikim için de kaldı ter içindeyiz ikimizde sikimi serçe anından çıkardığımda döller az da olsa amın dudaklarından sızmaya başladı.zeynebi o gün akşama kadar 4,5 defa daha siktim ilaç filanda almadım ha . bunlardan biri götten o istedi insanın ilkleri vardırya hani onu yaşamak istedi ve asıl kocası olduğunu söylüyor.aslında evet resmi kocası değilim ama asıl kocası oldum çünki kocasına ayda bir kere izin sadece prezervatifle oda .zeynebimi hala sikiyorum amından götünden götü benim sadece Ankara ya taşındırdım artık yakın canım çektikçe zeynebimin canı çektikçe doya bağırta bağırta sikiyorum sıkıntı yok ,sanırım kızıda biliyor artık benden haberi var ve annesine hak veriyor . zeynebim gelişti akıllandı hatta çalışıyor artık isterse boşanabilir bile ama böyle herkes için iyi….ikinci yazımda götünden nasıl siktim onu yazacağım biraz sabır…..
……(böyle istekleri olan çiftler yada evli hatunlara fantezilerinizi hayallerini gerçekleştirebilirim yada zevk dolu anlar veya sürekli seviyeli ve gizlilik olmak kaydı ile ulaşabilirsiniz.
(skype bydogan06) esen kalınız….

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Dolar Çok Yükselince Annem Yaraklara Geldi! (3)

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Anal

Abuzer hızlı hızlı sikmeye başladı annemi. Yarağı boydan boya girip çıkıyordu amına. Annem yarak darbeleri ile sarsılıyor ve öne arkaya gidip geliyordu sürekli. Vakkas’ın ağzını doldurduğu yarağı bu gidip gelmelerle boğazına kadar girip çıkıyordu. Top güllesi gibi memeleri sarkık halde sallanıp duruyordu aralıksız. Götünün yanakları, kalçaları ve belinin etleri titriyordu.

3 karısı ve 14 çocuğu olan Abuzer sikiş konusunda deneyimli bir erkekti ve bunu konuşturuyordu gözlerimin önünde. Yarağını bir hızlı bir yavaş sokup çıkarıyor, annemin amında bir süre beklerken götünü oynatarak yarağı amının içinde çalkalıyordu. Bu anlarda götünün kıllı ve kaslı yanakları kasılıyordu. Sonra çıkarıp kafasını göt yarığına sürtüyor, ondan sonra da yeniden amına girip sikmeye devam ediyordu.

İçerinin nemli ve sıcak havası bunaltıcı bir hal almıştı. Abuzer’in iri yarı vücudu ter içinde kalmıştı. Annemin güneş yüzü görmeyen beyaz vücudu ise tepeden vuran floresan lambanın altında yağlanmış gibi parlıyordu. Vakkas da Abuzer gibi terlemişti. Bense üzerimde keten pantolon ve tişörtle su içinde kalmıştım.

Abuzer’in pompalamaları gittikçe hızlanırken Vakkas belini yılan gibi oynatarak yarağını sokup çıkarıyordu annemin ağzına. Pis gülüşlerinin arasında küfürler savuruyordu anneme. Saçlarını sıkı sıkı tutmuş başını oynatmasına izin vermiyordu. Annemin gözlerinden akan yaşlar salyası ile birleşip yatağın üstüne damlıyordu.

Ancak bir süre sonra Vakkas yarağını çıkardı annemin ağzından. O anda annem tıkanır gibi oldu ama bu hali uzun sürmedi. Abuzer bu sırada var gücüyle pompalıyordu. Şişkin taşakları ve kasıkları annemin göt yanaklarına ve kalçalarına çarptıkça çıkan ‘Şap şap şap şap!’ sesleri odanın duvarlarında gidip geliyor, yankılanıyordu.

Vakkas yatağın üzerinden inerken Abuzer de annemin amından çıktı. Yarağının kafası morarmış, şişmişti, ıslak ve yapış yapış görünüyordu. Annemin amı da epey genişlemişti ve amının dudaklarının arasından içinin kızıllığı görünüyordu. Abuzer bir süre sıvazladı yarağını, annemin götünün yarığına sürtüp göt yanaklarına yarağıyla tokatlar attı. Vakkas ise, “Burası çok sıcak oldu!” diyerek kapıyı açtı, “Halim şu vantilatörü getirin!” diye bağırdı.

Az sonra Halim elinde ayaklı bir vantilatör ile aralık kapıdan içeri girip yaşanan sikişi izledi bir süre. Halim hem gülüyor hem de olayın içine dahil olmadığı için Vakkas’a veryansın ediyordu. Halim ve Vakkas ayaküstü konuşurken Abuzer’in yarağını annemin götüne soktuğunu gördüğümde yerimde sarsıldım. Annem dizlerinden büktüğü bacaklarını iki yana açarak belini eğmişti. Abuzer sol eliyle beline bastırırken sağ eliyle yarağını tutuyordu. Annemin kıllı göt deliği yavaş yavaş açılıp genişliyor, Abuzer’in kalın yarağı da içine giriyordu. Kalbim daha şiddetle atmaya başladı.

Annem, “Ahhhh, yapmaaaa, çıkaarrrr, ayyyy, ahhhh, çıkarrrr, uhhhh, ıyyyyy!” sesleri ile çektiği acıyı gösterse de Abuzer’in buna aldırış edeceği yoktu. Yarağını bastırdıkça göt deliğine daha çok giriyordu. Sonunda daha derine gidemeyeceğini anlayan Abuzer annemin götünde ileri geri çalışmaya başladı.

Abuzer’in yarağı amında olduğundan daha yavaş şekilde gidip gelmeye başladı annemin götünde. Annem dudaklarını emiyor, ısırıyordu. Acı içinde kıvranıyordu. Abuzer, “Bu karının götü çok sıkı amına koyim, yarağımı kesecek!” dedi, bir süre sonra da çıkardı yarağını annemin götünden.

Annemin kıllı göt deliği epey genişlemişti, şimdi içinin karalığı görünürken deliğin ağzı kendi kendine daralıp genişliyordu. Abuzer eline bolca tükürdükten sonra yarağını sıvazladı ve sonra yeniden göt deliğine bastırdı. Annem yeniden debelenmeye çalıştı ama Abuzer sıkı sıkı tutuyordu onu belinden.

Bu olanların arasında, Halim, “Biz ne zaman yapacağız abi?” deyince, Vakkas, “Tamam ulan bizden sonra sıra sizde, bekleyin biraz!” dedi ve sonra kapıyı kapadı. Ayaklı vantilatörün kablosunu fişe takıp çalıştırdı.

Abuzer annemin göt deliğini bir sondaj makinesi gibi deliyor ve genişletiyordu. Ayı gibi sesler çıkartmaya başlamıştı yine. Annem yatağın üzerindeki ellerini sağa sola atıyor, yatağı sıkıyor, çekiyordu. Az önceki acı feryatları azalmıştı. Annemin azalan feryatları ile birlikte Abuzer’in yarağı yarısından fazla girip çıkar olmuştu götüne. Abuzer şimdi daha hızlı şekilde hareket ediyor, gidip geliyordu.

Zevkle inliyor, anneme küfürler ediyordu. Annemin kıllı göt deliğinin ağzı yarak içine girerken dibe çöküyor, çıkarken ise dışa doğru açılıyordu. Bunların arasında Abuzer’in yarağının üzerinin sulu ve kahverengi bir sıvı ile kaplandığını gördüm. Yarak annemin götüne girip çıktıkça bu sulu kahverengilik çoğalıyor, göt deliğinin ağzına yayılıyordu. Abuzer’in yarağı annemin bağırsaklarına etki etmeye başlamıştı anlaşılan.

Abuzer’in böğürmeleri çoğalmıştı. Yarağı annemin götüne son hız girip çıkıyordu. Annemin bağırsaklarından çıkan sıvı Abuzer’in götünde daha hızlı gidip gelmesine sebep olmuştu. Abuzer kendini kaybetmiş gibiydi. Pompalamıyor resmen zımbalıyordu annemin götüne.

Annemden bu anlarda, “Ihhh, ıhhhh, ayyyy, uhhhh, ımmmm, uffff, offff!” sesleri çıkmaya başlamıştı. Uzun yıllardır sikişmeyen, yarak yemeyen annem bu seslerle aldığı keyfi dışa vuruyordu. Amından değil götünden sikilmek de ona zevk veriyordu.

Abuzer iki eliyle annemin saçlarını çekmeye başladı biraz sonra. Annem başını acı ile yukarı kaldırmak zorunda kalmıştı. Bacaklarını sağlı sollu oynatıp biraz daha açmaya çalışıyordu. Sol elini yatağın üzerinde tutarken sağ elini biraz daha üstte duran karyolanın demirine attı.

Annem hırıltılı ve boğuk sesler çıkarıyordu şimdi. Gözlerini karşısındaki duvara sabitlemişti. Abuzer saçlarını bir jokeyin atın dizginini tutması gibi tutuyor, çekiyor ve var gücüyle sikiyor, sokup çıkarıyordu yarağını. Götünün en derinlerine girip çıkan yarak annemi yerinde zıplatıyordu. Yere sağlamca bastığı 40 numara ayaklarıyla bile dengede durmakta zorlanıyordu.

Bu ara olanlara dışardan bakan Vakkas annemin sallanan memelerini tutup sıktı bir süre. O anda annemin bu şekilde iki yabancı erkek tarafından sikilmekten zevk aldığını gösteren hareketi geldi. Sol eli yatağın üzerinde kalmaya devam ederken karyola demirindeki sağ elini Vakkas’ın halen sert ve dik duran yarağına attı. Yarağı sıvazlamaya başladığında, Vakkas, “Uf bu orospu yanıyor aga, yanıyor!” dedi kahkahayla.

Abuzer kan ter içinde kalmış ama halen boşalmamıştı. Dakikalardır tüm gücüyle götünden sikiyordu annemi. Annem ise artık benim orada olduğumu unutmuş gibiydi, Vakkas’ın yarağını sıvazlıyor, zaman zaman da elini onun omzuna atarak destek alıyordu.

Derken Abuzer annemin götünden çıktı. O an şiddetli bir osuruk odaya yayıldı. Annemin göt deliğinde birikenler bomba gibi patlamıştı. Abuzer sulu kahverengiye dönen yarağını sıvazlayıp salladı bir süre. Annemin götünün yanakları ve kıllı kasıkları kızarmıştı. Göt deliğinin ağzı 1 liralık para kadar açık duruyordu. Deliğin kıllı ağzı ve etrafında da aynı sulu kahverengilikten bol miktarda vardı.

Abuzer annemi belinden kavradı, annem sağ elini Vakkas’ın yarağından çekti. “Geç şöyle, gel!” diyerek hemen önümde annemi ayakta domalttı. Annemin yeniden götüne girerken Vakkas da yarağını ağzına alması için uzattı. Annem yarağı aç bir kurt gibi kavradı sağ eliyle ve ağzına aldı.

Az sonra Abuzer yeniden annemi götünden sikmeye başlamıştı. Şimdi daha hızlı ve sert şekilde sikerken, annem de Vakkas’ın yarağını deli gibi somuruyordu. Vakkas annemin saçlarını çekiyor, sırtını ve belini okşuyordu. Abuzer’in abanmaları ile öne doğru atılan annemi Vakkas yarağı ile bir duvar gibi durduruyordu.

“Ommm, ımmmm, ammmm!” sesleri çıkıyordu annemin ağzından. Koca yarak ağzına boydan boya girmişti. Yarağın annemin ağzının içindeki hareketleri yanaklarından görebiliyordum. Abuzer var gücüyle pompalıyordu annemin götüne. İnsanüstü bir güçle sikiyordu annemi. Annemin koca memeleri bir ineğinkiler gibi şişmiş ve sallanıyordu durmadan.

Abuzer artık kendini kontrol edemez şekilde hızlanmıştı. Annemin vücudunun her gram eti ve yağı sarsıla sarsıla oynuyor, löpürdüyordu. Annemin o yarağı götüne boydan boya aldığını görmek beni acayip etkilemişti. Kalp atışlarım son raddeye gelmişti. Boyun damarlarım şişmiş, sandalyeden düşecek kadar sarsılır haldeydim.

Kısa süre sonunda Abuzer’in suratının şekli değişti. Televizyonda izlediğim yüksek G kuvveti yiyen pilotlar gibi gerilmiş, gözleri içe göçmüştü. Goril gibi sesler eşliğinde annemin götüne boşalıyordu. Tamamen boşalana kadar annemin götüne abandı, yarağını içinde tuttu.

Biraz sonra çıkardığında ise annemin açık duran göt deliğinden sulu kahverengi sıvının haricinde bir miktar da kirli beyaz sıvı akıyordu. Bu arada götünden az önceki kadar şiddetli olmasa da birkaç sefer daha osuruk sesi geldi.

Abuzer oyun dışı kalsa da, annem Vakkas’ın yarağını iştahla emip somurmaya devam ediyordu. Ancak Vakkas daha fazla bu şekilde kalmak istemeyince yarağını çekip çıkardı annemin ağzından. Sonra da arkasına geçip Abuzer’in boşluğunu doldurdu hemen, ama götüne değil amına girdi. Ama o sırada Abuzer, “Bu piçin siki kalkmış!” dediğinde amından çıktı hızlıca.

Baktıkları yer pantolonumun önüydü. Krem renkli keten pantolonumun önü ıslanmıştı. Çişe benzemiyordu bu. Öyle olsa anlardım, hem bacaklarımdan da akardı. Bu başka bir şeydi. Üstelik pantolonumun önü kabarmış, şişmişti. Abuzer’in söylediği buydu.

Annem doğruldu. Yüzü ve saçları ter içindeydi, adeta suya batıp çıkmıştı. Dudaklarının üzerindeki, yanaklarındaki siyah tüylerinin ve hiç alınmamış gibi duran siyah kalın kaşlarının üzerinde çiy damlaları gibi ter damlacıkları vardı. Yüzü pancar gibi kızarmıştı ayrıca, bir elini ağzına götürmüş bakıyordu bana. İki yabancı erkek tarafından sikiliyor olmaktan çok, oğlunun sikinin kalkıp boşalmış olması onu daha çok utandırmış ve üzmüş gibiydi.

Vakkas yarağını tutarken iğrenç bir şey söyledi. “Şöyle geç, oğlunun sikini ağzına al!” dediğinde, annem, “Abi sen ne diyorsun?” dedi öfkeyle. “Dediğimi yap ulan sürtük!” dedi Vakkas daha da sert bir sesle. Abuzer Vakkas’ın bu teklifini beğenmişti, annem yeniden itiraz edecek gibi olduğunda öfkeli bir tokat patlattı suratında.

Annem daha fazla direnemeyeceğini anlamıştı. Şimdi Vakkas onu sikerken oğlunun daha doğrusu üvey oğlunun yarağını ağzına alacaktı. Ancak isteklerinin bununla sınırlı olmayacağı Abuzer’in devamında gelen sözleri ile belli oldu.

“Bana bak koca karı, sana teklifim var. Bu akşam bizim gibi oğlunu da memnun edersen dediklerini yaparım. Borcunu Dolar’dan Türk Lirası’na çevirir, yeni ve uzun vadeli senetler yaparım. Anladın mı? Kabul edersen hemen şimdi hazırlarım senetleri. Yok, etmezsen ananızı sikerim, sike sike ödetirim o parayı size. Duydun mu beni?” dediğinde annemin yüzü renkten renge, şekilden şekle girdi.

“Sen ne diyorsun be, kulağın duyuyor mu?” dedi annem öfkeyle. Vakkas elinin ayası ile annemin kulağının dibine bir tokat atarak, “Asıl sen duyuyor musun, adam sana ne söylüyor dinlesene. Eğer oğlun da seni sikerse borcunu yeniden düzenleyecek!” diye bağırdı.

Annem sessiz kaldı, başını öne eğerek yere bakarken Abuzer kapıyı açıp içeriye seslendi, “Oğlum o çekmecede benim çanta var, getirin onu!” diyerek. Az sonra aralık kapıdan bir el uzanıp çantayı Abuzer’e verdi.

Abuzer çantayı açtı. Bir tomar imzalı senet arasından benimkileri aldı ve annemle benim bakışlarımız arasında yırtıp yere attı. Sonra da hesap makinesini çıkarıp onunla birkaç işlem yaptı. Makinenin ekranındaki sayıyı bana ve anneme göstererek, “Türk Lirası ile borcunuz bu oluyor. Bin lirasını da ben sildim ayrıca. Bunu 12 aylık senede bölüyorum!” dedi. Sonra da masanın üzerinde hızlıca 12 senedi yazıp hazırladı. Anneme uzatıp, “Koca karı gel buraya, imzala şunları!” dediğinde annem bana baktı. Gözleri ile bana (Ne yapayım?) der gibi soruyordu.

Hızlı hızlı aşağı yukarı salladım başımı imzalasın diye. Annem bu cevabım karşısında şaşırmış gibi baktı önce, ama sonra da kalemi alıp senetleri tek tek imzaladı. Neye evet dediğimi biliyordum, ama yapacak başka bir şeyim yoktu maalesef. Annemin imzaları ile borcumuz Dolar’dan Türk Lirası’na dönmüştü.

Abuzer ve Vakkas önemli bir iş başarmış olmanın keyfiyle sırıtırlarken, Vakkas çıkardığı pantolonunun cebinden sustalı bir bıçak çıkardı ve bununla plastik kelepçeleri kesti. Ellerim serbest kalır kalmaz ağzımdaki bandı söküp kalktım ayağa. Sonunda özgürlüğüme kavuşmuştum. Ancak üvey annemin bakışlarından bundan hiç memnun olmadığı belli oluyordu.

Çünkü kendisinin de çok iyi bildiği, yıllar önce babamın bizden yapmamızı istediği ve ne kadar çabalasak da unutamadığımız bir şey şimdi gerçek olacaktı…

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Dolar Çok Yükselince Annem Yaraklara Geldi! (2)

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Amateur

Vakkas 40-45 yaşlarında, ince, uzun bir adamdı. Siyah kıvırcık saçları yer yer beyazlamıştı. Cezaevine defalarca girip çıktığını, en son 2 ay önce tahliye olduğunu söylemişti. Çıplak vücudunda birkaç bıçak yarası vardı. Karanlık bakışları ile insana korku veriyordu.

Sert bir sesle, “Hadi bakalım orospu ne duruyon!” deyince annem sağ elini uzattı. Sertleşip kalkmış yarağı tuttu ve bu sefer gözlerini kapatmadan ağzına aldı. Abuzer’e yaptığı gibi Vakkas’a da sakso çekmeye başladı. Abuzer bu sırada bir sigara yakmış hemen yanımda içiyor ve benim gibi olanları izliyordu.

Annem başını ileri geri oynatıyor, Vakkas’ın gittikçe irileşip kalkan yarağını ağzına daha çok alıyordu. Ağzına alıp emerken bir taraftan da eliyle sıvazlıyordu. Vakkas sol eliyle annemin yanağını okşarken sağ eliyle de başını tutuyordu.

Annem dizlerinin altına koyduğu yastık nedeniyle şimdi daha rahattı. O nedenle yarağı ağzında uzun süreler tutuyor, yalıyor ve emiyordu. Oysa az önce Abuzer’e sakso çekerken kısa aralıklarla yapıp ara sıra dizlerini kaldırıp indirmişti. Vakkas aldığı keyifle inliyor, dudaklarını emiyor ve bana bakıp duruyordu. “Anan harikaymış lan!” dedi sırıtarak. Bense nefretle izliyordum bu sahneyi.

Bu arada Abuzer sigarasını söndürmüş ve yarağını okşamaya başlamıştı. Az önce annemin ağzına boşalmıştı ama yarağı yeniden sertleşmişti. 31 çeker gibi okşuyordu yarağını.

Vakkas, “Hakkaten yanıyor bu kadın, yanıyor resmen!” dediğinde kan beynime sıçradı. Annem Vakkas’ın yarağını iştahla emmeye başlamıştı çünkü. Sağ eli yarağın üzerinde gidip geliyor, kalın dudaklarının arasından ağzına girip çıkan yarağı somuruyordu. Gözleri açıktı, ara sıra Vakkas’a bakıyordu. Vakkas Abuzer gibi başını tutup bana çevirtmemişti yüzünü. Gözünü kapatıp adamın suratına bakmamak dururken annemin böyle yapması karşısında öfkeden kudurdum. Yerimde hareketlenince Abuzer suratıma bir tokat attı, “Rahat dur ulan piç!” dedi sinirle.

Annem Vakkas’ın yarağını ağzından çıkarıp, “Vurma oğluma!” diye bağırdı, ama karşılığında Vakkas’ın suratına attığı sağlam bir tokatla yere düşecek gibi oldu. Ancak uzun boylu, güçlü kuvvetli bir kadındı. Normalde bir kadını yere serecek tokat annemi sersemletti sadece. Annem kendine geldikten sonra ayağa kalkmak istedi, ama bu kez de Abuzer’den sert bir tokat yedi.

Abuzer yarağını bana doğru uzatarak, “Bana bak orospu, ya bizim dediğimizi yaparsın yada oğlunu siker kadın yaparız. Biz bu zamana kadar çok erkeği kadın yaptık, seninkini de yaparız görürsün!” dediğinde annem gözlerini açtı kocaman ve “Yapmayın, Allah aşkına yapmayın, siz nasıl adamlarsınız?” dedi yalvararak. Sonra da, “Tamam, Allah aşkına bırakın oğlumu, ben yapıcam, ne isterseniz yapıcam!” dedi ağlayarak.

Vakkas söze karışıp, “Al şunu ağzına, adam gibi yala, orospu gibi yapacaksın anladın mı, kırk yıllık orospu gibi yalayacaksın!” dedi sırıtarak. Annem bu sözlere, “Tamam, tamam, bırakın oğlumu, yapıcam, rahat bırakın onu!” diyerek karşılık verdikten sonra yarağı tuttu ve iştahla emmeye başladı.

Şimdi iki eliyle kavramıştı yarağı ve başını hızlı hızlı oynatarak ağzına alıyordu. Vakkas’ın dediği gibi kırk yıllık orospu gibi yapmaya başlamıştı. Adamın yarağını yeniden ama daha kuvvetli şekilde somuruyordu. Islak ve yoğun saksonun yanında “Ommm, ımmmm, ummmm!” sesleri çıkıyordu annemden. Vakkas büyük keyif alıyordu, annemin başını üstten tutmuştu, ancak bastırmasına gerek kalmadan annem kendisi yapıyordu her şeyi.

Annem Vakkas’ın yarağını boydan boya alıyordu ağzına. Acelesi varmış gibi hareketlerle sokup çıkartıyordu durmadan. Ara sıra da iyice şişmiş kararmış, kıllı taşaklarını emiyor, onları ağzına sokup çıkarıyor, yalıyordu. Kıllı kasıklarını öpüyordu. Yarağı dondurma gibi yalıyor, dilini kafasında gezdiriyordu. Yarağın annemin yanaklarında yaptığı hareketli şişkinlikleri gördükçe iğreniyordum. Annem sanki bu işten zevk alır gibi yapıyordu. Abuzer’in, “Yanıyor bu kadın!” derken haklı olduğunu görüyordum. Anneme karşı tiksinti ve nefret duymaya başladım.

Vakkas da annemin bu hareketlerinden çok keyif almıştı, bana bakıp sırıtıyor, küfürler ediyor, annemin gerçek bir orospu olduğunu söylüyordu. Annem dizlerinin üzerinde ileri geri adeta zikir çeker gibi gidip geliyordu. O kadar iştahla yapıyordu ki Vakkas’ın zevk sıvıları ağzını doldurup çenesinden akarken bundan hiç rahatsız olmamıştı.

Vakkas annemin bu iştahlı saksosuna bir süre sonra boşalarak karşılık verdi. Boşalırken inliyor, anlamsız sesler çıkartıyordu. Yüzünün şekli garip bir hal almıştı. Boşalırken bile annemin ağzına sokup çıkartmaya devam etti yarağını. Dölleri annemin ağzından çenesine, üstüne akıyordu ama annem sanki sütlü kahve içer gibi hepsini içmiş, hiç sıkıntı yapmamıştı. Vakkas tamamen boşaldıktan sonra kendini geri çekip yarağını çıkardı annemin ağzından.

Annem ise az önceki havlu ile ağzını ve çenesindeki dölleri sildi. Birkaç kez öğürdü ama kusmadı. Abuzer’den sonra Vakkas’ın döllerini de yutmuştu. Birkaç sefer öksürdü. Sonra da, “Su var mı?” diye sordu. Abuzer kapıyı açıp, “Halim, ordan su getirin çabuk!” diye seslendi. Az sonra adam kapının aralığından küçük bir pet şişe suyu uzatıp Abuzer’e verdi. Abuzer yeniden kapıyı kapatıp suyu anneme uzattı.

Annem suyu alıp birkaç yudum içtikten sonra öksürdü. Kendine geldiğinde ayağa kalktı. Vakkas da Abuzer gibi boşaldıktan sonra bir sigara yakmış içiyordu. Annem dizlerini tutup, “Dizlerim ağrıdı böyle!” dedi ve yatağa oturdu. Elindeki şişeden bir iki yudum daha aldı. Bana hiç bakmamaya çalışıyordu.

Vakkas elindeki sigarayı gösterip, “İçer misin?” diye sordu anneme, ama o başını sağa sola sallayarak, “Hayır!” dedi. İçki ve sigaradan nefret ederdi. Abuzer, “Ablacım üstündekileri çıkartsana, daha çok işimiz var seninle!” diyerek iğrenç bir kahkaha attı. Annem, “Oğlumu çıkarın dışarı!” deyince, Vakkas annemin ağzını sertçe sıktı ve “Bana bak yaşlı orospu, oğlun burada kalacak, her şeyi görecek. Bize yamuk yapmak neymiş görecek!” dedi öfkeyle.

Abuzer de, “Eğer bir daha oğlumu çıkarın dersen, seni değil oğlunu sikeriz, sen de izlersin!” dedi sinirle. Ardında da bana dönüp, “İyi ki ananla gelmişsin, yoksa şimdi onun yerinde sen olurdun, onun yerine senin götünü sikerdik!” dedi gülerek.

Vakkas annemin ağzını tutuyordu halen. Onu sertçe geriye itince annem yatağın arkasındaki duvara küt diye vurdu başını. İki eliyle başını tutarken, “Allah belanızı versin hayvan herifler, köpek soyları, yezidler!” diye bağırıp durdu. Ancak Abuzer ve Vakkas hiç cevap vermeden öfkeyle bize baktı sadece.

Abuzer, “Çıkar üstündekileri yoksa ben zorla çıkartırım, eve kadar anadan doğma gidersin!” deyince annem ayağa kalktı. Titreyen elleriyle başındaki puantiyeli türbanının iğnelerini çıkardı tek tek ve açtı. Altındaki siyah, bereye benzeyen bonesini çekince siyah ve yer yer beyazlamış uzun saçları sırtına döküldü.

Ardından lacivert pardesüsünün fermuarını tuttu ama indirmeden ince bir süre bekledi. Abuzer yeniden, “Çıkart lan şunu orospu, oyun mu oynuyoruz burada?” deyince fermuarı indirdi. Annemin soyunmamak için bu kadar direnmesinin sebebi fermuar indikçe ortaya çıkmıştı. Annem pardesünün altına hiçbir şey giymemişti. Tamamen çıplaktı.

Vakkas, “Vay orospu vay, sen hazırlıklı gelmişsin buraya!” dediğinde, Abuzer, “Aslanım ben dedim sana bu karı yanıyor!” diyerek güldü. Annem kalın kumaşlı pardesüsüne boydan boya fermuar ve kol ağızlarına lastik diktirmişti. Temmuz ayındaydık ve Mersin’in kavurucu sıcağının yanında insanı mahveden nemine karşı kalın pardesünün altında pişmemek için içine külot bile giymemişti. Uzun zamandır sürekli bu pardesüyü giymesinin sebebi bunu giydiğinde içine bir şey giymesine gerek kalmamasıydı demek ki. Oysa ona aldığım yazlık ve ince pardesüsü vardı, ama son zamanlarda hep bunu giyiyordu.

Pardesünün önünü açmış, ama çıkartmamıştı. Sol eliyle memelerini kapatmaya çalışıp sağ eliyle de amını örtüyordu. Ancak Vakkas’ın elini kaldırıp vuracak gibi yapması sonrası ellerini çekti. Ağlamaya başlamıştı yine. Başını öne eğmiş sessizce ağlıyordu.

Un gibi beyaz, güneş görmeyen bir vücudu vardı annemin. Karnında ve bacaklarında uzamış ve alınmamış siyah tüyler bulunuyordu. Bir kavun kadar büyük ve yaşından dolayı sarkık memelerinin uçları içe göçmüş gibiydi. Pardesünün altında çıplak haldeyken meme uçlarının belli olmaması belki de bu yüzdendi. Hiç çocuk doğurmayıp bebek emzirmediği için meme uçları da büyümemişti. Koyu kahverengi ve büyük meme başlarında da siyah kıllar vardı.

Asıl olay ise alttaydı. Amının üzerinde ve kasıklarında kısa, kalın ve sık kıllardan üçgen şeklinde küçük bir orman vardı. Siyah kılların arasında da aynı saçları gibi yer yer beyazlıklar vardı. Bembeyaz vücudu ile tezat oluşturuyordu bu görüntü. Kılların arasında amının etli ve kahverengi dudakları görünüyordu. Bol pardesünün altına külot bile giymemişti ama bu hiç belli olmuyordu. Belki külot giyse izi belli olurdu ama annem giymeyerek bunu da engellemişti.

Birkaç gün önce evde tartılmıştı, 75 kiloydu. Hafif bir göbek dışında bir şeyi yoktu. Abuzer, “Çıkart şunu, hadi!” deyince annem başı öne eğik, bana bakmamaya çalışarak çıkardı pardesüyü ve masanın üzerine koydu. Şimdi üstünde sadece 40 numara ayakkabıları kalmıştı, çorap da giymemişti. Elleri iki yana sarkık yatağın önünde duruyordu.

Abuzer ve Vakkas annemin bu görüntüsü karşısında yaraklarını sıvazlamaya başlarken ben nefret ve öfkeyle delirmiş gibiydim. Hiçbir şey yapamamış olmak kahrediyordu beni. Ayağa kalkmaya çalışsam da nafileydi, plastik Cırt kelepçelerle bağlanmıştım. Gözlerimden yaşlar akıyordu ama hiçbirinin faydası olmuyordu.

“Öff, yanıyor ulan bu karı, yanıyor resmen. 3 karım var ama üçünü toplasan bunun yarısı etmez!” dedi Abuzer kalın yarağını okşarken. Kısa süre önce boşalmıştı ama yarak şimdi eskisinden de güçlü şekilde dikleşmişti. Anneme, “Domal bakalım!” deyince, annem başını kaldırıp baktı, ağlaması kesilmişti ama yanakları ıslaktı.

Bu kez Vakkas, “Domalsana lan!” diye bağırdı, ama annem onu duymamış gibi yapınca, “Abi bu karı domalmayı unutmuş sikilmeye sikilmeye!” diyerek güldü. Abuzer, “Bilir bilir bu orospu, her şeyi bilir, bir şey unutmaz o!” dedi. Sonra da, “Domal lan!” diye suratına vuracak gibi oldu. Annem korkuyla geri çekildi önce, sonra da ellerini yatağa dayayarak domaldı.

Bu sırada Vakkas beni sandalye ile birlikte yatağın önüne sürükleyip çekti. Annemin vücudu ile aramda yarım metre ya var ya yoktu. Bembeyaz ama siyah tüylerle kaplı kalçaları ve dolgun götü tam karşımdaydı. Bel çukurunda da yoğun siyah tüyler ve kıllar vardı.

Abuzer koca elleriyle annemin götünün yanaklarını ayırdığında, “Bak ulan piç, iyice bak!” dedi ve sonra da suratıma tükürdü. Annemin göt yarığını ve kara bir çukura benzeyen kıllı göt deliğini bana gösteriyordu. Göt yarığı da kıl ve tüylerden nasibini almıştı. Süt gibi beyaz kalçaları ve bacaklarındaki mavi damarları belli oluyordu. Amının dudakları şimdi kahverengi değil de karaymış gibi görünüyordu. Kasıklarında da ne zamandır alınmayan siyah kılları vardı. Annem temizliğini ihmal etmişti uzun zamandır.

Abuzer sağ elini uzatıp kıllı amının dudaklarını araladığındaysa annemin irkildiğini, koca vücudunun titrediğini gördüm. Sadece ben değil onlar da görmüştü. “Aha karı oynadı, hoşuna gitti!” dedi Vakkas gülerek. “Gider orospunun, gider!” dedi Abuzer ve sağ eliyle annemin götüne öyle sert bir tokat attı ki, annem yatağın üzerine abandı. Götünün yağlı, dolgun yanakları sütlaç gibi titremiş, çıkan ‘Şaapp!’ sesi odayı çınlatmıştı. Annem acıyla inledi bu tokadın ardından. “Bu orospunun her şey hoşuna gider!” dedi Abuzer daha sonra.

Annemi belinden tutup yeniden eski haline döndürdü. Annemin götü kızarmıştı, Abuzer’in beş parmağının izi götünün üzerinde çıkmıştı. Abuzer bir süre göt yanaklarını sıkıp yoğurdu hamur gibi, ufak birkaç tokat daha attı. Ama sonra dizlerinin üzerine çökerek annemin tam arkasında yer alarak birden ağzını annemin kasıklarının arasına soktu.

Siyah ve uzun pos bıyıklı ağzı annemin kıllı amı ile buluşmuştu. İştahla annemin amını emiyor, amına paspas çekiyordu. Annemse bu durum karşısında hiç tepki vermemeye çalışıyordu ama nafile. Hemen yarım metre ötemdeki annemin vücudunun titremelerini, kasılmalarını görmemem mümkün değildi.

Abuzer kalın ağzını annemin amına dayamış ve bir kuzunun annesinin memesine saldırması gibi saldırmıştı, annemin amından süt içmeye çalışıyordu sanki. Kalın parmaklı, iri elleri annemin kalçalarında, göt yanaklarında geziniyordu. Birden bana döndü ve kaba sesiyle, “Yanıyor ulan senin anan, amı fırın gibi!” dedi.

Başımı tuttu ve beni çekip öne doğru eğerek annemin amına yaklaştırdı yüzümü. Annemin amının dudakları şişmişti, belki Abuzer’in yalamaları belki de annemin aldığı keyif sonucu kasıklarında hafif bir ıslaklık vardı. Amının içi oldukça genişti. Am dudaklarının karalığına karşın amının içi kızıldı. Bu arada göt deliği de hemen amının üzerinde kara, kör bir kuyu gibi duruyordu.

“Bak ulan orospu çocuğu, bak!” diyerek başımı daha çok eğmeye başladı. Ben dirensem de yapamıyordum. Burnumun ucu annemin kasıklarının arasına girdi önce, sonra da amının içine. Kendimi kurtarmaya çalışıyordum ama nafile.

Burnum ve bantlı ağzım annemin amındaydı. Oldukça sıcak, ter ve sidik kokulu amının sert siyah kılları burnumun ucuna ve çeneme batıyordu. Bu arada Vakkas da annemi tutmuş, onun kendini çekmesine, kalkmasına engel olmaya çalışıyordu. Annemin ağlamalarını duyuyordum. “Bırakın bizi, bırakın!” diyordu sürekli ama hiçbir faydası yoktu.

Sonunda Abuzer beni geriye çekti. Burnumun ucu ıslanmıştı, annem sarsılarak ağlıyor, Vakkas onu omuz başlarından tutuyordu. Derin derin birkaç nefes aldım. Kendime gelmeye çalışırken, Abuzer, “Gördün mü orospu çocuğu, ananın amı yanıyor resmen, pezevenk, anasını satan pezevenk!” diyerek kahkaha attı. Sonra da yeniden eğildi ve kaldığı yerden devam etti. Annemin kasıklarını, amının dudaklarını emiyor, yalıyordu bir köpek gibi.

Vakkas geriye çekildi az sonra ve kalkık duran yarağını okşadı bir süre. Hemen ardından da çevik bir hareketle yatağın üzerine çıktı. Sırtını duvara dayayarak yarağını annemin ağzına gelecek şekilde tuttu ve “Yala ulan orospu!” dedi bağırarak. Annem tepki verecek gibi olduğunda uzun saçlarını çekti kökünden. Annem acıyla kıvranırken Vakkas’ın kalkık yarağını aldı ağzına.

Şimdi Abuzer annemin amını yalarken, annem de Vakkas’ın yarağını yalıyordu. Vakkas annemin saçlarından kavramıştı, dizlerinden büktüğü bacaklarını iki yana açmıştı iyice. Annemin ağzına sokup çıkarıyordu yarağını. Annem boğulur gibi oluyordu, yarağın yanaklarındaki şişkinlikleri belli oluyordu önceki gibi.

Vakkas bana bakarak, “Senin annen tam bir orospuymuş oğlum, tam bir orospu!” dedi gülerek. Abuzer bu sırada annemin amını yiyordu resmen. Sidik kokulu, terli ve kıllı olmasına aldırmadan annemin amını yiyordu. Ancak amı ile birlikte kıllı göt deliğine de dil darbeleri atmaya başlamıştı. Göt deliğine dilinin ucunu değdirdikçe annemin koca vücudunun titrediğini, sarsıldığını görüyordum.

Annem ağzında Vakkas’ın yarağı, amında ve göt deliğinde Abuzer’in ağzı, ikisinin ortasında kalmıştı. Sarkan iri memeleri sallanıyordu durmadan. Bacaklarını sağa sola oynatmaya çalıştığını gördüm birkaç kez ama Abuzer o kadar iştahla amını emiyordu ki buna engel oluyordu.

Ama sonra zorla da olsa bacaklarını iki yana ayırdı. Abuzer’in ağzı daha da gömüldü amına bu halde. Annemin ayaklarının ucuna basarak kendini kaldırmaya çalıştığını fark ettim. Bacaklarını sağa sola oynatıyordu, kalçaları ve götünün yağlı etleri kasılıyordu. Artık keyif aldığı çok belliydi.

Ağzında ise başka bir durum vardı. Vakkas götünü ve belini ileri geri oynattıkça yarağını annemin ağzına sokup çıkartıyordu. Annem gözleri açık ve hiç kırpmadan yarağı ağzına alıyordu. Ellerini pis yatağın üzerine dayamış güç almaya çalışıyordu, zaman zaman başını geri atmaya çalışıyor ama Vakkas’ın saçlarındaki elleri nedeniyle bunu yapamıyordu.

Bu iğrenç manzara bir süre sonra Abuzer’in kendini geri çekmesi ile sona erdi. Ağzı ve bıyıkları epey ıslanmıştı. Aynı şekilde annemin kıllı amı ve kasıkları da öyleydi. “Ben daha fazla duramayacam!” dedi Vakkas’a. Ama Vakkas, “Tut kendini, derdin ne, böyle hazine bulmuşuz hemen sikip gönderecek değiliz!” dedi yarağı annemin ağzında olduğu halde.

Ancak Abuzer Vakkas’ın bu sözlerine, “Ben duramayacam gardaş!” diyerek karşılık verdi. Yarağı kocaman bir patlıcan gibi olmuştu yine. Kafasından zevk sıvıları akıyordu. Yarağının kafasını annemin göt yarığına ve kasıklarına sürttü bir süre ve ardından da bastırmaya başladı. Annem yerinde kıpırdanmaya çalışınca Abuzer belinden sıkıca kavradı. “Kıpraşma ulan orospu, senin de hoşuna gidecek!” diye bağırdı sinirle ve beline şiddetli bir yumruk indirdi.

Annem ağzı Vakkas’ın yarağı ile dolu olduğundan ses edemedi ama çok canı yanmıştı. Kıvranmayı, debelenmeyi bıraktığında Abuzer’in kalın ve uzun yarağı amına girmeye başlamıştı. Az sonra taşaklarına kadar girmişti Abuzer’in yarağı.

Yarağı ağzına almakta zorlanan annem amına hepsini almıştı..

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Kocam yokken babası zorla sikiyor beni

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ass

Merhabalar uzun aile içi sex hikaye sevenler, ben halime еvliуim. eşimle yani oldukça doğru bіr yasantımız vardı.. bugüne kadarr hic bi ekѕiklik hissеtmеdim yaşantımızda, cinsellik de dahıl buna. karımın bаbаsının aslında kаyınpеdеrim hаreketlerinden kendime kаrşı anlamsız оlmadığını anlamak zor değil. canım, сiсim şekerіmle bаşlаyıp, hауаtım, güzеlim, bіrtanemle bitеn konuşmalardan tutun da, еn ufak yanlız ѕorunumdа sahiden koşuşturması, benle ilgilenmesi, her yanlız vip günlerimde bіr elma sevgi alma misali, kendime hediyeler almaѕı, hеr günü, her erkenden ayrıcalıkla karım işe gittikten sоnra telefonla iletişime hаtırımı sоrması, benimde de fаrkındа оlmadan yanlız alışkanlık yаrаttı.

kayınрederim yanlız erkenden aramasa, sormasa, hemencecik bendeniz arar sorar оluyоrdum. açıkcаsı, kаyınpederіmіn ilgisinin hep üzеrimdе оlmasını iѕtiyordum ve nе уalan ѕöyleyeyim, bu durumdan dа büуük yanlız haz alıyordum. lakin kendime bulunan bu ilgisinin сinsеl yönden olаbileceğini, benii cinѕеl yöndеn аrzulаdığını hic hafızama getirmemiştim, ne dе olsa oğlunun karısıydım. yanlız günü karım işe gittikten iki. saatt daha sonra kapı çaldı. açmak, kocamın babası gelmіştі, şaşırdım, gündüz zamanı ne işi vardı. diye. “pazara gidiyordum, bіraz sоluklanayım, fazla yorgunum.” demişti., “tabi buyur.” demiştim.. geçti içeriуe. tv açıktı, dizi izliyordum. kayınpеdеrіmе уiуecek içeсek bіrşeyler hazırlamak іstеdіm ve mutfağa geçtim. televіzyonun ѕeѕi kеsildi içеrdеn. neden kapattı kі diуе düşündüğüm аndа, kаyınpederimin nefesini ensemde hiѕѕettim. “nе о baba…?” dеmеmе kalmadı, ellerini eteğimin kеnarından bacaklarıma uzattı ve “artık dаyаnаmıyorum.” deуip bеni öpmeуe başlamıştı..

yаnаklаrımı, boуnumu, ağzımı öрmeye çalışıyordu. kеndimi çеkеmiуordum, kuvvetliydi. fazla şаşırmıştım. “sen bеnim babamsın, daha sonra оğlunun yüzünе naѕıl bakacakѕın?” deyіp sokmaya çalışıyоrdum, lakin gücüm yetmiyоrdu. kayınрederim, “her şеyi göze aldık., ne pahaѕına olursa olsun, senі іstіуorum. sеninlе bіr kez berаber olayım, sonrа gidiр kendımı erciуes’in tepesіnden atayım. bu nasıl bіr tutkudur, nasıl yanlız іstektіr ben bilmiyоrum, bildigim bir sey, ѕeni öleѕiye sevmek, istemek…” diye hem inliyor, hemde eli eteğimin altından bacaklarımı sıkıştırıyоr, ovalıyordu.. bense çаresizce direnmeуe dеvam ediуordum. o anda еli bаcаklаrımdаn yukаrı çıkıр amımı avuçladığı zaman, hic beklemediğim bіr sekilde zangır zangır titrеyеrеk оrgazm olmuştum. ve elinde avucuna bоşaldım. noluуordu bana? hic böylе bіr оrgаzm уаşаmаmıştım. evlendiğimizden beri kеѕinliklе eşimle böylе yanlız sey оlmamıştı. bu arada gömleğіm de iyice ѕıyrılmış, yakaѕı açılmış, daire hali, rahat оlmak icin ѕütyen tаkmаdığım memelerim ortаyа çıkmıştı.

hemencecik yаpıştı uçlarına, öpmeye ıѕırmaya bаşlаdı. artik dirеnmiyordum, аksine аzmауа başlamıştım. kayınpederіm yanlız hayvan gibi ѕoluyordu, nefeѕі göğüslerіmі, göğüs uçlаrımı yakıyordu. ateşim çıkmаyа bаşlаmıştı. “hayır.” diyоrdum lakin hoşumа dа gitmeye bаşlаmıştı. yanlız sırada istem dışı olarak elimi pantоlоnunun önüne atmıştım., kazık gibi оlmuş ѕіkі elіme çıktı. goz göze geldik, kayınpеdеrimе, “hаdi erken ol o süre.” dеdim. kendіme inаnаmıyordum, bеn naрıyordum, kосamın babaѕını ben yanlız hayvan gibi arzuluyor, zaman geçirmeden arkasına uyumak іstіyordum. yeni defа koсamdan bаşkаsıуlа birliktе olacaktım, yeni defа bu kadarr yaşımdan büуük birini istiуordum ve bu insan dа koсamın babaѕıydı, yаni ben de babişkom ѕaуılırdı. öpüşmеyе başladık kaldığımız alanda. kayınpederіm, “kızım, cаnım, gelinim, semra’m, sеvgilim, bayanım benim…”

dіyе inliуоrdu. eliyle eteğimi belіme tоplamış, külоtumun üzerinden аmımı рarmaklıyordu. zaten vıcık vıcık bulunan kukum іyіce ıslanmaya başladı. eteğіmі vе külotumu sıyırıp аyаklаrımdаn çıkardıktan ѕonra, kаfаsını amıma gömdü. dillemeye bаşlаdı kıllı amımı, çеvrеsini, dışını уalıуordu. amımın kıllаrını dudağına alıyor çekіştіrіyordu. ağzıyla аmımа yаptıklаrı çоk hoşuma gidiyоrdu. “içine…” diуebildim inlеyеrеk. dіlіnі amımın içine soktu, sаğа solа oуnatıуordu dіlіnі, delirmek üzereуdim. içimdе en derіne sоkup çekіyordu dіlіnі kocam pek sevmez bunu yаpmаyı. yaptığıma іnanamıуordum, koсamın babasıуla ne yаpıyordum. bоşalmama fazla аz kalmıştı, dayanamayıp ve “yala!” diyordum… “daha çabuk yala, em, dişle… bitir beni!” diye diye kaуınpederimin dudağına rahatladım.. bendeniz ikinсiye boşаlmıştım, simdi sıra kayınpеdеrіmdе іdі. hem onu kazık gіbі bіr sіkle оrtada bırakamazdım, hemde sikini içimde hіssetmek іѕtіyordum. taytını ve külotunu çıkarttım., ѕаndаlyeye oturttum kеndisini. haceti çokta büуük değil lakin yangınımı söndürmеyе yеtеrdi. sikini elіme alıр sıvazladım аşаğıdаn уukarı. damlalar gеliyordu ucundаn. yanlız hamlede dudak arama götürüp sert sеrt öpmeye başlayınca. damlalarını еmip yutuyordum, sahiden fazla azmıştım. dilimle sikinin başının ucundа dаireler çizip, kayınpеdеrіmі delіrtіyordum. “ohhh, bayanım, gelіnіm dеvam еt, senі dеli gibi istiуоrum…”

diye inliyоrdu. daşşaklarını yanlız bir dudak arama alıp çekiştirerek еmiyоrdum. ona her hünerlerimi göstermeye kararlıydım. siki ınanılmaz sеrtlеşmişti vе zonkluyordu. mutfаk maѕaѕına sırtüstü yattım, bacaklarımı aуırdım ve “gel babacığım, ѕik gеlіnіnі. babişkom ben, gel ѕоk, ѕik kızının аmını!” demiştim.. kayınpеdеrim аmımın dudaklarını ayırıp, sikini sırılsıklam amıma yerleştirdi ve girip çıkmaya bаşlаdı. evvel уavaş ağır, daha sonra her gücüylе, çabuk çabuk, ѕert sert girip çıkıyоrdu аmımа. dаşşаklаrı amımın dudаklаrınа çarрtıkça şak şap sеslеr çıkıyоr, bu bеni de kayınpederіmі de dаhа dа аzdırıyordu. keѕinlikle eşimle böyle yanlız sex yaşamamıştım. fazla daha hеyесanlı ve zevkliydi, аdetа bitmesini istemiyodum. oğluyla evliуdim, fаkаt sikişmenin güzelliğini ve orgazmın ne olduğunu simdi kayınpederіmle yаşıyordum. üzerіme eğiliр göğüs uçlarımı şapırtılarla çekiştirerek emmeуe başlamıştı.. çılgın yanlız boğa gіbіydі, hoşumа giden de buydu zatеn. kауınpederimin altında kendımı tam yanlız dişi hіssedіyordum, kеndimi ona tamamen teslim etmeуe hazırdım. kayınpеdеrim pоzisуоn değiştirmek istеdi ve benі аyаğа kaldırıp, уüzümü masaya döndürüp aуakta domаlttı. kukum alev gіbі yаnıyоrdu.

kazık gibi sіkіnі arkadan аmımа yerleştiriр, ѕert sert ѕokmaуa başlamıştı. yinе. amımа hеr ѕokuşunda arka yanaklarımın nasıl dalgalandığını bilе hissedebiliyоrdum. amımı sikerken arka yanaklarımı avuçluyor, оkşuyоr, mıncıklıyor, üfeliyor ve aуırıp bіrleştіrіyordu. arada yanlız tokat atıуordu onlara. bіr аndа sіkіnі аmımdаn çıkarıp, diz çöktü, götümü öpmeye, öpmeye vе parmaklamaya başlamıştı.. anlamıştım ne yapmak. іstedіğіnі. dаhа evvel hic göttеn sikişmеdiğim icin azıcık korku vаrdı içimde. titrek yanlız sesle, “babacığım…” dediğimde, kayınpеdеrіm ѕanki bu korkumu ѕezіnlemіş gibi, güzеl sözlerle benii teskin etmeye çalışıуordu. “canım gelinim, iyi bayanım bеnim, sеvgіlіm, birtаnеm… ergenliğini oğluma vеrdin, arkadan de ben eşim olacaksın. evren güzelі gеlinim benіm… canım bayanım ben, senin o daracık arka delіğіne ramazan olurum!” deyip рarmaklarıyla götümü açmaya genişletmeye başlamıştı.. kocamın babası mutfak tezgahında duran zeytinyağı şişeѕine uzanıp aldı, götüme vе sikine bolсa sürmеyе başlamıştı..

evet, аz daha sonra kaуınpederime götümün bеkarеtini vercektіm aslında arkadan eşi olacaktım. bu düşünce bаnа tаrifi іmkansız bіr hеyесan ve haz veriyordu. arkadan sikileсek olmanın sırf düşüncesiуle bile kukum sırılsıklam olmus, nerdeyѕe boşаlаcаk gibiydim. arka dеliğimе sіkіnіn bаşı değdiği аn kasılmalarım, büzüğümün açılıp kaрanmaları bаşlаmıştı bile. kеndimе inanamıyоrdum, resmen götüm yаrаk istiyordu! büzüğümün аçılıp kapanma рeriyоtlarından birinde, zamanlamasını fazla güzel ауаrlауаn kocamın babası ѕikinin başını yanlız sırada götüme sokuvermişti. “baba bіrаz dur…” demiştim.. aсımıştı. heyeсаndаn nefesіm kesilmişti, іkіmіz de kısа yanlız ѕüre hareketѕіz duruр, soluklandık. arkasından kaуınpederimin siki yаvаş yаvаş, milim milim içimе kayıyordu. sikinin her miliminin götüme girişini hissediуordum. acıylа beraber süper, nefiѕ yanlız şеydi, böуlе birşey nаsıl anlatılır bilemiyorum, bu his lakin yaşanır… kaуınpеdеrimin daşşakları amıma değdiği аn, sikinin tamamının götüme girdiğini аnlаdım. siki ateşten yanlız kor gіbі götümü dağladı. inanılmazdı. o doluluk, o yoğunluk, o аteş götümden taşıр, vüсudumun her nоktаsını еtkiliyordu, taa beynіme kadarr. iѕtemim dışı, götümü yanlız değirmen taşı gibi döndürmeye başlayınca, ileri geri, sağa sola. artik kаyınpederim de yanlız sanatkar titizliği ilе ѕіkіnі götüme sokup çıkarıуor, pоmpalamalarının şiddetini arttırdıkça arttırıyordu. siki götüme her girişindе daşşakları da amıma çarpıyor, amımı kudurtuyordu. yanlız zaman daha sonra, “cаnım babammm…” dediğimi hatırlıyom, еvеt, boşalıуordum.

bоşalma ne demek, sankі işiyordum. stop durak bіlmіyоrdum. tam geçti derken bіr ilk dalga benі alıp аçıklаrа atıyordu. kayınрederim sikini götümden çıkarıp amıma ѕoktu ve amımı sіkmeye bаşlаdı. keyiften bayılmak üzеrеydim, “boşal…” dіуebіldіm іnlemelerіm arasında. kocamın babası içime рüskürüyordu. o sıcаk dölleri benі kendimize getіrdі. çivi çiviyi ѕöküyоrdu, yanlız аteşi yanlız bаşkа atеş söndürüуordu. kaуınpederim aniden sikini аmımdаn çıkardığında, arka yanaklarımda da döllerіnіn sıcaklığını hiѕѕettim. kayınpеdеrim hаlen уoğun birşekilde boşalıyordu, bitmiyоrdu dölleri. sanki gеnç bulunan kocam değіl babasıydı. boşalması bittikten sonrа döllеrіnі sikinin başıyla iуice yaydı belime vе kaѕıklarıma kаdаr. fazla zevkliуdi… yanlız iki. dakika dinlendikten sоnra tеmizlеndik vе topаrlаnmаyа bаşlаdık. giyinirken, “babacığım, bu yeni ve son dеfa olmuş. bіrdaha kesinlikle olаmаyаcаk!” demiştim.. kayınpederіm dе, “tamam bayanım, söz bіrdaha olmayacak!” demişti.. sözünü de tuttu, birdaha sіkіşmek іçіn taleрte bulunmаdı. lakin havlu atan bеn olmuştum., ѕikişme tаlebi yanlız hafta daha sonra benden çıktı. tam 2,5 senedir. da kaуınpederimle her fırsаttа sikişiуоruz. birtürlü yeter dіyemіyorum. ikі günü gеçti mі, kоşuуоrum arkasına yatıyоrum. kocamın babasıi çоk lakin fazla ѕeviyorum. o bеni götümdеn yeni ѕiken еrkеk, götümün sahіbі, götsеvеr kаyınpederіm…

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Gül ile İlk Defa.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Babe Shower

Gül eşinden boşandıktan sonra çocuklarıyla yalnız yaşayan, bir hayli geniş aile klanımız içerisinde akrabamız bir genç kadındı. Yakındık, samimiydik, dul olduğundan korunmaya alınmıştı, ailece sık sık görüşürdük. O yaz da kocası olmadığından ailesinin yazlığına onları bırakma işi bana kalmıştı. Altı ve on yaşındaki çocuklarını ve eşyaları arabaya yükleyip sekiz saatlik yolculuğun sonunda akşam üstü sahildeki evlerine varmıştık.

Yol boyunca çocukların uyumasını da fırsat bilerek uzun uzadıya konuşmuş, hatta müstehcen fıkralar bile anlatmıştık. Ayağındaki bez ayakkabılar, üstünde bolca bir şort etek, içinde göğüslerini iyice baskılayıp zapt etmiş spor sütyeni, iki renkli kalın askılı atlet vardı. Uyukladığı kısa aralıklarda hızımı iyice yavaşlatıp bol bol bacaklarını ve vücudunu seyrediyordum.

Çaktırmadan birkaç resmini almıştım yine. Hatta bir ara kendi şortumun bacak arasından elimi sokup sola doğrulttuğum penisimle oynarken öyle bir sertleşip kalkmaya başladı ki… Sonunda dayanamadım. Tenha ve kapalı gibi bir benzin istasyonuna girip pis tuvaletinde masturbasyon yapmak zorunda kaldım.

İlk defa bu kadar uzun süre baş başa kalıp rahatça sohbet etmiş ve hatta ağırlıklı olarak benimki olmak üzere cinsel hayatımıza dahi girmiştik. Oldukça sık görüşürdük. Hayli ilerlemiş, fakat mesafeli bir samimiyet vardı aramızda… Onun için benimle cinsel konularda konuşabilmek su içmek kadar doğal bir şeydi…

Annesi ve evli ablasıyla çocuklarından oluşan çekirdek ailesini de esk**en beri tanıdığımdan iki gün yazlıkta onlarla beraber kalacak, sonrasında işim için daha güneye devam edecektim.

Vardığımızda artık akşam üstü oluyordu ve deniz çok davetkardı. Aklımda sadece denize atlayıp serinlemekten başka, Gül’ü de denize girmeye razı edip onu bikiniyle görmek vardı.

Gül evlendikten sonra, hele özellikle ilk doğumundan sonra daha yuvarlak hatlara sahip olmuş, annelik onu daha bir seksileştirmişti. Ortadan büyük göğüsleri ikinci doğumunda biraz sarkmıştı. Ama her erkeği kışkırtacak denli derli toplu duruyorlardı. Bacakları biraz kalınca olsa da ayakları ve parmakları güzel, uzun ve her zaman bakımlı olurlardı.

Evimize misafirliğe geldiği zamanlarda çorapsız olması için dua eder, gelmelerini dört gözle beklerdim. Evimizde olduğu zaman zarfında büyük bir rahatlıkla oturup kalkar, her zaman giydiği kısa eteklerinden çoraplı bacakları açılıp saçılırdı. Ben de o açıldıkça görünen manzaraları mümkün olduğunca seyredip aklıma yazardım. Çaktırmadan telefonumla bir sürü frikikli resmini çeker, bunları da yalnız gecelerde kendime masturbasyon malzemesi yapardım.

Eşyaları alelacele indirip bir an önce sahile gitmek istediğimi ve denize girmenin onun için de çok iyi olacağını devamlı telkin ediyordum.

“Dur bakalım önce çocukları bir halledeyim, belki…” diyordu. İçinin burkulduğunu ve onun da benimle birlikte denize girmek istediği hissediyordum.

Daha fazla ısrar etmeden, kısa bir hoşbeşten sonra küçük çantamın içindeki deniz eşyalarımı alıp plajın yolunu tuttum.

Biraz yüzdükten sonra hala kıyıda şezlonglarda oturan kızları seyrederken bir anda plaja doğru koşar adım gelip elini güneşe siper yapıp sahilde beni arayan Gül’ü görünce çocuk gibi sevinip doğruldum ve çılgın gibi el sallayarak yerimi belli ettim.

Gerçekten çok heyecanlanmış, sevgilisiyle ilk defa buluşan biri gibi hissediyordum. Bir anda bu düşünce beni rahatsız edip içimi suçlulukla doldurdu. Ben ne yapıyordum? Saçma sapan bir yere gidebilecek riskli bir durumdu. Bu düşüncelerle o içimde uçan kelebekler bir anda duruverdi ve öylece eşyalarını hemen benimkilerin yanına bırakmasını seyretmeye başladım.

Fakat durgunluğum üstündeki straplez havlu deniz elbisesini aşağıya doğru indirip ayaklarından çıkarırken bir anda geçti.

İri çiçek desenli renkli bir bikini giymişti. Boynunun arkasından ipini bağlayıp denize doğru yürürken bacaklarını ve kalçalarını hayranlıkla seyretmeye dalmıştım.

Suyun kasıklarını geçmesi ve ürpererek içine çektiği karnıyla dahada irileşip taşacak gibi olan göğüslerine ipnotize olmuş şekilde bakıyordum. Sonunda suya dalıp biraz yüzdükten sonra yanımda bitiverdi.

Yanımda ayaklarını yere basıp göğsümüze kadar ulaşmayan suda dikilince saçlarından akan sular, göğüslerinin arası ve diken diken olmuş kolları nutkumu tutturmuş, kalakalmıştım. Kekeler gibi bir sesle ancak,

“Üşümüşsün…” diyebildim.

“Evet, hadi yüzüp ısınalım biraz…” deyip suyun üstüne zıplarcasına çıkıp kulaç atmaya başladı. Tabi bu arada harika kalçaları da ıslak ıslak önümden geçit töreni yapmış ve biraz önceki suçluluk çoktan yok olup gitmişti.

Hızlı kulaçlarla ona yetişip biraz daha açıldık. Durunca üşüdüğümüzden hızlıca hareket edip hem sohbet ediyor hem de yorgunluk atıyorduk. Bir ara arkadan şakalaşarak boynuma sarılmış, soğukça suyla iyice sertleşmiş göğüslerini sırtımda ezmişti. O ne hissetmişti bilemiyorum ama su bu kadar soğuk ve denizin içinde olmasak o anda penisim kazık gibi olurdu.

“Üşüdüm biraz.. Hatta baksana tüylerim diken diken oldu… Sür bak elini…” diyerek kolunu bana uzattı. Bu arada suyun üstüne doğru sırtüstü kaldırdığı vücudu, önce göğüsleri ve sonra da karnı olmak üzere suyun dışına bir ada gibi çıkmıştı. Kibarca, incitmeye korkarcasına koluna sürdüm elimi, ben pürüz değil ateş hissediyordum. Hatta bir anda göğüs ucunun birinin kalınca olan bikinisine rağmen belli olduğunu fark ettim.

“Sürmeme gerek yok.. Baksana göğüslerinden bile belli oluyor” deyince bir anda suyun içinde batıp utangaç,

“Nasıl yani? Açılmış mı?” deyip bikinisinin kaydığını zannedip düzeltmeye çalıştı.

“Yok hayır.. Üşüyünce ucu belli olmaya başlamış. Bir üşüyünce bir de tahrik olunca kabarır ve sertleşir ya, işte öyle…” dedim. Şimdi ne olduğunu anlamış ve utanmıştı. Ardından da hemen yüzüne bir muzip ifade gelmişti.

“Amann… Bizimki sertleşiyor, sizinki de küçülüp içine kaçıyor işte…” deyip şuh bir kahkaha attı.

Hiç tereddüt etmeden kafamı öne eğip şortumu suyun içindeyken sanki görebilecekmişim gibi açıp bakar gibi yaptım. Kafamı acele ve panikle kaldırıp

“Eyvah… Gül… Benimki yok olmuş.. Düşmüş galiba…” diyerek yalancı bir panik hareketiyle komiklik yapıyordum.

Bu arada o da buna katıla katıla gülüyorken ben de bir anda ciddileşip elimi şortumun içine soktuğum belli olacak şekilde gerçekten küçülmüş penisimi kavradım. Bu sefer ciddiyetle,

“Hakikaten kız… Bu benimki çok küçülmüş, baya bamya gibi olmuş” dedim. Gülüşmemizin sonunda,

“Hadi artık ben çıkayım, çocukları anneme bıraktım. Hem akşam yemeği için hazırlık yapmam lazım, yeter bu kadar gevezelik… Yarın deniz gevezeliğine devam ederiz.. Sen geliyor musun?” diye sordu.

“Ben biraz daha kalayım. Şu düşen çükümü bulup bamyanın yerine takmam lazım” deyince kahkaha atıp

“İyi fikir bence de… Sana her zaman lazım olacak…” dedi.

Arkasını dönüp hızlıca kıyıya doğru yüzmeye başladı. Çok geçmeden kıyıya ulaşıp kurulanmadan havlu elbisesini giydi, el sallayarak gözden uzaklaştı.

Ben de çok oyalanmadan çıkıp kurulanıp eve vardım. İki katlı bir villaydı, çok büyük değil ama güzel geniş bir balkonu vardı. Bana alt kattaki odayı yapmıştı annesi, onlar da üst katta yatacaklardı. Açıkçası benim de işime gelmişti. Hem alttaki banyo tuvalet bana kalacak hem de gece birkaç duble içip istediğim saatte yatabilecektim.

Evde koşuşturma başlamış, yakındaki sitede oturan ablası ve çocukları da gelince ev curcuna olmuştu. Duşumu alıp üstüme bir şeyler giyip mutfağa yöneldim. Gül alelacele topladığı saçları ve hafif bir günlük ev elbisesiyle bir şeyler yapıyor, annesi de gidip duş alıp giyinmesini söylenip duruyordu.

Yardım edecek bir şey olmadığını söyleyip beni balkona kovdular, ben de ikiletmeden balkonda yanlamasına duran salıncağın önündeki şezlonga attım kendimi… Annesi, ablası hatta büyük kızlar devamlı bir şeyler taşıyıp duruyorlardı. Sonunda ablası,

“İşte rakı da geldi.. Haydi kendine koy bir kadeh…” deyince yerimden kalkıp dediğini yaptım. Sofra hazır ama yemek daha pişmemişti.

Gül hızlıca gelip salıncağa kendini attı, salıncağın zıplamasını eğlenceli bulup çocuk gibi biraz daha yerinde sıçrayarak zıplamasını sağlamıştı. Çok eğlendiği ve neşesinin yerinde olduğu belliydi.

Yerinden hafifçe uzanıp eğilerek elimdeki kadehi işaret etti, ben de ona doğru uzatınca bir anda kapıp, irice bir yudum alıp yutmadan bana geri uzattı. Şaşırmıştım, o da hala yutamamış ve gülmeye başlamıştı. Birazı sıkıca kapalı tutmaya çalıştığı dudaklarının arasından parmaklarından eline akmış. gerisini de zorla yutmuştu.

“Yuh görmemiş.. Şey görmüş yeni gelin gibi ne atlıyorsun öyle?” dedim. Gülerek

“Atlarım… Tutarım… Yutarım…” dedi. Dedi ama bir anda manasını da anlayınca kalakaldı.

“Vallahi afiyet olsun…” dedim ben de gülerek. Utanmıştı biraz ve o arada parmak arası terliklerinden kurtulup hemen benim bacaklarımın önünde bacak bacak üstüne attı. Şezlong zaten alçak olduğundan ve de boyu salıncağın üçte biri kadar bir yerini kapladığından üstteki ayağının tabanı neredeyse dizlerimin üstünde gelmek üzere bir yerde duruyordu.

Bakakalmış ve gerçekten hipnotize olmuştum. Her zaman bakımlı olan yeni sürülmüş parlak koyu kırmızı ojeli, yumuşacık tabanlı pembe bir ayak önümde duruyordu. O farkında olmadan bir hava tutturmuş, bir şeyler anlatıyor, bülbül gibi şakıyıp duruyordu. Zaman zaman da anlattıklarıyla ya da salıncağın hafif sallanmasıyla hareket eden ayağını, ayak bileklerini ve oturduğundan ezilmiş baldırlarını seyrediyordum.

Gerçekten tahrik olmaya başlamıştım ve penisim altta kıvrık durduğu yerden külodumun içinde sertleşmeye ve kendine çıkış arar şekilde hareketlenmeye başlamıştı.

O hala bir şeyler anlatıyor, ayakucunda olanların farkına varamıyordu. Bir anda ayak değiştirince manzara değişmiş, ezilip kızarmış baldırı daha da bir açığa çıkmıştı.

Bir anda göz göze geldik ve benden bir cevap beklediği belli bir suratla bana bakıyor, ama cevap gelmeyince benim yüzümdeki bu acaip ifadeyi anlamaya çalışıyordu. Yutkunarak

“Efendim..? Duyamadım Gül…” diyebildim kısık bir sesle.

“Zaten deminden beri duymuyor gibisin. Nerelerdesin sen?” dedi.

“Şey.. Biliyorsun ben… Ayaklar konusunda biraz fazla hassasım.” diyebildim çekinceli bir şekilde. Biraz doğrulmuştum oturduğum yerde, çünkü penisim baya sertleşmiş ve solda bulduğu boşlukta şortumun altında sopa gibi duruyordu.

“Aaaa.. Sen sevmiyor muydun ayakları?” diye gülerek muzipçe bir tavırla bir anda doğrulup, üste attığı bacağını indirip sanki iğrenip kaçındırmak için yapar gibi dizime ve bacaklarıma sürtmeye başladı. Durumumu daha da zora soktuğundan haberi yoktu tabi..

Bir anda seri bir hareketle bacaklarıma sürttüğü ayağını sol elimin avuçiçi ile topuğundan, sağ elimle de parmaklarından sıkıca yakalayıp tuttum. Biraz kaçırmaya çalışsa da hemen bundan vazgeçip anlamayan yüzle bakmaya başladı.

“Sen.. Sen yanlış anladın.. Ben ayaklardan, hele bakımlı ve ojeli ayaklardan çok tahrik olurum ve de şu anda oldum.” diyebildim. Hala anlamamış ve sorgular bir ifade ile,

“Nasıl yani şimdi? Tahrik… Nasıl yani?” diyebildi.

Ellerimin arasındaki ayağını hala bırakmak istemeyen bir kuvvetle tutuyordum. Kalakalmıştı ve sağ elimle hiç bırakmadan biraz sıkıp biraz yumuşatarak hafif bir masaj yapar hale gelmiştim. O da ayağını çekip kaçıramıyor, heyecanı artmış ama ne olduğunu anlamamıştı.

“Nasıl yani.. Bayağı tahrik mi oluyorsun?” dedi.

“Evet canım, bak istersen…” diyerek kaykılarak oturduğum yerden, elimde tuttuğum ayağını bırakmadan önünde ayağa kalktım. Çok az bir mesafe vardı ve yukarıya doğru elimde kalkan bacağına doğru dönüp, solda sertleşip ayağa kalktığımda iyice belli olan penisimi ayak tabanına yasladım.

Bir anda bir sessizlik oldu ve ayağının altında taş gibi olmuş penisimi hissetti, nefes bile alamıyordu sanki zaman durmuş gibiydi. Ellerimin arasından usulca indirip ayağını bırakınca iyice belli olan penisimi şortumun üstünden tek elle kavrayıp,

“Şu yaptığına bak.. Ne hale getirdin bamyayı… Sayende patlıcan oldu” dedim.

Gülmüyordum ama kızgın bir sesim de yoktu. Bir an gözü penisime takılmış ve suskunluğu dudaklarının ucundaki muzur gülmeyle bozulmuştu. Hatta utanıp başını balkondan dışarıya çevirip bir kahkaha attı. Onun gülmesiyle ben de bir anda rahatlamış, içimden bir patlama gibi kısa bir gülüş gelmişti.

“Ne yapacağım şimdi biliyor musun? Gidip bunu indirmem lazım, iş çıkarttın bana…” diyerek döndüm ve gözüme ilk ilişen bir şalı önümü kapatır şekilde tutarak banyoya yöneldim.

Banyoya girdiğimde sabırsızlıkla kapıyı kapatıp şortumu indirip hemen taş gibi penisimi kavrayıp masturbasyona başladım. Ses çıkarmadan hızlıca yapıyor, tüm gün gördüklerimi film şeridi gibi gözümün önünden geçirerek hayalimde Gül’ü kuruyordum.

Bir anda gözüme çamaşırlığın üzerinde duran külodu ve birbirinin içine soktuğu cuplarıyla bugün giydiği bikini çarptı. Hiç sonunu düşünmeden, sanki cezalandırıyormuşum gibi onları elime alıp önce bikinisinin altını koklayıp öpüp, sonra da penisimin başına sürmeye başladım.

Artık patlamak üzereydim ve elimde çanak gibi tuttuğum bikinisinin üstünden birinin içine fışkırarak boşaldım. Son damlasına kadar içine doldurup sildikten sonra, diğerini üstüne kapatıp tekrar kirli sepetinin üstüne koydum. Hızlıca kıpkırmızı olmuş ve hala yarı sert penisimi kurulayıp banyodan çıktım.

Annesi ve ablası salonda çocukları yediriyorlardı, bana bakmadan

“Yemek hazır, çocuklar yiyince yiyebiliriz biz de…” dediler. Kalbim hala deli gibi attığından sadece gevelercesine bir “tamam” diyebildim.

Balkona çıktığımda Gül sorgular bir şekilde yüzüme bakıyordu. Ona doğru yöneldim ve iyice yaklaşınca hafifçe kulağına eğilip

“Sana banyoda, bikininin içinde mesaj bıraktım” dedim. Bir an hala kabarıklığı hafifçe belli olan şortumun önüne, oradan da yüzüme doğru baktı ve hiç bir şey demeden kalkıp banyoya doğru yürümeye başladı.

Salıncaktan kalktığı yere bu sefer ben oturdum. Ama oturunca bir anda bir pişmanlık ve büyük bir suçluluk da benim içime oturdu. Bu yaptığımın bir geri dönüşü yoktu ve akraba sayılan evli bir kadına yapılması cesaretten çok aymazlık olan bir davranıştı ve çok ama çok kötü sonuçları olabilirdi.

Salondaki hareketlilik çocukların yemeğini bitirdiğini ve annesiyle ablasının mutfaktan yemekleri getirdiğini gösteriyordu. Gül ise ortalarda yoktu.

İki üç dakika geçmeden Gül hariç herkes balkona gelip sofraya oturmuştu. Hatta çocuklar bile masada yerlerini almışlardı. Annesinin birkaç seslenmesine cevap vermeyen Gül artık benim de paniklememe sebep olmaya başlamıştı. Küsmüş ve gelmeyecek, ya da acaip bir duygu patlamasıyla ortalık ayağa kalkacak ve bunu ben nasıl açıklayacaktım.

Büyük kızlardan biri anneannesinin direktifi ile yine banyonun kapısına gidip sofranın hazır olduğunu ve onu beklediğimizi söyledi.

Birkaç dakika geçmemişti ki koridorda Gül göründü. Hızlıca adımlarla geliyor, başındaki havludan da duş aldığı belli oluyordu. Biraz durgun ve ifadesiz bir suratla balkona çıkıp yerine oturdu. Masadakilerin neşesi onda yoktu ve benim olduğum tarafa bakmıyordu bile.

Sadece gerekli cümleler kuruyor, bir şey anlatmıyordu. Benim de içim gittikçe daha çok eziliyor, resmen yerin dibine geçesim geliyordu. Neden sonra bir anda neşelendi ve ablasıyla annesiyle sohbete başladı, ama bana karşı hiçbir tepki vermiyor, beni muhatap almıyordu. Bu şekilde yemeğimiz bitti.

Sofra toplanırken ben de birkaç sefer bir şeyler taşıyarak yardımcı olmuş, koridorda karşılaştığımızda bile yokmuşum gibi bir tavırla yanımdan geçip gitmişti. Ben de biraz değişiklik olarak çocuklarla oyun oynayıp vakit geçirmeye çalışıyordum. Aklımdan geçen, sabah erken saatte bir bahane bulup buradan kaçmaktı. Zihnimde de söyleyeceğim bahaneleri planlıyordum.

Yaklaşık bir saat geçmişti ki ablası gitmek için hareketlendi. Yanıma gelip önce sıcacık ve samimi bir sarılışla veda etti, mızıklanan çocuklarını çeke çeke evden ayrıldılar. Gül zaten uykusu gelmiş olan ufaklığı yukarıya odasına çıkarmış, anneannesi de büyük kızı artık yatma vakti geldiğine ikna etmeye çalışıyordu ki yukarıdan otoriter ve kızgın bir sesle Gül’ün bağırışını duyduk. Kesin bir sesle artık yatılacağını söylüyordu.

Onlar ışıkları söndürüp yukarı çıktığında ben de yarı karanlık mutfağa geçtim. Kendime bir kadeh rakı koyup hızlıca mutfakta içerek suçluluk duygusundan kurtulmayı ve sonra da sızıp uyumayı düşünüyordum.

Bir anda bir karartının mutfağın kapısına geldiğini hissettiğimde dönüp ifadesiz bir yüzle kapıdan bana bakan Gül’ü gördüm. Hiç bir şey söylemeden dönüp balkona yöneldi. Rakımın üstüne ek yapıp ben de arkasından balkona çıktım. Salıncağın ortasına oturmuş, bu sefer bağdaş kurmuştu. Suçlu bir sessizlikle yine aynı şezlonga iliştim.

Bu sessizlik süresi uzadıkça içim daha çok eziliyor ve patlamasının şiddeti daha da çok artacakmış gibime geliyordu. Derken bir hışımla gözlerimin içine bakarak;

“Sen ne yaptığını sanıyordun? Sen nasıl.. Nasıl böyle bir şeye cür’et edersin? Annemin evinde.. Çocuklarımın yanında.. Nasıl yaparsın bunu?” deyiverdi. Verecek hiçbir cevabım, hiçbir savunmam ve bahanem yoktu, çok çılgınca ve saçma bir şey yapmıştım.

Kekeler bir şekilde birşeyler söylemeye çalışırken, sözümü kesip tekrar aynı hiddetle

“Ne kadar korktuğumu, gördüğüm şeyin ne olduğunu anladığımda ne kadar şaşırıp şok olduğumu biliyor musun”

“Evet.. Özür dilerim Gül.. Biliyorum, çok saçma ve gereksiz bir şeydi”

“Özür dilerim mi?..Sen ne yaptın biliyor musun? Benim bikinime bilmem neyini sürttün… “ derken, yüzünün ifadesine bir anda aşırı sinir kaynaklı, engellenemez bir gülme yayıldı.

Şaşırmıştım ama bu duygu değişimi beni daha da afallatıp korkutmuş, daha ciddi bir patlamayı bekler hale gelmiştim. Suçlulukla öne eğilmiş başımı kaldırmadan rakımdan bir yudum aldım.

“Bir de utanmadan karşıma geçmiş keyif rakısını yudumluyor beyefendi.. Boşalmış ya… Rahatlamış ya…” deyince kendi kendime hakikaten ne utanmazsın diye içimden geçirdim. Tam ağzımı açıp, sabah erkenden giderim.. çok özür dilerim diyeceğim anda yine gülerek

“Bir de ikram bile etmiyor, sadece kendi içiyor bencil pezevenk…” dedi. Duyduğuma şaşırmış, aklım da duygularım da altüst olmuştu.

“Bak hala bakıyor… Versene şunu öküz.. Hep bencilsiniz. Hiç karşınızdakini düşünmüyorsunuz.. Sikelim boşalalım, dönüp kıçımızı yatalım.. Ooohh… Sen iç biz seyredelim.. Versene şunu bana…” deyip elini uzattı.

Aklım yerinden çıkmış dumur olmuştum. Hem bu kelimeleri ondan daha önce duymamış, şok olmuştum, hem de konuşmanın mecrasının nasıl bir anda değiştiğini anlayamamıştım. Kadehi uzattığımda elimden koparırcasına alıp yine kocaman bir yudum içti, bu sefer hiç oyalanmadan yutuverdi. Bana bakmadan,

“Nasıl böyle bir şey yaparsın?” diye bu sefer gerçek bir cevap bekler şekilde sordu. Geveleyerek

“Gerçekten özür dilerim.. Bir anda gerçekten kontrolden çıktı.. Ve düşüncesizce yapıverdim. Gerçekten çok özür..” derken beni sustumak için eliyle işaret etti ve

“Gerçekten ayaklar bu kadar çok mu tahrik ediyor seni..?”

“Evet” dedim utangaçça, “Sadece bakarak bile boşalabilirim..”

“Peki benimkiler de o kadar mı güzel..? Ne anlatabilirsin onlarla ilgili?” deyince yüzüne baktım, ifadesiz yüz gitmiş ama gülen bir hali de yoktu.

Anlamaya çalıştığı belli oluyordu. Altında bağdaş kurduğu sağ ayağını çıkartıp bu kez uzatıp, otururken kıvrılmış dizimin üstüne koyup beklemeye başladı. Yine heyecanlanmıştım,

“Gerçekten çok güzel ve bakımlılar.. Her zaman da güzeller.. Seni her gördüğümde açık bir ayakkabı veya ince şeffaf çoraplı olmanı diliyorum” dedim itiraf edercesine.

“Ulan manyak…”diyerek bir ayağı altında diğer ayağı hala dizimdeyken doğrulup bana doğru dikildi.

“Zaten ilk şoku ayağımı taş gibi olmuş pipine yasladığında yaşadım.. Daha ne olduğunu anlayamamıştım ki dönüp çıkıp gittin.. Bir de geldin ki, neymiş, mesaj bırakmışmış.. Banyoda iki saat mesaj aradım saçma sapan bir yazı olur da annemin ya da çocukların eline geçmesin diye…” Durdu, bir yudum daha aldı,

“Sonra bikini dediğin aklıma geldi. Alıp baktım ki içinde krema gibi bir şey var.. Ne olduğunu anlamamla donup kalmam bir oldu. Şokla ağlamaya başladım. Sesim duyulmasın diye hemen duşa girdim ki ses gelmesin.. Alelacele bikinimi, senin spermlerini yıkarken bu sefer içim bir acaip oldu”

Son cümlesinden sonra bakışını kaçırarak sözünü kesti. Anlattıkları içime oturuyordu ama bir anda cümlenin gerisini getirmeyişi bu sefer beni çoşturdu ve nereden geldiğini bilemediğim bir cesaretle alaycı bir sesle “Eeee?” dememle hiddetle dönerek

“Orospu çoc… Sen beni düşünerek otuzbir çekmişsin.. Neremi, nasıl düşledin diye düşündüm. Hem utandım hem de.. Ne bileyim işte.. Merak ettim”

“Her yerini.. Göğüslerini… Bacaklarını… Kalçalarını… Karnını… Hele ayaklarını…” dedim kısık sesle… Tane tane…

“Yuh sapık… Ben anneyim be… Genç kız değilim ki… İki tane çocuk doğurdum ben… Hem de akrabayız… Neremi beğendin o kadar sapık?” dedi yarı kızgın o kendine has güzel gülümsemesiyle. Bu arada dizimdeki ayağıyla sertçe dürtüyordu. Sonra bir anda

“Şimdi de tahrik oluyor musun? Kalkıyor mu yine pipin? Yoksa biraz önce boşaldın, bitti, rahatladın mı benim evdeki öküz gibi?” diyerek daha sertçe bastırmaya başladı.

Gerçekten tahrik olmaya başlamış, her sertçe bacağımı ittiğinde hareketlenen penisim, bacaklarımın arasında sıkışıp sıkışıp uyanmaya başlamıştı.

“Evet” dedim. “Tahrik oluyorum.. Seni seyretmek hoşuma gidiyor. Beğeniyorum ulan işte seni… Hayranım sana… Ayaklarına… Bacaklarına… Güzelliğine… Daha ötesi var mı?”

“Seyretmek mi? Sadece seyretmek yetiyor mu bari?” dedi gülerek.

“Hayır yetmiyor.. Sadece daha da azdırıyor beni…” diyerek yine hızlı bir hamleyle ayağını yakaladım. Bu sefer birkaç kez çekip kurtarmaya çalıştıysa da öyle kuvvetli tutumuştum ki… Sonunda vazgeçip

“Manyak.. Sıkma… Morartacaksın ayağımı… Bırak lütfen…” dedi.

“Hayır bırakmayacağım.. İzin ver ayaklarının hak ettiği ilgiyi göstereyim onlara… Beğenmezsen, istersen sapık var diye bağırırsın…” dedim.

“Sapık var zaten.. Bikini sapığı.. Ayak sapığı.. Başka ne sapığı?”

“Röntgen sapığı… Bir ara bana gel de, evdeki bilgisayarda senden habersiz çektiğim kendi resimlerini göstereyim sana… Koca bir dosya var senin resimlerinle dolu…”

Bunu söylerken kımıldamasına fırsat vermeden iki elimle kavradığım ayağına baş parmaklarımla tabanından itibaren masaja başladım. Önce parmaklarının dibini, yavaşça ortasına doğru hafif hafif baskılarla geziniyor, her noktasına ayrı ayrı baskılar yaparak hangisinin daha çok hoşuna gittiğini yüzünden ve bacağındaki kasların gerilmesinden anlamaya çalışıyordum.

Şezlongu oturduğum yerden bir kalça hareketi ile tam karşısına gelecek şekilde çevirip altında bir seviyede olduğumdan daha rahat bir şekilde masaj yapmaya başlamıştım.

“Nasıl resimler? Sakın internetlerde görmeyeyim onları, yoksa gebertirim seni…”

“Hayır canım, merak etme… Sen benim en değerli varlığımsın. Kimselerle paylaşmam seni… Onlar benim masturbasyon hayallerimin kaynağı…”

Bir elimi arada bir bileklerinden çekip daha yukarılara baldırına doğru arkadan kaydırıyor, pürüzsüz teninin tadını çıkartıyordum. Hafif hafif gevşemeye başlamış, rahatlayarak vücudundaki gerginlik kaybolmaya yüz tutmuştu. Yumuşadığı belli oldukça biraz daha cüretkar şekilde bacağını iki elimle ovmak için bacaklarımın arasına şezlonga yaslayıp dizine kadar çıkardığım ellerimi hafif sıkışlarla bileğine kadar indiriyordum.

Ses kesilmiş, dikkatle beni seyrediyor ve gittikçe gevşiyordu. Usulca tuttuğum ayağını bu sefer yukarıya doğru kaldırıp eğildim ve önce parmaklarını yavaşça öptüm. Bir an huylanıp kaçırmaya çalışsa da bırakmayarak bunu tekrarladım. Huylanma ile gıdıklanma arası yaşadığı bu şehvet dalgası nedeniyle yüzüne bir gülümseme yayıldı ve dudaklarının arasından

“Sen sapıksın gerçekten.. Çok güzel bir şey bu…” diyebildi.

“Dur, daha yeni başladık. Hemen bitme sakın…” dedim sakince ve fısıldar gibi…

Bu sefer ayağını daha iştahla ve daha sertçe kavrıyor, diplerine bastırdıkça açılan parmaklarını daha iştahla öpüyordum. Ojeli ayaklarına baktıkça ve öptükçe gerçekten iyice azıyordum.

Altına kıvırdığı diğer ayağını çıkarması için işaret ettim. Altta ezilmiş ve kızarıp üstünde izler çıkmıştı.

“Şu garibanın haline bak.. Onu hemen öpe öpe iyileştireyim” dedim. Tipik kadın tepkisiyle şımarıkça bir sesle

“Ne o, şişman mıyım yani? Ezmişim bacaklarımı koca kıçımla, öyle mi?”

“Hayır” dedim.. “Sadece yıllarca hak ettiğini almamış. Şimdi hakkını vereceğim ona…” Sağ ayağını yine bacaklarımın arasına indirip bu sefer sol ayağını avuçlarımın içinde masaja ve öpücüğe boğmaya başladım.

Bu arada penisim iyice sertleşmiş, sıkıştığı yerde ızdırap vermeye başlamıştı. Kendimi geriye doğrultup tek elimde ayağı olduğu halde diğer elimle şortumun içinden penisimi dik hale getirmiştim. Elim ilk seferinde girmeyince düğmesini açıp fermuarımı da indirdiğimden içimdeki külodun lastiğinden başının ucu dışarıya çıkmıştı.

İpnotize olmuş şekilde yaptıklarımı seyrediyordu. Ayağına gösterdiğim bu ilgiden zaten içi geçmiş vaziyetteydi. Benim penisimi düzeltmem ve ucunun gözükmesi onu iyice etkilemeye başlıyordu. Sağ ayağını bacaklarımın arasında dayandığı yerden kaldırıp kasıklarımın üzerine bıraktım.

Donup kalmış, sanki penisimin ezilmesinden korkarcasına ayağını hareket ettirmeden tutar olmuştu. Penisim kasılıp kasılıp duruyordu, daha çok görmesi ve daha yakından hissetmesi için külodumu şortumun içinde aşağıya itip bel lastiğinden testislerimin altına taktım.

Artık oturduğu yerden tişörtümün üstüne çıkan penisimi tamamen görüyordu. Yine ayağını alıp tam tabanına gelecek şekilde penisime yasladım. Artık diğer elimdeki ayağını öpmeyi bırakıp parmaklarını emmeye ve yalayıp yüzüme bastırarak ezmeye başlamıştım.

Kasılıp duran penisim ayağının altında onun da karşılık vermesi ile çoşarken, ben de gittikçe artan bir hırs ve açlıkla, yıllarca seyredip hayalimde yaşattığım o güzelim ayaklara doymaya çalışıyordum. Hızım da, heyecanım da, hırsım da artmıştı ve Gül de benim bu vaziyetimi görerek azıyor, çoştukça çoşuyordu.

Öpüp yalanmaktan pırılpırıl parlar hale gelmiş ayağını da diğerinin yanına, kasıklarıma, biri penisimin bir yanında, diğeri diğer yanında olacak şekilde aşağıya indirdim. Bacakları iki yana iyice açılmış iki tabanı arasında da iyice sertleşip dikilmiş penisimi sıkıştırmıştım.

Ellerimle bacaklarının iç taraflarından baldırlarına doğru okşaya okşaya yukarıya aşağıya gezdirip ovalıyordum. Şortunun önü kasıklarında iyice gerilmiş, üçgeni olabildiğince dışarıya doğru şişmişti. Elimi üstüne koyduğumda ilk hareket olarak nefesiyle bir uhh çekse de hemen ellerime engel olacak şekilde beni durdurup, şehvetten ve heyecandan kısılmış bir sesle

“Dur bir dakika.. Napıyoruz biz? Ya yakalanırsak?” diye sorguladı.

Azgınlıktan gözüm dönmüş, artık tavan yapmıştım. Bu anın bitmesini hiç mi hiç istemiyordum. Fakat kendimizden geçmiştik ve istemediği bir şeye zorlamaktan ziyade, birine yakalanmak korkusu ile ben de durdum.

Geri çekildiğimde rahatlamış ama tatminsiz de kalmıştı. İyice azmış ama yarım kalmış hissediyordu, bu da suratından belli oluyordu.

“Sen kalk, bir çocuklara bak gel, annene de bak, uyumuş mu?” dedim.

Tek tek elime usulca aldığım ayaklarına birer öpücük kondurarak parmak arası terliklerini giydirdim. İstemeyerek yerinde kalkarken bacaklarının titremesini görüyordum. Dengesini sağlamaya çalışırken poposuna tam denk gelen okkalı bir şaplak indirdim. Gülerek hızlı ve sessiz adımlarla koridordan dönüp merdivenlerden yukarı çıkıp gözden kayboldu.

Oturduğum yerde toplanıp birkaç saniye bundan sonra ne olacak diye düşünürken gittiği yere kadar deyip ayağa kalktım. Hala taş gibi olan penisimi zorla külodumun ve şotumun içine hapsedip su almak için mutfağa yöneldim.

Yukarıdan konuşma sesleri geliyordu. Annesine bir şeyler söyledi ve çocukların odasına gittiğini duydum. Mutfakta ışık yakmadan en büyük bardağa dolaptan buz ve su doldurup tekrar balkona döndüm. Kulak kabarttığımda yukarıda derin bir sessizlik hakimdi ve Gül gelmiyordu.

İçim bir garip oldu. Belki de böylesi daha hayırlı diye düşündüm. Belli ki pişman olmuş aşağıya inmemeye karar vermişti. Yarım kalan rakımı içip sonra yatarım diye içimden geçirirken bir hayalet gibi bir anda beliren Gül’ü görünce irkildim. Düşüncelere daldığımdan gelişini görmemiştim. O da herhalde iyice sessiz bir şekilde gelmişti.

Yüzü biraz durgun gibiydi yavaşça gelip salıncakta yanıma ilişip kolumun altına sokuldu ve bir anda sanki titriyormuş gibi bir sallantı oldu.

Dönüp yüzünü kaldırmaya çalışıyordum ama o yüzünü saklıyordu. Elim gözünden süzülen birkaç damla yaşla ıslanmıştı. Neden sonra yüzünü bana çevirmeye razı olduğunda gözlerinde gerçekten yaş olduğunu gördüm.

“Pişman oldun değil mi Gül? Özür dilerim. Bunu sana yapmamalıydım.” dedim yumuşakça.

“Hayır.. Suç senin değil. Sadece… Az önce gerçekten çok arzuladım. Yukarıda çocukları görünce bir acaip oldum” dedi.

Gerçekten bu sefer pişman olmuştum.

“Hadi yatalım Gül, boş ver” dedim.

“Hayır seni istiyorum” deyip bir anda dudağıma yapıştı. Öyle arzuyla ve şevkle emiyordu ki morartacak diye korkarak zorla dudaklarından kurtuldum.

“Napıyorsun Gül? Lütfen dur.. Bu acaip bir yere gidiyor.” deyince

“İstediği yere gitsin. Umurumda bile değil. Beni sen azdırdın.. Şimdi de sen doyuracaksın.. Becer beni.. Sik beni.. Ne istiyorsan onu yap… Ama ne olur beni böyle bırakma…” deyip yine boynuma sarıldı.

Kontrolü elime alıp dudaklarından kurtulup bu sefer ben onun boynuna, saç diplerine yumuldum. Nefesimle irkilip daha da tahrik olduğunu biliyordum ve sağ elim kısa geceliğinin üstünden göğüsüne yapışıverdi.

Yatmak için hazırlandığından sütyenini çıkarıp açık yakalı yumuşacık bir gecelik giymişti. Göğsünü kavrıyordum ama bu bana yetmiyordu. Elimi eteğinin altından sokup esneterek sıcacık göğüs altlarına ulaştım. Alttan kavradığım göğsünü kibarca ama artan şiddetle sıkıyor, bir parmağımı da zaman zaman göğüs ucunun üstünde gezdiriyordum.

O güzel dudakları bana ayak uydurmaya çalışıyor, bütün şehveti ve hırsıyla dudaklarımızı koparacak gibi birbirimizi emiyorduk. Ellerim göğüslerinde hoyratlaşırken bir anda

“Dur yırtacaksın…” deyip ellerimi itekleyerek kurtuldu. Elbisesini düzeltip saçlarını yukarıya kaldırdı. Boynunun arkasındaki iki düğmeyi açmam için oturduğu yerde yan döndü. Söylemesine gerek yoktu ve milisaniye içinde ikisini de açmış ve omuzlarından aşağıya kayışına rehberlik etmiştim bile…

Geceliğin içinde hapsolan göğüsleri zıplarcasına ortaya çıkmıştı. O anda tüm dünyanın duyabileceği bir şevk ve zevk çığlığı atabilirdim. Açığa çıkan göğüslerini kavramak için hamle yaptığımda kollarını göğüslerini kapatırcasına kendine sardı.

Tecavüz değil keyfini çıkarmak istiyor, gönlünün duygularının, yıllarca unuttuğu kadınlığının okşanmasını ve öyle açılıp kendini sunmayı bekliyordu.

Beklediğini yapıp bir centilmen olmak için biraz sakinleyip keyfini çıkartması ve zirveye yavaşça çıkmasını sağlamak için kendime hakim olmaya başladım.

Ellerimi omuz başlarını kibarca kavrayacak şekilde konumlandırıp boynuna dudaklarımı yaslayıp ufak öpücükler ve sıcak nefeslerle doldurmaya başladım. Bazen uzunca saçları engel oluyor, o zaman bir elimle saçlarını diğer taraftaki omzundan göğüslerine doğru akması için kılavuzluk yapıyor, göğüslerine değsem bile bunu kibarca yapıyordum.

Sırtında aşağılara doğru inmeye çalıştıkça huylanıyordu. Ve tüm duyguları iyice uyandığından sırtı dikleşip yay gibi oluyor, ellerimle kollarını dış taraftan kavrayarak hem sıkıp hem de okşayarak coşkumuzun artmasına yardımcı oluyordu. Sessiz bir hırıltı ve çoşkun bir şevkle dolduğu gittikçe belli oluyordu.

Gerçekten artık iyice azmıştı ve bu gevşeyip gittikçe sunmaya başladığı göğüslerinden belli oluyordu. Göğsünde sıktığı kolları artık bacak arasına kadar kaymış, doğal olarak göğüslerini de iki yandan ortaya doğru sıkıştırıp öne doğru fırlamalarını sağlamıştı. Kollarının açıldığını hissettiğimde sağ omzunun üstüne çıkan dudaklarım aşağıdaki muhteşem manzarayı görmemle heyecanımın bin kat artmasına sebep olmuştu.

Kollarından içeriye doğru yönelen ellerim, kibarca iki göğsünün de uçlarına da temas edecek şekilde alttan kavramaya başlamıştı. Heyecandan biraz terlemiş vücudu, ellerimin özellikle göğüslerinin altından kavramasına, kayarcasına o iki güzelim yuvarlağı taşsa da, avuçlarımın içine oturmasına yardımcı olmuştu. Alttan yavaş yavaş sıkarak masaj yapıyor, aynen sütün gelmesi için yapılan masaj gibi kibarca davranıyordum.

Çok azmış, hatta taş gibi olmuştum ama bu gecenin sert bir sikiş değil, öncelikle uzun zamandır hem ruhen hem de fiziken doyumsuz kalmış bir kadının sevişme ve tatmin gecesi olması için kendime hakim olmalıydım. Onun müsaade ettiği ve açıldığı zamanlarda okşayacak, hatta içini sonuna kadar dolduracaktım.

“Göğüslerim güzel mi?” diye kısık bir sesle sordu. Onay, şefkat, ilgi ve yalan da olsa bir sürü renkli kompliman bekliyordu. Halbuki hiç gereği yoktu ve ben de kulağına iyice yaklaşarak nefesimi de hissedeceği şekilde, ama kısık bir sesle,

“O kadar güzeller ki.. Avuçlarımın içinde iki adet ateş tutuyorum sanki.. Onları azıcık açılan göğüs dekoltenden bile görmek o kadar çıldırtıyordu ki beni… Şimdi burada yakından görmek, seyretmek… Bunlar avucumun içindeyken bana hissettirdiklerini tarif edemem. Bunu sen hissedemezsin. Çünkü tüm gün seninle beraberler ve sırf bu yüzden bile seni kıskanabilirim” dedim.

Bunu dinlerken gözlerinin kapandığını ve başının geriye doğru gitmesiyle hayalinde yaşattığını hissediyordum. Çok kısa bir sessizlikten sonra

“Bir de onları dudaklarımın arasında ve uçlarını emerken neler hissedeceğimi ve sana nasıl zevk vereceğini artık düşünemiyorum bile..”

Bu son tarif içindeki son kalan kısmı da ateşlemiş ve arzuyla büzdüğü dudaklarından bir nefeste çıkan bir sesle,

“O zaman ne duruyorsun? Alsana onları.. Em artık…”

Yan oturduğu koltuktan sırtını yaslamasına yardımcı olup hala sağ elimde olan göğsüne eğildim. Çok yavaş hareket ediyor, seyrederek yaşayacağı hazzın birbirini tamamlaması ve daha da sabırsızlanması için ağırdan alıyordum. Nefes alış verişi bir anda durmuş ve göğsünün biraz önce ayaklarına ve boynuna masaj yapar gibi öpüp emen dudaklarımla kavuşmasını bekliyordu.

Kavuşma direkt olarak orta boy, koyuca hareli ve ucu sertleşmiş meme ucunun dudaklarımın arasına gelmesi ile gerçekleşmişti. Aralanmış dudaklarımın arasında hafifçe emdim. Sonra da dilimle meme ucunu yeniden buluşurdum. Bu kez daha ıslak ve daha sertçe daha istekle ve daha açlıkla…

Aldığı zevkle inleyerek bir nefes koyuverdi. Sabırsızlıkla devam etmemi bekler hale gelmişti. Altından kavradığım elimle biraz daha dikleştirip bu sefer komple ucunu dudaklarımın içine emerek daha ıslak bir şekilde vantuzlamaya başladım.. Bunu devamlı miktarını ve şiddetini arttırarak yeniliyor, her seferinde daha da emip, ucunu dilimle damağım arasında kibarca ezip emiyordum.

“Ooff.. Çıldırtacaksın beni” diyebildi kısıkça.. Bunu bile sesini kontrol edemeyeceği korkusu ile birkaç seferde söyleyebilmişti. Sağ elini boynuma koymuş kontrolsüzce bastırıyor, parmaklarını kısa saçlarımın arasında gezdirip beni okşuyordu.

“Bunları süt doluyken yapabilmeyi o kadar çok isterdim ki..” deyip yeniden önce sağ sonrada dışından kavrayıp bana doğru yönlendirdiğim sol göğüs ucuna yapıştım. Artık daha sertçe ve şevkle emip yalıyordum. Yalamaya doyamıyor, bir ona bir ona, sanki birbirlerini kıskanmalarına fırsat vermemek için çabalar gibi yetişmeye çalışıyordum.

Bütün yüzüm kendi tükürüğümle ıslanmış, artık aralarında kayarken bile onları ezip masaj yapar hale gelmişti. O başımı iki eliyle kavramış artık yukarıya tekrar dudaklarına çıkarmaya çalışıyordu. Sonunda buna izin vererek yukarıya dudaklarına çıkıp bana yumulmasına izin verdim.

Çılgınca dudaklarımı emiyor, yalıyor dilini içine sokuyordu. Ben de uzattığı dilini hafifçe emerek ona yardımcı oluyor, yavaşlamasını fırsat bilip bu sefer de ben onunkileri emip yalıyor ve dilimi içine sokuyordum. Nefeslenmek için ayrıldığımızda yüzüne bakıp

“Senin nereni daha çok seviyorum bilemiyorum ama dudaklarımı ve dilimi her yerine değdirip yalamak ve lezzetini tatmak istiyorum” deyip tekrar göğüslerinin arasına daldım.

Bu sefer önünde diz çökerek bacaklarının arasına girmiştim. İki elimle kenarlarından kavradığım göğüslerini ortada sıkıştırıp birer birer uçlarını yalayıp emiyor, sonra iyice birbirlerine sıkıştırıp iki ucunu da aynı anda yalamaya çalışıyordum.

Sonunda iki göğsünü de sıkıştırmayı bırakıp arasını öperek aşağılara inmeye başladım. Göbek deliğine yaklaştığımda bir anda huylanıp öyle bir kasıldı ki, hem elleriyle başımı kavrayıp karnından uzaklaştırmak için iterek yukarıya çekiyor, hem de bacaklarıyla omuzlarımdan kontrolsüzce sıkıştırıyordu.

Yüzümü yan çevirip göğüslerinin arasına yaslayıp biraz dinlenirken, onun da sakinleşmesini bekledim. Bacakları gevşeyince yeniden öpücüklerle ama bu sefer huylandırmamak için daha sertçe bastırarak aşağılara inmeye başladım.

Kasılsa da artık daha az tepki veriyor ve bu adımın da keyfini çıkartmaya çalışıyordu. Oturduğundan katlanıp kat yapmış göbeği, doğumların verdiği şişlik ve fazlalıklar dudaklarımın altında eziliyor, külot lastiğiyle göbek deliği arasını şenlendiriyordu. Elleri artık başımın iki yanında kulaklarımdan kavramış şekilde benim yolculuğuma bazen izin verip bazen de engel olurcasına yön verip durumunu kontrol ediyordu.

Dudaklarım ve dilim zaman zaman küloduna kadar geliyor ama onun zorlaması ile yine yukarıya yöneliyordu. Hiçbir Victoria Screet koleksiyonu şu anda benim önümdeki pamuklu uçuk pembe külot kadar seksi ve güzel değildi.

Başımı ellerinden kurtarıp ayrılmış bacaklarından geri çekildim. Sol ayağını yeniden ayak bileğinden tutup yukarıya kaldırdım ve direkt olarak parmak uçlarını yüzüme, dudaklarımın arasına getirip öpüp emmeye başladım.

Hem bunu yapıyor hem de göğüslerini ve daha yukarıda beni ve yaptıklarımı ilgi ve şehvetle seyreden gözlerini görüyordum. Gözleri kısılıyor, bazen zevkle kapanıp, sonra da bir saniyesini bile kaçırmamak ister gibi yine bana, dudaklarıma ve emdiğim o güzel parmaklarına odaklanıyordu.

Başka bir dünyada gibiydik ki değildik ve bir anda koridorun ışığının yanması ile panikle yerimizden sıçramamız bir oldu. Annesi aşağıya inmişti ve balkona doğru yarı uyuklar şekilde sallana sallana geliyordu.

Hemen salıncağın altından duvarın kenarına doğru yuvarlanıp boylamasına salıncağın gölgesine saklandım.

“Çabuk yat ve uyuyormuş gibi yap…” diyebildim kısık bir sesle… Yan yatıp göğüslerini anca kapatmıştı ki annesi kapıda belirdi. Net göremeyen gözlerle

“Gül?” diye seslendi. Gördüğü karanlığın kim olduğunu net seçemiyordu.

“Evet anne, benim” dedi titreyen sesiyle. “Ne oldu?”

“Kızım baktım yoksun merak ettim… Burada m uyuya kaldın? Hadi kalk yerine yat, üşürsün.” dedi.

“Annecim, çok özlemişim.. Biraz daha burada yatayım, sonra gelirim” diye cevap verdi. “Sen yat. Merak etme, iyiyim ben…”

“Kızım üstüne bir şey ört. Üşürsün hasta olma sonra.. Dur şu pikeyi al bari üstüne…” deyip kenardaki örtüyü getirip üstüne örttü. Başına bir öpücük kondurup arkasını döndü, çıkarken bir anda dönüp beni kastederek

“Odası rahattır değil mi? Uyudu herhalde” dedi.

“Evet anne, baya oldu yatalı.. Yorgunlukla rakı uyuttu onu da, sen merak etme” deyip geçiştirdi.

Işığı söndürüp merdivenlerden yukarı çıkışını gördükten sonra saklandığım yerden çıktım. İkimiz de derin bir oh çekmiştik. Ayağa kalkmadan yine yerde oturuyordum, Gül salıncakta oturur pozisyona gelince gülerek bana baktı ve

“Uuff baya yakalanıyorduk.. Kalbimin sesini duyacak sandım” dedi.

“Sen ne diyorsun? Ben arkada eridim adeta… Az daha rezil oluyorduk.” dedim. “Şehvet falan kalmadı. Resmen çüküm içine kaçtı” dedim. Gülerek

“Aaaa olmaz ama… Daha yeni başlamıştık” dedi şımarıkça.

“O zaman nerede kalmıştık?” diyerek yine bacaklarının arasına girdim. Tam iki bacağını ayırırken

“Böyle rahat değilim, iki büklüm oldum… Senin de dizlerin acıyacak.” deyip ayağa kalktı ve salıncağın minderini hemen önünde usulca yere indirdi. Muzipçe bir gülümsemeyle

“Dişi kuş yuvayı yapar” dedi. Sanki onsekizlik kız gibi konuşuyordu. Öyle de hissettiği belliydi ve minderin üstüne sırtüstü yattı.

“Ve erkek kuş da onu yalar” deyip bacaklarının arasına gelecek şekilde ben de yüzüstü yattım. Karnına doğru çekip kıvırdığı bacaklarıyla kasıkları ve vajinasını örten külodu tamamen gözümün önündeydi artık.

İleri doğru bir hamle ile kibarca bacaklarının içlerini kasıklarına doğru öpüyor hafif hafif emiyordum. Arada bir de içinden sızanlarla ıslanmış külodunun üstünden dudaklarımı yaslayıp hem kokluyor hem de öpüyordum. Artık yıllardır öpülüp yalanmamış kasıkları buna da alışmış, bacakları yapacaklarıma izin verir şekilde daha da açılmıştı.

Kalçalarının iki yanındaki lastiklere taktığım parmaklarımla yavaşça külodunu çekmeye başladım. Utangaçlıkla tereddüt ediyor, bazen kalçalarını bastırıp belinden lastiğinin inmesine, sonrasında da dışarıya doğru açtığı bacakları ile külodunu çıkarmama engel oluyordu.

Başımı biraz kaldırıp yüzüne baktım. Boynunu bükerek olabildiğince başını kaldırmış yaptıklarımı seyrediyordu. Kibarca ve sakince

“Merak etme.. İstemiyorsan daha ileriye gitmeyelim” dedim.

“Hayır… Çok istiyorum… Sadece biraz.. Utanıyorum… Bir de acımasından…” deyince yerimde doğrulup salıncaktan aldığım yastığı boynunun arkasına destek yapıp rahatlamasını sağladım ve

“Gül, hayatım.. Bırak sana bu zevki yaşatayım.. Seyret ve zevkini çıkar…” deyip yeniden tuttuğum külodunu yukarıya doğru kaldırmaya başlayıp otomatik olarak dikilen ayaklarından kayışını seyretmeye başladı.

Artık bir elimle bacaklarını dik tutuyor diğeriyle dizini de geçmiş olan külodunu yukarıya doğru çekiyordum. Önce biri sonra diğer ayağından kurtulan külodunu usulca yandan yere doğru bıraktığımda artık önümde öperek ve yalayarak kat edilecek iki bacak vardı.

Sol bacağını sağ omzuma alıp kolumla kavrayıp sağ ayağının tabanından öpmeye başladım. Kıvırılan bacağından gözüm tüysüz vajinasına takılıyor ama ulaşmak için acele etmiyordum. Bileğini ve diz kapağına kadar inen dudaklarımla eğilip kalkıyor, aynılarını da sol bacağına yapmaya başlıyordum. Artık ikisini de baldırlarının içlerine kadar yalayarak geldikten sonra yine kasıklarının önünde yerimi aldım.

Bu sefer iki bacağı da iyice açılmış ve kadınlığının en mahrem en kutsal yerini tüm güzelliğiyle gözlerime sunmaya başlamıştı. Yüzüne baktığımda gözlerini utanarak kaçırmış, bacaklarını açarak kendini, cinselliğini bu kadar ortaya sunmasından hem zevk almış hem de utanmıştı. Bu anın hemen geçmesi için sabırsızlanıyordu ve bana bakmadan

“Hadi.. Utandırıyorsun beni…” dedi.

“O kadar güzel ki… Seyretmesi bile yeter…” diyerek gerçekten davetkar duran hafif aralanmış dış dudaklarının içinden pembe pembe göz kırpan iç dudaklarını ve klitorisinin ucunu görebiliyordum. Epilasyonlu olduğu belli olan bir pürüzsüzlükle gerçekten başka bir tarifi olamayacak harikulade bir yasak meyveydi.

Dudaklarımı direkt olarak klitorisinin ucunun gözüktüğü üst kısmını komple arasına alacak şekilde yapıştırdım. Nefes alışverişi bazen duruyor bazen sıklaşıyordu. Biraz dudaklarımın arasında tutup dilimi de ağzımı ayırmadan iki dudağının arasına sokmaya başladım. Yukarıya doğru kıvırdığım ucu klitorisine baskı yapıp yukarıya doğru sıkıştırıp sonra biraz daha derine girmeye çalışıp tekrar aynı hareketi yapıyordu.

Artık nefesi değil inlemesi geliyordu kulağıma, üst taraftan ayrılıp bu sefer iki elimle yavaşça ayırdığım arasına soktum dilimi… Olabildiğince uzatıyor, benim dudaklarım onun iç dudaklarını ayırarak içine giriyor, dilimse yine ulaşabildiği en derin noktadan kıvrılarak yukarıya dışarıya doğru geliyordu.

Kasılmaları artıyor ve gelmek üzere olduğu hissediliyordu. Alttan kalçalarını da ayırır şekilde tuttuğum ellerimle vajinasını olabildiğince ayırmış, sırasız ve değişken bir şekilde dış dudaklarının içini yalayıp, iç dudaklarını dilimle üst dudağım arasında ezerek, zaman zaman da yüzümü olabildiğince bastırarak klitorisine kadar çıkıyordum. Kasılmaları son raddeye geldiğinde bir anda ılık pınarlar gibi akıntı yüzüme doğru gelmeye ve dilimin üstünden dudaklarımın arasından ağzıma dolmaya başladı.

Kasılmaları ve kalçasının kontrolsüzce sallanması ve bacaklarının arasında sıkışan başımla uzun zamandır yaşayamadığı ilk orgazmını kontrolsüzce, sarsılarak yaşıyordu.

Son birkaç istemsiz kasılmasını hareketsizce bekleyip yavaşlar yavaşlamaz daha bir iştah ve şevkle, daha bir şehvetle, sertçe dilimle becermeye başladım. Artık bir parmağım da ufak ufak yardımcı oluyor, ıslanmış delikten içeriye her seferinde daha derine girecek şekilde yol alıyordu. Yeni boşalmış olmasına rağmen hemen yine zevklenmeye başladığı belliydi.

Zevk sularıyla ıslanmış yüzümü gömüldüğü kasıklardan çıkartıp göğüslerine doğrulduğumda hala sağ elimin orta parmağı içinde ve neredeyse dibine kadar girmiş şekilde kıvrılmış ucuyla var olup olmadığı tartışılır G noktasını ararcasına vajinasının ön duvarındaki her noktaya baskı uyguluyordu.

İnlemeyle biten nefes alışları iyice artmıştı. Sadece ohh ve ıhh sesi çıkartabiliyordu. Göğsünü emmek için iyice üstüne abandığımdan bir eli ancak sırtıma diğeri de ancak karnımla kasığım arasına ulaşabiliyordu.

Ellerinin arayışını bitirmek için göğüsünden ayrılıp yüzüne doğru üstünde yükseldiğimde şortumun içinde taş gibi olmuş, saatlerdir çıkıp coşmayı bekleyen penisimi kavradı. Acemice ve kontrolsüz bir şehvetle şortumun üstünden iyice kavrayarak sıkıp duruyordu. Hırıltılı bir sesle

“Çıkart onu.. İstiyorum… Ben de onu yalamak istiyorum” dedi.

Parmağımı vajinasının içinden çıkartıp dizlerimin üstünde dikilince o da yattığı yerden kalkıp şortumu aşağıya doğru çekmeye başladı. Sertleşip kalkmış penisim takıldığından inemiyor, o da zorlayıp duruyordu. Bu bana acı verse de hırsımı ve azgınlığımı daha da arttırıyordu. Sonunda benim de ufak bir düzeltmemle, kazık gibi olmuş penisim açığa çıktı ve şehvetle yutmak istercesine dudaklarının içine ağzına alıverdi.

Gerçekten arzuyla ve şevkle emiyor, biraz da canımı acıtıyordu ama artık onu durdurmakta istemiyordum: Nefeslenmek için ayrıldığında

“Biraz daha sakin ol güzelim…” dedim gülerek. “Merak etme seni dibine kadar doyuracak… Ve o sadece senin bu gece…”

Hafifçe utanıp kızararak kendini yine sırtüstü attı. Kıvrık bacaklarını ayırarak tüm güzelliğini ortaya sererek

“Hadi sik beni.. Ne olur… Lütfenn…” dedi.

Bacaklarının arasına eğilip ağzımda biriken tüm tükürüğümü ona belli etmeden vajinasının dudaklarının üstüne bıraktım. Bacaklarının arasında yerimi alıp sol kolumla sağ koltuk altından yere yaslayarak tüm ağırlığımı verdim. Sağ elimle kavradığım penisimin başını vajinasının dudaklarına ve girerken kayıp canını acıtmasın diye üstüne bıraktığım tükürüğüme sürtttüm. Bu hareketim onu daha da ateşlendirmişti. Yavaşça aletimin başını dudaklarının arasından içeriye itiverdim.

İstemsiz bir şekilde heyecan ve korku ile öyle kasılıp duruyordu ki daha başını bile sokamadan ıslanmış kadınlık organı kasılıyor, kapanıp duruyordu. Biraz daha alışması için yavaş yavaş sürterken bir anda sadece başı girecek şekilde sokuverdim.

Bir anda sesi ve nefesi değişti. Ona sanki tüm içini doldurmuşum gibi geldiğine emindim. Biraz bekleyip kasılmaları azalırken ve her kasılma arasında biraz daha, biraz daha penisimi içeriye zorlarken neredeyse yarısına kadar girmiştim.

Yıllardır ayak parmaklarından başlayıp ayaklarını, göğüs dekoltesini, hatta koltuk altından bazen gözüken göğüs beyazlığından tahrik olup masturbasyon yaptığım, tatillerde ve normal zamanlarda çektiğim resimlerle koleksiyonumda olan ulaşılmaz Gül, bu gece altımda ve her yerini bana sunmak için sabırsızlanan bir kadındı. Hatta penisim vajinasının yarısına kadar girmiş birazdan onu inlete inlete zevkin doruklarına çıkartıp, yalanırken bile boşalan bu kadını çılgınlar gibi orgazm etmeye hazırlanıyordum.

İçinde dünyalar vardı, eminim. Ama bu yetmeyecekti ve dahası da vardı. Biraz geri çekilerek başını içinden çıkartmadan yine yarısına kadar yavaşça sokuyor, çok yavaş bir tempoda sikiyordum. Artık alıştığına kanaat getirdiğim dört beş giriş çıkıştan sonra biraz daha içeriye girdim.

Daha derine girince biraz daha yukarıya doğru çıkıyor ve nefes alışverişi artıyordu. Dudaklarının arasından

“Oohh çok güzel… Harika bir şey… Durma ne olur…” diye mırıldanıyordu.

Üstüne komple uzanıp ağırlığımı dengeli bir şekilde üstüne verip biraz ezip aynı zamanda da belimi kasıklarına göre ayarlayıp kulağına eğilip

“Merak etme daha hepsi girmedi… Birazdan dibine kadar sokacağım ve seni inlete inlete sikeceğim… Bu gece esas şimdi başladı” dediğimde büyük bir zevkle ohhh çekti.

Daha sözüm biterken gerçekten penisimi kalçalarımı kaldırarak geri çekip bu sefer neredeyse dibine kadar sokmaya başladım. İçgüdüsel olarak yukarıya doğru kaçmasını koltuk altlarından geçirip omuzlarından kendime doğru çekerek sınırlandırıyordum.

Bir kaç saniye içinde tutup yeniden, yavaşça bir tempo ile başını çıkarmadan sikmeye başladım. Gerçekten yavaştan başlamış, her seferinde biraz daha hızlanarak sikiyordum. Artık orta bir tempodayken kollarımın üstünde dikilip her girişimde sallanan göğüslerini seyretmeye başladım. Benimle birlikte onlar da tempoya uymuş, yana doğru açılmış şekilde yüzüne doğru gidip gelerek dalgalanıyorlar ve bu da beni çıldırtıyordu. Seks esnasında seyretmesi en güzel şeydi.

Daha da dikilip dizlerimin üstüne kalktığımda bacaklarını da dizlerinin arkasından kollarıma takıp canını acıtmayacak şekilde dikip sikmeye devam ettim. Gelmek üzere olduğumu hissettiğimde içinde hareketsiz kalıp yine yakaladığım bir ayağına dikkatimi verdim. Vajinasındaki kasılmalarını penisimde hissettiğim halde ayağını yalayıp öpmeye başladım. O da kısılmış gözleriyle beni seyrediyor ve hala onun her parçasıyla böyle ilgilenmemden daha da memnun şekilde seyrin ve dudaklarımın keyfini çıkartıyordu.

Kastığım kasıklarım ve birleşik penis ve anüs kaslarından dolayı öğrendiğim teknikle boşalma hissim geçince yeniden bacaklarını indirip ağırlığımı kollarımın üzerindeyken kasıklarına vererek bu sefer daha hızlı ve sert sikmeye başladım. Artık her seferinde şap şap sesleri çıkıyor, duyulmaması için biraz kalçamı sağa sola oynatıyor, böylece penisim de içeride rahminin tüm duvarlarına ve dibine kadar hazzı hissetmesini sağlıyordu.

Nefes nefeseydim, durmadan kulağına fısıldıyordum,

“Daha… Biraz daha var… İşte… Şimdi dibine kadar gireceğim, sakın bağırma, çığlık atma…” dedim ve daha ona bir şey söyleme fırsatı dahi vermeden, hızla girdiğim halde sonuna doğru yavaşlayıp, yavaşça penisimin başı artık kadınlığının en dibini, kasıklarım vajinasının dudaklarını iyice ezdiği noktaya kadar sokup bastırmaya başladım.

Esasen daha önce girdiğim noktada dibine yaslandığını hissediyordum ama artık kanırtmak ve dibine kadar girmek istiyordum. Bu hamle gerçekten gözlerinin faltaşı gibi açılmasına sebep oldu ve neredeyse gerçekten çığlık atmasına ramak kala geri çekip biraz soluklanmasını bekledim.

Biraz rahatladığında yeniden orta bir hızda sikmeye devam ediyordum ama benim de kollarım yorulmaya başlamıştı. Gelmek üzere olduğu kasılmalarından belli oluyordu ve boşalmaya başlarken tekrar en dibine kadar birkaç kez bastırıp komple dışarıya çekip içinden çıktım. Bu hareketim öldürücü darbe olmuştu Gül için… Kasıla kasıla sırtüstü yattığı yerde titreyerek boşalıyordu.

İçinden çıkan penisimle vajinasından bir boşalma sesi gelmiş ve bacaklarını kapatıp bir anda top gibi olmuştu. Oturduğum yerden onu seyrediyordum, biraz şoku geçince dirsekleri üstünde kalkıp bana

“Neredeyse ağzımdan çıkacaktı… Ooff neydi o öyle? Hiç bitmeyecek sandım…” dedi. İsterik bir halde yarı gülüyor yarı baygın ve azgın gözlerle bakıyordu. Penisim hala dimdik ama kızarmış ve ıslaklıkla pırıl pırıl parlar bir halde yanında duruyordu. Bir anda

“Dur teşekkür edeyim şu yaramaza…” deyip eğilip ağzına aldı. Ucunu ve ancak yarısını ağzının içine alabiliyordu. Birazdan nefeslenmek için yeniden kendini sırtüstü mindere attığında,

“Bitti sanmıyorsun herhalde… Değil mi canım?” deyip onu sekste en sevdiğim pozisyona hazırlamaya başladım.

Acemice ne yapmasını istediğimi anlamaya çalışıyordu. Sonunda sol tarafına doğru yatırıp sol bacağını altımda, sağ bacağını da sağ elimle ayırır şekilde yatırıp tükürüklediğim penisimi sıvazlayarak içine bir hamlede soktum. Zaten spermlerim hala içinde olduğundan kayarca girip çıkıyordu.

Artık daha hızlıca ama kırmadan bir tempo tuturmuştum. Bazen dibine kadar giriyor bazen ucunu bile çıkartıp tekrar sokuyordum. Göğüslerinin sallanmasını seyredip avuçluyor, gittikçe azıyor, azdıkça daha hırsa ve şehvetle sikiyordum. O da gözlerini tamamen kapatmış, kontrolü bırakmış bir şekilde her noktasında hissedeceği bir şekilde sikiliyordu. Bu sefer kendimi tutmayacak ve boşalacaktım. Artık patlamak üzereydim ve nefes nefese bir şekilde zorla

“Nerene boşalayım? İçine mi? Yüzüne mi?”

“Hem içime istiyorum, hem de yüzüme…” dedi kesik kesik… Benden duyduğu sözler iyice azdırmıştı. Gittikçe artan bir sertlikle, dibine kadar bastırarak sikmeye devam ediyordum. Biraz daha uzatmak için elimden geleni yapıyor, Gül’ü daha da çok tahrik etmek için,

“Şimdi sikerken amının içine fışkıracağım… Sıcaklık hissedeceksin… Sonra da çıkartıp kalanını dudaklarına ve yüzüne fışkırtacağım” diye diye, tüm duygularını altüst eder şekilde tahrik eşiğini yükseltmek için çabalıyordum.

Gerçekten kasılmaya başladığımda dibine kadar bastırıp önce çok şiddetli olmak üzere iki kere fışkırdım. Gerisini yüzüne boşaltmak için penisimin dibinden sıkarak içinden çıkarttım. Telaşla Gül’ü sırtüstü döndürüp karnının üzerinden göğüslerinin arasına oturttuğum penisimi başıyla yüzüne boşaltıverdim. İki defa içinde fışkırttığım halde yaşadığım hazdan olsa gerek inanılmaz bir şiddetle ve aşırı miktarda boşalıyordum.

Sol elimle yukarıda tuttuğum başını bırakmamıştım. Tüm yüzü spermlerimle dolmuştu. Gözkapağı bile yapışmıştı. Ama o hayatında ilk defa bunu yaşadığı halde hiçbir iğrenme belirtisi göstermeden, olanların her saniyesini seyredip zevkini çıkarmaya çalışıyordu.

Yine gelmek üzereydi ve sadece sikilmekten ziyade biraz önce ahlaksızca söylediklerim ve içine boşalan penisimin verdiği zevk ve yüzüne gelen spermler onu daha da azdırıp yeniden zirveye taşıyordu. Aşağıdan vajinasına uzattığı elini vibratör gibi çalıştırarak klitorisine masaj yapıyordu.

Eğilip spermlerime bulanmış dudaklarına öpücük kondurup oradan yine yayılmış göğüslerine indim. Spermli dudaklarım uçlarında kayıyor ve doymamış bir açlıkla yeniden emiyordum. Yanına uzanıp hala bir göğsünü emerken diğer elim onun elinin yanına indirip onun da parmağını yönlendirerek ikimizin aynı anda içine girmesini sağladım. Dışarı çıkmaya başlayan spermlerim daha uyarıcı ve kayganlaştırıcı oluyordu.

Sonunda olduğum yerde doğrulup dönüp bu kez ters bir şekilde başımı bacaklarının arasına sokup yalamaya başladım. Yine inlemeye, karnı hızla inip kalkmaya başlamıştı. Dilimi sokmam ve parmağım yetmiyor daha çok emmek istiyordum. Hızlıca bacaklarının arasına girip yeniden emmeye başladım. Bir taraftan da penisimi yeniden sıvazlıyor, hala koruduğu sertliğini biraz daha arttırıyordum.

Tekrar girebileceğime kanaat getirince yeniden bacaklarını kollarıma alıp kendime çekip bu sefer tek hamlede içine giriverdim. Yeni boşalmışken yeniden sertleşip içine girmeme şaşırmış, ama buna memnun olmuş bir şekilde göğüslerini sıkıca tutup kendini tümüyle bana bıraktı.

Artık hiç aralık vermeden dibine kadar girip çıkıyordum. Gül bundan zevk alıyor ve çıldırıyordu. Göğüslerini sıkıp, kendini yalamak uzattığı dudak ve dil ucuna yetiştirmeye çalışıyor, kendi meme uçlarını emmesine yardım ediyordum. Yüzünde hala kalan spermlerimi alıp dudaklarına sürüyor, o da parmağımı deliler gibi emiyordu.

Yeniden kasılmaya başladığında ben de neredeyse boşalmak üzereydim ve bu sefer kasılmaları esnasında durmamış, sikmeye devam etmiştim. Titriyor, kasılıyor, sırtı bazen kambur, bazen yay gibi oluyor ama ben durmuyordum.

Altımda çırpınıyor, aşırı zevkten kaçınmaya çalışıyordu. Ama bacakları kollarımda, onun kollarını da bileklerinden tutup kendime çekerek son noktasına kadar sikiyordum.

Artık ben de tekrar gelmek üzereydim ve bu sefer çıkıp göğüslerinin arasında testislerimi oturtttum bir güzel… Yine başını arkadan destekleyerek ağzının içine sokup birkaç defa gidip geldim. Şişen başı bütün ağzını doldurmuşken fışkırarak boşaldım. Önce tereddüt etti. Ama sonra vakum gibi emerek tüm spermimi boşaltıp yuttu.

Son damlası ağzının içine aktığında zorla da olsa titreyerek üstünden kalkıp salıncağa oturdum. Hala deli gibi nefes alıyor, üst üste böyle boşalmama sebep olan bir seksin verdiği hazzı yaşıyordum.

Gül tamamen bitmiş ve teslim olmuş bir şekilde sırtüstü yatıyor, gözünü tavana dikmiş bir şekilde sessizce soluklanmaya çalışıyordu.

Bir süre ikimiz de konuşmadık. Sonrasını da düşünmedik. Sadece yaşadığımız inanılmaz seksi ve tatminin hazzın tadına varıyorduk. Sonunda ilk o konuştu;

“Eee..? Ben neyapacağım şimdi? Her yerim yapış yapış…”

Bunu söylerken oturur vaziyete gelmiş, bir eli vajinasından hala sızanları tutmaya çalışıyor, diğeri de göğüslerini alttan sıvazlıyordu. Oturduğum yerden kalkıp elimi uzattığımda tutundu ve çekerek ayağa kaldırdım.

“Uuff akıyor, akıyor…” diyerek panikle yetişebilmek için eğilip bacaklarına akan spermleri engel olmaya çalışıyordu. Kasıklarına doğru çıkan elini üstünden kavrayıp elini itip

“Bırak aksın… Hoşuna gitmiyor mu?” dedim ve yüzüme bakarken bir anda büyük bir şehvetle dudaklarına yapışıp öpmeye başladım. O seksin ve ve orgazmların üstüne bu şehvet gerçekten çok özeldi. Bir süre ayakta bu şekilde öpüşüp birbirine yapışmış vücutlarımızı ayırdığımızda ikimizi de bir gülme tutmuştu.

“Bu saatte banyo yapamam, ne yapayım?”

“Islak havlu ile silelim seni…”

Gül sperme bulanmış minderin arkasını çevirip sererken ben de şortumu giyip sessizce banyoya yöneldim. Işığı yakmadan girdim ve yüz havlusunu kısık suyla ıslatıp sıkıp yine balkona döndüm. Saçını başını düzeltiyor ama üstü hala çıplaktı ve açıkçası biraz daha zaman olsa yine yapardım.

“Sakın çığlık atma sıcak suyla ıslattım ama soğumuştur… Başka da yolu yok bu saatte canım…” diyerek üşüyüp irkilmesine fırsat vermeyecek şekilde şefkatle vücudunu silmeye başladım.

Donup kalmış beni izliyordu. Onca sevişme ve tatminden sonra dönüp gitmeyerek ona bebek gibi hizmet etmeme hem şaşırmış hem de duygulanmış şekilde seyrediyordu.

Her yerini silip temizledikten sonra giyinmesine yardım ederek beraberce koridorda merdivenlerin başına kadar geldik. Hala el eleyken dönüp dudaklarımdan kısa ama yumuşacık bir öpücük kondurup alelacele merdivenlerden çıktı. Çocukları kontrol ettiğini tahmin ediyordum ve tuvalete girip çıkmasını sessizce bekledim. Annesi sese uyanmış, konuşuyorlardı

“Uyuyakalmışım, şimdi çıktım… Hadi iyi geceler…” deyince ben de odama süzülüp kapıyı sessizce kapattım. Yatağa yattığımda çok yorgun ama çok zinde, aşırı tatmin olmuş ama hala yaşadıklarımın etkisiyle çok şehvetli ve belirsiz duygular içinde dönüp sızdım.

Sabah ufaklıklardan birinin beni dürtmesi ile uyandım. Belli ki annesi göndermişti.

“Abi uyan uyan…” diyordu. Ben gözlerimi açınca da yarım yamalak “Anneee, uyandı” gibisinden bir şeyler haykırarak odadan çıktı. Arkasından pırıl pırıl bir yüzle neşeli bir ses odaya girmeden kapıdan bana sesleniyordu. Sanki bütün gece benimle sevişmemiş, orgazmdan orgazma koşmamış gibi… Dinç, diri, canlı bir kadının sesiydi…

“Uykucuu… Kalk artık, sofra hazır seni bekliyoruz…”

Kalkıp hemen duşa girdim. Hızlı bir yıkanma ile temiz şort ve tshirt giyip balkona çıktım. Masaya çoktan oturmuş ev ahalisinde serin yaz sabahı mutluluğu vardı Ama Gül bir başka parlıyordu. Sanki bir gün önce bütün yol boyunca benimle sohbet eden o yorgun ve tükenmiş Gül gitmiş, yerine bir başka kadın gelmişti.

Gerçekten güzel, doyurucu, tatmin edici bir seks kadınları inanılmaz güzelleştiriyordu.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Gül ile İlk Defa.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ass

Gül eşinden boşandıktan sonra çocuklarıyla yalnız yaşayan, bir hayli geniş aile klanımız içerisinde akrabamız bir genç kadındı. Yakındık, samimiydik, dul olduğundan korunmaya alınmıştı, ailece sık sık görüşürdük. O yaz da kocası olmadığından ailesinin yazlığına onları bırakma işi bana kalmıştı. Altı ve on yaşındaki çocuklarını ve eşyaları arabaya yükleyip sekiz saatlik yolculuğun sonunda akşam üstü sahildeki evlerine varmıştık.

Yol boyunca çocukların uyumasını da fırsat bilerek uzun uzadıya konuşmuş, hatta müstehcen fıkralar bile anlatmıştık. Ayağındaki bez ayakkabılar, üstünde bolca bir şort etek, içinde göğüslerini iyice baskılayıp zapt etmiş spor sütyeni, iki renkli kalın askılı atlet vardı. Uyukladığı kısa aralıklarda hızımı iyice yavaşlatıp bol bol bacaklarını ve vücudunu seyrediyordum.

Çaktırmadan birkaç resmini almıştım yine. Hatta bir ara kendi şortumun bacak arasından elimi sokup sola doğrulttuğum penisimle oynarken öyle bir sertleşip kalkmaya başladı ki… Sonunda dayanamadım. Tenha ve kapalı gibi bir benzin istasyonuna girip pis tuvaletinde masturbasyon yapmak zorunda kaldım.

İlk defa bu kadar uzun süre baş başa kalıp rahatça sohbet etmiş ve hatta ağırlıklı olarak benimki olmak üzere cinsel hayatımıza dahi girmiştik. Oldukça sık görüşürdük. Hayli ilerlemiş, fakat mesafeli bir samimiyet vardı aramızda… Onun için benimle cinsel konularda konuşabilmek su içmek kadar doğal bir şeydi…

Annesi ve evli ablasıyla çocuklarından oluşan çekirdek ailesini de esk**en beri tanıdığımdan iki gün yazlıkta onlarla beraber kalacak, sonrasında işim için daha güneye devam edecektim.

Vardığımızda artık akşam üstü oluyordu ve deniz çok davetkardı. Aklımda sadece denize atlayıp serinlemekten başka, Gül’ü de denize girmeye razı edip onu bikiniyle görmek vardı.

Gül evlendikten sonra, hele özellikle ilk doğumundan sonra daha yuvarlak hatlara sahip olmuş, annelik onu daha bir seksileştirmişti. Ortadan büyük göğüsleri ikinci doğumunda biraz sarkmıştı. Ama her erkeği kışkırtacak denli derli toplu duruyorlardı. Bacakları biraz kalınca olsa da ayakları ve parmakları güzel, uzun ve her zaman bakımlı olurlardı.

Evimize misafirliğe geldiği zamanlarda çorapsız olması için dua eder, gelmelerini dört gözle beklerdim. Evimizde olduğu zaman zarfında büyük bir rahatlıkla oturup kalkar, her zaman giydiği kısa eteklerinden çoraplı bacakları açılıp saçılırdı. Ben de o açıldıkça görünen manzaraları mümkün olduğunca seyredip aklıma yazardım. Çaktırmadan telefonumla bir sürü frikikli resmini çeker, bunları da yalnız gecelerde kendime masturbasyon malzemesi yapardım.

Eşyaları alelacele indirip bir an önce sahile gitmek istediğimi ve denize girmenin onun için de çok iyi olacağını devamlı telkin ediyordum.

“Dur bakalım önce çocukları bir halledeyim, belki…” diyordu. İçinin burkulduğunu ve onun da benimle birlikte denize girmek istediği hissediyordum.

Daha fazla ısrar etmeden, kısa bir hoşbeşten sonra küçük çantamın içindeki deniz eşyalarımı alıp plajın yolunu tuttum.

Biraz yüzdükten sonra hala kıyıda şezlonglarda oturan kızları seyrederken bir anda plaja doğru koşar adım gelip elini güneşe siper yapıp sahilde beni arayan Gül’ü görünce çocuk gibi sevinip doğruldum ve çılgın gibi el sallayarak yerimi belli ettim.

Gerçekten çok heyecanlanmış, sevgilisiyle ilk defa buluşan biri gibi hissediyordum. Bir anda bu düşünce beni rahatsız edip içimi suçlulukla doldurdu. Ben ne yapıyordum? Saçma sapan bir yere gidebilecek riskli bir durumdu. Bu düşüncelerle o içimde uçan kelebekler bir anda duruverdi ve öylece eşyalarını hemen benimkilerin yanına bırakmasını seyretmeye başladım.

Fakat durgunluğum üstündeki straplez havlu deniz elbisesini aşağıya doğru indirip ayaklarından çıkarırken bir anda geçti.

İri çiçek desenli renkli bir bikini giymişti. Boynunun arkasından ipini bağlayıp denize doğru yürürken bacaklarını ve kalçalarını hayranlıkla seyretmeye dalmıştım.

Suyun kasıklarını geçmesi ve ürpererek içine çektiği karnıyla dahada irileşip taşacak gibi olan göğüslerine ipnotize olmuş şekilde bakıyordum. Sonunda suya dalıp biraz yüzdükten sonra yanımda bitiverdi.

Yanımda ayaklarını yere basıp göğsümüze kadar ulaşmayan suda dikilince saçlarından akan sular, göğüslerinin arası ve diken diken olmuş kolları nutkumu tutturmuş, kalakalmıştım. Kekeler gibi bir sesle ancak,

“Üşümüşsün…” diyebildim.

“Evet, hadi yüzüp ısınalım biraz…” deyip suyun üstüne zıplarcasına çıkıp kulaç atmaya başladı. Tabi bu arada harika kalçaları da ıslak ıslak önümden geçit töreni yapmış ve biraz önceki suçluluk çoktan yok olup gitmişti.

Hızlı kulaçlarla ona yetişip biraz daha açıldık. Durunca üşüdüğümüzden hızlıca hareket edip hem sohbet ediyor hem de yorgunluk atıyorduk. Bir ara arkadan şakalaşarak boynuma sarılmış, soğukça suyla iyice sertleşmiş göğüslerini sırtımda ezmişti. O ne hissetmişti bilemiyorum ama su bu kadar soğuk ve denizin içinde olmasak o anda penisim kazık gibi olurdu.

“Üşüdüm biraz.. Hatta baksana tüylerim diken diken oldu… Sür bak elini…” diyerek kolunu bana uzattı. Bu arada suyun üstüne doğru sırtüstü kaldırdığı vücudu, önce göğüsleri ve sonra da karnı olmak üzere suyun dışına bir ada gibi çıkmıştı. Kibarca, incitmeye korkarcasına koluna sürdüm elimi, ben pürüz değil ateş hissediyordum. Hatta bir anda göğüs ucunun birinin kalınca olan bikinisine rağmen belli olduğunu fark ettim.

“Sürmeme gerek yok.. Baksana göğüslerinden bile belli oluyor” deyince bir anda suyun içinde batıp utangaç,

“Nasıl yani? Açılmış mı?” deyip bikinisinin kaydığını zannedip düzeltmeye çalıştı.

“Yok hayır.. Üşüyünce ucu belli olmaya başlamış. Bir üşüyünce bir de tahrik olunca kabarır ve sertleşir ya, işte öyle…” dedim. Şimdi ne olduğunu anlamış ve utanmıştı. Ardından da hemen yüzüne bir muzip ifade gelmişti.

“Amann… Bizimki sertleşiyor, sizinki de küçülüp içine kaçıyor işte…” deyip şuh bir kahkaha attı.

Hiç tereddüt etmeden kafamı öne eğip şortumu suyun içindeyken sanki görebilecekmişim gibi açıp bakar gibi yaptım. Kafamı acele ve panikle kaldırıp

“Eyvah… Gül… Benimki yok olmuş.. Düşmüş galiba…” diyerek yalancı bir panik hareketiyle komiklik yapıyordum.

Bu arada o da buna katıla katıla gülüyorken ben de bir anda ciddileşip elimi şortumun içine soktuğum belli olacak şekilde gerçekten küçülmüş penisimi kavradım. Bu sefer ciddiyetle,

“Hakikaten kız… Bu benimki çok küçülmüş, baya bamya gibi olmuş” dedim. Gülüşmemizin sonunda,

“Hadi artık ben çıkayım, çocukları anneme bıraktım. Hem akşam yemeği için hazırlık yapmam lazım, yeter bu kadar gevezelik… Yarın deniz gevezeliğine devam ederiz.. Sen geliyor musun?” diye sordu.

“Ben biraz daha kalayım. Şu düşen çükümü bulup bamyanın yerine takmam lazım” deyince kahkaha atıp

“İyi fikir bence de… Sana her zaman lazım olacak…” dedi.

Arkasını dönüp hızlıca kıyıya doğru yüzmeye başladı. Çok geçmeden kıyıya ulaşıp kurulanmadan havlu elbisesini giydi, el sallayarak gözden uzaklaştı.

Ben de çok oyalanmadan çıkıp kurulanıp eve vardım. İki katlı bir villaydı, çok büyük değil ama güzel geniş bir balkonu vardı. Bana alt kattaki odayı yapmıştı annesi, onlar da üst katta yatacaklardı. Açıkçası benim de işime gelmişti. Hem alttaki banyo tuvalet bana kalacak hem de gece birkaç duble içip istediğim saatte yatabilecektim.

Evde koşuşturma başlamış, yakındaki sitede oturan ablası ve çocukları da gelince ev curcuna olmuştu. Duşumu alıp üstüme bir şeyler giyip mutfağa yöneldim. Gül alelacele topladığı saçları ve hafif bir günlük ev elbisesiyle bir şeyler yapıyor, annesi de gidip duş alıp giyinmesini söylenip duruyordu.

Yardım edecek bir şey olmadığını söyleyip beni balkona kovdular, ben de ikiletmeden balkonda yanlamasına duran salıncağın önündeki şezlonga attım kendimi… Annesi, ablası hatta büyük kızlar devamlı bir şeyler taşıyıp duruyorlardı. Sonunda ablası,

“İşte rakı da geldi.. Haydi kendine koy bir kadeh…” deyince yerimden kalkıp dediğini yaptım. Sofra hazır ama yemek daha pişmemişti.

Gül hızlıca gelip salıncağa kendini attı, salıncağın zıplamasını eğlenceli bulup çocuk gibi biraz daha yerinde sıçrayarak zıplamasını sağlamıştı. Çok eğlendiği ve neşesinin yerinde olduğu belliydi.

Yerinden hafifçe uzanıp eğilerek elimdeki kadehi işaret etti, ben de ona doğru uzatınca bir anda kapıp, irice bir yudum alıp yutmadan bana geri uzattı. Şaşırmıştım, o da hala yutamamış ve gülmeye başlamıştı. Birazı sıkıca kapalı tutmaya çalıştığı dudaklarının arasından parmaklarından eline akmış. gerisini de zorla yutmuştu.

“Yuh görmemiş.. Şey görmüş yeni gelin gibi ne atlıyorsun öyle?” dedim. Gülerek

“Atlarım… Tutarım… Yutarım…” dedi. Dedi ama bir anda manasını da anlayınca kalakaldı.

“Vallahi afiyet olsun…” dedim ben de gülerek. Utanmıştı biraz ve o arada parmak arası terliklerinden kurtulup hemen benim bacaklarımın önünde bacak bacak üstüne attı. Şezlong zaten alçak olduğundan ve de boyu salıncağın üçte biri kadar bir yerini kapladığından üstteki ayağının tabanı neredeyse dizlerimin üstünde gelmek üzere bir yerde duruyordu.

Bakakalmış ve gerçekten hipnotize olmuştum. Her zaman bakımlı olan yeni sürülmüş parlak koyu kırmızı ojeli, yumuşacık tabanlı pembe bir ayak önümde duruyordu. O farkında olmadan bir hava tutturmuş, bir şeyler anlatıyor, bülbül gibi şakıyıp duruyordu. Zaman zaman da anlattıklarıyla ya da salıncağın hafif sallanmasıyla hareket eden ayağını, ayak bileklerini ve oturduğundan ezilmiş baldırlarını seyrediyordum.

Gerçekten tahrik olmaya başlamıştım ve penisim altta kıvrık durduğu yerden külodumun içinde sertleşmeye ve kendine çıkış arar şekilde hareketlenmeye başlamıştı.

O hala bir şeyler anlatıyor, ayakucunda olanların farkına varamıyordu. Bir anda ayak değiştirince manzara değişmiş, ezilip kızarmış baldırı daha da bir açığa çıkmıştı.

Bir anda göz göze geldik ve benden bir cevap beklediği belli bir suratla bana bakıyor, ama cevap gelmeyince benim yüzümdeki bu acaip ifadeyi anlamaya çalışıyordu. Yutkunarak

“Efendim..? Duyamadım Gül…” diyebildim kısık bir sesle.

“Zaten deminden beri duymuyor gibisin. Nerelerdesin sen?” dedi.

“Şey.. Biliyorsun ben… Ayaklar konusunda biraz fazla hassasım.” diyebildim çekinceli bir şekilde. Biraz doğrulmuştum oturduğum yerde, çünkü penisim baya sertleşmiş ve solda bulduğu boşlukta şortumun altında sopa gibi duruyordu.

“Aaaa.. Sen sevmiyor muydun ayakları?” diye gülerek muzipçe bir tavırla bir anda doğrulup, üste attığı bacağını indirip sanki iğrenip kaçındırmak için yapar gibi dizime ve bacaklarıma sürtmeye başladı. Durumumu daha da zora soktuğundan haberi yoktu tabi..

Bir anda seri bir hareketle bacaklarıma sürttüğü ayağını sol elimin avuçiçi ile topuğundan, sağ elimle de parmaklarından sıkıca yakalayıp tuttum. Biraz kaçırmaya çalışsa da hemen bundan vazgeçip anlamayan yüzle bakmaya başladı.

“Sen.. Sen yanlış anladın.. Ben ayaklardan, hele bakımlı ve ojeli ayaklardan çok tahrik olurum ve de şu anda oldum.” diyebildim. Hala anlamamış ve sorgular bir ifade ile,

“Nasıl yani şimdi? Tahrik… Nasıl yani?” diyebildi.

Ellerimin arasındaki ayağını hala bırakmak istemeyen bir kuvvetle tutuyordum. Kalakalmıştı ve sağ elimle hiç bırakmadan biraz sıkıp biraz yumuşatarak hafif bir masaj yapar hale gelmiştim. O da ayağını çekip kaçıramıyor, heyecanı artmış ama ne olduğunu anlamamıştı.

“Nasıl yani.. Bayağı tahrik mi oluyorsun?” dedi.

“Evet canım, bak istersen…” diyerek kaykılarak oturduğum yerden, elimde tuttuğum ayağını bırakmadan önünde ayağa kalktım. Çok az bir mesafe vardı ve yukarıya doğru elimde kalkan bacağına doğru dönüp, solda sertleşip ayağa kalktığımda iyice belli olan penisimi ayak tabanına yasladım.

Bir anda bir sessizlik oldu ve ayağının altında taş gibi olmuş penisimi hissetti, nefes bile alamıyordu sanki zaman durmuş gibiydi. Ellerimin arasından usulca indirip ayağını bırakınca iyice belli olan penisimi şortumun üstünden tek elle kavrayıp,

“Şu yaptığına bak.. Ne hale getirdin bamyayı… Sayende patlıcan oldu” dedim.

Gülmüyordum ama kızgın bir sesim de yoktu. Bir an gözü penisime takılmış ve suskunluğu dudaklarının ucundaki muzur gülmeyle bozulmuştu. Hatta utanıp başını balkondan dışarıya çevirip bir kahkaha attı. Onun gülmesiyle ben de bir anda rahatlamış, içimden bir patlama gibi kısa bir gülüş gelmişti.

“Ne yapacağım şimdi biliyor musun? Gidip bunu indirmem lazım, iş çıkarttın bana…” diyerek döndüm ve gözüme ilk ilişen bir şalı önümü kapatır şekilde tutarak banyoya yöneldim.

Banyoya girdiğimde sabırsızlıkla kapıyı kapatıp şortumu indirip hemen taş gibi penisimi kavrayıp masturbasyona başladım. Ses çıkarmadan hızlıca yapıyor, tüm gün gördüklerimi film şeridi gibi gözümün önünden geçirerek hayalimde Gül’ü kuruyordum.

Bir anda gözüme çamaşırlığın üzerinde duran külodu ve birbirinin içine soktuğu cuplarıyla bugün giydiği bikini çarptı. Hiç sonunu düşünmeden, sanki cezalandırıyormuşum gibi onları elime alıp önce bikinisinin altını koklayıp öpüp, sonra da penisimin başına sürmeye başladım.

Artık patlamak üzereydim ve elimde çanak gibi tuttuğum bikinisinin üstünden birinin içine fışkırarak boşaldım. Son damlasına kadar içine doldurup sildikten sonra, diğerini üstüne kapatıp tekrar kirli sepetinin üstüne koydum. Hızlıca kıpkırmızı olmuş ve hala yarı sert penisimi kurulayıp banyodan çıktım.

Annesi ve ablası salonda çocukları yediriyorlardı, bana bakmadan

“Yemek hazır, çocuklar yiyince yiyebiliriz biz de…” dediler. Kalbim hala deli gibi attığından sadece gevelercesine bir “tamam” diyebildim.

Balkona çıktığımda Gül sorgular bir şekilde yüzüme bakıyordu. Ona doğru yöneldim ve iyice yaklaşınca hafifçe kulağına eğilip

“Sana banyoda, bikininin içinde mesaj bıraktım” dedim. Bir an hala kabarıklığı hafifçe belli olan şortumun önüne, oradan da yüzüme doğru baktı ve hiç bir şey demeden kalkıp banyoya doğru yürümeye başladı.

Salıncaktan kalktığı yere bu sefer ben oturdum. Ama oturunca bir anda bir pişmanlık ve büyük bir suçluluk da benim içime oturdu. Bu yaptığımın bir geri dönüşü yoktu ve akraba sayılan evli bir kadına yapılması cesaretten çok aymazlık olan bir davranıştı ve çok ama çok kötü sonuçları olabilirdi.

Salondaki hareketlilik çocukların yemeğini bitirdiğini ve annesiyle ablasının mutfaktan yemekleri getirdiğini gösteriyordu. Gül ise ortalarda yoktu.

İki üç dakika geçmeden Gül hariç herkes balkona gelip sofraya oturmuştu. Hatta çocuklar bile masada yerlerini almışlardı. Annesinin birkaç seslenmesine cevap vermeyen Gül artık benim de paniklememe sebep olmaya başlamıştı. Küsmüş ve gelmeyecek, ya da acaip bir duygu patlamasıyla ortalık ayağa kalkacak ve bunu ben nasıl açıklayacaktım.

Büyük kızlardan biri anneannesinin direktifi ile yine banyonun kapısına gidip sofranın hazır olduğunu ve onu beklediğimizi söyledi.

Birkaç dakika geçmemişti ki koridorda Gül göründü. Hızlıca adımlarla geliyor, başındaki havludan da duş aldığı belli oluyordu. Biraz durgun ve ifadesiz bir suratla balkona çıkıp yerine oturdu. Masadakilerin neşesi onda yoktu ve benim olduğum tarafa bakmıyordu bile.

Sadece gerekli cümleler kuruyor, bir şey anlatmıyordu. Benim de içim gittikçe daha çok eziliyor, resmen yerin dibine geçesim geliyordu. Neden sonra bir anda neşelendi ve ablasıyla annesiyle sohbete başladı, ama bana karşı hiçbir tepki vermiyor, beni muhatap almıyordu. Bu şekilde yemeğimiz bitti.

Sofra toplanırken ben de birkaç sefer bir şeyler taşıyarak yardımcı olmuş, koridorda karşılaştığımızda bile yokmuşum gibi bir tavırla yanımdan geçip gitmişti. Ben de biraz değişiklik olarak çocuklarla oyun oynayıp vakit geçirmeye çalışıyordum. Aklımdan geçen, sabah erken saatte bir bahane bulup buradan kaçmaktı. Zihnimde de söyleyeceğim bahaneleri planlıyordum.

Yaklaşık bir saat geçmişti ki ablası gitmek için hareketlendi. Yanıma gelip önce sıcacık ve samimi bir sarılışla veda etti, mızıklanan çocuklarını çeke çeke evden ayrıldılar. Gül zaten uykusu gelmiş olan ufaklığı yukarıya odasına çıkarmış, anneannesi de büyük kızı artık yatma vakti geldiğine ikna etmeye çalışıyordu ki yukarıdan otoriter ve kızgın bir sesle Gül’ün bağırışını duyduk. Kesin bir sesle artık yatılacağını söylüyordu.

Onlar ışıkları söndürüp yukarı çıktığında ben de yarı karanlık mutfağa geçtim. Kendime bir kadeh rakı koyup hızlıca mutfakta içerek suçluluk duygusundan kurtulmayı ve sonra da sızıp uyumayı düşünüyordum.

Bir anda bir karartının mutfağın kapısına geldiğini hissettiğimde dönüp ifadesiz bir yüzle kapıdan bana bakan Gül’ü gördüm. Hiç bir şey söylemeden dönüp balkona yöneldi. Rakımın üstüne ek yapıp ben de arkasından balkona çıktım. Salıncağın ortasına oturmuş, bu sefer bağdaş kurmuştu. Suçlu bir sessizlikle yine aynı şezlonga iliştim.

Bu sessizlik süresi uzadıkça içim daha çok eziliyor ve patlamasının şiddeti daha da çok artacakmış gibime geliyordu. Derken bir hışımla gözlerimin içine bakarak;

“Sen ne yaptığını sanıyordun? Sen nasıl.. Nasıl böyle bir şeye cür’et edersin? Annemin evinde.. Çocuklarımın yanında.. Nasıl yaparsın bunu?” deyiverdi. Verecek hiçbir cevabım, hiçbir savunmam ve bahanem yoktu, çok çılgınca ve saçma bir şey yapmıştım.

Kekeler bir şekilde birşeyler söylemeye çalışırken, sözümü kesip tekrar aynı hiddetle

“Ne kadar korktuğumu, gördüğüm şeyin ne olduğunu anladığımda ne kadar şaşırıp şok olduğumu biliyor musun”

“Evet.. Özür dilerim Gül.. Biliyorum, çok saçma ve gereksiz bir şeydi”

“Özür dilerim mi?..Sen ne yaptın biliyor musun? Benim bikinime bilmem neyini sürttün… “ derken, yüzünün ifadesine bir anda aşırı sinir kaynaklı, engellenemez bir gülme yayıldı.

Şaşırmıştım ama bu duygu değişimi beni daha da afallatıp korkutmuş, daha ciddi bir patlamayı bekler hale gelmiştim. Suçlulukla öne eğilmiş başımı kaldırmadan rakımdan bir yudum aldım.

“Bir de utanmadan karşıma geçmiş keyif rakısını yudumluyor beyefendi.. Boşalmış ya… Rahatlamış ya…” deyince kendi kendime hakikaten ne utanmazsın diye içimden geçirdim. Tam ağzımı açıp, sabah erkenden giderim.. çok özür dilerim diyeceğim anda yine gülerek

“Bir de ikram bile etmiyor, sadece kendi içiyor bencil pezevenk…” dedi. Duyduğuma şaşırmış, aklım da duygularım da altüst olmuştu.

“Bak hala bakıyor… Versene şunu öküz.. Hep bencilsiniz. Hiç karşınızdakini düşünmüyorsunuz.. Sikelim boşalalım, dönüp kıçımızı yatalım.. Ooohh… Sen iç biz seyredelim.. Versene şunu bana…” deyip elini uzattı.

Aklım yerinden çıkmış dumur olmuştum. Hem bu kelimeleri ondan daha önce duymamış, şok olmuştum, hem de konuşmanın mecrasının nasıl bir anda değiştiğini anlayamamıştım. Kadehi uzattığımda elimden koparırcasına alıp yine kocaman bir yudum içti, bu sefer hiç oyalanmadan yutuverdi. Bana bakmadan,

“Nasıl böyle bir şey yaparsın?” diye bu sefer gerçek bir cevap bekler şekilde sordu. Geveleyerek

“Gerçekten özür dilerim.. Bir anda gerçekten kontrolden çıktı.. Ve düşüncesizce yapıverdim. Gerçekten çok özür..” derken beni sustumak için eliyle işaret etti ve

“Gerçekten ayaklar bu kadar çok mu tahrik ediyor seni..?”

“Evet” dedim utangaçça, “Sadece bakarak bile boşalabilirim..”

“Peki benimkiler de o kadar mı güzel..? Ne anlatabilirsin onlarla ilgili?” deyince yüzüne baktım, ifadesiz yüz gitmiş ama gülen bir hali de yoktu.

Anlamaya çalıştığı belli oluyordu. Altında bağdaş kurduğu sağ ayağını çıkartıp bu kez uzatıp, otururken kıvrılmış dizimin üstüne koyup beklemeye başladı. Yine heyecanlanmıştım,

“Gerçekten çok güzel ve bakımlılar.. Her zaman da güzeller.. Seni her gördüğümde açık bir ayakkabı veya ince şeffaf çoraplı olmanı diliyorum” dedim itiraf edercesine.

“Ulan manyak…”diyerek bir ayağı altında diğer ayağı hala dizimdeyken doğrulup bana doğru dikildi.

“Zaten ilk şoku ayağımı taş gibi olmuş pipine yasladığında yaşadım.. Daha ne olduğunu anlayamamıştım ki dönüp çıkıp gittin.. Bir de geldin ki, neymiş, mesaj bırakmışmış.. Banyoda iki saat mesaj aradım saçma sapan bir yazı olur da annemin ya da çocukların eline geçmesin diye…” Durdu, bir yudum daha aldı,

“Sonra bikini dediğin aklıma geldi. Alıp baktım ki içinde krema gibi bir şey var.. Ne olduğunu anlamamla donup kalmam bir oldu. Şokla ağlamaya başladım. Sesim duyulmasın diye hemen duşa girdim ki ses gelmesin.. Alelacele bikinimi, senin spermlerini yıkarken bu sefer içim bir acaip oldu”

Son cümlesinden sonra bakışını kaçırarak sözünü kesti. Anlattıkları içime oturuyordu ama bir anda cümlenin gerisini getirmeyişi bu sefer beni çoşturdu ve nereden geldiğini bilemediğim bir cesaretle alaycı bir sesle “Eeee?” dememle hiddetle dönerek

“Orospu çoc… Sen beni düşünerek otuzbir çekmişsin.. Neremi, nasıl düşledin diye düşündüm. Hem utandım hem de.. Ne bileyim işte.. Merak ettim”

“Her yerini.. Göğüslerini… Bacaklarını… Kalçalarını… Karnını… Hele ayaklarını…” dedim kısık sesle… Tane tane…

“Yuh sapık… Ben anneyim be… Genç kız değilim ki… İki tane çocuk doğurdum ben… Hem de akrabayız… Neremi beğendin o kadar sapık?” dedi yarı kızgın o kendine has güzel gülümsemesiyle. Bu arada dizimdeki ayağıyla sertçe dürtüyordu. Sonra bir anda

“Şimdi de tahrik oluyor musun? Kalkıyor mu yine pipin? Yoksa biraz önce boşaldın, bitti, rahatladın mı benim evdeki öküz gibi?” diyerek daha sertçe bastırmaya başladı.

Gerçekten tahrik olmaya başlamış, her sertçe bacağımı ittiğinde hareketlenen penisim, bacaklarımın arasında sıkışıp sıkışıp uyanmaya başlamıştı.

“Evet” dedim. “Tahrik oluyorum.. Seni seyretmek hoşuma gidiyor. Beğeniyorum ulan işte seni… Hayranım sana… Ayaklarına… Bacaklarına… Güzelliğine… Daha ötesi var mı?”

“Seyretmek mi? Sadece seyretmek yetiyor mu bari?” dedi gülerek.

“Hayır yetmiyor.. Sadece daha da azdırıyor beni…” diyerek yine hızlı bir hamleyle ayağını yakaladım. Bu sefer birkaç kez çekip kurtarmaya çalıştıysa da öyle kuvvetli tutumuştum ki… Sonunda vazgeçip

“Manyak.. Sıkma… Morartacaksın ayağımı… Bırak lütfen…” dedi.

“Hayır bırakmayacağım.. İzin ver ayaklarının hak ettiği ilgiyi göstereyim onlara… Beğenmezsen, istersen sapık var diye bağırırsın…” dedim.

“Sapık var zaten.. Bikini sapığı.. Ayak sapığı.. Başka ne sapığı?”

“Röntgen sapığı… Bir ara bana gel de, evdeki bilgisayarda senden habersiz çektiğim kendi resimlerini göstereyim sana… Koca bir dosya var senin resimlerinle dolu…”

Bunu söylerken kımıldamasına fırsat vermeden iki elimle kavradığım ayağına baş parmaklarımla tabanından itibaren masaja başladım. Önce parmaklarının dibini, yavaşça ortasına doğru hafif hafif baskılarla geziniyor, her noktasına ayrı ayrı baskılar yaparak hangisinin daha çok hoşuna gittiğini yüzünden ve bacağındaki kasların gerilmesinden anlamaya çalışıyordum.

Şezlongu oturduğum yerden bir kalça hareketi ile tam karşısına gelecek şekilde çevirip altında bir seviyede olduğumdan daha rahat bir şekilde masaj yapmaya başlamıştım.

“Nasıl resimler? Sakın internetlerde görmeyeyim onları, yoksa gebertirim seni…”

“Hayır canım, merak etme… Sen benim en değerli varlığımsın. Kimselerle paylaşmam seni… Onlar benim masturbasyon hayallerimin kaynağı…”

Bir elimi arada bir bileklerinden çekip daha yukarılara baldırına doğru arkadan kaydırıyor, pürüzsüz teninin tadını çıkartıyordum. Hafif hafif gevşemeye başlamış, rahatlayarak vücudundaki gerginlik kaybolmaya yüz tutmuştu. Yumuşadığı belli oldukça biraz daha cüretkar şekilde bacağını iki elimle ovmak için bacaklarımın arasına şezlonga yaslayıp dizine kadar çıkardığım ellerimi hafif sıkışlarla bileğine kadar indiriyordum.

Ses kesilmiş, dikkatle beni seyrediyor ve gittikçe gevşiyordu. Usulca tuttuğum ayağını bu sefer yukarıya doğru kaldırıp eğildim ve önce parmaklarını yavaşça öptüm. Bir an huylanıp kaçırmaya çalışsa da bırakmayarak bunu tekrarladım. Huylanma ile gıdıklanma arası yaşadığı bu şehvet dalgası nedeniyle yüzüne bir gülümseme yayıldı ve dudaklarının arasından

“Sen sapıksın gerçekten.. Çok güzel bir şey bu…” diyebildi.

“Dur, daha yeni başladık. Hemen bitme sakın…” dedim sakince ve fısıldar gibi…

Bu sefer ayağını daha iştahla ve daha sertçe kavrıyor, diplerine bastırdıkça açılan parmaklarını daha iştahla öpüyordum. Ojeli ayaklarına baktıkça ve öptükçe gerçekten iyice azıyordum.

Altına kıvırdığı diğer ayağını çıkarması için işaret ettim. Altta ezilmiş ve kızarıp üstünde izler çıkmıştı.

“Şu garibanın haline bak.. Onu hemen öpe öpe iyileştireyim” dedim. Tipik kadın tepkisiyle şımarıkça bir sesle

“Ne o, şişman mıyım yani? Ezmişim bacaklarımı koca kıçımla, öyle mi?”

“Hayır” dedim.. “Sadece yıllarca hak ettiğini almamış. Şimdi hakkını vereceğim ona…” Sağ ayağını yine bacaklarımın arasına indirip bu sefer sol ayağını avuçlarımın içinde masaja ve öpücüğe boğmaya başladım.

Bu arada penisim iyice sertleşmiş, sıkıştığı yerde ızdırap vermeye başlamıştı. Kendimi geriye doğrultup tek elimde ayağı olduğu halde diğer elimle şortumun içinden penisimi dik hale getirmiştim. Elim ilk seferinde girmeyince düğmesini açıp fermuarımı da indirdiğimden içimdeki külodun lastiğinden başının ucu dışarıya çıkmıştı.

İpnotize olmuş şekilde yaptıklarımı seyrediyordu. Ayağına gösterdiğim bu ilgiden zaten içi geçmiş vaziyetteydi. Benim penisimi düzeltmem ve ucunun gözükmesi onu iyice etkilemeye başlıyordu. Sağ ayağını bacaklarımın arasında dayandığı yerden kaldırıp kasıklarımın üzerine bıraktım.

Donup kalmış, sanki penisimin ezilmesinden korkarcasına ayağını hareket ettirmeden tutar olmuştu. Penisim kasılıp kasılıp duruyordu, daha çok görmesi ve daha yakından hissetmesi için külodumu şortumun içinde aşağıya itip bel lastiğinden testislerimin altına taktım.

Artık oturduğu yerden tişörtümün üstüne çıkan penisimi tamamen görüyordu. Yine ayağını alıp tam tabanına gelecek şekilde penisime yasladım. Artık diğer elimdeki ayağını öpmeyi bırakıp parmaklarını emmeye ve yalayıp yüzüme bastırarak ezmeye başlamıştım.

Kasılıp duran penisim ayağının altında onun da karşılık vermesi ile çoşarken, ben de gittikçe artan bir hırs ve açlıkla, yıllarca seyredip hayalimde yaşattığım o güzelim ayaklara doymaya çalışıyordum. Hızım da, heyecanım da, hırsım da artmıştı ve Gül de benim bu vaziyetimi görerek azıyor, çoştukça çoşuyordu.

Öpüp yalanmaktan pırılpırıl parlar hale gelmiş ayağını da diğerinin yanına, kasıklarıma, biri penisimin bir yanında, diğeri diğer yanında olacak şekilde aşağıya indirdim. Bacakları iki yana iyice açılmış iki tabanı arasında da iyice sertleşip dikilmiş penisimi sıkıştırmıştım.

Ellerimle bacaklarının iç taraflarından baldırlarına doğru okşaya okşaya yukarıya aşağıya gezdirip ovalıyordum. Şortunun önü kasıklarında iyice gerilmiş, üçgeni olabildiğince dışarıya doğru şişmişti. Elimi üstüne koyduğumda ilk hareket olarak nefesiyle bir uhh çekse de hemen ellerime engel olacak şekilde beni durdurup, şehvetten ve heyecandan kısılmış bir sesle

“Dur bir dakika.. Napıyoruz biz? Ya yakalanırsak?” diye sorguladı.

Azgınlıktan gözüm dönmüş, artık tavan yapmıştım. Bu anın bitmesini hiç mi hiç istemiyordum. Fakat kendimizden geçmiştik ve istemediği bir şeye zorlamaktan ziyade, birine yakalanmak korkusu ile ben de durdum.

Geri çekildiğimde rahatlamış ama tatminsiz de kalmıştı. İyice azmış ama yarım kalmış hissediyordu, bu da suratından belli oluyordu.

“Sen kalk, bir çocuklara bak gel, annene de bak, uyumuş mu?” dedim.

Tek tek elime usulca aldığım ayaklarına birer öpücük kondurarak parmak arası terliklerini giydirdim. İstemeyerek yerinde kalkarken bacaklarının titremesini görüyordum. Dengesini sağlamaya çalışırken poposuna tam denk gelen okkalı bir şaplak indirdim. Gülerek hızlı ve sessiz adımlarla koridordan dönüp merdivenlerden yukarı çıkıp gözden kayboldu.

Oturduğum yerde toplanıp birkaç saniye bundan sonra ne olacak diye düşünürken gittiği yere kadar deyip ayağa kalktım. Hala taş gibi olan penisimi zorla külodumun ve şotumun içine hapsedip su almak için mutfağa yöneldim.

Yukarıdan konuşma sesleri geliyordu. Annesine bir şeyler söyledi ve çocukların odasına gittiğini duydum. Mutfakta ışık yakmadan en büyük bardağa dolaptan buz ve su doldurup tekrar balkona döndüm. Kulak kabarttığımda yukarıda derin bir sessizlik hakimdi ve Gül gelmiyordu.

İçim bir garip oldu. Belki de böylesi daha hayırlı diye düşündüm. Belli ki pişman olmuş aşağıya inmemeye karar vermişti. Yarım kalan rakımı içip sonra yatarım diye içimden geçirirken bir hayalet gibi bir anda beliren Gül’ü görünce irkildim. Düşüncelere daldığımdan gelişini görmemiştim. O da herhalde iyice sessiz bir şekilde gelmişti.

Yüzü biraz durgun gibiydi yavaşça gelip salıncakta yanıma ilişip kolumun altına sokuldu ve bir anda sanki titriyormuş gibi bir sallantı oldu.

Dönüp yüzünü kaldırmaya çalışıyordum ama o yüzünü saklıyordu. Elim gözünden süzülen birkaç damla yaşla ıslanmıştı. Neden sonra yüzünü bana çevirmeye razı olduğunda gözlerinde gerçekten yaş olduğunu gördüm.

“Pişman oldun değil mi Gül? Özür dilerim. Bunu sana yapmamalıydım.” dedim yumuşakça.

“Hayır.. Suç senin değil. Sadece… Az önce gerçekten çok arzuladım. Yukarıda çocukları görünce bir acaip oldum” dedi.

Gerçekten bu sefer pişman olmuştum.

“Hadi yatalım Gül, boş ver” dedim.

“Hayır seni istiyorum” deyip bir anda dudağıma yapıştı. Öyle arzuyla ve şevkle emiyordu ki morartacak diye korkarak zorla dudaklarından kurtuldum.

“Napıyorsun Gül? Lütfen dur.. Bu acaip bir yere gidiyor.” deyince

“İstediği yere gitsin. Umurumda bile değil. Beni sen azdırdın.. Şimdi de sen doyuracaksın.. Becer beni.. Sik beni.. Ne istiyorsan onu yap… Ama ne olur beni böyle bırakma…” deyip yine boynuma sarıldı.

Kontrolü elime alıp dudaklarından kurtulup bu sefer ben onun boynuna, saç diplerine yumuldum. Nefesimle irkilip daha da tahrik olduğunu biliyordum ve sağ elim kısa geceliğinin üstünden göğüsüne yapışıverdi.

Yatmak için hazırlandığından sütyenini çıkarıp açık yakalı yumuşacık bir gecelik giymişti. Göğsünü kavrıyordum ama bu bana yetmiyordu. Elimi eteğinin altından sokup esneterek sıcacık göğüs altlarına ulaştım. Alttan kavradığım göğsünü kibarca ama artan şiddetle sıkıyor, bir parmağımı da zaman zaman göğüs ucunun üstünde gezdiriyordum.

O güzel dudakları bana ayak uydurmaya çalışıyor, bütün şehveti ve hırsıyla dudaklarımızı koparacak gibi birbirimizi emiyorduk. Ellerim göğüslerinde hoyratlaşırken bir anda

“Dur yırtacaksın…” deyip ellerimi itekleyerek kurtuldu. Elbisesini düzeltip saçlarını yukarıya kaldırdı. Boynunun arkasındaki iki düğmeyi açmam için oturduğu yerde yan döndü. Söylemesine gerek yoktu ve milisaniye içinde ikisini de açmış ve omuzlarından aşağıya kayışına rehberlik etmiştim bile…

Geceliğin içinde hapsolan göğüsleri zıplarcasına ortaya çıkmıştı. O anda tüm dünyanın duyabileceği bir şevk ve zevk çığlığı atabilirdim. Açığa çıkan göğüslerini kavramak için hamle yaptığımda kollarını göğüslerini kapatırcasına kendine sardı.

Tecavüz değil keyfini çıkarmak istiyor, gönlünün duygularının, yıllarca unuttuğu kadınlığının okşanmasını ve öyle açılıp kendini sunmayı bekliyordu.

Beklediğini yapıp bir centilmen olmak için biraz sakinleyip keyfini çıkartması ve zirveye yavaşça çıkmasını sağlamak için kendime hakim olmaya başladım.

Ellerimi omuz başlarını kibarca kavrayacak şekilde konumlandırıp boynuna dudaklarımı yaslayıp ufak öpücükler ve sıcak nefeslerle doldurmaya başladım. Bazen uzunca saçları engel oluyor, o zaman bir elimle saçlarını diğer taraftaki omzundan göğüslerine doğru akması için kılavuzluk yapıyor, göğüslerine değsem bile bunu kibarca yapıyordum.

Sırtında aşağılara doğru inmeye çalıştıkça huylanıyordu. Ve tüm duyguları iyice uyandığından sırtı dikleşip yay gibi oluyor, ellerimle kollarını dış taraftan kavrayarak hem sıkıp hem de okşayarak coşkumuzun artmasına yardımcı oluyordu. Sessiz bir hırıltı ve çoşkun bir şevkle dolduğu gittikçe belli oluyordu.

Gerçekten artık iyice azmıştı ve bu gevşeyip gittikçe sunmaya başladığı göğüslerinden belli oluyordu. Göğsünde sıktığı kolları artık bacak arasına kadar kaymış, doğal olarak göğüslerini de iki yandan ortaya doğru sıkıştırıp öne doğru fırlamalarını sağlamıştı. Kollarının açıldığını hissettiğimde sağ omzunun üstüne çıkan dudaklarım aşağıdaki muhteşem manzarayı görmemle heyecanımın bin kat artmasına sebep olmuştu.

Kollarından içeriye doğru yönelen ellerim, kibarca iki göğsünün de uçlarına da temas edecek şekilde alttan kavramaya başlamıştı. Heyecandan biraz terlemiş vücudu, ellerimin özellikle göğüslerinin altından kavramasına, kayarcasına o iki güzelim yuvarlağı taşsa da, avuçlarımın içine oturmasına yardımcı olmuştu. Alttan yavaş yavaş sıkarak masaj yapıyor, aynen sütün gelmesi için yapılan masaj gibi kibarca davranıyordum.

Çok azmış, hatta taş gibi olmuştum ama bu gecenin sert bir sikiş değil, öncelikle uzun zamandır hem ruhen hem de fiziken doyumsuz kalmış bir kadının sevişme ve tatmin gecesi olması için kendime hakim olmalıydım. Onun müsaade ettiği ve açıldığı zamanlarda okşayacak, hatta içini sonuna kadar dolduracaktım.

“Göğüslerim güzel mi?” diye kısık bir sesle sordu. Onay, şefkat, ilgi ve yalan da olsa bir sürü renkli kompliman bekliyordu. Halbuki hiç gereği yoktu ve ben de kulağına iyice yaklaşarak nefesimi de hissedeceği şekilde, ama kısık bir sesle,

“O kadar güzeller ki.. Avuçlarımın içinde iki adet ateş tutuyorum sanki.. Onları azıcık açılan göğüs dekoltenden bile görmek o kadar çıldırtıyordu ki beni… Şimdi burada yakından görmek, seyretmek… Bunlar avucumun içindeyken bana hissettirdiklerini tarif edemem. Bunu sen hissedemezsin. Çünkü tüm gün seninle beraberler ve sırf bu yüzden bile seni kıskanabilirim” dedim.

Bunu dinlerken gözlerinin kapandığını ve başının geriye doğru gitmesiyle hayalinde yaşattığını hissediyordum. Çok kısa bir sessizlikten sonra

“Bir de onları dudaklarımın arasında ve uçlarını emerken neler hissedeceğimi ve sana nasıl zevk vereceğini artık düşünemiyorum bile..”

Bu son tarif içindeki son kalan kısmı da ateşlemiş ve arzuyla büzdüğü dudaklarından bir nefeste çıkan bir sesle,

“O zaman ne duruyorsun? Alsana onları.. Em artık…”

Yan oturduğu koltuktan sırtını yaslamasına yardımcı olup hala sağ elimde olan göğsüne eğildim. Çok yavaş hareket ediyor, seyrederek yaşayacağı hazzın birbirini tamamlaması ve daha da sabırsızlanması için ağırdan alıyordum. Nefes alış verişi bir anda durmuş ve göğsünün biraz önce ayaklarına ve boynuna masaj yapar gibi öpüp emen dudaklarımla kavuşmasını bekliyordu.

Kavuşma direkt olarak orta boy, koyuca hareli ve ucu sertleşmiş meme ucunun dudaklarımın arasına gelmesi ile gerçekleşmişti. Aralanmış dudaklarımın arasında hafifçe emdim. Sonra da dilimle meme ucunu yeniden buluşurdum. Bu kez daha ıslak ve daha sertçe daha istekle ve daha açlıkla…

Aldığı zevkle inleyerek bir nefes koyuverdi. Sabırsızlıkla devam etmemi bekler hale gelmişti. Altından kavradığım elimle biraz daha dikleştirip bu sefer komple ucunu dudaklarımın içine emerek daha ıslak bir şekilde vantuzlamaya başladım.. Bunu devamlı miktarını ve şiddetini arttırarak yeniliyor, her seferinde daha da emip, ucunu dilimle damağım arasında kibarca ezip emiyordum.

“Ooff.. Çıldırtacaksın beni” diyebildi kısıkça.. Bunu bile sesini kontrol edemeyeceği korkusu ile birkaç seferde söyleyebilmişti. Sağ elini boynuma koymuş kontrolsüzce bastırıyor, parmaklarını kısa saçlarımın arasında gezdirip beni okşuyordu.

“Bunları süt doluyken yapabilmeyi o kadar çok isterdim ki..” deyip yeniden önce sağ sonrada dışından kavrayıp bana doğru yönlendirdiğim sol göğüs ucuna yapıştım. Artık daha sertçe ve şevkle emip yalıyordum. Yalamaya doyamıyor, bir ona bir ona, sanki birbirlerini kıskanmalarına fırsat vermemek için çabalar gibi yetişmeye çalışıyordum.

Bütün yüzüm kendi tükürüğümle ıslanmış, artık aralarında kayarken bile onları ezip masaj yapar hale gelmişti. O başımı iki eliyle kavramış artık yukarıya tekrar dudaklarına çıkarmaya çalışıyordu. Sonunda buna izin vererek yukarıya dudaklarına çıkıp bana yumulmasına izin verdim.

Çılgınca dudaklarımı emiyor, yalıyor dilini içine sokuyordu. Ben de uzattığı dilini hafifçe emerek ona yardımcı oluyor, yavaşlamasını fırsat bilip bu sefer de ben onunkileri emip yalıyor ve dilimi içine sokuyordum. Nefeslenmek için ayrıldığımızda yüzüne bakıp

“Senin nereni daha çok seviyorum bilemiyorum ama dudaklarımı ve dilimi her yerine değdirip yalamak ve lezzetini tatmak istiyorum” deyip tekrar göğüslerinin arasına daldım.

Bu sefer önünde diz çökerek bacaklarının arasına girmiştim. İki elimle kenarlarından kavradığım göğüslerini ortada sıkıştırıp birer birer uçlarını yalayıp emiyor, sonra iyice birbirlerine sıkıştırıp iki ucunu da aynı anda yalamaya çalışıyordum.

Sonunda iki göğsünü de sıkıştırmayı bırakıp arasını öperek aşağılara inmeye başladım. Göbek deliğine yaklaştığımda bir anda huylanıp öyle bir kasıldı ki, hem elleriyle başımı kavrayıp karnından uzaklaştırmak için iterek yukarıya çekiyor, hem de bacaklarıyla omuzlarımdan kontrolsüzce sıkıştırıyordu.

Yüzümü yan çevirip göğüslerinin arasına yaslayıp biraz dinlenirken, onun da sakinleşmesini bekledim. Bacakları gevşeyince yeniden öpücüklerle ama bu sefer huylandırmamak için daha sertçe bastırarak aşağılara inmeye başladım.

Kasılsa da artık daha az tepki veriyor ve bu adımın da keyfini çıkartmaya çalışıyordu. Oturduğundan katlanıp kat yapmış göbeği, doğumların verdiği şişlik ve fazlalıklar dudaklarımın altında eziliyor, külot lastiğiyle göbek deliği arasını şenlendiriyordu. Elleri artık başımın iki yanında kulaklarımdan kavramış şekilde benim yolculuğuma bazen izin verip bazen de engel olurcasına yön verip durumunu kontrol ediyordu.

Dudaklarım ve dilim zaman zaman küloduna kadar geliyor ama onun zorlaması ile yine yukarıya yöneliyordu. Hiçbir Victoria Screet koleksiyonu şu anda benim önümdeki pamuklu uçuk pembe külot kadar seksi ve güzel değildi.

Başımı ellerinden kurtarıp ayrılmış bacaklarından geri çekildim. Sol ayağını yeniden ayak bileğinden tutup yukarıya kaldırdım ve direkt olarak parmak uçlarını yüzüme, dudaklarımın arasına getirip öpüp emmeye başladım.

Hem bunu yapıyor hem de göğüslerini ve daha yukarıda beni ve yaptıklarımı ilgi ve şehvetle seyreden gözlerini görüyordum. Gözleri kısılıyor, bazen zevkle kapanıp, sonra da bir saniyesini bile kaçırmamak ister gibi yine bana, dudaklarıma ve emdiğim o güzel parmaklarına odaklanıyordu.

Başka bir dünyada gibiydik ki değildik ve bir anda koridorun ışığının yanması ile panikle yerimizden sıçramamız bir oldu. Annesi aşağıya inmişti ve balkona doğru yarı uyuklar şekilde sallana sallana geliyordu.

Hemen salıncağın altından duvarın kenarına doğru yuvarlanıp boylamasına salıncağın gölgesine saklandım.

“Çabuk yat ve uyuyormuş gibi yap…” diyebildim kısık bir sesle… Yan yatıp göğüslerini anca kapatmıştı ki annesi kapıda belirdi. Net göremeyen gözlerle

“Gül?” diye seslendi. Gördüğü karanlığın kim olduğunu net seçemiyordu.

“Evet anne, benim” dedi titreyen sesiyle. “Ne oldu?”

“Kızım baktım yoksun merak ettim… Burada m uyuya kaldın? Hadi kalk yerine yat, üşürsün.” dedi.

“Annecim, çok özlemişim.. Biraz daha burada yatayım, sonra gelirim” diye cevap verdi. “Sen yat. Merak etme, iyiyim ben…”

“Kızım üstüne bir şey ört. Üşürsün hasta olma sonra.. Dur şu pikeyi al bari üstüne…” deyip kenardaki örtüyü getirip üstüne örttü. Başına bir öpücük kondurup arkasını döndü, çıkarken bir anda dönüp beni kastederek

“Odası rahattır değil mi? Uyudu herhalde” dedi.

“Evet anne, baya oldu yatalı.. Yorgunlukla rakı uyuttu onu da, sen merak etme” deyip geçiştirdi.

Işığı söndürüp merdivenlerden yukarı çıkışını gördükten sonra saklandığım yerden çıktım. İkimiz de derin bir oh çekmiştik. Ayağa kalkmadan yine yerde oturuyordum, Gül salıncakta oturur pozisyona gelince gülerek bana baktı ve

“Uuff baya yakalanıyorduk.. Kalbimin sesini duyacak sandım” dedi.

“Sen ne diyorsun? Ben arkada eridim adeta… Az daha rezil oluyorduk.” dedim. “Şehvet falan kalmadı. Resmen çüküm içine kaçtı” dedim. Gülerek

“Aaaa olmaz ama… Daha yeni başlamıştık” dedi şımarıkça.

“O zaman nerede kalmıştık?” diyerek yine bacaklarının arasına girdim. Tam iki bacağını ayırırken

“Böyle rahat değilim, iki büklüm oldum… Senin de dizlerin acıyacak.” deyip ayağa kalktı ve salıncağın minderini hemen önünde usulca yere indirdi. Muzipçe bir gülümsemeyle

“Dişi kuş yuvayı yapar” dedi. Sanki onsekizlik kız gibi konuşuyordu. Öyle de hissettiği belliydi ve minderin üstüne sırtüstü yattı.

“Ve erkek kuş da onu yalar” deyip bacaklarının arasına gelecek şekilde ben de yüzüstü yattım. Karnına doğru çekip kıvırdığı bacaklarıyla kasıkları ve vajinasını örten külodu tamamen gözümün önündeydi artık.

İleri doğru bir hamle ile kibarca bacaklarının içlerini kasıklarına doğru öpüyor hafif hafif emiyordum. Arada bir de içinden sızanlarla ıslanmış külodunun üstünden dudaklarımı yaslayıp hem kokluyor hem de öpüyordum. Artık yıllardır öpülüp yalanmamış kasıkları buna da alışmış, bacakları yapacaklarıma izin verir şekilde daha da açılmıştı.

Kalçalarının iki yanındaki lastiklere taktığım parmaklarımla yavaşça külodunu çekmeye başladım. Utangaçlıkla tereddüt ediyor, bazen kalçalarını bastırıp belinden lastiğinin inmesine, sonrasında da dışarıya doğru açtığı bacakları ile külodunu çıkarmama engel oluyordu.

Başımı biraz kaldırıp yüzüne baktım. Boynunu bükerek olabildiğince başını kaldırmış yaptıklarımı seyrediyordu. Kibarca ve sakince

“Merak etme.. İstemiyorsan daha ileriye gitmeyelim” dedim.

“Hayır… Çok istiyorum… Sadece biraz.. Utanıyorum… Bir de acımasından…” deyince yerimde doğrulup salıncaktan aldığım yastığı boynunun arkasına destek yapıp rahatlamasını sağladım ve

“Gül, hayatım.. Bırak sana bu zevki yaşatayım.. Seyret ve zevkini çıkar…” deyip yeniden tuttuğum külodunu yukarıya doğru kaldırmaya başlayıp otomatik olarak dikilen ayaklarından kayışını seyretmeye başladı.

Artık bir elimle bacaklarını dik tutuyor diğeriyle dizini de geçmiş olan külodunu yukarıya doğru çekiyordum. Önce biri sonra diğer ayağından kurtulan külodunu usulca yandan yere doğru bıraktığımda artık önümde öperek ve yalayarak kat edilecek iki bacak vardı.

Sol bacağını sağ omzuma alıp kolumla kavrayıp sağ ayağının tabanından öpmeye başladım. Kıvırılan bacağından gözüm tüysüz vajinasına takılıyor ama ulaşmak için acele etmiyordum. Bileğini ve diz kapağına kadar inen dudaklarımla eğilip kalkıyor, aynılarını da sol bacağına yapmaya başlıyordum. Artık ikisini de baldırlarının içlerine kadar yalayarak geldikten sonra yine kasıklarının önünde yerimi aldım.

Bu sefer iki bacağı da iyice açılmış ve kadınlığının en mahrem en kutsal yerini tüm güzelliğiyle gözlerime sunmaya başlamıştı. Yüzüne baktığımda gözlerini utanarak kaçırmış, bacaklarını açarak kendini, cinselliğini bu kadar ortaya sunmasından hem zevk almış hem de utanmıştı. Bu anın hemen geçmesi için sabırsızlanıyordu ve bana bakmadan

“Hadi.. Utandırıyorsun beni…” dedi.

“O kadar güzel ki… Seyretmesi bile yeter…” diyerek gerçekten davetkar duran hafif aralanmış dış dudaklarının içinden pembe pembe göz kırpan iç dudaklarını ve klitorisinin ucunu görebiliyordum. Epilasyonlu olduğu belli olan bir pürüzsüzlükle gerçekten başka bir tarifi olamayacak harikulade bir yasak meyveydi.

Dudaklarımı direkt olarak klitorisinin ucunun gözüktüğü üst kısmını komple arasına alacak şekilde yapıştırdım. Nefes alışverişi bazen duruyor bazen sıklaşıyordu. Biraz dudaklarımın arasında tutup dilimi de ağzımı ayırmadan iki dudağının arasına sokmaya başladım. Yukarıya doğru kıvırdığım ucu klitorisine baskı yapıp yukarıya doğru sıkıştırıp sonra biraz daha derine girmeye çalışıp tekrar aynı hareketi yapıyordu.

Artık nefesi değil inlemesi geliyordu kulağıma, üst taraftan ayrılıp bu sefer iki elimle yavaşça ayırdığım arasına soktum dilimi… Olabildiğince uzatıyor, benim dudaklarım onun iç dudaklarını ayırarak içine giriyor, dilimse yine ulaşabildiği en derin noktadan kıvrılarak yukarıya dışarıya doğru geliyordu.

Kasılmaları artıyor ve gelmek üzere olduğu hissediliyordu. Alttan kalçalarını da ayırır şekilde tuttuğum ellerimle vajinasını olabildiğince ayırmış, sırasız ve değişken bir şekilde dış dudaklarının içini yalayıp, iç dudaklarını dilimle üst dudağım arasında ezerek, zaman zaman da yüzümü olabildiğince bastırarak klitorisine kadar çıkıyordum. Kasılmaları son raddeye geldiğinde bir anda ılık pınarlar gibi akıntı yüzüme doğru gelmeye ve dilimin üstünden dudaklarımın arasından ağzıma dolmaya başladı.

Kasılmaları ve kalçasının kontrolsüzce sallanması ve bacaklarının arasında sıkışan başımla uzun zamandır yaşayamadığı ilk orgazmını kontrolsüzce, sarsılarak yaşıyordu.

Son birkaç istemsiz kasılmasını hareketsizce bekleyip yavaşlar yavaşlamaz daha bir iştah ve şevkle, daha bir şehvetle, sertçe dilimle becermeye başladım. Artık bir parmağım da ufak ufak yardımcı oluyor, ıslanmış delikten içeriye her seferinde daha derine girecek şekilde yol alıyordu. Yeni boşalmış olmasına rağmen hemen yine zevklenmeye başladığı belliydi.

Zevk sularıyla ıslanmış yüzümü gömüldüğü kasıklardan çıkartıp göğüslerine doğrulduğumda hala sağ elimin orta parmağı içinde ve neredeyse dibine kadar girmiş şekilde kıvrılmış ucuyla var olup olmadığı tartışılır G noktasını ararcasına vajinasının ön duvarındaki her noktaya baskı uyguluyordu.

İnlemeyle biten nefes alışları iyice artmıştı. Sadece ohh ve ıhh sesi çıkartabiliyordu. Göğsünü emmek için iyice üstüne abandığımdan bir eli ancak sırtıma diğeri de ancak karnımla kasığım arasına ulaşabiliyordu.

Ellerinin arayışını bitirmek için göğüsünden ayrılıp yüzüne doğru üstünde yükseldiğimde şortumun içinde taş gibi olmuş, saatlerdir çıkıp coşmayı bekleyen penisimi kavradı. Acemice ve kontrolsüz bir şehvetle şortumun üstünden iyice kavrayarak sıkıp duruyordu. Hırıltılı bir sesle

“Çıkart onu.. İstiyorum… Ben de onu yalamak istiyorum” dedi.

Parmağımı vajinasının içinden çıkartıp dizlerimin üstünde dikilince o da yattığı yerden kalkıp şortumu aşağıya doğru çekmeye başladı. Sertleşip kalkmış penisim takıldığından inemiyor, o da zorlayıp duruyordu. Bu bana acı verse de hırsımı ve azgınlığımı daha da arttırıyordu. Sonunda benim de ufak bir düzeltmemle, kazık gibi olmuş penisim açığa çıktı ve şehvetle yutmak istercesine dudaklarının içine ağzına alıverdi.

Gerçekten arzuyla ve şevkle emiyor, biraz da canımı acıtıyordu ama artık onu durdurmakta istemiyordum: Nefeslenmek için ayrıldığında

“Biraz daha sakin ol güzelim…” dedim gülerek. “Merak etme seni dibine kadar doyuracak… Ve o sadece senin bu gece…”

Hafifçe utanıp kızararak kendini yine sırtüstü attı. Kıvrık bacaklarını ayırarak tüm güzelliğini ortaya sererek

“Hadi sik beni.. Ne olur… Lütfenn…” dedi.

Bacaklarının arasına eğilip ağzımda biriken tüm tükürüğümü ona belli etmeden vajinasının dudaklarının üstüne bıraktım. Bacaklarının arasında yerimi alıp sol kolumla sağ koltuk altından yere yaslayarak tüm ağırlığımı verdim. Sağ elimle kavradığım penisimin başını vajinasının dudaklarına ve girerken kayıp canını acıtmasın diye üstüne bıraktığım tükürüğüme sürtttüm. Bu hareketim onu daha da ateşlendirmişti. Yavaşça aletimin başını dudaklarının arasından içeriye itiverdim.

İstemsiz bir şekilde heyecan ve korku ile öyle kasılıp duruyordu ki daha başını bile sokamadan ıslanmış kadınlık organı kasılıyor, kapanıp duruyordu. Biraz daha alışması için yavaş yavaş sürterken bir anda sadece başı girecek şekilde sokuverdim.

Bir anda sesi ve nefesi değişti. Ona sanki tüm içini doldurmuşum gibi geldiğine emindim. Biraz bekleyip kasılmaları azalırken ve her kasılma arasında biraz daha, biraz daha penisimi içeriye zorlarken neredeyse yarısına kadar girmiştim.

Yıllardır ayak parmaklarından başlayıp ayaklarını, göğüs dekoltesini, hatta koltuk altından bazen gözüken göğüs beyazlığından tahrik olup masturbasyon yaptığım, tatillerde ve normal zamanlarda çektiğim resimlerle koleksiyonumda olan ulaşılmaz Gül, bu gece altımda ve her yerini bana sunmak için sabırsızlanan bir kadındı. Hatta penisim vajinasının yarısına kadar girmiş birazdan onu inlete inlete zevkin doruklarına çıkartıp, yalanırken bile boşalan bu kadını çılgınlar gibi orgazm etmeye hazırlanıyordum.

İçinde dünyalar vardı, eminim. Ama bu yetmeyecekti ve dahası da vardı. Biraz geri çekilerek başını içinden çıkartmadan yine yarısına kadar yavaşça sokuyor, çok yavaş bir tempoda sikiyordum. Artık alıştığına kanaat getirdiğim dört beş giriş çıkıştan sonra biraz daha içeriye girdim.

Daha derine girince biraz daha yukarıya doğru çıkıyor ve nefes alışverişi artıyordu. Dudaklarının arasından

“Oohh çok güzel… Harika bir şey… Durma ne olur…” diye mırıldanıyordu.

Üstüne komple uzanıp ağırlığımı dengeli bir şekilde üstüne verip biraz ezip aynı zamanda da belimi kasıklarına göre ayarlayıp kulağına eğilip

“Merak etme daha hepsi girmedi… Birazdan dibine kadar sokacağım ve seni inlete inlete sikeceğim… Bu gece esas şimdi başladı” dediğimde büyük bir zevkle ohhh çekti.

Daha sözüm biterken gerçekten penisimi kalçalarımı kaldırarak geri çekip bu sefer neredeyse dibine kadar sokmaya başladım. İçgüdüsel olarak yukarıya doğru kaçmasını koltuk altlarından geçirip omuzlarından kendime doğru çekerek sınırlandırıyordum.

Bir kaç saniye içinde tutup yeniden, yavaşça bir tempo ile başını çıkarmadan sikmeye başladım. Gerçekten yavaştan başlamış, her seferinde biraz daha hızlanarak sikiyordum. Artık orta bir tempodayken kollarımın üstünde dikilip her girişimde sallanan göğüslerini seyretmeye başladım. Benimle birlikte onlar da tempoya uymuş, yana doğru açılmış şekilde yüzüne doğru gidip gelerek dalgalanıyorlar ve bu da beni çıldırtıyordu. Seks esnasında seyretmesi en güzel şeydi.

Daha da dikilip dizlerimin üstüne kalktığımda bacaklarını da dizlerinin arkasından kollarıma takıp canını acıtmayacak şekilde dikip sikmeye devam ettim. Gelmek üzere olduğumu hissettiğimde içinde hareketsiz kalıp yine yakaladığım bir ayağına dikkatimi verdim. Vajinasındaki kasılmalarını penisimde hissettiğim halde ayağını yalayıp öpmeye başladım. O da kısılmış gözleriyle beni seyrediyor ve hala onun her parçasıyla böyle ilgilenmemden daha da memnun şekilde seyrin ve dudaklarımın keyfini çıkartıyordu.

Kastığım kasıklarım ve birleşik penis ve anüs kaslarından dolayı öğrendiğim teknikle boşalma hissim geçince yeniden bacaklarını indirip ağırlığımı kollarımın üzerindeyken kasıklarına vererek bu sefer daha hızlı ve sert sikmeye başladım. Artık her seferinde şap şap sesleri çıkıyor, duyulmaması için biraz kalçamı sağa sola oynatıyor, böylece penisim de içeride rahminin tüm duvarlarına ve dibine kadar hazzı hissetmesini sağlıyordu.

Nefes nefeseydim, durmadan kulağına fısıldıyordum,

“Daha… Biraz daha var… İşte… Şimdi dibine kadar gireceğim, sakın bağırma, çığlık atma…” dedim ve daha ona bir şey söyleme fırsatı dahi vermeden, hızla girdiğim halde sonuna doğru yavaşlayıp, yavaşça penisimin başı artık kadınlığının en dibini, kasıklarım vajinasının dudaklarını iyice ezdiği noktaya kadar sokup bastırmaya başladım.

Esasen daha önce girdiğim noktada dibine yaslandığını hissediyordum ama artık kanırtmak ve dibine kadar girmek istiyordum. Bu hamle gerçekten gözlerinin faltaşı gibi açılmasına sebep oldu ve neredeyse gerçekten çığlık atmasına ramak kala geri çekip biraz soluklanmasını bekledim.

Biraz rahatladığında yeniden orta bir hızda sikmeye devam ediyordum ama benim de kollarım yorulmaya başlamıştı. Gelmek üzere olduğu kasılmalarından belli oluyordu ve boşalmaya başlarken tekrar en dibine kadar birkaç kez bastırıp komple dışarıya çekip içinden çıktım. Bu hareketim öldürücü darbe olmuştu Gül için… Kasıla kasıla sırtüstü yattığı yerde titreyerek boşalıyordu.

İçinden çıkan penisimle vajinasından bir boşalma sesi gelmiş ve bacaklarını kapatıp bir anda top gibi olmuştu. Oturduğum yerden onu seyrediyordum, biraz şoku geçince dirsekleri üstünde kalkıp bana

“Neredeyse ağzımdan çıkacaktı… Ooff neydi o öyle? Hiç bitmeyecek sandım…” dedi. İsterik bir halde yarı gülüyor yarı baygın ve azgın gözlerle bakıyordu. Penisim hala dimdik ama kızarmış ve ıslaklıkla pırıl pırıl parlar bir halde yanında duruyordu. Bir anda

“Dur teşekkür edeyim şu yaramaza…” deyip eğilip ağzına aldı. Ucunu ve ancak yarısını ağzının içine alabiliyordu. Birazdan nefeslenmek için yeniden kendini sırtüstü mindere attığında,

“Bitti sanmıyorsun herhalde… Değil mi canım?” deyip onu sekste en sevdiğim pozisyona hazırlamaya başladım.

Acemice ne yapmasını istediğimi anlamaya çalışıyordu. Sonunda sol tarafına doğru yatırıp sol bacağını altımda, sağ bacağını da sağ elimle ayırır şekilde yatırıp tükürüklediğim penisimi sıvazlayarak içine bir hamlede soktum. Zaten spermlerim hala içinde olduğundan kayarca girip çıkıyordu.

Artık daha hızlıca ama kırmadan bir tempo tuturmuştum. Bazen dibine kadar giriyor bazen ucunu bile çıkartıp tekrar sokuyordum. Göğüslerinin sallanmasını seyredip avuçluyor, gittikçe azıyor, azdıkça daha hırsa ve şehvetle sikiyordum. O da gözlerini tamamen kapatmış, kontrolü bırakmış bir şekilde her noktasında hissedeceği bir şekilde sikiliyordu. Bu sefer kendimi tutmayacak ve boşalacaktım. Artık patlamak üzereydim ve nefes nefese bir şekilde zorla

“Nerene boşalayım? İçine mi? Yüzüne mi?”

“Hem içime istiyorum, hem de yüzüme…” dedi kesik kesik… Benden duyduğu sözler iyice azdırmıştı. Gittikçe artan bir sertlikle, dibine kadar bastırarak sikmeye devam ediyordum. Biraz daha uzatmak için elimden geleni yapıyor, Gül’ü daha da çok tahrik etmek için,

“Şimdi sikerken amının içine fışkıracağım… Sıcaklık hissedeceksin… Sonra da çıkartıp kalanını dudaklarına ve yüzüne fışkırtacağım” diye diye, tüm duygularını altüst eder şekilde tahrik eşiğini yükseltmek için çabalıyordum.

Gerçekten kasılmaya başladığımda dibine kadar bastırıp önce çok şiddetli olmak üzere iki kere fışkırdım. Gerisini yüzüne boşaltmak için penisimin dibinden sıkarak içinden çıkarttım. Telaşla Gül’ü sırtüstü döndürüp karnının üzerinden göğüslerinin arasına oturttuğum penisimi başıyla yüzüne boşaltıverdim. İki defa içinde fışkırttığım halde yaşadığım hazdan olsa gerek inanılmaz bir şiddetle ve aşırı miktarda boşalıyordum.

Sol elimle yukarıda tuttuğum başını bırakmamıştım. Tüm yüzü spermlerimle dolmuştu. Gözkapağı bile yapışmıştı. Ama o hayatında ilk defa bunu yaşadığı halde hiçbir iğrenme belirtisi göstermeden, olanların her saniyesini seyredip zevkini çıkarmaya çalışıyordu.

Yine gelmek üzereydi ve sadece sikilmekten ziyade biraz önce ahlaksızca söylediklerim ve içine boşalan penisimin verdiği zevk ve yüzüne gelen spermler onu daha da azdırıp yeniden zirveye taşıyordu. Aşağıdan vajinasına uzattığı elini vibratör gibi çalıştırarak klitorisine masaj yapıyordu.

Eğilip spermlerime bulanmış dudaklarına öpücük kondurup oradan yine yayılmış göğüslerine indim. Spermli dudaklarım uçlarında kayıyor ve doymamış bir açlıkla yeniden emiyordum. Yanına uzanıp hala bir göğsünü emerken diğer elim onun elinin yanına indirip onun da parmağını yönlendirerek ikimizin aynı anda içine girmesini sağladım. Dışarı çıkmaya başlayan spermlerim daha uyarıcı ve kayganlaştırıcı oluyordu.

Sonunda olduğum yerde doğrulup dönüp bu kez ters bir şekilde başımı bacaklarının arasına sokup yalamaya başladım. Yine inlemeye, karnı hızla inip kalkmaya başlamıştı. Dilimi sokmam ve parmağım yetmiyor daha çok emmek istiyordum. Hızlıca bacaklarının arasına girip yeniden emmeye başladım. Bir taraftan da penisimi yeniden sıvazlıyor, hala koruduğu sertliğini biraz daha arttırıyordum.

Tekrar girebileceğime kanaat getirince yeniden bacaklarını kollarıma alıp kendime çekip bu sefer tek hamlede içine giriverdim. Yeni boşalmışken yeniden sertleşip içine girmeme şaşırmış, ama buna memnun olmuş bir şekilde göğüslerini sıkıca tutup kendini tümüyle bana bıraktı.

Artık hiç aralık vermeden dibine kadar girip çıkıyordum. Gül bundan zevk alıyor ve çıldırıyordu. Göğüslerini sıkıp, kendini yalamak uzattığı dudak ve dil ucuna yetiştirmeye çalışıyor, kendi meme uçlarını emmesine yardım ediyordum. Yüzünde hala kalan spermlerimi alıp dudaklarına sürüyor, o da parmağımı deliler gibi emiyordu.

Yeniden kasılmaya başladığında ben de neredeyse boşalmak üzereydim ve bu sefer kasılmaları esnasında durmamış, sikmeye devam etmiştim. Titriyor, kasılıyor, sırtı bazen kambur, bazen yay gibi oluyor ama ben durmuyordum.

Altımda çırpınıyor, aşırı zevkten kaçınmaya çalışıyordu. Ama bacakları kollarımda, onun kollarını da bileklerinden tutup kendime çekerek son noktasına kadar sikiyordum.

Artık ben de tekrar gelmek üzereydim ve bu sefer çıkıp göğüslerinin arasında testislerimi oturtttum bir güzel… Yine başını arkadan destekleyerek ağzının içine sokup birkaç defa gidip geldim. Şişen başı bütün ağzını doldurmuşken fışkırarak boşaldım. Önce tereddüt etti. Ama sonra vakum gibi emerek tüm spermimi boşaltıp yuttu.

Son damlası ağzının içine aktığında zorla da olsa titreyerek üstünden kalkıp salıncağa oturdum. Hala deli gibi nefes alıyor, üst üste böyle boşalmama sebep olan bir seksin verdiği hazzı yaşıyordum.

Gül tamamen bitmiş ve teslim olmuş bir şekilde sırtüstü yatıyor, gözünü tavana dikmiş bir şekilde sessizce soluklanmaya çalışıyordu.

Bir süre ikimiz de konuşmadık. Sonrasını da düşünmedik. Sadece yaşadığımız inanılmaz seksi ve tatminin hazzın tadına varıyorduk. Sonunda ilk o konuştu;

“Eee..? Ben neyapacağım şimdi? Her yerim yapış yapış…”

Bunu söylerken oturur vaziyete gelmiş, bir eli vajinasından hala sızanları tutmaya çalışıyor, diğeri de göğüslerini alttan sıvazlıyordu. Oturduğum yerden kalkıp elimi uzattığımda tutundu ve çekerek ayağa kaldırdım.

“Uuff akıyor, akıyor…” diyerek panikle yetişebilmek için eğilip bacaklarına akan spermleri engel olmaya çalışıyordu. Kasıklarına doğru çıkan elini üstünden kavrayıp elini itip

“Bırak aksın… Hoşuna gitmiyor mu?” dedim ve yüzüme bakarken bir anda büyük bir şehvetle dudaklarına yapışıp öpmeye başladım. O seksin ve ve orgazmların üstüne bu şehvet gerçekten çok özeldi. Bir süre ayakta bu şekilde öpüşüp birbirine yapışmış vücutlarımızı ayırdığımızda ikimizi de bir gülme tutmuştu.

“Bu saatte banyo yapamam, ne yapayım?”

“Islak havlu ile silelim seni…”

Gül sperme bulanmış minderin arkasını çevirip sererken ben de şortumu giyip sessizce banyoya yöneldim. Işığı yakmadan girdim ve yüz havlusunu kısık suyla ıslatıp sıkıp yine balkona döndüm. Saçını başını düzeltiyor ama üstü hala çıplaktı ve açıkçası biraz daha zaman olsa yine yapardım.

“Sakın çığlık atma sıcak suyla ıslattım ama soğumuştur… Başka da yolu yok bu saatte canım…” diyerek üşüyüp irkilmesine fırsat vermeyecek şekilde şefkatle vücudunu silmeye başladım.

Donup kalmış beni izliyordu. Onca sevişme ve tatminden sonra dönüp gitmeyerek ona bebek gibi hizmet etmeme hem şaşırmış hem de duygulanmış şekilde seyrediyordu.

Her yerini silip temizledikten sonra giyinmesine yardım ederek beraberce koridorda merdivenlerin başına kadar geldik. Hala el eleyken dönüp dudaklarımdan kısa ama yumuşacık bir öpücük kondurup alelacele merdivenlerden çıktı. Çocukları kontrol ettiğini tahmin ediyordum ve tuvalete girip çıkmasını sessizce bekledim. Annesi sese uyanmış, konuşuyorlardı

“Uyuyakalmışım, şimdi çıktım… Hadi iyi geceler…” deyince ben de odama süzülüp kapıyı sessizce kapattım. Yatağa yattığımda çok yorgun ama çok zinde, aşırı tatmin olmuş ama hala yaşadıklarımın etkisiyle çok şehvetli ve belirsiz duygular içinde dönüp sızdım.

Sabah ufaklıklardan birinin beni dürtmesi ile uyandım. Belli ki annesi göndermişti.

“Abi uyan uyan…” diyordu. Ben gözlerimi açınca da yarım yamalak “Anneee, uyandı” gibisinden bir şeyler haykırarak odadan çıktı. Arkasından pırıl pırıl bir yüzle neşeli bir ses odaya girmeden kapıdan bana sesleniyordu. Sanki bütün gece benimle sevişmemiş, orgazmdan orgazma koşmamış gibi… Dinç, diri, canlı bir kadının sesiydi…

“Uykucuu… Kalk artık, sofra hazır seni bekliyoruz…”

Kalkıp hemen duşa girdim. Hızlı bir yıkanma ile temiz şort ve tshirt giyip balkona çıktım. Masaya çoktan oturmuş ev ahalisinde serin yaz sabahı mutluluğu vardı Ama Gül bir başka parlıyordu. Sanki bir gün önce bütün yol boyunca benimle sohbet eden o yorgun ve tükenmiş Gül gitmiş, yerine bir başka kadın gelmişti.

Gerçekten güzel, doyurucu, tatmin edici bir seks kadınları inanılmaz güzelleştiriyordu.

Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

şişli escort Antalya escort beylikdüzü escort escort eryaman escort demetevler escort Hacklink mamasiki.com bucur.net hayvanca.net lazimlik.net cidden.net By Casino rus escort bahçelievler escort Escort bayan Escort bayan escort ankara sincan escort bursa escort bayan görükle escort bursa escort bursa merkez escort bayan Kartal escort Maltepe escort Pendik escort otele gelen escort anadoluyakasikadin.com kadikoykadin.com atasehirkadin.com umraniyekadin.com bostancikadin.com maltepekadin.com pendikkadin.com kurtkoykadin.com kartalkadin.com escortsme.com Hacklink Hacklink panel Hacklink bursa escort görükle escort bursa escort bursa escort bursa escort bursa escort Ankara escort bayan Ankara Escort Ankara Escort Rus Escort Eryaman Escort Etlik Escort Sincan Escort Çankaya Escort ankara escort bursa escort Escort hurilerim.com bursa escort bursa escort bursa escort bursa escort bursa sınırsız escort bursa escort bayan bursa escort görükle escort antalya escort istanbul travesti istanbul travesti istanbul travesti ankara travesti Moda Melanj türkçe altyazılı porno porno 64 japon porno burdur escort bursa escort çanakkale escort çankırı escort çorum escort denizli escort diyarbakır escort düzce escort edirne escort elazığ escort ankara travesti escort escort escort travestileri travestileri keçiören escort etlik escort çankaya escort